Çarşamba sabahının erken saatlerine kadar, Demokrat aday Kamala Harris'in büyük zaferini, Cumhuriyetçi aday Donald'ın net yenilgisini müjdeleyen birçok ideolojik kamuoyu yoklaması ışığında, ABD'deki Cumhuriyetçilerin kafalarında şüpheler, hatta endişeler uçuşuyordu.
Sonra sorun çözüldü ve Donald John Trump ezici bir zafer kazandı.
Seçiciler Kurulunda beklentilerin üstünde oy alarak 47’inci başkan oldu ve Wall Street Journal'ın Amerikan nesillerinin hafızasında uzun süre kalacak olarak tanımladığı bir zafere ulaştı.
Trump'ı başkanlık yarışına girdiği 2016 yılından bu yana yaşadığı siyasi deneyimin de gösterdiği gibi, kararlı ve azimli bir adam olarak tanımlarsak abartmış olmayız.
O yılki seçimlerde Amerikan siyaset kurumuna yabancı ve dışından biri olarak, yetkin ve tecrübeli Hillary Clinton’a karşı yarışmıştı.
Ardından 2020 seçimlerinde maruz kaldıkları, tekrar Beyaz Saray'a dönmesinin önünü kesmek amacıyla Demokratların yürüttüğü cadı avı geldi. Ama o güçlü ve etkili bir şekilde geri döndü.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Zayıflık anlarında Trump güçlü ve kırılmaz görünüyordu. Cesareti vardı ve umutsuzluktan nasıl kaçınacağını biliyordu.
Öyle ki, yaşadığı en kötü zamanları, kendisini yeniden Washington bulutlarının üzerine çıkaracak bir fırlatma rampası olarak değerlendirdi.
Trump'ın zaferi, seçim kampanyasının bilgeliğinin ve tecrübesinin bir sonucu muydu, yoksa bir yanda Harris’in kampanyasının başarısızlıklardan, diğer yanda Amerikalıların ülkelerindeki koşullarıyla ilgili nedenlerden mi kaynaklanıyordu?
Büyük olasılıkla yukarıdaki faktörler birlikte etkileşime girdiler.
Bir yanda milyonlarca Amerikalının aşırı laikliğe saplanmış, aşırı ahlaki serbestlik ve tüm doğa yasalarını aşan yasalarla karşıt bir şeye dönüşen Demokrat solun yöntemlerini reddetme noktasına geldiği görülüyor.
Orta sınıfın ekonomisine zarar veren net bir enflasyona yol açan ekonomi politikaları da buna ekleniyor.
Salı günü yapılan oylama, ABD’nin büyük şehirlerinin sokakları yoksullar, evsizler ve mültecilerle dolu iken, Çarın istikrarını bozmak amacıyla Ukrayna'yı desteklemek için milyar dolarları heba eden bir yönetim için "cezalandırıcı bir oylama" gibi görünüyordu.
Sonuçlar Demokrat Parti'nin kendi içinde karışık, hatta kendi içinde bölünmüş olduğunu gösterdi.
Jill Biden'ın sanki Harris'in yenilmesini temenni ediyormuş gibi sandık başına giderken kırmızı giyinmesi bunu görmek için yeterliydi.
Partinin kurmaylarından ve özellikle de Biden'ı geri çekilmeye zorlayan "planlayıcı" Barack Obama ile etkili kolu Nancy Pelosi'den intikam almak ister gibiydi.
Buna dayanarak resmî sonuçların açıklanmasının ardından Biden'ın Oval Ofis perdesinin arkasından gülümsediğini gördüğünü söyleyenler var.
Demokratların, emekçi halk güçlerini teşvik etmek için başarılı reçeteler sunmadan ülkeyi iç çatışmalara ve Trump'a karşı komplolara sürüklemesinden sonra, Amerikalılar akıllı olduklarını ve ülkeyi kimin yöneteceğini doğru bir şekilde seçme konusunda iyi bir yeteneğe sahip olduklarını kanıtladılar.
Cumhuriyetçi tarafta, Trump'ın zaferi için pek çok çaba birleşti; bunların başında kamuoyunun, Trump'ın uluslararası felaketlerle yüzleşebilecek ve onlara göğüs gerebilecek günün adamı olduğuna dair inancı vardı.
Bu felaketlerin başında bilhassa askeri bütçesinin dikkat çekici noktaya ulaşması halinde, yeniden Avrupa'ya saldırı hevesinin aklını çeldiği Kremlin’in efendisi geliyor.
Onu Tayvan limanlarında duran Çin’in birinci ismi Şi Cinping takip ediyor. Ardından sürekli kitle imha silahları elde etmeye çalışan İranlılar geliyor.
Amerikan vatandaşı için en önemli şey ise hafta sonu ödemeleridir ve anlaşma ustasının bu bağlamda en faydalı ve üst düzey kişi olduğuna güveniyor.
Buna ilaveten Cumhuriyetçiler 2020 seçimlerinden ders aldılar ve bu nedenle iki şeyi başarmak amacıyla milyonlarca taraftarı seferber etmeye ve oy kullanmaya itecek stratejik bir seçim planı geliştirdiler.
Birincisi, adaylarının büyük bir oy farkı ile seçimi kazanmasıdır. Yani zaferin sorgulanabilir farklara değil, beklentilerin ötesinde bir oy farkına dayanmasıdır.
İkincisi, geniş bir kıtada, farklı etnik köken ve mezheplerden oluşan çeşitli komitelerde seçim sürecinin, sahtekarlığa ve manipülasyona fırsat vermeyecek şekilde takip edilmesini sağlamaktır.
Cumhuriyetçilerin başarısının başkanlığı kazanmanın ötesine geçerek, Senato ve Temsilciler Meclisine de uzandığını belki de söylemeye gerek yok.
Bu, 2026 ara seçimlerinden önceki en az iki yıl boyunca Washington semalarını kırmızı bir bulutun kaplayacağı anlamına geliyor.
Ancak bu büyük zafere rağmen, ABD içine ve başkan seçilen Trump’ın hangi politikaları izleyeceğine ilişkin korkutucu soru hâlâ varlığını sürdürüyor.
Trump’ın dilinde acı bir tat ve boğazının can sıkıcı şeylerle dolu olduğu bir sır değil ve yönetim ile Kongre üzerindeki böylesine bir Cumhuriyetçi kontrol, belki de hesaplaşma ve hesap sormanın yolu olabilir.
İntikam alma ve misillemede bulunma yolu daha kolaydır, bağışlama ve intikama tenezzül etmeme, hoşgörü ve uzlaşma yolu ise daha zordur.
Trump hangi yolu izleyecek?
Yeni döneminde kulağına kim fısıldayacak?
Duruma bir bekleyiş hâkim.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.