Şifa Hastanesi'nin çocuk şehitleri

"Bazı insanları bir süreliğine kandırabilirsiniz ama tüm insanları her zaman kandırmayı başaramazsınız"

Fotoğraf: AA

Kadın ve erkek olsun orada bulunanların her birinin, yakalandıkları her hastalıktan tedavi olup iyileşmek amacıyla hastaneye kaldırıldıkları varsayılıyor. Bu nedenle mekân "el-Şifa" adını taşıyor.

Peki, Gazze Şeridi'ndeki en büyük, en gelişmiş ve (1920'den beri) en eski hastanesinin alanı nasıl öncelikle bir morga dönüştü?

Ardından durum nasıl daha da kötüleşerek ölü sayısı morgların kapasitesini aştı ve hastane avlusu, Dünya Sağlık Örgütü ve İsrail'in savunmasız Gazze halkına yönelik acımasız savaşındaki gelişmeleri yakından takip eden diğer uluslararası kuruluşlarının tanımına göre bir "mezarlık" haline geldi?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İsrail savaş makinesinin her sözcüsü tarafından kullanılan, ikna edici kanıtlara dayanmayan zayıf argüman, Hamas'ın saha yetkililerinin hastanedeki hastaların arasına sızdığını, diğerlerinin de hava bombardımanı cehenneminden kaçmak için buraya sığındığını, binanın altındaki tünellerde saklandıklarını ve buradan askeri operasyonlar yürüttüklerini iddia ediyor.

Bilhassa "sosyal medya" cephelerinde ve platformlarında savaş tüm şiddetiyle devam ederken, İsrail savaş makinesinin propaganda aygıtı bu tür iddiaları dünya kamuoyuna pazarlaması kolay olmadı.

Tüm Arap toplumlarından, hatta dünyanın farklı milletlerinden genç erkek ve kadınlardan oluşan gruplar, sosyal medyada İsrail'in iddialarına karşı çıkıyor, onları çürütüyor ve yalanlarını ortaya çıkarıyorlar.

Bu skandal yetersizlik karşısında İsrail işgal güçlerinin propaganda aygıtı, çeşitli silahları, dağınık birkaç kağıdı ve bir dizüstü bilgisayarı gösteren görüntüleri kaydetmek için uluslararası televizyon kameralarının tünellere girmesine izin vermek zorunda kaldı.

Belki bazıları ekranlarda gösterilenlere inandı. Ancak bu çaba, küresel kamuoyunun daha geniş kesimlerini ikna etmekte başarılı olmuş gibi görünmüyor.

Böyle bir durum karşısında çok eskilerden beri bilinen bir söz öne çıktı:

Bazı insanları bir süreliğine kandırabilirsiniz ama tüm insanları her zaman kandırmayı başaramazsınız.


Peki İsrail savaş medyası bu sözü uygulayacak mı?

Hayır, bundan şüpheliyim.

Nitekim geçen pazar akşamı, İsrail savaş makinesi medyasını yönetmekten sorumlu olanlar, Hamas'ın Şifa Hastanesi'ni saha merkezi olarak kullandığı iddiasını destekleyecek değerli bir hazine buldukları yanılsamasına kapıldılar.

Hastane içindeki kameralarca kaydedildiğini iddia ettikleri sahneleri hemen kamuoyuna servis ettiler.

Onlara göre görüntüler, 7 Ekim'de düzenledikleri saldırıda el-Kassam Tugayları savaşçıları tarafından tutsak alınan rehinelerin, tam olarak saldırı gününde hastane genel merkezine getirildiğini gösteriyor.
 


Bir kez daha bu, onu ileri sürenlerin aleyhine olacak şekilde çürütülebilecek bir iddiaydı, zira eğer iddianın doğru olduğunu ve uydurma olmadığını varsayarsak, kendisi Hamas'ın çıkarınadır.

Çünkü savaşçılarının bir veya daha fazla rehineyi binada saklamak niyetiyle değil, tedavi amacıyla hastaneye naklettiklerini gösterir ve bu tamamen insani bir davranıştır.

İsrail'i pratikte yalanlayanlar ise hastanede çalışan Norveçli iki doktor olan Erik Fosse ve Mads Gilbert oldu.

Doktorlar çalışmaları sırasında hastane içerisinde herhangi bir silahlı varlık fark etmediklerini vurguladılar.

Rehinelerle ilgili söylenenler, el-Kassam Tugayları savaşçılarının saldırı sırasında rehin alırkenki davranışlarının dikkatle değerlendirilmesine sevk ediyor.

Prensip olarak, rehin almanın savaşların seyrinin en önemli yönlerinden biri olduğu bilinir.

Aynı zamanda kadınların, çocukların ve yaşlıların rehin alınmaması gerektiği de anlaşılır.

Hamas liderleri savaşçılarının askeri olmayan sivilleri rehin almasına nasıl izin verdiler?

Barbarca savaşı sonucunda Şifa Hastanesi'ndeki çocukların şehit edilmesini meşrulaştırma iddiasında İsrail'in işine yarayacak bir argüman varsa, bu en güçlü argümandır.

İster Kassam Tugayları'nın rehinesi olsun, ister İsrail hapishanelerindeki tutsaklar olsun, tüm kadın ve çocukların hiçbir gerekçe gösterilmeksizin derhal serbest bırakılmasını talep eden, aklı başında bir mantıkla yükselen bilge bir ses yok mu?

Belki, zira umuda yer olmasaydı hayat ne kadar dar olurdu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU