İsrail, Batı dünyasının ahlaki temellerini yıktıktan sonra, şimdi de Batı'nın kullandığı temel kurumları yıkıyor

Prof. Dr. Hasan Ünal Independent Türkçe için yazdı

Malumunuz, İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırımsal etnik temizlik ve bununla bağlantılı çok önemli başka mevzular söz konusu.

İsrailli yetkililerin Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) başsavcısını tehdit eder konuşmaları ve Mossad'ın şefinin UCM başsavcısını, "Eğer kendinin ve ailenin fiziki güvenliğini ciddiye alıyorsan, bu işlerden vazgeç" dediğini okuyunca, artık kendi kendime dedim ki; bu iş zıvanadan çıktı.

Bunun artık kabul edilebilir bir hali yok.

Hakikaten düşünebiliyor musunuz?

Sünyadaki soykırım hukukçularının ve hukuktan anlayan ne kadar insan varsa bunların büyük bir çoğunluğunun, soykırımdan dolayı yargılanması gerektiğini düşündükleri bir İsrailli yetkili hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı tutuklama kararı verdi.

Ve UCM Savcısı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu tutuklama kararı çıkardı diye, gerek İsrailli yetkililer, gerekse Amerikalılar söylemedik laf bırakmıyorlar.
 


Geçen günlerde yine Amerikan Kongresi'nden ve Amerikan yönetiminden yükselen seslerde, "Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni ya da Uluslararası Adalet Divanı'nı aslında Afrikalılar, Güney Amerikalılar ve başka ülkeler, hatta mesela Putin falan gibi liderler için düşündüklerini" ifade ettiklerini duyduk.

Ve ayrıca açıkça, "Eğer bu mahkemeler İsrail Başbakanı, İsrail Savunma Bakanı'nı tutuklayacaksa, ya da oradan dönüp bazı Amerikalı yetkililer için benzeri kararlar çıkarmaya kalkışacaksa, o zaman bu mahkemelerin sonunu getiririz" dediler.

Yani, "Biz bu mahkemelere karşı elimizden ne geliyorsa yaparız" demeye getiriyorlardı.

Şimdi düşünün, "Bu mahkemeler aslında bizim sevmediğimiz, istemediğimiz ülkeler ve onların liderleri için yıkılama kararı çıkarsın, yargılama kararı çıkarsın, hatta onları mahkum etsin vesaire diye kurulmuştu. Ama şimdi iş döndü. Mahkemeler İsrail'in yaptıklarından dolayı hem İsrail'in yetkilileri hem de belki öyle giderse, yani tedbir almazsak, bu mahkemeleri durdurmazsak, bu savcılara gözdağı vermezsek, Sonuçta bunlar bizi bile tutuklayacaklar" diyorlar.

Buradaki durumun bir tek ifadesi var, o da iğrençlik.

Çifte standartın artık iğrenç kat sayısına gelinmiş durumda.

Örneğin, Ukrayna'daki savaşta kanıtlanamayan, tam olarak delillendirilememiş birtakım katliamlarla ilgili olarak söz konusu mahkeme Putin hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı.

Karar uygulanamıyor, ama karar çıkarıldığı zaman, hiçbir Batılı liderin ya da kurumun bu kararı eleştirdiğine şahit olmadık.

Burada aslında topluca değerlendirme yapabileceğimiz pek çok konu oluştu.


İsrail'in Gazze'de soykırımsal bir etnik temizliğe başladığı tarihten bu yana neler oldu?

Birincisi; İsrail, Batı dünyasının onlarca yıldır tepe tepe kullandığı ve adına da yüksek ahlaki değerler dediği ne varsa hepsini neredeyse çöp sepetine attı.

Örneğin demokrasi, demokratikleştirme, insan hakları, özgürlükler, yüksek ahlaki değerler vs.

Düşünebiliyor musunuz, bir Batılı lideri, örneğin Amerikan Başkanını veya bir Alman Başbakanını, bir başka bir muhatabıyla görüşmesi sırasında veya bir yerdeki bir olayla ilgili olarak dünyaya demokrasi, insan hakları, özgürlükler vesaire gibi konuları içeren adeta bir ders vermeye kalkıştığında ne olur?

Bunu, şu anda zaten gayet güzel görebiliyoruz.

Dünya liderleri, dünyadaki diğer siyasi yetkililer çok rahatlıkla buna "Ha evet, demokrasi, insan hakları, özgürlükler değil mi? Evet. Gazze'deki gibi, ondan bahsediyorsunuz. Tabii, tabii, hepimiz çok iyi biliyoruz" diye karşılıklar veriyorlar.

Peki bu karşılıkları verirken haksızlar mı?

Hangimiz haksız olduklarını söyleyebiliriz?


Şimdi Batı dünyasında, Ukrayna savaşında silahların patladığı günden itibaren çok olumsuz bir gelişme yaşandı;  

İfade özgürlüğü çok ağır bir darbe aldı.

Rus ve Rusya ile ilgili ne varsa her konuda kısıtlamalar getirildi.

Öyle ki, Rus sporcuların yarışmasının sınırlandırılması; Rus edebiyatçıların dünya çapında bilinen kitaplarının yasaklanması, okutulmaması; Rus kozmonotların uzay günlerinde, toplantılarında resimlerinin, onlarla ilgili bilgilerin gündemlerden çıkartılması; onlara gönderilen davetlerin sonlandırılması veya sırf Rus olduğu için falanca yerdeki orkestra şefinin görevden alındı…

Hatta bu kısıtlamalar, hatırlayacaksınız, bir Rus kedisinin de kedi güzellik yarışmasına katılmasına izin vermemek boyutuna kadar ulaştı.

Batı dünyasında ifade özgürlüğünün kısıtlanması son 50-60 yıl içinde en korkunç kısıtlamalara tabi tutulmuştu.

Şimdi onların üstüne bir de İsrail'in yaptıklarını ekleyiniz ve buna rağmen İsrail'e destek vermekte şu veya bu şekilde ısrar eden, İsrail'i kınamayan ya da İsrail'i durdurmak için kayda değer hiçbir şey yapmayan Batı dünyasını yan yana getiriniz.

O halde Batı dünyası kendi oluşturduğu dünyayı adeta İsrail'in yıkmasına göz yumuyor.

Pek çok açıdan kendi çıkarları için kullanılan bütün bu argümanları, iddiaları İsrail'in çöp sepetine atmasına hiçbir şey diyemiyorlar.

Bir başka şey de bu özellikle Uluslararası Adalet Divanı'ndaki soykırım yargılamasından dolayı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin İsrail yetkililerle ilgili olarak, -ki aynı mahkeme bazı Hamas liderleri hakkında da tutuklama kararı çıkardı-, mahkemeyi doğrudan hedef almaları enteresan bir gelişme olarak değerlendirilmeli.

Çünkü bu aslında, Batı dünyasının kullandığı iddiaların ve argümanların ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda Batı dünyasının bütün gücünü üzerine inşa ettiği ve istediği gibi de kullanabildiği kurumların İsrail'e destek vermek mecburiyeti ve hırsıyla yıkılması anlamına geliyor.

Ve bütün bunların çok kutuplu bir dünya düzeninde gerçekleştiğini düşünürseniz, hakikaten Batı dünyasının güç dengesi mücadelelerinde geleceğinin pek de parlak olmadığını söyleyebiliriz.

Zaten bu açılardan çok ciddi rakipler tarafından kafa tutulan Batı dünyası, elindeki bütün ahlaki argümanlarını kaybettiği gibi, kendi kurduğu kurumların sadece uzlaşmasına değil, aynı zamanda belki de kökten yıkılmasına sebep olacak kadar pasif kalıyor.

Bunların sonuçları, İsrail açısından çok ağır olacak.

Çünkü İsrail giderek kendisini bir parya devleti haline dönüştürmüş durumda.

Düşünün ki İsrailli yetkililer açık açık, "Uluslararası hukuk bizim açımızdan bir hiçtir. Bunların hiçbirini ciddiye almak zorunda değiliz" diyorlar.

Fakat sadece İsrail mi?

Öbür taraftan Amerikalı yetkililer de benzeri açıklamaları ya diplomatik cümlelerle ifade ediyorlar.

En son örnekte gördüğümüz gibi, Amerikan Kongresi'nin alt kanadı olan ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, "Hiçbir şey İsrail'den, İsrail'le olan birlikteliğimizden daha yukarıda olamaz" dedi.

Yani açıkça, "Biz, uluslararası hukuk vs. bunların hiçbirisi İsrail'den daha önemli olamaz" diyor.

Ve mahkemeleri tehdit ediyorlar.

Hakikaten çok önemli bir dönüşümün başlangıcındayız.

Batı dünyası güç kaybettikçe çıldırmışçasına hareket ediyor.

Ama bu kadar kendisine yönelik güçlü rakiplerin dünyayı çok kutupluğa çevirmeye çalıştığı ve dünyanın çok büyük bir bölümünün de bu yerleşmekte olan çok kutupluğu alkışladığı bir dönemde, bunun Batı dünyasına ağır faturaları olacağını olacağından hiçbirimizin şüphesi olmamalı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU