Bir kez daha asrın Hüseyin'i ve Yezid'i

Mesele, imamet meselesine ilişkin tarihi ayrıntılar ve kendi zamanında olup bitmiş geçici bir tarihi mesele değildir. Kesinlikle öyle değildir, tam aksine her çağda tezahürleri olan sonsuz bir savaştır

Fotoğraf: SPA

Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Eylül 2019'da yaptığı bir konuşmada İran Dini Lideri Ali Hamaney hakkında şunları söylemişti:

O bizim çadırımız, o bizim imamımız, o bizim liderimiz ve o bizim Hüseyin'imiz. Bu savaşta tarafsızlığa yer yok ya Hüseyin'in yanındasınızdır ya da Yezid'in yanındasınızdır. Savaş kendini tekrar ediyor. Çatışma yenileniyor.


2 gün önce de İran İslam Cumhuriyeti Dini Lideri, "Müslümanların Veliyyül-emri ve Sahibü'z Zamân'ın Vekili"nin (bunların hepsi Humeyni kültürüne göre İran Dini Liderinin görev ve unvanlarıdır) "X" platformundaki resmi hesabından şu paylaşım yapıldı:

Sizinle barış içinde yaşayanlar için barış ve esenlik olurum, sizinle savaşanlar için ise savaş olurum.


Paylaşımda şu da vurgulandı:

Hüseyni cephe ile Yezidi cephe arasındaki savaş asla bitmez.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bundan önce Irak'ta Nuri el-Maliki, Hüseyin taraftarları ile Yezid taraftarları arasındaki savaşın tarih boyunca tekrarlanarak devam ettiğinden bahsetmişti.

Takipçileri de onu tarihin söylediğine göre Irak'ta Hüseyin'in düşmanlarından intikam almak için ortaya çıkan Muhtar es-Sakafi'ye benzeterek "Asrın Muhtarı" lakabını takmıştı.

Emevi Halifesi Yezid bin Muaviye ile ona isyan eden rakibi Hüseyin bin Ali bin Ebu Talip arasındaki çatışma konusunda Ehli Sünnet fakihleri ile alimlerin tutumu hakkındaki meşhur tartışmaya girmeyeceğim.

Az da olsa bu konuda bilgili her insan, Ehli Sünnet'in büyük bir çoğunluğunun Yezid'e karşı Hüseyin'in yanında yer aldığını bilir.

Bu klasik Sünni okuyuşuna göre Yezid, acımasız, baskıcı ve fasık bir hükümdardır. Hüseyin ise haklı, mazlum ve "Resulullah'ın bir parçası"dır.

Ancak onlar için mesele bundan ibarettir ve hiçbir saygın Sünni okuma Yezid'i "tekfir etmeye" ve onu İslam'dan çıkarmaya cesaret etmedi. Dahası Yezid'e sövmenin caiz olup olmadığı konusunda da ciddi bir ihtilaf var.

Bütün bunlar, bazı Sufiler ve İhvan (Müslüman Kardeşler) aktivistleri, bugün Hamaney'in ve ondan önce Nasrallah ve Maliki'nin sözlerini savunmak için Sünni alimlerin sözlerini örnek verene kadar, bizim bağlamımızda faydasız bir tartışmaydı.
 


Bu kişilerin söylemlerinin anlamı, 1400 yıl önceki değil, bugünkü siyasi ve kültürel projelerinin tüm muhaliflerini, Yezid'in organik bir temsilcisi ilan etmektir. Onlar- ve sadece onlar- Hüseyin'in gerçek temsilcileridir.

Başka bir deyişle, bu kampın anlayışına göre Humeyni'nin İran projesinin her muhalifi, Hasan Nasrallah'ın her muhalifi ve Nuri Maliki'nin her muhalifi Yezid'in askeridir ya da bizzat Yezid'in modern tezahürüdür!

Burada iş, Seyyid Kutub'un tüm muhaliflerine karşı kullandığı cahiliye sıfatı gibi duygusal bir dille muhalifleri açıkça tekfir etmeye dönüşüyor.

Ama bazıları Seyyid Kutub'u savundu, onun edebi bir dille konuştuğunu söyleyip bunun için ondan hesap sorulmamasını isteyenler oldu.

Dolayısıyla mesele, imamet meselesine ilişkin tarihi ayrıntılar ve kendi zamanında olup bitmiş geçici bir tarihi mesele değildir.

Kesinlikle öyle değildir, tam aksine her çağda tezahürleri olan sonsuz bir savaştır.

Bugünkü tezahürü de İran'a sadık kampın sözlüğüne göre bu projenin tüm muhalifleri ve düşmanları, yani sen, ben ve odur.

Allah size, bize ve onlara hidayet versin.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU