Geçen hafta Sudan toplumundaki savaş yanlıları ve karşıtları arasındaki bölücü ayrımı, Sudan ordusunu destekleyenlerin zorunlu olarak savaşın devamını destekleyenler haline gelmesi ve savaş karşıtlarının Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) destekçileri olarak sınıflandırılması nedeniyle bu iki pozisyondaki kafa karışıklığını yazmıştım.
Mevcut durumlar, bunların ortaya çıkışı ve sonuçları herhangi bir objektif analizinin çok önünde.
Sudan ordusunu destekleyenlerin aynı zamanda savaşa karşı olmalarını engelleyen hiçbir şey yok.
Çünkü onlar savaşın sonuçlarını gördüler ve ülkedeki hiçbir taraf için iyi olmadığı kanaatine vardılar.
Savaşı reddeden herhangi bir kişinin mutlaka HDK destekçisi olması için bir neden yok. Zira bu algı HDK'nin savaşı sürdürmeyi reddettiğini söylemektedir. Fakat sahadaki durumun aslı bu değil.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ordunun HDK ile savaşını destekleyenler, HDK'nin varlığının ulus ve ulusal güvenlik için gerçek bir tehlike olduğu gerçeğinden yola çıkıyor.
Zira HDK varlığını sürdürdüğü sürece savaş da başlamış olacaktı. Bu da orduya HDK'yi hızlı ve doğrudan tasfiye etme fırsatı verdi.
Aralık Devrimi'nin sloganlarından biri ordunun birleştirilmesi ve HDK'nin (yaygın adıyla Cancavid milisleri) feshedilmesiydi.
Buna göre, bu pozisyonla çelişen herhangi bir pozisyon zorunlu olarak ulusal ihanet, orduya isyan ve HDK'ye destek olarak kabul edildi. Peki işler bu insanların umduğu gibi gidiyor mu?
Şu anki realite, silahlı kuvvetlerin konumunun çok kötüye gittiği yönünde. Ordu, her geçen gün bazı mevzilerini kaybediyor.
Yaklaşık 8 ay süren savaşın ardından HDK, Hartum eyaletinin dörtte üçünü, El Cezire ve Beyaz Nil eyaletlerindeki bazı bölgeleri, Kuzey, Batı ve Güney Kordofan eyaletlerindeki bazı şehirleri ve Darfur'daki beş eyaletten dördünü işgal etti.
Orduya bağlı askeri birlikler, Hartum'daki kışlalarına hapsolmuş durumda. Zırhlı Birlikler ve Mühimmat Birliği'nden geriye kalanlar eş-Şecera'da, Ordu Genel Komutanlığı'nın bir kısmı Hartum şehrinde, Muhabere Birliği Kuzey Hartum'da, Mühendisler Birliği ile Sıhhiye Birliği Omdurman, Kereri Askeri Bölgesi ve Vadi Seyyidna'da bulunuyor.
Ordu, şehit asker ve subaylarını açıklamasa da, sosyal medya sayfalarında her gün ordu saflarından ya da yeni katılan gönüllülerden onlarca gencin savaşta öldüğü, geride kırık kalpler ve keder bıraktığı fotoğrafları yer alıyor.
Zalingei, ed-Dain, Babanusa, el-Muclad ve diğer yerlerde HDK'ye teslim olan garnizonlardaki orduya mensup subay ve askerlerin ifadeleri, maruz kaldıkları ihmalden, teçhizat, silah, mühimmat ve yiyecek eksikliğinden ve aylar boyunca maaşlarının ödenmemesinden kaynaklanan üzüntüyü dile getiriyor.
HDK'nin ihlalleri ise durmak bilmiyor. Ne zaman bir bölgeye girseler, hırsızlık, yağmalama ve öldürme ile ortalığı kasıp kavuruyorlar.
Ordu da onları durduramıyor ya da sivilleri koruyamıyor. Ordu, ancak kışlalarını korumaya çalışmakla yetiniyor.
Bir şey yaparsa, o da uçaklarını amaçsızca bombalamaya göndermek oluyor. Vatandaşlar büyük acı çekiyor ve HDK bombardımanının imha etmediği şeyler ordu uçakları tarafından hallediliyor.
Mevcut ordu yönetimi ordu mensuplarını ihmal etmiş, siyaset ve iş dünyasıyla meşgul olmuş, HDK'nin büyümesine, milislerinin çoğalmasına ve silahlanmasına alan bırakmıştır.
Ordu, HDK'yi caydıracak güçten yoksun kaldı. Mevcut ordu yönetimi geçiş dönemine ve sivil yönetime karşı komplo kurdu.
Ordu, Ekim 2021'de Hamideti liderliğindeki HDK ile birlikte bir askeri darbe gerçekleştirdi. Daha sonra ordu İsrail'e sığındı ve onunla anlaşmalar yaptı.
Rusya'ya bir deniz üssü verdi ve darbeye karşı 200 barışçıl göstericiyi öldürdü.
Tüm bunlardan sonra bazıları, ulus tuğla tuğla çökerken, bu yönetimin çöküşü durdurmak için hiçbir fikri veya kapasitesi yokken ve ulusa, ordusuna veya vatandaşlarına güvenilemezken, ordunun mevcut liderliği ile ayakta durmanın doğru ulusal pozisyon olduğunu söylemeye çalışıyor.
HDK ile birlikte durmak doğru pozisyon mu?
Kesinlikle hayır.
Çünkü HDK asi bir aşiret milisi olduğunu, bulunduğu her yerde suç işlediğini, bir inşa gücü değil bir yıkım gücü olduğunu, kontrolü altındaki bölgeleri yönetemediğini ve yönetemeyeceğini her gün kanıtlıyor.
HDK, yağmalamakla, talan etmekle ve yaşamın tüm yönlerini yok etmekle yetiniyor.
Doğru ulusal tutum, ateşkes ve şehirlerin sokaklarında dolaşan askerlerin kışlalara çekilmesiyle başlayarak savaşa son verilmesini talep etmektir.
Buna HDK'nin vatandaşların evlerinden çıkması, ardından demokratik sivil güçlerin geçiş dönemi için pratik bir vizyon geliştirmek üzere kendi aralarında diyalog kurmaya çağrılması, milislerin tasfiye edilmesi ve birleşik bir ulusal ordu kurulması da dahildir.
Aynı zamanda savaş suçlarıyla ilgili yüksek kapasiteye sahip uluslararası bir soruşturma komitesi kurulması ve ihlalcilerin uluslararası mahkemelere sevk edilmesi de bu kapsamdadır.
Ulusun iskeleti hala güçlüdür. Arzu ve halk iradesi mevcutsa, ne kadar zor olsa da yıkımdan sonra yeniden inşa etmenin yüklerini taşıyabilir.
Savaş devam ederse, ulusun iskeleti çökebilir ve parçalanabilir. Bunun sonucunda Sudan denen büyük ulus yok olur.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Muhammed Furkan Yeşil