Avrupa Parlamentosu seçimleri ve aşırı sağın yükselişi

Doç. Dr. Eren Alper Yılmaz Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Epthinktank

Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede, 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu'nun (AP) yeni üyelerini seçmek için 6-9 Haziran tarihleri arasında yapılan AP seçimleri ve bazı belediyelerde yerel yöneticileri belirlemek üzere gerçekleştirilen oy verme işlemi tamamlandı.

İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre 51 milyon 198 bin 828 seçmenin bulunduğu Birlik içinde, AP seçimlerine katılım oranı yaklaşık yüzde 48 olarak ölçüldü.

Ülkede 5 yıl önceki AP seçimlere katılım oranı ise yüzde 54,5 olmuştu, dolayısıyla bu seçimlere iştirak düzeyi daha öncekine kıyasla düşük seviyede kaldı.

Seçimlerde Kovid-19, Ukrayna'daki savaş ve ardından gelen enerji krizi, hayat pahalılığı, enflasyon ve tabii ki yasadışı göç gibi başlıkların, AB vatandaşlarının oy tercihlerinde temel dinamikler olduğu söylenebilir.

Üstelik, son aylarda İsrail'in Gazze'deki vahşet boyutuna ulaşan saldırıları karşısında AB'nin "İsrail yanlısı" ya da "çifte standart temelli" bir politika izlemesi, Avrupa başkentlerinde protestolar düzenleyen kitlelerin de oy kullanırken bu konuda hassasiyet gösteren partilere oy vermeyi tercih etmesinde önemli rol oynadı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Avrupa Parlamentosu tarafından açıklanan geçici sonuçlara göre merkez-sağdaki Avrupa Halk Partisi (EPP), daha önce de olduğu gibi yerini korudu ve Parlamento'daki temsil oranı en büyük grup olarak kaldı.

Avrupa Halk Partisi (EPP), 2019'a kıyasla 10 koltuk artırdı ve 186 milletvekili çıkardı.  Bu sayı, 720 milletvekilinin dörtte birinden fazlasına tekabül ediyor.

Sahip olduğu güç açısından EPP, AB politikalarının belirlenmesinde nitelikli oy çoğunluğuna ulaşılması noktasında çok kritik bir öneme sahip.

EPP grubunun lideri Manfred Weber, geçen günlerde Politico'ya verdiği demeçte, "Biz sanayinin partisiyiz, biz kırsal kesimlerin partisiyiz, biz Avrupa'nın çiftçi partisiyiz" diyerek, aslında toplumun geniş kesimlerini kucaklayan ve farklı grupların çıkarlarına hizmet eden bir kitle partisi oldukları gerçeğini vurguladı.

Merkez-soldaki Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) da seçimlerdeki ikinciliğini korudu. Fakat 2019 seçimlerine göre 4 koltuk fire verdiler ve 135 milletvekili çıkardılar.

Ancak burada sıçrama yapan, aşırı sağdaki iki grup olan Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistler (ECR) ile Kimlik ve Demokrasi (ID) Partileri oldu.

Avrupa Parlamentosu'nda yelpazenin en sağındaki iki grup, parlamentoda toplam 131 sandalye kazanarak, 5 yıl öncesine göre 13 koltuk daha fazladan aldılar.

Bunlara ek olarak, bugün herhangi bir gruba dahil olmayan radikal sağ partilerin de parlamentoda temsilinin artması bekleniyor. 

Hiç kuşkusuz gerek sağ-popülistler gerekse de ulusal-muhafazakârlar bu seçimlerde başarılı bir grafik çizdiler.

Hatta öyle diyebiliriz ki, bazı ülkelerde bireysel olarak aşırı sağ partiler ulusal siyâseti tepetaklak ettiler.

27 ülkenin ortalaması alındığında ve sandalye sayıları üst üste konulduğunda ancak "üçüncü en büyük blok" sayılıyorlar ve neredeyse Sosyalistler ile aynı çizgiye geldiler.

Avrupa Parlamentosu içinde aşırı sağın koltuk sayısını artırmasının yanı sıra, ülkeler bazında da bireysel anlamda popülist sağ partilerin ivme kazanmasına tanıklık ettik.
 

aaf.jpg
Fransa'da AP seçimlerinde aşırı sağın sandıktan birinci parti çıkmasının ardından erken seçim kararı alınan ülkede, "solcu partilerin birleşmesi" için çağrı yapıldı / Fotoğraf: AA

 

Fransa'da Marine Le Pen'in himâyesinde kurulan partide merdivenleri hızla tırmanan 28 yaşındaki Jordan Bardella liderliğindeki sağ-popülist Ulusal Birlik (Rassemblement National), seçimlerde tarihinin en yüksek skorunu elde etti ve yüzde 30 bandını (31,5) aşarak büyük bir başarı yakaladı.

