General, siyasetçi, Sinvar ve Ebu Ammar

Fotoğraf: AA

Bir öncekinden daha korkunç yeni bir Filistin Nekbesi'ne doğru mu gidiyoruz? Uzun ve acı dolu bir çatışmada Yahya Sinvar'ın Yaser Arafat'ın, Hamas'ın Fetih'in yerine geçtiği yeni bir aşama ile mi karşı karşıyayız? Hamas, Filistin halkı adına konuşma hakkını ele geçirmek ve kendi rengini ve tercihlerini Filistin Kurtuluş Örgütü'ne dayatmak için mi çabalıyor? Aksa Tufanı'nın amacı, Oslo Anlaşması ve Filistin ile Arapların normalleşme süreci sayfasını kapatmak mıydı? Hamas’ın Gazze tünellerinde mevzilenmiş Sinvar'ı siyasi ofisinin başına seçmesi, İran'ın yanıtı ile Hizbullah'ın yanıtı beklenirken birçok soruyu gündeme getirdi. Bu bazen olur. Bir adam, halkında ve bölgesinde iz bırakacak zor bir karar verir. Yaser Arafat adlı gerilla, Filistin direniş eyleminin gidişatını değiştiren ve kendisini bölgenin öncelikleri gündemine yerleştiren bir karar aldığında, Sinvar altı yaşındaydı. Bu Mart 1968'de yaşandı. İsrail hükümeti, Ürdün'den ülkeye sızıp saldırılar düzenleyen savaşçıları cezalandırma kararı aldı. Dönemin İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan, bilhassa Arap ordularının bir önceki yıl uğradıkları yenilgiden sonra, meseleyi sadece bir piknik olarak görüyordu. Ürdün istihbaratı, İsrail güçlerinin Karama köyüne saldırı düzenlemeye hazırlandığı bilgisini aldı. Ürdünlü Tümgeneral Meşhur Haditha Al-Jazi, bilgiyi Karama’da mevcut olan ve Yaser Arafat'ın da aralarında bulunduğu Filistinli örgütlerin liderlerine aktardı. Filistinli örgütlerin saldırıyı mütevazı silahlarıyla püskürtebilmeleri pek mümkün değildi. Bu gibi durumlarda verilecek mantıklı karar, Filistinli savaşçıların kayıplardan kaçınmak için Karama'dan çekilmesiydi. Ama Arafat akıntının tersine yüzmeye karar verdi. Yüksek siyasi sezgisiyle, Filistin devriminin meşruiyetini kabul ettirmek için bir ilk savaşa, yenilgileri nedeniyle Arap ordularının kaybettiği haleyi kazanmaya ihtiyacı olduğunu fark etti. Kuvvetleri Karama'da tutmaya karar verdi. İsrail, 21 Mart günü şafak vakti beldeyi çevreleyen tepelere çıkarma operasyonları düzenledi. Ürdün ordusunun topçu birlikleri hassasiyetle ve profesyonelce müdahale edip saldırganların can ve araç kayıplarına uğramasına neden olmasaydı, Dayan neredeyse hayalini kurduğu sonuca ulaşacaktı. Ürdün ordusunun müdahalesi, İsrail tarafının savaşın başlamasından 18 saat sonra ateşkes talep etmesine ve önceki hatlara çekilmesine neden oldu. Ahmed Cibril'den, saldırı başlamadan önce Arafat'a Karama'nın "askerî açıdan düşmüş" olduğunu ve burada mevzilenmemek gerektiğini söylediğini duydum. Arafat ise çekilmeyi reddetmiş ve sonunda yaklaşık 100 kişi ölmüş. Ahmet Cibril’in söylediğine göre, İsrail'in çekilmesinin ertesi günü Arafat, "Bu bir destan...bu bir destan” diye tekrarlayıp durmuş.

Karama Muharebesi Arap sokaklarında coşkuyu ateşledi. Binlerce kişi Fetih hareketine gönüllü oldu ve yardımlar yağdı. Arafat bedeli olan bir karar aldı ama bu sayede Filistin'in durumunda bir dönüm noktası yaratmayı başardı. Karama Muharebesi ona Cemal Abdunnasır’ın ofisinin kapılarını açtı ve Sovyetler Birliği'ne giderken kendisini yanında götürmesini sağladı. Ardından bölgede Arafat’ın kefiyesi en çekici sembolü haline geldi. Başlangıçta Arafat, Sinvar'ın şu anda hayalini kurduğu şeyin hayalini kuruyordu: Filistin'in her karışını geri almak. Ancak Ebu Ammar, Moskova'da, Kahire'de ve birçok başkentte duydukları, uzun savaşlar ve fedakarlıklar ışığında, Filistinlilerin gerçeklikle ve güç dengesiyle yüzleşmesi gerektiği sonucuna vardı. Böylece İsrail'in yanında bir Filistin devleti kurma hayali somutlaştı. Peki Sinvar, Aksa Tufanı ile Arafat'ın Karama Muharebesi ile elde ettiği destana benzer bir destan elde etti mi? Tufan bir esir değişim projesi miydi, yoksa çatışmayı köklerine ve başlangıcına döndürecek bir savaş projesi miydi? Hamas, 2011 yılında, beş yıl önce esir aldığı İsrailli asker Gilad Şalit'in serbest bırakılmasını kabul etmişti. Serbest bırakma, İsrail'in aralarında Yahya Sinvar adlı inatçı esirin de bulunduğu 1.027 Filistinli esiri serbest bıraktığı bir takas anlaşması çerçevesinde gerçekleşti. Burada şu soru ortaya çıkıyor; Sinvar, neden Netanyahu hükümetini binlerce Filistinli esiri serbest bırakmaya zorlamak için bir avuç İsrail askerini esir almayı planlamadı? Bir veya daha fazla İsrail askerinin esir alınması, Netanyahu'ya yıkıcı ve soykırım niteliğinde bir savaş başlatma fırsatını vermezdi. Sinvar, Tufan hadisesinin gidişatının kesinlikle savaşa yol açacağını gözden mi kaçırdı, yoksa maliyeti ne olursa olsun büyük bir deprem mi amaçlıyordu? Mesela depremin Batı Şeria'da hızlı bir ayaklanmaya yol açmasını ve Oslo mürekkebiyle doğan Filistin Ulusal Otoritesi’nden geriye kalanları devirmesini mi bekliyordu? Depremin, hızla Lübnan cephesinde İran'ın müdahalesini gerektirecek geniş çaplı bir savaşa dönüşeceğini mi düşünüyordu? Tufanı başlatan kişi, olayların “büyük saldırının”, yani İran dahil çeşitli haritalardan İsrail'e füze yağmurunun başlatılmasını hızlandırmasını mı bekliyordu? Tufan, direniş eksenindeki müttefiklerin yardımıyla uzun bir yıpratma savaşı projesi miydi? Netanyahu'yu direniş ekseninin Filistin tarafını temsil eden Gazze'nin yıkılmasının ardından tüm cephelerde ateşkes ilan etmek için bölgesel savaş hayaletini canlandırmaya iten şey, bu yıpratma savaşıyla ilgili kaygılar mı? Ebu Ammar’ın şahsında politikacı, generalin önünde idi. Sinvar’ın şahsında ise generalin politikadan önde olduğu aşikâr. Dahası, Aksa Tufanı saldırısı Karama Muharebesi’nin yaşandığı dünyadan farklı bir dünyada gerçekleşti. Amerikan destroyerleri İsrail'e yapılacak herhangi bir saldırıya karşılık vermek için tetikte. İran, bölgesel bir savaş istemiyor. Ateşkesin bazen silahlı saldırıdan daha sert olabileceğini bilen Hamas generali savaştan nasıl dönecek?

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

Şarkul Avsat

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU