"İki devletli çözümün tuhaf dirilişi"

"Hayal edilemeyecek bir savaş, nasıl olur da hayal edilebilecek tek barışa yol açabilir?"

İllüstrasyon: Mark Harris/Foreign Affairs

Bu makalenin başlığı (diğer pozisyonların yanı sıra ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Ortadoğu İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı, ABD'nin Arap-İsrail barış müzakerelerindeki temsilcisi ve ABD'nin eski İsrail Büyükelçisi pozisyonlarını üstlenen) Martin Indyk'in, Foreign Affairs dergisinin son sayısında (Mart\Nisan 2024) yayımlanan makalesinden alıntılandı.

Başlığın geri kalanı bizi belki de meselenin özüne götürüyor:

Hayal edilemeyecek bir savaş, nasıl olur da hayal edilebilecek tek barışa yol açabilir?
 

 

Konunun uzmanı olan yazar, okuyucuyu Filistin ve İsrail devletlerinin kuruluşuna dayanan iki devletli çözümün yaklaşık 80 yıllık yükselişi ve gerileyişi ile ​​ilgili uzun bir yolculuğa çıkarıyor.

Bu yolculuk, 1936'daki Filistin devriminin ardından Filistin-İsrail çatışmasına çözüm bulmak ile görevlendirilen İngiliz Peel Komisyonu'nun 1937'deki raporunu sunmasından bu yana devam ediyor.

Makale özü itibarıyla Gazze'deki mevcut savaşın sona ermesinin ardından yapılması gerekenleri tartışan "ertesi gün" ile ilgili makalelere devam eden katkılar safında yer alıyor.

Bu makalesinde Sayın Indyk, Filistin'in taksimini öneren 181 sayılı kararı alan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu veya taksime yaklaşan Oslo Anlaşmaları ya da 2000 yazında eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın gözetiminde gerçekleşen ve ardından gelen ikinci Filistin İntifadası'nın, iki devletli çözüm olasılığını sona erdirdiği ikinci Camp David müzakereleri gibi, onlarca yıldır çeşitli kuruluşlar aracılığıyla uygulanamayan çözüme şüpheyle yaklaşıyor.

Ancak devam eden savaş bağlamında, mevcut savaşın koşulları ve gidişatına göre değerlendirilebilecek bir fırsat olduğuna inanıyor.

Bunun için ABD, bir yandan Filistin Ulusal Otoritesi, diğer yandan İsrail içindeki durumu değiştirdikten sonra bu projenin gerçeğe dönüştürülmesinde öncü bir rol oynamalıdır.

Öte yandan Arap ülkeleri de çözümü ve Gazze'nin yeniden inşasını desteklemeye yönelik olası rollerini oynamalıdır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu konunun ayrıntıları elbette çok, ancak Arap dünyası olarak bizim açımızdan bakıldığında, bu hayati meseleyi ele almak için olası bir Arap önerisine olan acil ihtiyacı tetikliyor.

Makale ve ait olduğu makaleler ve fikirler grubu, genellikle savaşın sonuçlarını takip edecek ertesi güne ilişkin teamüllerden farklılık gösteriyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrası koşulları düzenlemek için yapılan müzakereler, müttefiklerin zafere doğru ilerlediğinin ve dünyanın, ABD ve Sovyetler Birliği'nin ayrıcalıklı bir konuma sahip olacağı yeni bir dünya düzeniyle sonuçlanacağının anlaşılmasıyla başlamıştı.

Vietnam Savaşı, Kuzey ve Güney Vietnam arasındaki ilişkinin betimlendiği birçok müzakerenin ardından sona erdi ancak Amerikalıların Vietnam'ı terk etmesinden sonra Kuzey'in Güney'i işgal etmesi ile bunun bir anlamı kalmadı.

