Bilim dünyası bir yandan nesli tükenme tehlikesi altındaki hayvanları kurtarmaya, bir yandan da yeryüzündeki varlığı uzun süre önce sona ermiş canlıları geri getirmeye çalışıyor.
Türdiriltimi denen bu çalışmalar, soyu tükenmiş türlere benzer canlıları yeniden oluşturmayı içeriyor. Genom düzenlemesi, geri ıslah veya klonlama gibi yollarla canlı bir organizmanın, nesli tükenmiş türe benzeyecek şekilde değiştirilmesi amaçlanıyor.
Soyu tükenmiş bir türü geri getirmek belki imkansız gibi görünse de bu aslında 20 yıl önce yapıldı.
Bilim insanları 2000'de nesli tükenen dağ keçisi türü Capra pyrenaica pyrenaica'nın son üyesinin bazı hücrelerini ölümünden önce alıp dondurmuştu.
Daha sonra DNA'sını içeren hücre çekirdekleri, evcilleştirilmiş bir keçi türünün yumurtalarına yerleştirilmişti. Döllenen yumurtalar taşıyıcı anne görevi gören keçilerin rahmine konmuştu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Nihayetinde 2003'te, 57 taşıyıcı anneden biri nesli tükenmiş hayvanı doğurmuştu.
Ancak akciğerinde sorun olan hayvan birkaç dakikadan uzun yaşayamamıştı.
Capra pyrenaica pyrenaica böylece hem soyu tükendikten sonra geri dönen hem de iki kez nesli tükenen ilk ve tek hayvan oldu.
Fakat bilim insanlarının son yıllardaki yoğun çabalarına bakılırsa, dağ keçisi bu konumunu her an kaybedebilir.
Harvard Üniversitesi'nden genetik bilimci George Church ve girişimci Ben Lamm'in 2021'de kurduğu Colossal Biosciences şirketinin başını çektiği "türdiriltimi" çalışmaları, çeşitli türleri geri getirmeyi amaçlıyor.
Colossal Biosciences bunların çevresel faydalar getireceğini ve kullanılan yöntemlerin nesli tükenme tehlikesi altındaki hayvanları korumaya katkı sağlayabileceğini öne sürüyor.
Ancak türdiriltimi ciddi etik tartışmalara da yol açıyor. Capra pyrenaica pyrenaica örneğinde görüldüğü gibi, geri getirilen hayvanlar ciddi fizyolojik sorunlar yaşayabilir, acı çekebilir ve ölebilir.
Taşıyıcı anne olan hayvanlarda da benzer sorunlar görülebileceği gibi bazı uzmanlarsa diriltilen hayvanların yalnızlık çekebileceğinden endişeleniyor.
Bazıları da çabaların yeryüzünden silinmiş hayvanlar yerine, hâlâ yaşayan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan canlılara yoğunlaşması gerektiğini belirtiyor.
Yine de türdiriltimi çalışmaları hız kesmeden devam ederken, geri getirilmeye çalışılan 6 hayvanla ilgili gelişmeleri derledik.
1. Yünlü mamut
Yünlü mamutlar bugünkü Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'da yaşıyordu (Wikimedia Commons)
Church, 4 bin yıl önce nesli tükenen yünlü mamutları (Mammuthus primigenius) en az 10 yıldır geri getirmeye çalışıyor.
En az 300 bin yıl önce ortaya çıkan yünlü mamutların popülasyonu, 11 bin 500 yıl kadar önce Son Buzul Çağı'nın sona ermesiyle epey azalmıştı.
Arktik Okyanusu'ndaki Vrangel Adası'na sıkışan küçük bir grup birkaç bin yıl hayatta kalsa da hem iklim hem de insanlar tarafından avlanmaları nedeniyle nihayetinde yeryüzünden silinmişti.
Donmuş topraklarda DNA'ları korunduğu için bu canlıların geri getirilmesi kolaylaşıyor. mamutların yaşayan en yakın akrabası Asya filini kullanan Colossal Biosciences, bu yıl önemli bir adıma imza attığını duyurmuştu.
Şirket filin kök hücrelerinin embriyonik şekilde yeniden programlandığını açıklamıştı. Bu sayede değiştirilen hücrelerin, genetik düzenlemelerle, soğuk ortamda hayatta kalabilecek mamut hücrelerine çevrilmesi amaçlanıyor.
Hayvanlarda yünlü bir deri, katmanlı bir yağ tabakası ve küçük kulaklar olmasını planlayan şirket, ilk "mamut" yavrularının 2028'de üretilebileceğini öne sürüyor.
2. Dodo
Oxford Üniversitesi Doğa Tarihi Müzesi'de kalıntıları ve replikası sergilenen dodonun nesli 1681'de tükendi (Wikimedia Commons)
Afrika'nın doğusundaki Mauritius'a endemik olan dodonun (Raphus cucullatus) soyu, Avrupalı sömürgecilerin bölgeye gelmesinin ardından 17. yüzyılda tükenmişti.
Sıçan, kedi ve maymun gibi hayvanların bölgeye getirilmesi ve insanların avlaması sonucu yeryüzünden silinen hayvan, Colossal Biosciences'ın listesinde yer alıyor.
Müzelerde DNA örnekleri bulunan dodonun genomu 2022'de birleştirilmişti. Ancak Ben Lamm, hâlâ bazı engelleri aşmaları gerektiğini söylüyor. Örneğin hayvanların birbirinin kopyası olmaması için genetiklerinin değiştirilmesi lazım.
3. Tasmanya kaplanı
Kurda benzeyen Tasmanya kaplanı, keseliler sınıfından etçil bir hayvandı (Wikimedia Commons)
İnsan eliyle soyu tükenen ve geri getirilmeye çalışılan bir diğer tür de Tasmanya kaplanı (Thylacinus cynocephalus).
Avustralya'da yaşayan bu etçil hayvanlar, 2 bin yıl kadar önce anakaradan silinse de Tasmanya Adası'nda yaşamaya devam etmişti.
19. yüzyılda adaya gelen Avrupalı yerleşimciler, çiftlik hayvanlarına tehdit olarak algılanan Tasmanya kaplanlarının başına ödül koymaya başladı.
Hızla yok olmaya başlayan türün son üyesi 1936'da bir hayvanat bahçesinde öldü.
Tasmanya kaplanının çok sayıda örneği olmasından dolayı geri getirilmesi nispeten kolay görünüyor.
Colossal Biosciences'tan araştırmacılar 2017'de Tasmanya kaplanın bütün genomunu dizilemeyi başarmış ve geçen yıl da RNA örneği almıştı. Ancak şirket çalışmaların meyve vermesine henüz vakit olduğunu söylüyor.
4. Yolcu güvercini
Büyük gruplar halinde gezen yolcu güvercinleri, avlanmaya karşı daha savunmasız kalıyordu (Wikimedia Commons)
Smithsonian Enstitüsü'nün "insanlığın çıkarlarıyla doğanın çıkarları çatıştığında neler olabileceğinin dokunaklı bir örneği" diye tanımladığı yolcu güvercini (Ectopistes migratorius), bir zamanlar Kuzey Amerika semalarında en çok görülen kuş türüydü.
Yolcu güvercinin 17. yüzyıla kadar, bugünün ABD'sindeki kuş nüfusunun yüzde 25 ila 40'ını oluşturduğu tahmin ediliyor.
Avrupalı yerleşimcilerin hem etleri için güvercinleri avlayıp hem de yaşam alanlarını yok etmesi sonucu sayıları gittikçe azaldı. Bilinen son yolcu güvercini Martha, 1914'te hayatını kaybetti.
Müzelerde doldurulmuş güvercin örnekleri olsa da DNA'ları bütün halde değil. Bu nedenle yolcu güvercininin tam olarak eski halinde getirilmesi pek muhtemel görünmüyor.
Ancak biyoteknoloji şirketi Revive & Restore, soyu tükenen hayvanın DNA parçalarını, hayattaki bant kuyruklu güvercin (Patagioenas fasciata) genomuna eklemeyi planlıyor.
Şirket yolcu güvercini görünümüne sahip hayvanları 2025'te üretip test amaçlı doğaya salmayı planlıyor.
Revive & Restore da Colossal Biosciences gibi bu çalışmaların ekolojik dengenin kurulmasına katkı sağlayacağını savunuyor.
5. Yaban öküzü
Yaban öküzleri, Kuzey Afrika, Asya ve Avrupa'da binlerce yıl boyunca yaşadı (Wikimedia Commons)
Soyu en az 700 bin yıl önceye dayanan yaban öküzü (Bos primigenius), bugün yaşayan bütün sığırların atası.
Son Buzul Çağı'nın ardından karada yaşayan en büyük memeli olan yaban öküzü, avlanma ve yaşam alanlarının yok edilmesi sonucu ortadan kalktı. Türün bilinen son üyeleri 1627'de öldü.
Modern sığırlar, yaban öküzü DNA'sının büyük bölümünü barındırdığı için bu hayvanları diriltme çalışmaları daha farklı bir yol izliyor.
Hollanda merkezli Taurus Vakfı, yaban öküzlerine benzer fiziksel özelliklere ve davranışlara sahip sığırları seçip yetiştirerek bu hayvanları geri getirmeye çalışıyor.
Vakfın yöneticisi olan ekolog Ronald Goderie, genellikle yabani ortamlarda tutulan Güney Avrupa türlerini tercih ettiklerini söylüyor.
Goderie, halihazırda 6 nesil sığır ürettiklerini ve yaban öküzü benzeri bir hayvan üretmeye "çok yaklaştıklarını" ekliyor.
6. Quagga
Bilinen son quagga, Amsterdam'daki bir hayvanat bahçesinde 1883'te hayatını kaybetti (Wikimedia Commons)
Bayağı zebra sınıfında yer alan quagga (Equus quagga quagga), Güney Afrika'ya endemik bir türdü. Kendisini akrabalarından ayıran en önemli özelliği de vücudunun arka kısmında daha az şerit olmasıydı.
Hem postlarını isteyen avcılar hem de hayvanlarını otlatan çiftçilerin hedefi olan bu zebra türünün soyu 19. yüzyılda tükendi.
University College London (UCL), sadece 7 quagga iskeleti kaldığını ve bunların dünyada en nadir bulunan iskelet olduğunu belirtiyor.
Bu canlıları geri getirme çalışmaları da yaban öküzlerindeki gibi genetik mühendisliği çalışmaları gerektirmiyor.
Güney Afrika merkezli Quagga Projesi, bayağı zebraları kullanarak daha az şeride sahip türler üretmeye çalışıyor.
Öte yandan bazıları, ortaya çıkacak hayvanın bayağı zebra olacağını ve paranın koruma çalışmalarına harcanması gerektiği görüşünde.
UCL ise kalıntılardan DNA çıkarılarak bir zebranın yumurtasının döllenmeye çalışılabileceğini öneriyor.
Independent Türkçe, Live Science, Vox, Evrim Ağacı, Smithsonian Enstitüsü, University College London
Derleyen: Büşra Ağaç