Düzenlemeyle; Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yapılan değişiklikle, casuslukla ilgili yeni suç ihdas edilecek. Düzenlemeye pek çok sivil toplum örgütü ve siyasi partiden tepki geldi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Dervişoğlu: İstibdat arayışı
İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, Etki Ajanlığı Yasası da bilinen yeni düzenlemeyi şiddetle reddettiklerini dile getirdi. Dervişoğlu şunları söyledi:
TBMM’de gündeme gelecek ve kamuoyunda Etki Ajanlığı Yasası olarak da bilinen yeni düzenleme ülkemizin güvenliği için atılan bir adım olarak sunulmak istenen bu yasal düzenleme, aslında ifade özgürlüğünü sınırlayan, eleştiriyi kriminalize eden, kamusal alanda bazı faaliyetlerin, devletin güvenliğiyle ilişkilendirilip cezalandırılmasını sağlayan bir istibdat arayışıdır. Mülteci politikalarına karşı çıkan demografik değişim endişelerini dile getirenleri bile etki ajanı olarak nitelendirmeyi mümkün kılacak bu yasa teklifini şiddetle reddediyoruz.
Diğer tepkiler ise şöyle:
Ankara Barosu: Bu ceza normunun yasalaşması hâlinde Türkiye Cumhuriyeti’nin, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan ‘demokratik bir hukuk devleti’ olma niteliği bir kez daha ağır bir tahribata uğrayacaktır” denildi. Teklif ile TCK’nın 339’uncu maddesinden sonra gelmek üzere “Devletin güvenliği ve siyasal yararları aleyhine suç işleme” başlıklı 339/A maddesinin eklendiği kaydedilerek, “Teklifin gerekçesinde Devlet’in iç ve dış siyasal yararının ‘Bu kapsamda iktisadi, askeri, haberleştirme, ulaştırma, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi yararlar da devletin iç ve dış siyasal yararları kapsamı içine girer. Düzenlemenin basın özgürlüğü, haber verme ve alma hakkı ve ifade özgürlüğü gibi toplum için vazgeçilmez olan ve demokrasinin de temelini oluşturan anayasal hakları tehdit ettiği açıktır. Bireyler ve basın mensupları, bu belirsiz kanun hükmü karşısında, suçlamaktan korkarak kamunun bilmesi gerekenleri araştırmaktan ve yazmaktan kaçınacaklardır. Bu, AİHM kararlarında pek çok kez ifade edilen caydırıcı etkinin ta kendisidir.
CHP Sözcüsü Deniz Yücel: Gazetecilik sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir kamu görevi, toplumun doğru bilgilenmesini sağlama sorumluluğudur. 'Etki ajanlığı' düzenlemesine karşı çıkmak işte bunun için önemli. Çünkü medyası, muhalefeti, STK'sı, gençleri, emeklisi susturulan bir ülke hiçbir alanda refaha ve huzura ulaşamaz. Bu ülkenin daha çok demokrasiye, daha çok özgürlüğe, daha çok konuşmaya, daha çok doğru bilgiye ihtiyacı var. Sansüre, azara, kısıtlamaya, yasağa değil.
DEVA Partili İdris Naim Şahin: Türkiye’de otoriter yönetime adım adım yaklaşıldığının en önemli işaretlerinden biri de bu etki ajanlığı yasası. Muhalefet olarak uyanık olmaya davet ediyorum. Eğer iktidar samimi bir şekilde bu kanunda bir düzenleme yapmaz, bu teklifi geri çekmezse, muhalefet olarak topyekun bu yasanın geçtiği Genel Kurul’u boykot etmeye davet ediyorum. Etki ajanlığı yasası, yeni bir suç fiilini tanımlamakta. Suçun unsurları müphem ve muğlak ifadelerle düzenlenmekte. Maddenin içerdiği ‘devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet ya da organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı’ gibi ifadeler, nesnel tanımı olmayan, bu nedenle yargı kuruluşlarına geniş takdir yetkisi sunan kavramlardır. Bu madde Genel Kurul’da kabul edilip yürürlüğe girdiği takdirde; ifade hürriyeti ile bu hürriyetten doğan basın hürriyeti, bilim ve sanat hürriyeti, toplantı ve gösteri yürüşü hürriyetleri gibi hürriyetlerin sınırlanmasına yol açacaktır. Halkın eleştiri hürriyeti ve haber alma hürriyeti sınırlanmış olacaktır.
