İki gün önce arkadaşlarımdan biri bana, Sudan'daki savaşı, kendilerini bir araya getirecek devlet kurma hayalini gerçekleştirmek için fırsat olarak gören Afrika ülkelerindeki diaspora Araplarının projesinden bahseden Çadlı bir aktivistin ses kayıtlarını gönderdi. Konuşmacı, Hızlı Destek Kuvvetlerine (HDK) mali bağış toplamak için fon kurulması ve daha fazla gencin askere alınarak bu güçlerin saflarında savaşmaya itilmesi için bir kampanya yapılması çağrısında bulunuyordu.
Adam, sosyal medyada bu düşünce ile ilgilenen ve HDK ile Sudan'daki savaşını destekleyen bir gruptaki katılımcılara hitap ediyordu. Birçok Afrika ülkesine dağılmış Araplar için milliyetçi bir proje olarak tanımladığı bu projeden ve onları bir ülkede toplama fırsatından heyecanla bahsediyordu. Daha sonra Çadlı Arapları, Sudan'daki HDK projesinin başarısız olmasının, diaspora Araplarının hayalinin sonu anlamına geleceği konusunda uyarıyordu. Çad'daki Arap unsuruna karşı misilleme amaçlı katliamların yapılacağını ve HDK’yi destekleyen kabilelerin kıyıma uğrayacağını iddia ediyordu.
Bu sözler yeni değil, aksine Sudan savaşını bahsi geçen projeye açılan bir kapı olarak gören özellikle Çadlı isimler tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Ancak ne Araplar ne de Sudanlılar arasında payına düşen yeterli ilgiyi görmüyor. Çünkü benim mazlum ülkemdeki siyasi güçler, Sudan'ı tehdit eden büyük tehlike yerine kendi dar siyasi çatışmalarıyla meşguller.
HDK’nin yayılma haritasına bakan herkes, Darfur bölgesi ile Kordofan bölgelerini kontrol ettiğini, ardından Cezire bölgesinden güney ve doğuya ilerleyerek Etiyopya'ya komşu bölgelere ulaştığını açıkça görecektir. Bu, bazı aktivistlerinin bahsettiği diaspora Araplarını bir araya getirecek devlet projesinin, eğer başarılı olursa, ülkenin batısındaki en zengin hayvan ve maden kaynaklarına sahip alanları, merkez ile doğudaki en verimli tarım arazilerinin bulunduğu bölgeleri kapsayacağı anlamına geliyor. Ayrıca açık veya gizli olarak HDK ve belki de Sudan'ı bölme projesine sempati duyan ülkeler ile sınır bölgelerini de içereceği anlaşılıyor.
HDK’nin Aralık 2018 devriminin sloganlarını gerçekleştirmek için ve Kizan’a (İhvan-ı Müslimin’e) karşı ve demokrasi adına savaştığını söyleyenler var. Bu sözler, ironik ve komik. Devrimin bastırılmasına, Genelkurmay Başkanlığı önünde düzenlenen oturma eyleminin dağıtılması sırasında yapılan katliama, geçiş hükümetine karşı darbeye katılan, dahası Beşir rejiminin bir parçası ve silahı olan, saflarında kendisine karşı savaştığını iddia ettiği Kizan unsurlarının da olduğu bu güçler, ülkeye nasıl bir demokrasi getirecekler? Savaşın başlangıcından bu yana HDK’nin projesi, ilk günkü faaliyetlerinden ve üyelerinin “Sudan’ın kontrolünü ele geçirdik” yönündeki belgelenmiş açıklamalarından açıkça görüldüğü gibi, ülkeyi ve iktidarı kontrol altına almaktır.
Dar siyasi hesaplar, bazılarının HDK’nin gerçek yüzünü, onun yürüttüğü kapsamlı seferberlik kampanyalarını ve vatandaşlık dağıtmasını görmezden gelmesine neden oluyor. Bu görmezden gelme Afrika diasporasındaki Araplar tarafından desteklenen projeyi besleyebilir. Öte yandan HDK liderliğinin, coğrafi olarak genişleyen kuvvetleri üzerinde artık tam kontrolü bulunmuyor. Çatışmalardaki kayıplarını telafi etmek için Arap diasporasından çok sayıda gelen insan kaynağına bağımlı hale geldi.
Bu zor dönemde, bazılarının orduya yönelik koordineli hedef almaları devam ediyor ve ordunun Etiyopya’nın Tigray bölgesindeki güçlerden veya diğer bölgelerden paralı asker devşirmeye başladığına dair söylentiler yayılıyor. Dikkat çeken nokta ise bu sözleri yayanların HDK saflarında savaşmak için gelen on binlerce paralı askeri, sınırdan yapılan ve birçok uluslararası raporla belgelenen büyük miktarlardaki silah sevkiyatını görmezden gelmesidir.
Bu fırtınayı kopartanlar, orduyu ve HDK tarafından yürütülen geniş çaplı savaşa karşı koymak için halka yaptığı seferberlik çağrısını, orduya katılma kampanyalarını hedef alanlarla aynı kişilerdir. Bunlar ordunun birçok cephede savaştığı, Sudan'ın karşı karşıya olduğu en tehlikeli komplo ile mücadele ettiği bir dönemde; vatandaşların ordularının yanında durmasını, kendilerini, mallarını ve onurlarını savunmalarını istemiyorlar. Bu nedenle ordunun paralı asker kullanmasına karşı yürütülen sözlü kampanya devam ediyor. Kaldı ki paralı asker kullandığı doğru olsa bile, bu durumda Sudan ordusu savaşta olmayan bir şeyi yapmış olmuyor. Romalılar ve Yunanlılardan günümüze kadar uzanan eski ve modern tarih de bunu kanıtlıyor. ABD Irak'ta Blackwater savaşçılarını kullanmıştı, Rusya ise Ukrayna savaşında ve Afrika'nın çeşitli cephelerinde Wagner savaşçılarını kullanıyor. Fransa, özellikle Afrika ve diğer pek çok bölgedeki dış operasyonlarında paralı askerler kullandı.
Bugün Sudan'ın ihtiyacı olan şey, bazılarının orduyu hezimete uğratma kampanyasına girişmesi değil, ülkenin karşı karşıya olduğu büyük tehlikeyi püskürtmektir. Bu, ülkeyi uçuruma iten tüm siyasi hesapların ve çatışmaların üstünde bir önceliktir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.