Ertesi gün hakkındaki konuşmalar şu anda savaşan her iki tarafın da dersini aldığı varsayımına dayanıyor:

İsrail ihmalinden ders aldı ve Filistinliler de ölüler, yaralılar ve yıkılan şehirler açısından ağır bir bedel taşıyan çok sert bir ders aldı. Her iki taraf da bitkin ve yeni bir aşamaya geçmeye hazır.

İkinci varsayıma göre ise, geçmişte önerilen diğer çözümlerin hiçbirinin gerçekleşme şansı bulunmuyor. Daha önce önerilen her iki tarafın eşit vatandaşlık kuralları altında yaşadığı "tek devlet" veya ötekinin eşit olduğu iki uluslu bir devlet, tam İsrail kontrolüne dayanan oldubittinin kırılgan devamı ya da Netanyahu'nun Gazze'yi Batı Şeria'dan ayırıp Batı Şeria'daki yerleşimcilere istediklerini yapma olanağı tanıması gibi öneriler, koşulların istikrara kavuşması için yeterli olmayacak.

Üçüncü varsayım, iki devletli çözüm yolunun Ürdün Nehri ile Akdeniz arasında yaşayan iki halkın bir arada yaşamayı başardığı bir gerçekliğe güvenli bir şekilde ulaşması için, ABD'nin önümüzdeki yıllarda tek bir liderlik veya yaklaşım üzerinde karar kılacağına dayanıyor. Ama mevcut ABD başkanlık seçimi koşulları bunu doğrulamıyor.

Dördüncü varsayıma göre, Hamas ile İsrail arasında devam eden savaşın iki taraf arasında olduğu gibi kalacağı yönünde. Bu ise, savaşın kapsamının doğrudan İran-ABD çatışması olasılığına varacak kadar, Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen cephelerine genişleme tohumlarının varlığını gösteren delillerle çelişiyor.
 


Burada göz ardı edilemeyecek konu, devam eden savaşın Arap bölgesinin kalbinde yer alması ve istikrarını, halihazırda devam eden inşaat ve kalkınma süreçlerini sürdürebilme kabiliyetini tehdit etmesidir.

Bu makalenin yazıldığı ana kadar, ilgili Arap ülkeleri, yaptıkları yardımlar ve İsrail'in Filistinlilerin haklarına yönelik ihlallerini kamuoyuna duyurup, Filistin meselesini uluslararası forumlarda yeniden canlandırarak, Filistin halkına yardım ve destek sağlamak için büyük çaba sarf ettiler.

Bunun sonucunda ABD'nin içi de dahil olmak üzere dünya kamuoyunda büyük bir devrim gerçekleşti.

Gelgelelim öncelikle, çatışmanın yayılmasını ve genişlemesini önlemek için, ertesi gün bundan daha fazlasını hem de kısa bir süre içinde yapmayı gerektiriyor.

İkincisi, Arap ülkelerinin birleşik Filistin devletinin anlamını siyasi ve askeri açıdan ele alması için Filistin gerçekliğini olgunlaştırma görevini üstlenecekleri (ya da ABD'nin onlardan bunu beklediği) iki devletli çözümün çalışılması gerekiyor.

Bu, yalnızca finansal maliyet değil, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki bileşenleri ile bir 'Filistin Devleti'nin kuruluşunu kabul etmeyen Hamas ile nasıl baş edilir gibi çok daha fazlasını içeren uzun bir listenin ele alınması demek.

Üçüncüsü, iki devletli çözüm sadece Filistin devletini değil, İsrail devletini de düşünmek anlamına geliyor. Zira her biri diğeri için bir gereklilik.

Bu noktada belki de İsrail'in siyasi ortamını değiştirmeye dayanan "Sedat modeli" ya da bu iki modeli harmanlayan "Ürdün modeli" de dahil olmak üzere daha önceki barış girişimlerine dönmek akıllıca olacaktır.

Burada göz ardı edilemeyecek nokta, Arap ülkelerinin çok düşünmeye ve ayrıca araştıran, inceleyen, öneride bulunan düşünce kuruluşlarına ihtiyaç duyduğudur.

Bununla ilgili başka bir makale yazmak gerekebilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU