Gazze halkına yönelik acımasız savaş uzayınca, bazı hamasetli kişilerden "Sınırları açın ve savaşın" sözlerini duymaya başladık.
Bu sözler ile Filistin’in Arap çevresi ve hatta ötesi, özellikle de Mısır ve Ürdün kastediliyor.
Diğer ülkelere, özellikle de petrol üreticisi ülkelere gelince, bu sesler onlara da "Petrol ihracatını durdurun" diyorlar.
Bütün bunlar, çoğu zaman aklın bir kısmını, hatta belki de aklın tamamını düşünceye kapatan yoğun duygunun sonucudur.
Bu tür taleplerde bulunanlar, bazıları, yani duygusal düşünenler için ikna edici argümanlar da buluyorlar.
Öte yandan yanılsamalarla dolu bir politik-kültürel alanda pek çok destekçileri de var.
Bu yanılsamaların en önemlisi, önceki deneyimlerin tekrarlanabileceğidir!
Yahut hakkın tek başına başkalarına karşı zafer kazandırabileceğidir!
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ülkelerin nasıl düşündüğüne dair birçok ders içerdiğinden, bu gerçekçi siyasi manzarayı ele alalım.
Aralık 1968'de başkan Lyndon Johnson başkanlığa veda etmek ve görevini yerine seçilmiş başkan Richard Nixon’a devretmek üzereydi.
Arap ülkelerinin topraklarının büyük bir kısmını kaybettiği ve aslında etkisi hâlâ devam eden bir felaket olan Haziran 1967'deki feci savaşın üzerinden bir yıldan biraz fazla zaman geçmişti.
O karanlık günlerde üst düzey bir Arap siyasetçi, yardımcılarıyla birlikte kendisi ile görüşmek için Johnson'dan bir randevu aldı.
Bahsi geçen yetkili, dönemin insanlarının doğası gibi Arapçı ve hamasetliydi.
Görüşme sırasında Arap bakan, Araplara karşı saldırgan olmasına rağmen, ABD'nin İsrail'e her türlü desteği sağladığını söyleyerek, ABD başkanına sitem etti.
Adama uzun uzun baktıktan sonra Johnson şu cevabı verdi;
Arapları 1956'da üç müttefikimiz olan ülkenin (İngiltere, Fransa ve İsrail) başlattığı savaştan kurtardık. Üç ordu 1957 ortalarında topraklarınızdan çekildi, ancak bu çekilme Güvenlik Konseyi'nin gözetiminde imzalanan bir dizi anlaşmaya bağlıydı. Akabe deniz koridorunun İsrail gemilerine açılması, BM güçlerinin İsrail sınırına yerleştirilmesi de bunlara dahildi ve tüm bu anlaşmalar bir gün ve bir gecede yırtılıp atıldı. O dönemde BM Genel Sekreteri'nin çağrıları dikkate alınmadı, anlaşmalara da boş verildi.
Johnson, bu cevabı ile uluslararası anlaşmaları yırtıp atanların güvenilir olmadığını söylemişti.
Tarihi toplantı, abartının, özellikle uluslararası ilişkilerde bilinmeyene kapıyı açtığı mesajıyla sona erdi.
Bugün, uluslararası anlaşmaları yırtma taleplerini duyuyoruz.
İleri askeri teknolojinin ve Batı'nın, özellikle de ABD'nin çok fazla delile ihtiyaç duymayan İsrail'e verdiği sınırsız desteğinin gölgesinde, insanların hayal edilemeyecek kadar yüksek bedeller ödeyebileceği maliyetli savaşları ateşleme çağrısının özetlediği benzer abartılı taleplere tanık oluyoruz.
Oysa bu davranış, bugün Batılı halk kesimlerinde oluşan sempatiyi, Siyonist makinenin iyi pazarlayacağı bir karşıt sempatiye dönüştürebilir.
Abartı, Arap siyasi zihniyetinin çoğunluğu ile yakından ilişkili bir özellik.
Nitekim Gazze halkının döktüğü onca kana ve fedakarlığa rağmen, Sayın Halid Meşal bulunduğu güvenli yerden çıkıp insanlara Hamas’ın iki devletli çözüme karşı olduğunu duyuruyor.
Önemli ülkeler temel olarak iki devletin, çatışmayı sona erdirmenin olası çözümü olduğuna kanaat getirmişken, Arap diplomasisinin gösterdiği çabayı destekleyip ileriye taşımak yerine, yok etmeyi amaçlıyor.
Bu açıklama, esasında konuyu konuşmayı bile reddeden İsrail sağını sevindiriyor.
İşin ironik yanı, İsrail sağının taleplerinin, Gazze halkının her saat başı gömdüğü ölüm tabutlarından çok uzakta olan Sayın Halid Meşal'in tezleriyle örtüşmesidir!
Abartı olarak adlandırılan bu hastalık, bu felaketzede bölgenin insanlarından çok fazla enerji, para ve değerli zaman çaldı ve çalmaya da devam ediyor.
Çünkü radyoda zafer şarkılarını, kâğıt üzerinde düşmanların yenilgiye uğratıldıklarını duyunca sevinen, bu dünyanın sadece güce boyun eğen vahşi bir dünya olduğu gerçeğini görmezden gelen bir dinleyici kitlesi var.
Oysa günümüzde gücün kaynağında süslü sözler değil, politik ya da toplumsal konularda bilimsel yöntemin benimsenmesi yatıyor.
Mevcut abartı, çatışmalardan etkilenmeyen Arap yapıları bilinmeyenler alanına itmeyi, dolayısıyla tıpkı Sudan, Yemen, Suriye, Lübnan ya da belki de devletin anlamını yitirdiği ve yerine aşırılık yanlısı milislerin geçtiği diğer ülkelerde olduğu gibi, yoksulluk ve fakirliğin tabanını genişletmeyi amaçlıyor.
Son söz; Filistinli liderlerin çoğu zaman içinde, kişisel hırslarını ulusal emellerin gerisinde tutmayı başaramadı!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Bu makale Independent Türkçe için Londra merkezli Şarku'l Avsat gazetesinden çevrilmiştir.