Savaşın bitmesi mümkün mü?

Fotoğraf: AA

Rus kuvvetleri Şubat 2022'de Başkan Putin'in emriyle, Kiev'in Rus azınlıklara yönelik saldırılarına karşılık verme bahanesiyle Ukrayna topraklarına girdi. Bu sırada kendilerini savaş ilan eden taraf olarak değil, sınırlı operasyonlar yapan taraf olarak tanımladılar.

Aynı şekilde Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim 2023'te Aksa Tufanı adı altında İsrail köylerine yönelik operasyonlarını başlattığında İsrail'in korkunç tepkisi meydana geldi. O zamandan bugüne kadar kimse kapsamlı bir bölgesel savaştan bahsetmek istemedi.

Ancak bugünkü durum gösteriyor ki tüm çabalara rağmen savaş genişliyor. Washington ve Biden yönetimi bunu sınırlamaya çalışıyor ama başarılı olamıyor. İran ve bu çatışmayla doğrudan ilgili Hizbullah sabır ve sağduyudan bahsetse de değişen bir şey olmadı. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, ‘yavaş yavaş’ diye bir yöntemden bahsediyor. Tüm bunlara rağmen, savaşın azgın boğasını ehlileştirme, onu ‘yavaş yavaş’ planına ve psikolojisine göre yönlendirme yeteneğine sahip olduğunu iddia eden birinden ne beklenir?

İran ve vekil güçleri ‘arenaların birliğinden’ bahsediyor. Bununla direniş eksenini kastediyorlar. Yani, Hasan Nasrallah'ın askeri komutanı ve yoldaşı Fuad Şükür'ün İsrail tarafından Beyrut’un banliyölerinde öldürülmesinden bir hafta sonra verdiği son vaazında tercih ettiği gibi kısaca eksen olarak tanımlanan İran'a sadık gruplar arasındaki operasyonları ve tepkileri koordine etmeyi kastediyorlar. Diğer taraftan İsmail Heniyye de Tahran'daki Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) misafirhanelerinin kalbinde şehit edildi.

Öte yandan, İsrail savaş hükümetinin başı Binyamin Netanyahu bir gün önce Time dergisine şunu söyledi: “İsrail sadece Hamas'la değil, bütünleşmiş bir İran ekseniyle karşı karşıya.”

Netanyahu bölgesel bir savaşa hazır olduğunu ifade ederek, “Gazze'deki savaşın bölgesel bir çatışmaya dönüşmesi bir risktir. Bunun farkındayım ve savaşmaya hazırım” dedi.

Birileri bize, özellikle Ortadoğu'daki diğer tarafların, Humeyni'nin İran'ı ve vekil güçleri ile Netanyahu'nun İsrail'i ve onunla birlikte olanlar olmak üzere iki aşırılık yanlısı kamp arasındaki bu ‘savaşla’ hiçbir ilgisi olmadığını söyleyebilir.

Ancak bu doğru değildir. Bu iki kampa karşı olsanız bile, çoğu durumda kendinizi bu tutuşan ateşin kıvılcımlarından ve kötülüklerinden uzak tutamazsınız. Zira bizim aşırılık yanlıları, yani Şiilerden önce Sünni gruplar, tıpkı Netanyahu ve onunla birlikte olanların yapmaya çalıştığı gibi sizi de bu arenaya çekmeye çalışıyor olabilir. Öyle ki Netanyahu tüm Batı'yı kendisiyle birlikte bu savaşa sürükledi.

Nasrallah yukarıda bahsi geçen vaazında tehlikeli bir fikirden bahsetti. İsrail'in, daha doğrusu mevcut yönetimin bu fikrinden bahsederken genelleme yaparak şöyle dedi: “İsrail'in büyük bir doktrini var: Nehirden denize kadar İsrail.” Nasrallah, Hamas ve diğer direniş ekseni gruplarının da aynı slogana sahip olduğunu söyledi. Ancak Nasrallah, ‘nehirden denize Filistin’ sloganını kullandıklarını belirttikten sonra siyasi bir çözümden ve iki devletten bahsetmenin gerçekçi olmadığı gibi haksız da olduğu sonucuna vardı. Nasrallah'a göre en gerçekçi, en rasyonel taraf, nehirden denize sloganının her iki taraftaki sahipleridir!

Kısacası ılımlılık ve akıl, belki de aşırılık ve nihilizmin çabasından daha fazla çaba ve sıkı çalışma gerektiriyor.

 

Şarkul Avsat

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU