Esenyurt'ta barikat arkasında polis ile CHP'li Yavuzyılmaz arasında "Öcalan" diyalogu

"Bahçeli, 'Öcalan gelsin, konuşsun' dediğinde şehitler aklınıza gelmiyor mu? Gücünüzü bize karşı mı kullanıyorsunuz?"

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanıp yerine kayyum atanmasına karşı başlatılan Demokrasi Nöbeti devam ediyor. Nöbet sırasında polisin seçilmiş meclis üyelerinin belediyeye girişini yine engellemesi üzerine arbede çıktı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, polislere “MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çıkıp da 'terörist başı Abdullah Öcalan İmralı'dan çıksın, gelsin meclis kürsüsünde konuşsun, umut hakkından yararlansın' dediği zaman sizin aklınıza verdiğiniz şehit polisler, şehit askerler gelmiyor mu? O zaman gelmiyor da şimdi burada gücünüzü bize karşı mı kullanıyorsunuz" diye sordu.

Geçen hafta şafak operasyonuyla gözaltına alınan ve gece yarısı tutuklanan Esenyurt Belediye Başkanı'na yönelik operasyon, kayyum ataması ve belediye meclis üyelerinin belediye binasına alınmamasına yönelik tepkiler devam ediyor. CHP heyetinin tuttuğu Demokrasi Nöbeti'ne bu sabah CHP Genel Başkan Yardımcıları Deniz Yavuzyılmaz ve Gülşah Deniz Atalar ile Ankara Milletvekili Umut Akdoğan katıldı.

Sabah saatlerinde bir açıklama yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, iktidarın kayyım politikasını eleştirdi. Polisin Esenyurt Belediyesi önüne değil de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Öcalan gelsin konuşsun" dediği TBMM'nin önüne barikat kurmasını önerdi ve şunları söyledi:

"Ahmet Özer uydurma delillerle görevinden uzaklaştırıldı ve tutsak edildi"

"AK Parti tarafından bilerek ve isteyerek görevden uzaklaştırılmak için suçlanıyor. Esenyurt, Türkiye'nin en büyük ilçesi. Resmi nüfusu yaklaşık bir milyon, günlük nüfusu iki milyonun üzerinde. Burada 662 bin seçmenin iradesi var. Ve Esenyurt'ta bulunan seçmenlerin yüzde 50’sinin yani her iki seçmenden birinin oyunu almış olan belediye başkanımız Ahmet Özer. Uydurma delillerle görevinden uzaklaştırıldı ve tutsak edildi. Her ne kadar Ahmet Özer görevinden uzaklaştırılmış olsa da bu iddialarla ardında 28 Cumhuriyet Halk Partili belediye meclis üyesi, haklarında hiçbir iddia olmadığı halde belediyeye sokulmak istenmiyor. Yetkileri AK Parti tarafından encümenlere devredilmiş olsa da belediye meclis üyelerinin görevleri, Esenyurt halkına karşı olan sorumlulukları devam ediyor...

"Belediye başkanının, meclis üyelerinin arkasında dimdik duran CHP var"

Buradan kolluk kuvvetlerine sesleniyorum. Burada mücadele eden insanlar, burada mücadele eden Esenyurt halkı gerçek vatansever insanlardır. Haklarını, hukuklarını ve Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle; ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ifadesini gerçeğe dönüştüren ve bunun için mücadele eden insanlardır. Değerli dostlar Türkiye Cumhur İttifakı eliyle bir oyunun içine itiliyor. Bir yanda kayyumları dayatan AK Parti diğer uçta 'Abdullah Öcalan Meclis’e gelsin' diyen ve serbest kalsını ima eden Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Tüm bu iki ucun arasında da milletin egemenliği için mücadele eden hem belediye başkanının arkasında dimdik duran hem belediye meclis üyelerinin arkasında dimdik duran, hem de milletini temsil eden ve arkasında duran bizler varız. Cumhuriyet Halk Partisi var... 

