Beyrut'taki bilgili kaynaklar Şarku'l Avsat'a, İsrail ile Lübnan arasında devam eden savaşı durdurmaya yönelik herhangi bir diplomatik çabanın, çatışmanın iki ana tarafı olan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın geri adım atmasının zorluğuyla karşılaşacağını söyledi.

Netanyahu neden geri adım atmıyor?

Kaynaklar, Netanyahu'nun Gazze'de başaramadığını Lübnan'daki savaşta başardığını belirttiler ve bunu şu şekilde özetlediler:

Netanyahu savaş için İsrail siyasi çevrelerinin hemfikir olduğu bir başlık seçti: 7 Ekim'deki Gazze saldırılarının ardından Nasrallah'ın “destek savaşı” nedeniyle evlerinden olan “kuzey sakinlerini geri getirmek.” Bu, Gazze'deki rehine anlaşması nedeniyle ortaya çıkan bölünmenin aksine, İsrail ordusunun operasyonlarının geniş bir parlamento ve halk desteğine sahip olduğu anlamına geliyor.

Netanyahu, Hizbullah'ın iletişim kanallarına saldırarak savaşı başlattı ve saflarında benzeri görülmemiş kayıplar vererek yaklaşık 1.500 Hizbullah üyesinin savaş dışı kalmasını sağladı.

Netanyahu, Hizbullah'ın askeri yapısının elit gücü olan “Radvan Güçleri”nin liderliğine ölümcül bir darbe indirdi; bu, ona kırk yıl önce Beyrut'ta meydana gelen saldırılar nedeniyle Amerika'nın arananlar listesinde yer alanlar da dahil olmak üzere önde gelen isimleri öldürme imkânı sağladı.

Netanyahu Washington ve diğer Batı başkentlerine, savaşı başlatanın Hizbullah olduğunu ve İsrail'in kuzeyden yerinden edilenlerin geri dönmesi ve tehdidin ortadan kaldırılmasından başka bir şey talep etmediğini savunabilir. Örneğin Netanyahu, Gazze'de Hamas'a yaptığı gibi Hizbullah'ı tamamen ortadan kaldırmak istediğini açıklamadı.

Dolayısıyla Netanyahu'nun, fiilen Lübnan cephesini Gazze cephesinden ayırmak anlamına gelen nüfusun geri verilmesi talebinden geri adım atması zor görünüyor.

Nasrallah neden geri adım atmıyor?

Nasrallah'ın pozisyonuna gelince, kaynaklar geri çekilmesindeki zorluğun şu nedenlerden kaynaklandığını belirtiyor:

Nasrallah'ın başlattığı savaşta yenilgiyi kabul etmesi zordur.

Hizbullah'ın eşi benzeri görülmemiş ve en sonuncusu 2006 savaşı olan İsrail'le yaşadığı çatışmalarda karşılaşmadığı büyük kayıplardan sonra, geri çekilmeyi kabul etmesi de zor.

Bu gerilemeyi kabul etmek, İran'ın İsrail'le karşı karşıya gelmek için somut adımlar atma riskini almak istemediği anlamına gelir. Bu da İran'ın açıklamalarının kaçınmaya çalıştığını gösterdiği ABD-İran çatışmasına kayma olasılığını beraberinde getirecek bölgesel bir savaş hayalini tetikleyebilir.

Hizbullah'ın ateşkes olmaksızın Gazze ile bağlantının kesilmesini kabul etmesi, birçok tarafın “destek savaşını” güç dengelerini ve ABD'nin, tarafların İsrail'e ciddi bir baskı uygulamak istemediği bir başkanlık seçimine doğru gittiğini hesaba katmayan bir kumar olarak görmesine yol açacaktır.

Hizbullah'ın gerilemesi, eğer kabul edilirse, direniş ekseninin moralinin de bozulması anlamına gelecek ve bu, Gazze'deki duruma yansıyacaktır.

"Sınırlı kazanımlar" elde etmeden ateşkesi kabul etmek, Nasrallah'ın, Lübnanlıların çoğunluğunun karşı çıktığı bir savaş başlattığı ve buna eşlik eden kayıpların sorumluluğunu Hizbullah'ın taşıdığı izlenimini güçlendirecektir.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

 

Şarku'l Avsat'ın haberlerine ulaşmak için tıklayın