Nazmi Bilgin (Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Bu tanım, içeriği belirsiz ve soyut olduğu için ileride gazetecilere karşı kötüye kullanılabilir. Kamu yararını gözeten haberler bile ‘casusluk’ suçlamasıyla karşı karşıya kalabilir. Belirsiz ve geniş tanımlama riski: Düzenlemedeki suç tanımı belirsiz ve geniş. Bu durum, gazetecilik faaliyetleri üzerinde bir tehdit oluşturarak ileride yanlış ve hukuka aykırı uygulamalara yol açabilir.
Gazetecilik faaliyetlerine baskı: Ekonomi, askeri konular, kamu sağlığı, teknoloji gibi başlıklarda kamu yararına yapılan haberlerin, bu düzenlemeyle 'devletin güvenliği' gerekçesiyle suç olarak nitelendirilebilir ve gazetecilerin görev yapması zorlaştırır.
İfade ve basın özgürlüğüne darbe: Bu düzenleme sadece gazetecileri değil, halkın bilgiye ulaşma hakkını da tehlikeye atıyor. İfade ve basın özgürlüğüne yönelik ciddi bir tehdit oluşturuluyor.
Sivil toplum örgütlerine kısıtlama: Düzenleme insan hakları savunucuları ve sivil toplum örgütlerini de hedef alıyor, bu örgütlerin faaliyetlerinin 'devletin çıkarlarına aykırı' olarak nitelendirilebilecek ve cezalandırılabilecek.
Hukukun üstünlüğüne zarar: Hukukun üstünlüğü, yasaların net ve öngörülebilir olmasını gerektirir. Ancak, bu maddede getirilen belirsiz suç tanımları hukukun üstünlüğünü zedeleyebilir ve yargının baskı aracı olarak kullanılmasına zemin hazırlayabilir. Bu düzenleme hukuk devleti ilkelerini zayıflatır.
Demokrasiye aykırı: Bu gibi belirsiz suç tanımları, Türkiye’yi demokratik değerlerden uzaklaştırarak bir polis devletine doğru sürükleyebilir.
Alternatif çözüm: Belirsiz suç tanımları getirmek yerine, ihtiyaç duyuluyorsa Ceza Kanunu’na eklemeler yapılarak güvenlik önlemleri sağlanabilir, böylece ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü korunabilir.'
Basın Konseyi: Bu yasanın yürürlüğe girmesi durumunda, gazetecilik faaliyeti keyfî bir şekilde’ etki ajanlığı’ olarak nitelendirilebilecek, eleştirel habercilik yapan gazeteciler ve medya kuruluşları yargı ve hapis tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır. Şeffaflıktan, hesap verebilirlikten uzak uygulamalarla iktidara geniş takdir yetkisi tanıyan söz konusu düzenleme, gazeteciliğin temel unsuru olan sorgulamayı 'Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç’ kapsamına almaktadır. Demokratik toplumlarda kabul edilemez bu suç üretme çabaları, Türkiye'nin de altında imzası bulunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. ve 10. maddelerini ihlâl eder niteliktedir. Geniş biçimde yorumlanabilecek, son derece muğlak bu yeni suç tanımı tüm muhalif kesimleri sözde ajanlık kıskacına alarak sindirmeyi amaçlamaktadır. Yeni tip casuslukla mücadele amacıyla Meclis’e getirildiği iddia edilen ancak sadece gazetecilere değil tüm topluma yönelik bir ‘cadı avı’na dönüşme potansiyeli taşıyan bu taslaktan vazgeçilmesini ivedilikle bekliyoruz.
Medya Dayanışma Grubu: TBMM gündeminde olan ve hukukçular tarafından Anayasa’ya aykırılığı dile getirilen 'etki ajanlığı' düzenlemesi, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir başka tehdit olarak karşımızdadır. Bu düzenleme, gazetecilik mesleğini adeta kriminalize ederek, gazetecileri 'casusluk' ve 'devlet güvenliğine tehdit' gibi soyut ve belirsiz suçlamalarla hedef alacaktır. Ekonomi, kamu sağlığı, savunma, teknoloji ve kamu düzeni gibi birçok konuda yapılan haberlerin, bu yasayla 'suç' kapsamında değerlendirileceğine dair endişelerimiz büyüktür. Gazetecilik suç değildir. Halkın haber alma hakkı, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne olan inancımızla korumamız gereken temel değerlerdendir. Bu nedenle, basın özgürlüğünü kısıtlayıcı yasal düzenlemelerden ve gazetecilere yönelik baskıcı uygulamalardan derhal vazgeçilmelidir.
Türkiye Barolar Birliği: Teklifte yer alan 'yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları' ibaresi, ceza hukuku sistematiğimizde yer almayan, keyfi değerlendirmelere imkân tanıyacak nitelikte bir ifadedir. Söz konusu ifadenin hukuki olarak öngörülebilir olmadığı açıktır. Demokratik bir hukuk devletinde, kişi özgürlüğü ve güvenliği ile ifade özgürlüğü hakkını yakından ilgilendiren ceza hukuku alanında belirsiz, muğlak, müphem, ne şekilde yorumlanacağı öngörülebilir olmayan ifadelere yer verilmesini kabul etmek mümkün değildir. Yasa Teklifi TBMM Genel Kurulunda değerlendirilirken anılan unsurlara dikkat edilmesini, hukuka açıkça aykırı ve hak ihlallerine sebebiyet verecek bir düzenlemenin yüce Meclis eliyle hayata geçirilmemesini talep ediyoruz. Düzenlemenin ve sürecin yakın takipçisi olduğumuzu kamuoyunun bilgisine sunarız.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan: Temel hak ve özgürlüklerin keyfi olarak sınırlanmasına yola açabilecek her türden düzenlemenin karşısındayız. Şu anda Meclis'te görüşülen Yargı Paketi’ndeki ‘Etki Ajanlığı’ düzenlemesi de bunlardan biri. Hükümete meşru insan hakları örgütlerini, gazetecileri ve sivil toplumu casus ve devlet düşmanı olarak yaftalama, itibarsızlaştırma ve kriminalize etme yetkisi veren bu düzenlemenin hukuk devletinde yeri olamaz. Suç fiilinin kesin olarak tanımlanmadığı, 'devletin çıkarları aleyhine' gibi müphem ifadeler içeren düzenleme, ancak yeni suçlar icat etmeye yarar. Anayasa’ya açıkça aykırı olan ve ancak baskıcı otoriter rejimlerin başvurduğu bu kanun teklifi geri çekilmeli, bir daha gündeme dahi getirilmemelidir.
Türk Tabipleri Birliği: Teklifin yasalaşması halinde mesleki bağımsızlığın önem taşıdığı sivil toplum, medya, kültür-sanat, akademi, bilim gibi birçok alanda halihazırda kısıtlı olan özgür çalışma ve üretme ortamı daha da zedelenecektir. Mesleklerini icra edenlerin her an 'etki ajanı' olarak suçlulaştırılmasına, düşünme ve ifade özgürlüğünün gerek dışsal gerek içsel bir basınçla daha da kısıtlanmasına zemin sağlanacaktır. Sağlık alanı özelinde hekimlerin ve bilim insanlarının uluslararası kurum ve kuruluşlarla yaptıkları işbirlikleri, kaynaklara erişimleri, bilgi alışverişleri ve bilimsel üretimleri sınırlanacak, beyin/hekim göçü daha da tırmanacaktır.
CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez: Birdenbire hepimiz bu suçun faili haline gelebiliriz. Getirilen maddeyle birlikte 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası getiriliyor. ‘Devletin güvenliği, stratejik durumu’ diye muğlak tanımlarla geliyor. Mahkemeler tarafından bu muğlaklığın içi kişisel görüşlere göre doldurulacak şekilde hazırlanıyor ve önümüze getiriliyor. Bizim yasalarımızda casusluk düzenlenmiş. Müebbet hapis cezasıyla karşılığı var. Eğer bu da bir etki ajanlığıysa, casusluksa o zaman diğerinin cezası müebbet hapisken nasıl oluyor da bu ceza 3 ila 7 yıl arasında daha az konumda cezalandırılabiliyor? Bu da çok açık bir biçimde bu yasa maddesinin yargı aracılığıyla muhalif kesimler üzerinde bir sopa olarak kullanacağını gösteriyor. Bu yasa teklifi geri çekilmelidir.
DEM Partili Sezai Temelli: Bu yasa geçerse, herhangi bir ülkede ya da Türkiye'de kayyum aleyhine laf söylediniz. Etki ajanı oluyorsunuz. ‘Kayyumlar kötü’ dediniz, etki ajanı olursunuz. Bununla ilgili bilimsel bir makale yazsanız, uluslararası bir dergide yayınlasanız, etki ajanı olursunuz. Kayyumun yolsuzluklarından bahsetseniz etki ajanı olursunuz. Neden? Çünkü devletin yararına zarar vermiş olursunuz. Bu muhalefeti, basını susturmak farklı düşüncede olanın, o farklı düşüncesini ortadan kaldırmaya yönelik bir anlayıştır. Bu kabul edilebilir bir şey değildir.
Independent Türkçe, ANKA