Kanada'da ırkçı saldırı: Türkiyeli ailenin restoranı kundaklandı

Kanada'nın Quebec bölgesinde bir Türk ailenin işlettiği restoran, iki hafta içinde düzenlenen iki kundaklama sonucu kullanılamaz hale geldi

Fotoğraf: X

Türk ailenin sahibi olduğu Pizza Mozza restoranı, 31 Ağustos ve 2 Eylül gecesi iki kez kundaklandı.

İşletme sahiplerinden Berat Saymadi, yerel basına yaptığı açıklamada, ilk kundaklamanın restoranda büyük bir hasara yol açmadığını ancak ikincisinde işletmenin kullanılamaz hale geldiğini söyledi.

Kundaklama saldırısı sonucu polis soruşturma başlatsa da henüz herhangi bir şüpheli ya da fail tespit edilemedi.

Saymadi, sosyal medya platformu X'te yaptığı paylaşımda ise "Saldırıdan bu yana kabus gibi 10 gün geçti. Hala herhangi bir sonuç alamadık. Bekliyoruz." ifadelerini kullandı.

Saymadi yaşananları şöyle anlattı:

Herkes yurtdışına gidip, yeni bir hayat kurmak istiyor. Ama hiçbir şey o kadar kolay değil. Yalnızlık, işsizlik, haksızlık her yerde hüküm sürüyor. Kardeşlerimle beraber Kanada’da çok zor şartlar altında açtığımız, 2 yıl boyunca tüm enerjimizi harcadığımız restoranımızı yaktılar. Biraz geriye gideyim ve bugünlere nasıl geldiğimize değinip, başımıza gelen bu korkunç olayı anlatayım. Ben 2004 yılında İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi’ni kazanıp, Mersin’den İstanbul’a taşındım. Bir abim İstanbul’daydı. Sonra diğer iki kardeşim de geldi. Birlikte 2007 yılında Beyoğlu’nda Kumbara Kafe’yi açtık. Mottomuz ‘’Para değil, dostluk biriktirir"di. Kısa zamanda öğrenciler arasında çok meşhur oldu. Ardından müzik, sinema, dans, dil dersleri ve başkaca kültürel aktiviteler yaptığımız Kumbara Sanat’ı kurduk. Eski İstanbul Kültürü’nü yaşatmaya çalıştık. Rebetikolar, 45'likler, birçok alternatif müzik gruplarının müzik dinletilerine ev sahipliği yaptık. Dışarda etkinlikler yaptık. Hiç durmadık. 2007 ve 2017 arasında öğrenci olmuş birçok kişiye dokunmuşuzdur.
Ayrıca İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümünün Bizans Kürsüsünün kazısı olan Anadolu Kavağı’ YorosKalesi’nde yıllarca kazı ekibinde çalıştım. Bir yandan da Özgür Radyo’da, müzisyen konuklarla ‘Müzik Kumbarası’ adlı bir program yapıyordum.

Bir abim eşiyle birlikte 2010 yılında Montreal’e taşınmıştı. Daha önce bir kere ziyaretine kere gelmiştim. Çok sevmiştim. 2016 yılında ben de Montreal’de yaşamaya karar verdim ve kaldım. Ardından kız arkadaşım da geldi, burda evlendik, kızımız Pia, 9 ay önce burada doğdu. Bunları niye anlattım. Ailemden, arkadaşlarımdan, ana dilimden, kültürümden, özellikle çok sevdiğim İstanbul’dan ayrılmak hiç kolay değildi. Yepyeni bir hayat, yeni bir dil, tutunmaya çalışmak, derdini bir türlü anlatmamak hep benimle beraber geldi. Başlarda bir ekmek almanın bile ne kadar zor olduğunu anlatsam inanmazsınız. Çeken bilir! Kız arkadaşım Galatasaray Hukuk mezunuydu. Burada tekrar okumak zorunda kaldı. Çok zorlandık. Çocuğumuz olduktan sonra, buraya daha umutla bakmaya başladık. Hayat içinde böyle savrulurken, 3 kardeş en iyi bildiğimiz işi yapmaya karar verdik ve Montreal’in 50 km ötesinde, Oka’da bir restoran bulduk. Borç harç girdik. 50 yıllık, eski ve son 30 sene talihi bir türlü gülmeyen bir yeri ayağa kaldırmaya çalıştık. Üstelik bu küçücük köyde bir kişiyi bile tanımıyorduk. ‘Vira Vira’ dedik başladık. İlk yıl çok zordu.Kara kışın ortasında açmıştık. Her gün 100km yol gidip geliyorduk. Kışın ortasıydı. Psikolojik olarak zordu. Karşımızdaki köklü bir restoran deli gibi iş yapıyordu. Biz bekliyorduk.  Zaman içinde tanınmaya başladık. Google’da 480 yorumla 4.9 puanlı bir yer olduk. İşimizin yüzde 90’ımekânın içindeydi, paket servis azdı. Öyle ki artık insanların ne yiyeceğini kapıdan girdiklerinde biliyorduk. Herkesle harika ilişkimiz vardı. Yemeklerimize bayılıyorlardı. Hatta son zamanlarda kendi aramızda geyik yapardık. Yav bu insanlar bizden önce ne yiyordu ki, biz ne yapıyoruz da insanlar bu kadar bizi sever oldu diye.
Oka’nın içinde büyük bir ulusal park, içinde camp ve piknik alanı, plaj çok yakınında aquapark var. Ayrıca yerli halk bizim deyimizle kızılderili Mohawkların kalabalık olduğu bir yer. Sonbaharda özellikle Eylül’de Montreallilerin elma bahçeleri olduğu için akın ettiği bir yer. Gelin görün ki iyi sezonumuzda nedeni asla bilmediğimiz, göçmen karşıtlığı veya rekabet sonucu olduğunu düşündüğümüz bir saldıraya maruz kaldık. İlk kundaklama saldırısını tesadüfen oradan geçen bir komşumuz görmüş. Müdahale etmiş. İtfaiyeyi ve polisi çağırmış. İlk saldırıyı hasarsız atlattık. Bunu her yere yazdık. Herkesi uyardık. Polis kayıtlarına geçti. Maalesef 36 saat sonra tekrar denediler ve iş yerimiz kül oldu. 

Ailemizden, dostlarımızdan hatta en çok kendimizden çalarak, iki sene gece gündüz demeden ürettiğimiz her şey, emeklerimiz kül oldu. Ne yapacağımızı, nasıl yürüyeceğimizi bilmediğimiz bir yola girdik. Çok üzgün, öfkeli, endişeli ve yorgunum. Yanımız benzin istasyonu. Patlayabilirdi. Kapıdaki araba patlayabilirdi. Her taraf orman, evler ahşap. Her şey yanabilirdi. Çok büyük bir facia da yaşanabilirdi. Şükür olmadı. Polis soruşturması devam ediyor. Bu alçakça saldırıyı gerçekleştirenlerin bir an önce bulunmasını ve en ağır cezayı almalarını istiyoruz. Bir şeyi sıfırdan inşa etmenin ne kadar zor olduğunu bildiğimizden bir başkasının da böyle bir şey yaşamaması için elimizden geleni yapacağız. Saldırının üzerinden kabus gibi 10 gün geçti. Hala bir sonuç alamadık. Bekliyoruz. Konsolosluk aradı, Oka Belediyesi çok ilgilendi, sağ olsunlar. Olayı öğrenen Türkiye’den dostlarımıza, başka ülkelerdeki göçmen arkadaşlarımıza, dayanışma mesajları için çok çok teşekkür ediyorum.

Türk Konsolosluğu ve Oka Belediyesine destekleri için teşekkür eden Saymadi paylaşımında "İşimizin yüzde doksanı restoranda yenilen yemekten geliyordu ve müşterilerle o kadar iyi ilişkiler geliştirmiştik ki içeri girdikleri anda ne sipariş edeceklerini çoğu zaman biliyorduk. Yemeklerimizi çok seviyorlardı." ifadelerine yer verdi.

Öte yandan aile, kundaklanan işletmeyi yeniden inşa etme masraflarını karşılamak için bağış kampanyası başlattı.

AA, Independent Türkçe
 

DAHA FAZLA HABER OKU