En yakın rakibinin iki katı civarında bir oy oranına sahip olan Ulusal Birlik (RN), Avrupa'da sağ-popülistlerin lokomotif partisi konumuna geldi.

Bardella, daha önceki söylemlerinde "Fransa'yı Rusya'yla doğrudan karşı karşıya getirmek"le suçlamış ve "Ukrayna'daki savaşa Fransız ordu birimlerinin katılmaması gerektiğini" ifâde etmişti.

Fransa'nın askeri harcamalarını kısıtlaması gerektiği ve Rusya karşısında Fransız halkının endişeye sürüklenmemesi, Bardella'nın dikkat çektiği önemli hususlar.

Öte yandan Le Pen'in ne kadar yoğun bir göç karşıtı lider olmasından hareketle, Bardella da göçmenlerin geri gönderilmesine yönelik politikaları iç siyasette çok iyi kullandı ve partisinin anti-göçmen ruhunu her fırsatta dışa vurdu.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un partisi Rönesans ise yüzde 15,2'lik oranla ikinci oldu. Macron'un partisi son AP seçimlerine kıyasla 10 puana yakın bir kayıp yaşadı.

Partisinin açık farkla yenilgiye uğramasının ardından açıklamalarda bulunan Macron, sonuçların "Avrupa'yı savunan partiler için iyi olmadığını" kabul etti ve 30 Haziran - 7 Temmuz tarihlerinde erken seçime gidileceğini duyurdu.

Aslına bakılırsa Macron'un başka seçenekleri de vardı. Parlamento'daki azınlığı hiçe saymaya son verebilirdi ve hakiki ve geniş kapsamlı bir reform programı önerisi getirebilirdi.

Bunun yerine Macron, beyaz bir sayfa açmaya ve böylece eline yeni kozlar geçeceği umuduyla kumar oynamaya karar verdi.

Böylece, Marine Le Pen'in partisine siyasi arenada değer kazandırma pahasına Ulusal Birlik ile yeniden şahsi bir düelloya girişti.

Böylece Ulusal Meclisi feshetti, yani aşırı sağın ülkede iktidara gelmesi riskini göze almış oldu.
 

meloniaa.jpg
İtalya'da AP seçimlerinden iktidardaki Meloni'nin partisi güçlenerek çıktı / Fotoğraf: AA

 

İtalya ise, hem parlamentoda en fazla temsilciye sahip üçüncü ülke olması hem de aşırı sağın yükselişi açısından en yakından takip edilen ülkelerden birisi oldu.

Almanya ve Fransa'da iktidar partileri kayıplar yaşarken, İtalya'da Başbakan Giorgia Meloni tam tersi bir tabloyla seçimden zaferle çıktı.

Geçmişi neo-faşist hareketlere dayanan İtalya'nın Kardeşleri (FdI) 2019 seçimlerinde yüzde 6,4 oyla beşinci parti olabilmişti.

Partinin desteği 5 yıl içinde 20 puanın üzerinde artış göstererek yüzde 28.8'e çıktı ve birinciliğe yükseldi.

Elly Schlein liderliğindeki ana muhalefet Demokratik Parti (PD) ise yüzde 23,7 oy oranıyla AP seçimlerinde ikinci sıranın sahibi oldu.

Muhalefetteki 5 Yıldız Hareketi'nin (M5S) oy oranı yüzde 11,1 olarak ölçüldü ve oy oranının 2022'ye göre gerilediği görüldü.

Meloni'nin başında bulunduğu parti, Fransa'daki RN gibi yasa dışı göç konusunda "sıfır tolerans" yaklaşımına sahip ve bu minvaldeki AB anlaşmalarının yeniden müzakere edilmesini istiyor.

Özellikle sığınmacıların ilk ayak bastığı yerde barınmasını içeren Dublin Sözleşmesi'nin esnetilmesi, diğer Avrupa ülkeleri ile sığınmacı yükünün paylaşılması, Kuzey Afrika'dan İtalya'ya gelen yasadışı göçmenlere yönelik olarak AB güvenlik birimleri tarafından acil önlemler alınması gibi politikaları savunan Meloni'nin göçmen karşıtı söylemleri, İtalya halkı tabanında karşılık bulmuş gibi görünüyor.
 

Almanya'da AP seçimlerinde hükümet yenilgi aldı, aşırı sağ güçlendi.jpg
Almanya'da AP seçimlerinde hükümet yenilgi aldı, aşırı sağ güçlendi / Fotoğraf: AA

 

Almanya'da ise, bir önceki seçimlere göre oyunu 1,1 puan artırarak yüzde 30 alan -eski şansölye Merkel'in de içinde bulunduğu- Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri seçimin galibi oldu.

AP seçimlerinde Almanya'da Başbakan Olaf Scholz liderliğindeki koalisyon hükümeti ise oy kaybetti.

Hatta Bild gazetesi, "Başbakana tokat" manşetini atarak, SPD'nin (Sosyal Demokrat Partisi) AP seçimlerinde nasıl büyük bir darbe yediğinin altını çizdi.

Seçimlerde SPD yüzde 13,9 oyla tarihinin en düşük sonuçlarından birisini aldı.

Bu sonuç, bir sonraki seçimlere dair "SPD Hükümeti yolun sonuna geliyor mu?" sorusunu akıllara getirmiyor değil. 


Almanya'daki aşırı sağ ve popülist parti olan AfD (Almanya için Alternatif Partisi) ise seçimlerde önemli bir başarı sağladı.

Beklenilen ölçüde ürkütücü bir senaryo yaşanmasa da, tüm kısıtlamalara rağmen aşırı sağcı, göçmen ve Müslüman karşıtı AfD'nin yüzde 15,9 oyla ikinci sıraya yükselmesi dikkatleri çekti.

Seçim kampanyası sırasında yoğun eleştiriler ve mahkeme süreçlerine rağmen oy oranını 4,9 puan artıran aşırı sağcı popülist AfD, SDP'yi geride bırakarak Alman siyasetinde ikinci sıraya yerleşti.

Scholz'un son zamanlardaki göçmen karşıtı söylemlerinin de AfD'nin söylemlerinin bir yansıması olarak tezahür ettiğine, yani kıvılcımı asıl yakanın AfD ve Alice Weidel olduğuna dair ciddi bir inanış var.

Kamuoyu araştırma şirketi "infratest dimap" tarafından yürütülen anket sonuçları bu sorunun yanıtlarına ışık tutuyor.

Anket sonuçlarında toplumda belli konularda artan kaygıların seçmenlerin AfD'ye oy vermesine yol açtığı görülüyor.

Alman seçmenlerin yüzde 46'sı da AfD'nin yabancıların ve sığınmacıların Almanya'ya göç etmesini sınırlandırmak istemesini olumlu buluyor.

Bu oran 2019'da yüzde 33 bandındaydı. Yine Almanların yüzde 45'i, "AfD'nin İslam'ın Almanya'ya nüfuzunu sınırlandırmak istemesini doğru bulduğunu" söylüyor.

Bu, 2019 yılına kıyasla yüzde 9'luk bir artış olduğu anlamına geliyor. 
 


Sonuç itibarıyla AP seçimleri, bir nevi son dönemlerde yapılan seçim anketlerini doğrular nitelikte aşırı sağın yükselişine sahne oldu.

Rusya-Ukrayna savaşının uzaması ve Ukrayna'ya yapılan askeri/mali yardımlar, enflasyonun savaş sonrası Birlik içinde yükselmesi, göç konusunun toplum nezdinde yaratmış olduğu ekonomik, kültürel ve güvenlik kaygıları, üzerine bir de İsrail'in kanlı saldırıları karşısında Netanyahu Hükümeti'ne koşulsuz destek veren ve Filistin halkının yaşadığı zulüm karşısında sesini yükseltemeyen Hükümetlerin izlediği gayri-insani dış politika stratejileri, Avrupa'da toplumlar nezdinde eleştiri konusu oldu, böylece aşırı sağa doğru yönelimi artırdı.

Bu durum, AB'nin merkez konumundaki ülkelerinden Almanya, İtalya ve özellikle de Fransa'da "göçmen karşıtlığı", "savaş karşıtlığı" ve "ekonomik politikaların düzeltilmesi" gibi söylemlerle ön plana çıkan ve krizi fırsata çevirmeyi başaran aşırı sağın AP içinde etkisini artıracağını ve kısa vadede AB'nin geleceği açısından daha radikal kararlar verebileceğini gösteriyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU