Memur-Sen Kadınlar Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nden 10 Aralık İnsan Hakları Günü'ne kadar sürecek 16 Günlük Aktivizm Kampanyası kapsamında "Şiddet ve Çatışma Ortamında Kadın ve Aile Paneli ve Çalıştayı" düzenledi.
1 Aralık 2024 tarihinde Memur-Sen Genel Merkezi'nde, ilk etabında düzenlenen ve alanında uzman konuşmacıların katıldığı panelde, kadın ve aileye yönelik şiddetin içeriği üzerine genel bir çerçeve belirlendi.
Programın ev sahipliğini yapan Memur-Sen'in tanıtım filmi ile başlayan programda ilk konuşmayı yapan Kadın Kolları Başkanı Sıdıka Aydın, "Memur-Sen olarak biz, şiddete bütüncül bir perspektifle yaklaşıyor; mağdurun kadını erkeği, çocuğu yaşlısı, dili dini, mezhebi meşrebi yoktur diyerek mücadele sahasının topyekûn toplumun kendisi olarak görüyoruz. Şiddetin sadece kadınlar üzerinden konuşulmasına, failin erkeklerden ibaret görülmesine ve ev içi şiddetin, aile müessesesini adeta hedefe oturtan kışkırtıcı bir üslupla ele alınmasına karşı olduğumuzun altını önemle çiziyor; Bu tavrı tehlikeli bulduğumuzu da açıkça ifade etmekten sakınca duymuyoruz. 'Aile, kadın için en tehlikeli yerdir' diyenlere karşı 'gelin hep beraber aileyi güvenli bir sığınak kılalım' şiarını benimsiyoruz. Tarihi kadınların ezilmişliği üzerinden okuyanların ortaya çıkardığı cinsiyetler arası rekabetin yıkıcılığını görüyor ve 'kadın-erkek birbiri ile çatışan değil, insanlığı oluşturandır; rakip değil, refiktir' diyoruz! Bizler; bu toprakları yoğuran değerlere tutunduk. Aileyi nesillerimizin güvenli limanı, ilmin beşiği, son sığınak olarak gördük" şeklinde konuşma yaptı.
Kadınların çalışma hayatında yaşamış oldukları sorunlara ve mobinge karşı da mücadele ettiklerinin altını çizen Aydın, her yeri saran şiddetin ve savaşın bahanesi olmadığının ve şiddetin hiçbir türüne; yer, zaman, mekân fark etmeksizin müsamaha göstermeyeceklerinin altını çizdi.
7 Ekim'den bu yana devam eden İsrail soykırımına da değinen Aydın, "Kadına yönelik şiddetle mücadele noktasında sarf edilen söylemler şayet samimiyse, önce Filistin'de yükselen kadın feryadının duyulması, akan kan ve gözyaşının durdurulması gerekmiyor mu? Mevcut küresel sistem, kadına ne sunuyor? Kadın özgürlüğü ve hakları, hangi zulümleri engelliyor. Savaşların en büyük faturası,neden hep kadınlara ve çocuklara çıkıyor?" diye konuştu.
Daha sonra alanında uzman isimlerin katıldığı panelde, Çatışma ortamında hak ihlallerini Avukat Serpil Penez Şahin, medyanın şiddeti haberleştirirken toplumsal algıya etkilerini Gazeteci Hayrunnisa Çiçek anlattı.
İnşa sürecinde kadınların rolünü Yönetmen Tülay Gökçimen ve çözümün paydaşı olarak Sivil Toplum Kuruluşlarının etkinliği ile önemini de Göç ve Diaspora Vakfı Kadın İletişim Başkanı Ayşe Müzeyyen Taşçı anlattı.
Özellikle toplumda artan şiddet olaylarına, şiddetin küresel boyutta bir sorun oluşuna ve en çarpıcı yüzünün savaş ve çatışma ortamında ortaya çıktığına dikkat çekilen panelin ardından çalıştaya geçildi.
50'ye yakın sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve 20'nin üzerinde akademisyen, aktivist, avukat, gazeteci, yazar ve araştırmacının katılımıyla gerçekleştirilen çalıştay geç saatlere kadar devam etti.
Şiddet olgusuna bütüncül yaklaşım
Çalıştayda, şiddetin toplumsal ve küresel boyutları ele alınarak, insan onurunu merkeze alan çözüm önerileri tartışıldı.
Özellikle savaş ve çatışma ortamlarında kadın ve ailenin maruz kaldığı hak ihlalleri, aile içi şiddetin önlenmesi, eğitim ve çalışma hayatında şiddet, medyanın rolü ve sivil toplumun katkıları gibi konular detaylı şekilde değerlendirildi.
Şiddetle mücadeleye yönelik 5 ana başlığın görüşüldüğü çalıştayda, "Şiddeti Doğuran Sebepler ve Çözüm Önerileri" başlığında, şiddetin toplumsal, psikolojik ve ekonomik boyutları ele alınırken, "Çatışma Ortamlarında Kadın ve Aile Hakları" başlığında savaşın ve çatışmaların kadınlar üzerindeki yıkıcı etkileri tartışıldı.
"Sapkın İdeolojiler Karşısında Toplumsal Değerlerin Korunmasına" yönelik ise, aile kurumunu tehdit eden unsurların tespitine yönelik adımlar önerilirken bu konuda en önemli mecra olan "Medyanın Şiddetle Mücadeledeki Rolü" de geniş şekilde tartışıldı.
Bu konuda özellikle şiddeti özendiren medya içeriklerinin sınırlandırılması ve pozitif rol modellerin öne çıkarılması gerektiğine vurgu yapıldı.
Çalıştayda öne çıkan en önemli başlık ise "Sivil Toplum Kuruluşlarının Katkısı" üzerine oldu.
Şiddetle mücadelede toplumsal dayanışmanın artırılması için sivil toplum kuruluşlarının aktif rol almasının önemi özellikle vurgulandı.
Sonuç raporunda toplumsal uzlaşı ve birlik çağrısı
Çalıştay sonunda yayımlanan bildirgede, kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumsal uzlaşıya dayanan bütüncül politikaların gerekliliği vurgulandı.
Memur-Sen Kadınlar Komisyonu, şiddetsiz bir toplum için tüm paydaşlarla iş birliğini sürdüreceğini ve çözüm önerilerinin takipçisi olacağını belirtirken, şiddet olgusunun tüm boyutlarıyla değerlendirilmesi, çözüm yollarının sadece cezai tedbirlerle değil, sosyo-ekonomik, kültürel ve hukuki boyutlarda ele alınması gerektiği hususlarına odaklanıldı.
Çalıştayda kadın, aile, toplum ve insan hakları ekseninde şekillenen önerilerin kapsamlı bir yaklaşım sunduğu, ama en önemlisinin STK eliyle oluşturulabilecek toplumsal uzlaşı çağrısı olduğuna da özellikle vurgu yapıldı.
Çalıştaydan çarpıcı sonuçlar çıktı
Çalıştayda STK temsilcileri ve diğer katılımcıların açıklamalarının ardından çıkan sonuç bildirgesi ise sorunun kaynağı ve çözüm önerilerine yönelik çarpıcı verileri ortaya koymanın yanı sıra, yol haritası niteliğindeydi.
Sorunlara karşı etkili bir çözüm için bütüncül ve süreklilik esasına dayalı yaklaşımlar getirerek, "şiddete hukuk, ekonomi, siyaset, istatistik, sosyoloji, psikoloji, din, felsefe gibi farklı disiplinlerin katkılarıyla, bilimsel ve disiplinler arası bir anlayışla yaklaşılmalı ve çözüm için manevi değerlerimizden de destek alınmalıdır" dendi.
"Şiddet ve Çatışma Ortamına Maruz Kalan Kadın ve Aileye Yönelik Tespit ve Öneriler"de şiddetin tüm dünyanın ortak sorunu olduğu, özellikle kadına yönelik şiddetin en acımasız boyutunun savaş ve çatışma ortamında görüldüğüne dikkat çekilirken, kadın ve aileye özel barınma alanların ve temel hizmetlere erişimin sağlanması gerektiği, göç ve yerinden edilme nedeniyle travma yaşayan bireyler için psikososyal destek verilmesi gerektiği belirtildi.
Ev içi şiddet ve cinsel suçlara ek olarak, dijital araçların yaygınlaşmasıyla literatüre dijital şiddet de eklendi, bunun temelinde siber zorbalığın yattığı belirtildi.
Çözüm olarak, kişisel bilgilerin izinsiz paylaşılması ve tehdit mesajları gibi eylemlere karşı açık tanımlar yapılması, sosyal medya kullanımına yaş sınırı getirilmesi ve internet medyasındaki suçların önlenmesi için özel önlemler alınması gerektiği vurgulandı.
Babaların çocuk eğitimini sadece anneye bırakmaması gerektiği vurgulandı; şiddeti önlemek için eğitimlerin kadınlar kadar erkeklere ve çocuklara da verilmesi gerektiği, "Baba Eğitimi-Aile Eğitimi" programlarının bu süreçte temel oluşturacağı belirtildi.
Kadınların çalışma hayatındaki en büyük sorun mobbing/psikolojik taciz olarak belirlendi; çözüm olarak "mobbing birimleri" kurulması, Alo 170 hattına gelen şikâyetlerin etkili şekilde soruşturulması ve mobbing yapan kamu görevlilerine yönelik yaptırımların artırılması gerektiği ifade edildi.
Çalışan annelerin izin saatleri ve doğum sonrası yarım zamanlı çalışma hakkı ele alınarak, bu hakların düzenlenmesi gerektiği vurgulanmış; ayrıca tam istihdam güvencesiyle kısmi çalışma modelleri geliştirilmesi, haftalık 4 gün çalışma şeklinin uygulanması ve çocuk sayısına göre çalışma saatlerinde düzenleme yapılması önerildi.
Ayrıca, annelerin çocuklarının özgüvenli şekilde büyümesi için 24 saat kreş imkânı sağlanması gerektiği belirtildi.
© The Independentturkish