"Mutlaka hak, hukuk, adalet kazanacak"

Biz burada Ahmet Özer'le ilgili ortaya atılan iddiaların yalan olduğunu, asılsız olduğunu, mantık dışı olduğunu, akıl dışı olduğunu, vicdan dışı olduğunu belirtmek için güçlü bir şekilde nöbetimize devam edeceğiz. Mücadelemize devam edeceğiz. AK Parti'nin yapmaya çalıştığı gibi sevgiyi unutturmak isteyenlere, dostluğu unutturmak isteyenlere, kardeşliği unutturmak isteyenlere, aşkı unutturmak isteyenlere ve barışı unutturmak isteyenlere karşı güçlü mesajımızı vereceğiz. Ve nihayetinde bugün, yarın veya bir sonraki gün ama gelecekteki bir gün mutlaka kazanacağız. Mutlaka hak, hukuk, adalet kazanacak diyorum."

Ardından seçilmiş 28 belediye meclis üyesiyle birlikte belediyeye girmek isteyen CHP heyeti, polis barikatıyla karşılaştı. İtiş kakış, arbede yaşanırken Yavuzyılmaz ile polis şefleri arasında şu diyaloglar yaşandı:

Yavuzyılmaz: -Buradaki uygulamanın sürdürülebilir olmadığının farkında mısınız? Hakkımızın gasp edildiğiniz düşünüyoruz. Sizden açıklama bekliyoruz. 

Polis şefi: -Sizi bu alana alalım .

-Niye oraya geçiyoruz? Bize sebebini açıklayın. Neden burayı kapattınız?

-Almıyoruz.

-Burada 28 belediye eeclis üyesi var, buraya almıyorsunuz. Hukuksuz emiri uygulamanız doğru değil. Siz buradaki insanlara belediye başkanı terör iddiasıyla tutuklandı onun yerine de buraya kayyum atandı. Belediye meclis üyeleri de içeri alınmıyor diyorsunuz.

-Öyle bir açıklama yapmadık. 

"Sizin hiç içiniz acımıyor mu, kalbinizde en ufak bir sızı olmuyor mu?"

-Siz görevinizi yapmıyorsunuz, siyaset yapıyorsunuz. Siyasetin bir enstrümanı olarak burada hareket etmek durumunda kalmışsınız. Madem siyaset yapıyorsunuz, ben de size siyasi bir soru sorayım; Sizin hiç içiniz acımıyor mu, kalbinizde en ufak bir sızı olmuyor mu? Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli çıkıp da meclis kürsüsünden ‘Terörist başı Abdullah Öcalan İmralı'dan çıksın, gelsin Meclis kürsüsünde konuşsun umut hakkından yararlansın' dediği zaman sizin aklınıza hiç sizin verdiğiniz şehit polisler, şehit askerler gelmiyor mu? O zaman gelmiyor da şimdi burada gücünüzü bize karşı mı kullanıyorsunuz o talimatları yerine getirerek. Sorduğumuz tek soruya bile cevap vermiyorsunuz. Hukuk bu mu, bu mu görev yapmak?

-Alanı boşaltmamız konusunda yardımcı olur musunuz?

-Halkın her durumda girmesi gerektiği belediye binasına neden seçilmiş belediye meclis üyeleri ve milletvekilleri giremiyor? Biz sakıncalı insanlar mıyız da içeri giremiyoruz? Burası başka bir ülkenin toprağı mı? Belki içeride şu anda bir yolsuzluk yapılıyor, belki evrakta tahrifat yapılıyor, belki usulsüzlük yapılıyor. Bunları milletvekili olarak denetlememize neden izin vermiyorsunuz? Bir dahaki yerel seçime kadar burada kolluk kuvvetleri mi olacak? Sizin de hakkınızı biz savunuyoruz. O zaman da mı engellersiniz? Bugün taşları yerinden oynatmaya çalışan birileri var Meclis’te. Biri kayyum atıyor diğer ortak da Meclis kürsüsünden terörist başını Meclis’e davet ediyor. Yarın bir gün gelsin dendiğinde, siz bugün bu hukuksuz emri uygularken yarın bir gün o hukuksuz emri de uygulayacak mısınız? Terörist başının Meclis’e girmesine müsaade edecek misiniz?  Sadece göreviniz olarak sormuyorum. Eğer ederseniz o zaman kaybettiğiniz o arkadaşlarınız, vatandaşlarımız karşısında başınız dik durabilecek misiniz?

