Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan üçgeninde cereyan eden gelişmeleri Bakü’den Independent Türkçe’ye değerlendiren araştırmacı-yazar Şahin Caferli; şunları söyledi:
Bilindiği üzere Azerbaycan topraklarının Ermeni işgali altında olduğu dönemlerde Ermenistan’la kara sınırlarını kapatan Türkiye Cumhuriyeti ilişkilerin normalleşmesi için toprakların işgalden kurtarılmasını şart koşmuştu. Azerbaycan topraklarının işgalden kurtarılması ve Karabağ üzerinde Bakü’nün kontolünün sağlanmasından sonra Ermenistan’la ilişkilerin normalleştirilmesi namına ortaya konulan iradeye rağmen Türkiye şimdilik etkili adımlar atmıyor. 1 Temmuz 2022’de Türkiye-Ermenistan sınırının üçüncü ülke vatandaşlarına açılmasına ilişkin anlaşma sağlanmasına rağmen aradan geçen iki senede bunun gerçekleşmediğine tanık olduk. Bunun esas nedeni Azerbaycan ile Ermenistan arasında barış anlaşmasının şimdiye kadar bir türlü imzalanmamasıdır. Barış anlaşması imzalanmadan ve Bakü ile Erivan arasındaki ilişkilerde normalleşme sağlanmadan Ankara’nın da bu yönde ciddi adımlar atmayacağı gözükmektedir. Yani, işgal dönemindeki politikanın sürdüğünü ve Bakü ile Ankara arasında yeni dönemde koordinasyonun yürürlükte olduğunu görüyoruz. Çünkü Ankara’nın Güney Kafkasya’da yürüteceği politikalara Bakü’nün gerçek tesir imkanları mevcuttur ve bu politikanın eskiden olduğu gibi yine de Azerbaycan’dan asılı durumda kaldığı açıktır.
“Bakü, Erivan’a kendi anayasasında değişiklik yapma koşulunu öne sürüyor”
Azerbaycan ve Ermenistan bugün barış anlaşması imzalamaya çok yakın olmamalarına rağmen çok uzak da değiller. Şöyle ki Bakü, Erivan’a kendi Anayasasında değişiklik yapması koşulunu öne sürüyor. Bunun nedeni Ermenistan Anayasasında bu ülkenin Bağımsızlık Bildirgesi’ne atıfta bulunulurken orada “Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve Dağlık Karabağ Ulusal Konseyi’nin 1 Aralık 1989 tarihli Ermenistan SSC ve Dağlık Karabağ’ın birleşmesine ilişkin” ortak kararına isnat ederek...” cümlesi vardır.
Ve yine Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11.maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti 1915 yılında Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da e-Ermenilerin soykırıma maruz kalmasının uluslararası düzeyde tanınmasını destekliyor” şeklinde bir cümle de yer almıştı.
İşte bu paragrafların hem Azerbaycan’a ve hem de Türkiye’ye karşı yöneldiğini belirten Bakü yönetimi o parağrafların Ermenistan Anayasasından çıkarılmasında ve aksi bir durumda anlaşmaya imzalamayacağı noktasında ısrar ediyor. Anayasa değişikliğinin sıradan ve kısa süreli bir süreç olmadığı hesaba katıldığında barış anlaşmasının imza aşamasına gelmesinin çok uzun süre alacağı da açıktır. İlke bakımından barış anlaşmasına imzalanmasına karşı çıkmayan Moskova bunun kendi kontrolünde gerçekleşmesini istiyor.
Öte yandan barış anlaşması konusunda bölgedeki başlıca aktör Rusya’nın etkisinin de arka plana itilmemesi gerekir. Zira Rusya bu barış anlaşmasını kendi bölgesel çıkarları açısından riskli görmektedir. Barış anlaşmasının imzalanması Azerbaycan ve Türkiye tarafından Ermenistan’a bir nevi gayriresmi güvenlik teminatı vermesi anlamını taşıyacak. İşte bu durumda Batı yönlü politikalar izleyen Paşinyan iktidarının eli rahatlamış olacak ve politikalarını daha cesaretle uygulama fırsatı bulacak. Türkiye üzerinden Avrupa’ya uzanma fırsatını elde edecek olan Ermenistan aynı zamanda Zengezur’dan geçen ulaşım koridorunun açılmasıyla Orta Koridor’da kendine yer bulacak. Ermenistan’la ilişkilerin gelişmesi sonucunda Türk şirketleri bu pazara girecek ki,bu da bölgede Türkiye’nin ağırlığının artmasına neden olacak. Bu kabilden gelişmeler Moskova’yı ürkütüyor. İlke bakımından barış anlaşmasına imzalanmasına karşı çıkmayan Moskova bunun kendi kontrolünde gerçekleşmesini istiyor. Rusya iç İstihbarat Örgütü FSB’ye bağlı sınır kuvvetlerinin Zengezur Koridoru’nu kendi kontrolü altında tutma isteği de bununla ilintilidir. Bunun aksine Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan bölgede Rusya’nın elini güçlendirecek adımların atılmasını istemiyor.
Azerbaycan Fransa’nın, Ermenistan’la askeri ilişkilerini geliştirmesini tehdit olarak görüyor
Rusya’nın yanısıra Azerbaycan iktidarı da Ermenistan’ın Batı’yla yakınlaşmasından memnun değil. Geçtiğimiz 5 Nisanda Paris’te gerçekleşen ABD-Fransa-Ermenistan üçlü zirve toplantısı Bakü tarafından sert biçimde protesto edilmişti. Batının ve özellikle Fransa’nın, Ermenistan’la askeri ilişkilerini geliştirmesini Azerbaycan kendine tehdit olarak görüyor ve bunu barışa engel oluşturan bir faktör olarak değerlendiriyor. Aynı zamanda Azerbaycan iktidarı barış anlaşmasının imzalanmasının Batı’nın daha aktif biçimde Ermenistan’a yerleşmesine ve oraya büyük miktarda Batı yatırımlarının gelmesi sonucunda sağlanacak olan ekonomik refahın bölgede demokrasinin gelişmesine katkı sağlayacağını bildiği için bunu istemiyor.
“21 Şubat 2022’de Kremlin’de Putin ile Aliyev arasında imzalanmış anlaşma”
Genel olarak Bakü ile Moskova’nın bölgesel jeopolitikte çıkarlarının örtüştüğünü söylememiz yanlış olmayacak. 21 Şubat 2022’de Kremlin’de Putin ile Aliyev arasında imzalanmış önemli bir anlaşma Türkiye’de dikkatlerden kaçıyor. Karşılıklı Müttefiklik Çalışmalarına İlişkin Bildirge başlıklı o belgenin dördüncü maddesinde “Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti aktüel uluslararası konularda aynı veya yakın pozisyonda duracak” diye yazılırken beşinci maddede “Taraflar Kafkasya ve Hazar bölgelerinde dış politika alanında ortak çalışacak” diye bir tümce kendine yer bulmuştur. Genel olarak bu maddelerden doğan yükümlülüklerin yerine getirildiği söylenebilir. Kuşkusuz yarın jeopolitik durumun değişmesi halinde Bakü’nün de her zaman başvurduğu pragmatizmini bir daha devreye sokarak kimi değişiklikler yapması sürpriz olmayacak. Ancak Rusya ile Azerbaycan arasındaki belge bugün yürürlüktedir.
© The Independentturkish