İsrail-Filistin sorununun gerçek sebeplerini ortaya koyan emekli büyükelçi Mehmet Fatih Ceylan, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamalarda Tel Aviv'in gerçeklikle yüzleşmekten kaçma girişimlerini eleştirdi.
Ceylan, "Filistin halkına karşı uygulanan baskı ve şiddetin bir yana itilerek, her acı ve vahşet sarmalı karşısında antisemitizm sığınağının koruyuculuğu altına girmek inandırıcılıktan uzak bir tutumu simgeliyor" dedi.
"Batılı ülkeler Gazze savaşından dolayı Ukrayna'ya yardımı aksatmayacak"
Emekli büyükelçi Ceylan'a göre, Rusya'nın, Gazze'deki savaş nedeniyle Batılı yönetimlerin Ukrayna'ya olan yardım ve desteklerini azaltması veya bunların kesintiye uğraması yönündeki beklentisi gerçekçi değil.
Ceylan, "Ukrayna'nın Rus saldırılarına karşı kendini savunmasının ve toprak bütünlüğünü sağlamaya dönük hamlelerde bulunmasının Batı'dan gelmekte olan yardımlarla birlikte görünür gelecekte sürmesini öngörmek daha sağlıklı bir gözlemdir" diye konuştu.
"Son gelişmeler karşısında uluslararası kamuoyunun çeşitli aktörleri hareketlendi"
"ABD, İngiltere ve kimi Avrupa ülkelerinin ateşkese olumlu yaklaşmayan bir tutum sergilediklerine tanık olunuyor" diyen Ceylan, ayrıca, İsrail'in sahada yaptığı saldırıların neden olduğu sivil can kayıpları arttıkça Batı kamuoylarının kendi yönetimleri nezdinde Gazze'de sağlanacak ateşkes aracılığıyla insanî trajediye son verilmesi yönündeki baskıyı arttırdıklarına dikkat çekti.
Mehmet Fatih Ceylan, şu değerlendirmelerde bulundu:
Gazze'deki son gelişmeler karşısında uluslararası kamuoyunun çeşitli aktörleri hareketlendi. Mevcut durum, Gazze'nin sınırlarını aşıp, esasen küresel çaptaki rekabetin baş oyuncularını da birbirlerine karşı pozisyon almaya zorluyor. Bu çerçevede BRICS'in rol üstlenmeye çalışmasını doğal karşılamak gerekir. Hatları henüz belirginleşmemiş, çok aktörlü/sektörlü bir küresel düzene geçiş döneminde Rusya'nın, Çin'i de yanında tutmak suretiyle, gerek geniş ölçekli Batı dünyası içinde, gerek, yetersiz bir tanım da olsa, 'Küresel Güney' kuşağı ülkelerinde kendisine olabildiğince ortaklar bulmaya çalıştığı gözleniyor.
"Eleştiri ve protestoları münhasıran antisemitizme bağlamak İsrail'in aşırı sağcı politikacılarının kullandıkları ucuz bir gerekçe"
Emekli büyükelçi Ceylan, "Rusya, Türkiye'nin güvenlik çıkarları için tehdit oluşturan Suriye'deki PYD/YPG yapılanmasıyla ilişkilerinde olduğu gibi, İsrail'in ve bölgedeki birçok Arap ülkesinin kendilerine yönelik tehdit olarak gördüğü Hamas'la da ilişkilerini kendi bölgesel çıkarları için sürdürmeyi tercih ediyor. Abu Mazrak'ın Moskova'yı ziyareti ertesinde Rusya-İsrail ilişkilerinin gerildiği aşikâr. Bu gerginlik sonucunda Rusya'nın Hamas'la ilişkilerine son vermeyeceği de öngörülmeli" ifadelerini kullandı.
"İsrail'in aşırı sağcı iktidarına, İsrail toplumu dahil, uluslararası kamuoyundan gelen eleştiri ve protestoların tümünü 'antisemitizm paketine' koymak doğru bir yaklaşım değil" diyenh Ceylan, sözlerine şunları ekledi:
Her ülke ve toplumun İsrail'deki aşırı sağcı iktidarların Filistin'e karşı uyguladıkları politikaları desteklemelerini beklemek insaf ölçülerinin ötesinde. Yapılan eleştiri ve protestoları münhasıran antisemitizme bağlamak İsrail'in aşırı sağcı politikacılarının kullandıkları ucuz bir gerekçe.
Mehmet Fatih Ceylan'a göre, antisemitik damarın, ABD'de, Avrupa'da ve diğer coğrafyalarda varlığını sürdürdüğü ve bölgedeki gelişmelere bağlı olarak zaman zaman güç kazandığı geçerli bir gözlem.
Ceylan, "Gazze'deki son hadiselerin antisemitizmin yeniden ve kuvvetle su yüzüne çıkmasına vesile olduğu da görmezlikten gelinemez. Öte yandan, ıllardır Filistin halkına karşı uygulanan baskı ve şiddetin bir yana itilerek, her acı ve vahşet sarmalı karşısında antisemitizm sığınağının koruyuculuğu altına girmek inandırıcılıktan uzak bir tutumu simgeliyor" dedi.
"Mevcut koşullarda ilişkilerin geleceğine dair iyimser olmak için somut bir neden bulunduğunu söylemek güç"
Türkiye-İsrail ilişkilerine dair değerlendirmelerde bulunan Ceylan, "İsrail'e karşı sertleşme eğilimi 2009'da 'One minute' çıkışından bu yana Türkiye'deki mevcut iktidarın tercihi oldu. 2010'daki Mavi Marmara kriziyle birlikte bu eğilim daha da kuvvetlendi. Mart 2022'de İsrail Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'yi ziyaretiyle ikili ilişkilerin normalleşmesine dönük bir sürecin başladığına tanık olundu. Son Gazze olaylarıyla birlikte Türk yönetim çevrelerinin, kamuoyundan da gelen baskıyla birlikte yeniden sert bir pozisyona döndüğünü görüyoruz. Dolayısıyla, İsrail'le ilişkilerin tüm yönleri itibarıyla normalleşmesi sürecinin görünür gelecekte yine sekteye uğradığı bir döneme girilmiş bulunuyor" şeklinde konuştu.
Mehmet Fatih Ceylan, son olarak, "Bu dönemin nasıl bir seyir izleyeceği sahadaki gelişmelere bağlı kalacaktır. Türkiye'deki eğilim dikkate alındığında mevcut koşullarda ilişkilerin geleceğine dair iyimser olmak için somut bir neden bulunduğunu söylemek güç" değerlendirmesinde bulundu.
© The Independentturkish