"Yazılı emir gösteremiyorsunuz, emri kimin verdiğiniz söylemiyorsunuz"

Asıl olan milletin iradesidir. Size bizim burada söylediğiniz seçilmiş meclis üyeleri belediyeye seçildikleri binaya girsinler. Biz de milletvekilleri olarak siz bir yazılı emir gösteremiyorsunuz, emri kimin verdiğiniz söylemiyorsunuz. Yarın Türkiye'de başka bir süreç gelişmeye başladığında o insanlar lüks ve şatafat içinde yaşamalarına devam ederken siz benim evladım iş bulabilir mi diyeceksiniz. Yarın öbür gün onlar olmayacak biz olacağız yine. Size yaptırılmak istenen garip bir şey, karşınızda duran sade halk... Yetkiniz olmayabilir ama lütfen iletişime geçin, arayın bugün bu uygulamanın değiştirilmesine yönelik bir düşünce var mı diye sorun. Varsa biz sizlerin eşliğinde binaya girelim. Bu devlete başkaldırı değil, terör değil. Zaten meclis üyelerine ayrılmış odada duracaklar."

Vali ile görüşmeyi anımsattı

Yaşanan arbededen sonra bir açıklama daha yapan Deniz Yavuzyılmaz, sağduyunun harekete geçmesi gerektiğini belirterek, “Buradaki bu garip, absürt uygulamanın ortadan kalkması gerek. Türkiye Kuzey Kore değil. Kuzey Kore de olmayacak. Ona müsaade etmeyeceğiz. İki gün önce CHP'li heyet İstanbul Valisi’yle burada görüşmüş ve Vali değerlendireceğini söylemişti. Meclis üyelerinin içeri girmemesiyle ilgili konuyu o değerlendirmeyle ilgili bir sonuç var mı? Bir cevap var mı” diye sordu.

“Erdoğan’a sesleniyorum: Barikatları aç! Adalet herkese lazım”

Yavuzyılmaz, şöyle devam etti:

Vali Bey, AK Parti'nin, üst düzey bürokratlarının tümü, tek bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak olan söze bakıyor. O kişi de Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan. Tayyip Erdoğan'ın sesi böyle asılsız iddialar için çıkıyor. Uydurma gizli tanıklarla ilgili süreçleri başlatabiliyor. Ama o sesi her ne hikmetse Cumhur İttifakı'nın diğer ortağı olan Devlet Bahçeli için çıkmadığını görüyoruz. Bir yanda kayyum atamaları yapılırken, vatandaş baskılanırken, milletin iradesi gasp edilirken diğer tarafta da terörist başı Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan çıkıp Meclis’e gelip grupta konuşma yapması çağrıları yapılıyor. Ve o umut hakkından yararlanması, yani terörün en üst düzeyde cezasızlığı gibi bir durum yaratılmaya çalışılıyor. Dolayısıyla da hem İçişleri Bakanı'nın hem İstanbul Valisi’nin ve tüm yetkililerin, tüm kolluk kuvvetleri dahil olmak üzere değerlendirmelerini buna göre yapmaları, hukuksuz emirlere uymamaları gerekiyor. Aksi takdirde maalesef hukuksuzlukların,  haksızlıkların boyutları daha da artarak devam eder. O nedenle tüm yetkilileri sağduyuya çağırıyorum. Buradan İstanbul Valisi’ne değil, İçişleri Bakanı’na değil doğrudan AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum. Bu barikatları aç! Adalet herkese lazım.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU