Moskova'daki terör saldırısının Orta Asya'ya etkisi

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Moskova'da 22 Mart'tagerçekleştirilen terör saldırısından ve bunu IŞİD'in üstlenmesinden sonra, Rusların Müslümanlarla ilgili korkuları ve önyargıları yeniden depreşti ve başta Moskova olmak üzere Rusya'nın belli başlı kentlerinde Türk ve Müslüman azınlıklara yönelik şiddet olayları artan bir sıklıkla yaşanmaya başladı. 

Nitekim 22 Mart'tan beri gün geçmiyor ki, Moskova sokaklarında çekik gözlü, yassı burunlu ve esmer tenli Orta Asya veya Kafkasya kökenli biri sözlü ve fiziksel şiddete maruz kalmasın.  

Orta Asyalı ve Kafkasyalı Müslüman bireyler Moskova sokaklarında yerli Rusların sözlü sataşmalara maruz kalırken, polis tarafından üstleri aranıyor ve tutarsız cevap verenler karakola çekilip sorguya alınıyor.

Durum öyle bir hal aldı ki, artık Moskova ve St. Petersburg gibi kentlerde Rus ve Slav olmayan herkese potansiyel suçlu gözüyle bakılıyor. 

Azınlıklardan en tedirgin olanlar, Tacikler. Zira teröristler arasında bulunan 4 kişinin Tacik olması ve İslamcılarla acılı bir geçmişi olan Tacikistan'ın Afganistan ile uzun bir sınırı paylaşması, Tacikleri Rus makamlarının gözünde baş şüpheli haline getirmiş durumda.  

Ne de olsa Orta Asya'da Hizb-ut Tahrir gibi İslamcı örgütlerin en aktif olduğu iki ülkeden biri Tacikistan, diğeri ise Özbekistan.

Uzun yıllar Afganistan'da Taliban'ın konuğu olan Hizb-ut Tahrir'in Tahir Yoldaş gibi efsanevi liderleri Amerikan bombardımanlarında öldürülmüş olsa da Taliban'ın himayesindeki örgüt hâlâ varlığını sürdürüyor. 

2 milyona yakın Tacik Rusya'da mevsimlik işçi olarak çalışıyor ve bu işçilerin evlerine gönderdiği paralar, Tacikistan'ın en büyük döviz geliri.

Artan şiddet olaylarından dolayı şimdi bu Tacik işçiler toplu halde ülkelerine dönmeye başladı.

Eğitim, tedavi, ticaret ve daha başka nedenlerle Moskova'ya gidecek orta ve üst gelir grubundaki Tacik bireyler de seyahatlerini bir süreliğine iptal etmiş durumda.

Aynı durumun diğer Orta Asyalılar için de geçerli olduğunu söylemek mümkün.

Nitekim Kazakistanlı bir kadın, "Bugünlerde Ruslar için nereli olduğunuzun pek bir önemi yok, sarışın, mavi gözlü ve beyaz tenli değilseniz, sözlü ve fiziksel tacize maruz kalıyorsunuz" diyor. 

Sadece Orta Asyalılar değil, Rusya Federasyonu içerisindeki 30 milyona yakın Müslüman azınlıklar da benzer bir sıkıntı yaşıyor.

Bu kesim arasında en fazla tacize uğrayanlar, Tartar ve Başkurtlar.

Oysa onlar, Slav veya Hıristiyan topluluklarla çevrili olduğundan veya onlarla iç içe yaşadıkları için daha liberal bir hayat anlayışına sahip ve şu ana kadar Tataristan'da radikal İslamcı hareketlere de rastlanmış değil.

Anlaşılan o ki, bir yangın başladığında kurunun yanında yaş da yanıyor. 

Saldırıyla ilgili akıllarda kalan sorular henüz tatmin edici bir şekilde cevaplanabilmiş değil.

Saldırıyı IŞİD üstlendi ama Afganistan'da üstlendiği söylenen IŞİD 5 bin kilometrelik bir yolu kat ederek Moskova'da eylem koyabilecek güce ve kapasiteye sahip mi?

Bunun için yabancı bir istihbarat örgütünün onlara lojistik destek vermiş olması gerekmez mi?

Burada ilk akla gelen, Suriye'den beri IŞİD ile sarmaş dolaş olan Amerikan ve İngiliz istihbarat örgütleri. 

Rusların kullandığı sosyal medyada dolaşan bir söylentiye göre, saldırıyı "bakın ülkemiz büyük bir saldırı altında" havası yaratarak, daha fazla asker toplamak, seferberlik ilan etmek ve halkı korkutup daha fazla kendi çevresine kenetlemek için Putin'in kendisi de yapmış olabilir.

Ne kadar uçuk gibi görünse de Putin'in karakteri ve mizacı göz önüne alındığında, bu ihtimali de göz ardı etmemek gerekiyor.

Zira, Ukrayna'da kesin bir zafer kazanmak için Putin'in daha fazla askere ve kaynağa ihtiyacı var.

Buna da ülkede ancak sıkıyönetim ilan ederek daha hızlı bir şekilde ulaşabilir. 

Orta Asya'ya gelirsek, Rusya'nın Batı ile Ukrayna'da tutuştuğu bilek güreşinde takatten düşüp zayıflaması elbette ki bölgedeki yönetimleri rahatlatacaktır.

Yine de Orta Asya halklarında Rusya'ya ve genel olarak Ruslara karşı bir antipatinin oluştuğunu söylemek imkânsız olmasa bile çok zor. 

1991'deki bağımsızlık ilanından beri beş Orta Asya Cumhuriyeti'ni en az 50-60 kez dolaştım, yüzlerce kent, kasaba ve köy gezdim, Tacik, Özbek, Türkmen, Kırgız, Kazak, yüzlerce kişi ile konuştum, sohbet ettim.

Ama Ruslar hakkında tek olumsuz kelime duymadım, "Ruslar 150-200 yıl boyunca bizi işgal altında tutarak bize esir hayatı yaşattı, kaynaklarımızı sömürdü, iyi ki şimdi özgürüz" diyen bir Allah'ın kuluna rastlamadım.

Tam aksine Türkmen'inden Kazak'ına, kentli birçok soydaşımız Rusçalarının kusursuzluğuyla övünüyordu.

Üç oğlu olan Türkmenistanlı bir yazar oğullarının aksanız bir şekilde mükemmel Rusça konuştuğundan dem vururken Kazakistanlı bir kadın "telefonda Rusça konuştuğumda kimse benim Rus olmadığımı anlamaz" diyerek övünüyordu. 

Şu anda da Kazakistan'da Almatı ve Astana gibi şehirlerde kentli Kazaklar evlerinde sadece Rusça konuşuyor ve Kazakçayı ise ya tamamen bilmiyorlar da yabancı bir turist gibi bölük pörçük konuşuyorlar.

Ve acı olan, bundan bırakın hicap duymayı, rahatsızlık bile duymuyorlar.

Anlaşılan o ki, Orta Asyalıların tek yönlü Rus aşkları daha uzun bir süre devam edecek gibi görünüyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU