Bir düşmanınızın olması iyidir. Herkes tarafından sevilen birini çok nadir bulursunuz"
Bu sözlerin sahibi George Birnbaum.
1990'ların sonlarında Benyamin Netanyahu'nun danışmanı olmak için ABD'den İsrail'e taşındı.
Onun bir numaralı politik danışmanı oldu.
Bir zamanlar Richard Nixon'ın başkanlık kampanyasını yürüten dünyaca ünlü siyasi kampanyacı Arthur Finkelstein'in öğrencisi George Birnbaum.
"Seçimde işinize en çok yarayacak konunun üzerinden kutuplaştırma yapmalısınız" diyen Finkelstein'ın...
Yıl 1996'ydı, İsrail'in Lübnan'ı yaklaşık 1 ay bombaladığı, Hamas'ın İsrail içinde intihar eylemleri düzenlediği günlerdi.
Seçimlere ana muhalefet lideri sıfatıyla giren Likud'un lideri Netanyahu, "Güvenli barış yapma" sloganıyla İsrail'i Arap komşularıyla ilişkilerinde güvenlik odaklı bir yol izlemeye söz vermişti.
26 Mayıs'taki TV münazarasında ise Filistin devletinin kurulması, Yahudi yerleşimleri, İsrail askerlerinin Filistin topraklarında bulunması, Kudüs'ün statüsü gibi konularda her soruda daha sert, daha milliyetçi bir tavır almıştı.
Seçim kampanyasının sloganları İşçi Parti lideri Şimon Peres'e ithafen "Peres, Kudüs'ü bölecek", "Yahudiler için iyi olan Netanyahu" ve İsrailli Arap milletvekili Ahmed Tibi'ye göndermeyle "Bibi ya da Tibi" şeklinde yankılanmaya başlamıştı.
Sonrası malum...
İsrail solu, Oslo anlaşmalarına karşı çıkan sağcı Benyamin Netanyahu'ya yenildi.
35 yıldır İsrail siyasetinin içinde olan 74 yaşındaki lider ülkesinde altı kez hükümet kurdu, üç farklı dönemde en uzun süre başbakanlık yapan isim oldu.
Bugünlerde dünyanın bir kısmının en çok nefret ettiği figürlerden biri Netanyahu.
Bir değil, birden çok düşmanı ve sevmeyeni olduğunu söylemek için ne kahin ne uluslararası ilişkiler uzmanı olmaya gerek yok gibi görünüyor.
Onu belki de en iyi tanıyan isimlerden biri ise 1998'de özel kalem müdürlüğüne getirilen George Birnbaum.
30 yıldır siyasi danışmanlığının yaklaşık iki yılı Netanyahu ile yakın temasla geçti.
Netanyahu dışında, bir zamanlar Netanyahu'nun özel kalemliğini üstlenen Naftali Bennett'in (2021) İsrail başbakanlığı koltuğuna oturmasını sağlayan isimlerden biri Birnbaum.
2010'da ise Macaristan'da Viktor Orban'ın sürpriz bir şekilde seçimi kazanmasına yardımcı olmuştu.
Birnbaum ile İsrail-Hamas çatışmasıyla başlayan Gazze Savaşı'nda hem mevcut durumu hem Netanyahu'yu konuştum.
Tam da bu röportajı yaptığımız sırada İsrail'in Gazze'deki Cebaliye mülteci kampına saldırı düzenlediği haberi geldi.
O yüzden ilk olarak kimilerine göre soykırım kimilerine göre savaş suçu kimilerine göre ise kitlesel saldırılara sahne olan Gazze'de olup bitenlerle ilgili ne düşündüğünü sordum.
"Gazze'de insani bir trajedi yaşandığından şüphem yok ama..."
Gazze'de yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? İnsani bir trajedi yaşandığını düşünüyor musunuz?
Kesinlikle Gazze'de insani trajedi var, buna şüphe yok. Ancak bu İsraillilerin hatası değil Hamas, İran ve Hamas'ı (diğer) destekleyenlerin hatası. İsrail ve Hamas arasındaki fark, bu çatışmada bir Filistinli çocuk öldüğünde İsraillilerin bunu bir trajedi olarak görmesi bir Yahudi çocuk öldüğünde ise Hamas'ın bunu bir başarı olarak algılaması. İsrail ve Hamas arasındaki büyük fark budur ve İsrail ordusunun askeri operasyonları nasıl planladığı ve sivil kayıplardan kaçınmaya çalıştığını bilerek, sivil kayıpların olmasını istemezler. Her türlü sivil kayıp ve sivil zorlukları önlemek istiyoruz.
Ancak aynı zamanda Gazze halkının başına gelen trajedi Hamas'ın sorumluluğundadır. Hatırlatmam gerekir ki; Barack Obama bile birkaç gün önce bunu söyledi. İsrailliler, Arafat'a ve Filistinlilere barış elini uzattılar ve iki devletli çözümde yardım ettiler. Ancak cevap tekrar tekrar "Hayır" oldu. 1947'de BM'nin Taksim Planı'na geri gidebilirsiniz. Dünya Siyonist Örgütü, Birleşmiş Milletler'e göre iki devletli çözümü kabul etti ancak Arap Ligi reddetti. Biz komşularımızla barış yaptık.
Mısır ve Ürdün ile barış yaptık ve daha yakın tarihlerde diğer Arap komşularla İbrahim Anlaşmaları'na imza attık. Barış kesinlikle hedef. Bir arada yaşam hedefi. Ancak barışı ve bir arada yaşamı isteyen iki tarafın olması gerekiyor. Bir tarafın "Nehir'den denize Filistin'i özgürleştireceğiz" dediği ve diğer tarafın "Yan yana yaşayalım" dediği bir durumda bunu yapamazsınız. Hamas gittiğinde -ki; gidecekler- bir sonraki seçtikleri liderliğin, istediğimiz gibi barış içinde yan yana yaşamak isteyen bir liderlik olduğundan emin olmalıyız.
"Netanyahu 7 Ekim yaşanacağına siyasi kariyeri bitsin isterdi"
15 başbakan ve 7 devlet başkanına danışmanlık yaptınız. Beş farklı kıtada seçilmelerini sağladınız. Bunlardan biri de İsrail Başbakanı Netanyahu'ydu. Onunla yıllar önce çalıştınız. Şu anda dünyanın bir kısmının ondan nefret ettiği görünüyor. Ayrıca İsrail'deki muhalefetin, sokağın önemli bir kısmının özellikle ülkedeki yargı reformu tasarısından itibaren benzer duyguları paylaştığını söylemek mümkün. Netanyahu size göre nasıl bir politikacı?
Bu uzun bir cevap gerektiren bir soru. Ancak Netanyahu zeka açısından, liderlik pozisyonunda Netanyahu'nun çalıştığım en zeki insanlardan biri olduğunu söyleyebilirim. Tarihe, ekonomiye ve diğer birçok konuya yönelik anlayış ve bilgisi çok derindir. Bu beni her zaman benzersiz bir şey olarak etkilemiştir. Ancak aynı zamanda sadece İsrail'e değil Yahudi halkına da güçlü bir kişisel misyon hissetti. Bana, İsrail'in gidişatına göre dünya çapındaki Yahudi halkının kaderini belirlediğini söylerdi. Bu nedenle İsrail başbakanı sadece İsrail'de yaşayanlara değil dünya genelindeki Yahudilere de bir sorumluluğu olduğunu her zaman hissetmiştir. Evet, siyasetçilerin destekçileri ve eleştirenleri vardır.
Son aylarda İsrail'de siyasi olarak sol ve sağ arasında büyük bir bölünme yaşandığı kesin. Ancak... Netanyahu çok kalın derili bir insan ve bunun siyasi oyunun bir parçası olduğunu anlar. 7 Ekim'de neler olduğunu göz önüne alırsanız, İsrail'de sadece Başbakan etrafında değil, İsrail Devleti etrafında bir birlik görebilirsiniz. Yani, İsrail'deki insanlar şu anda "Başbakan kim?" diye değil, İsrail Devleti'nin etrafında birleşiyorlar. Netanyahu şu anda Başbakan. Şu anda savunma bakanı var, şu anda hükümet var. Ve İsrail halkı, ordusu ve diğer herkes hükümetin etrafında birleşiyor. Çünkü şu anda hükümet bu göreve sahip. Bu nedenle İsrail halkı ve ordu, Gazze ve kuzey sınırında kendi yaşamlarını riske atıyor. Bu yüzden şu anda birleşmiş bir ülke zamanıdır, ancak her şeyin zamanı olacaktır.
Kimileri bu krizin, savaş halinin ve ortaya çıkan durumun, iç siyasette köşeye sıkışmış Netanyahu için bir tür can simidi haline geldiğine inanıyor. Diğerleri ise her şey bittikten sonra yaşanananların Netanyahu'nun hesabına yazılacağını düşünüyor ve bu nedenle kendisinin siyasi kariyerinde uzatmaları oynadığı kanaatindeler. Daha önce kendisine danışmanlık yapmış biri olarak, bu durumu ve elbette Netanyahu'nun politik geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başbakanı kişisel olarak tanıdığım şekilde söyleyeyim. Eğer ona 7 Ekim'e geri gidip iki seçenek sunabilseydiniz, yani "Politik kariyerinin sonu ya da 7 Ekim'de olacaklara izin vermek" deseydiniz, "Politik kariyerimin sonunu tercih ederim" derdi. Dahası şunu bile söyleyebilirim, hayatını kurtarmak için bin 400 kişinin öldürülmesi yerine kendisinin ölmesini yüz kez tercih ederdi. Bu yüzden 7 Ekim'de ne olduğunun sonucu başbakan için politik anlamda uzun süre teşkil edebilir. Ama bu işin bitince hesap verme günü olacağını düşünüyorum. Sadece Başbakan için değil, liderlikteki diğer kişiler için de...
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ancak "Şu an bunun zamanı değil" mi diyorsunuz...
Evet, şu an doğru zaman değil. Şu an, hala yas tutan aileler, sevdiklerinin başına ne geldiğini öğrenmek isteyen aileler var. Şu an ordu içinde Gazze ve kuzey sınırında hayatlarını riske atan erkek ve kadınlarla aileler var. Evet, bu yüzden şu anda birleşik bir ülkenin zamanı, ancak her şeyin zamanı gelecektir.
"İsrail, Hamas'ın tünel ağını ortadan kaldırabilecek kapasitede"
Son dönemde tüm askerlerden stratejistlere, güvenlik uzmanlarından politikacılara ve hatta konuyla ilgili olmayan insanlara kadar herkes, Gazze'de Hamas'ın yeraltı yetenekleri hakkında konuşuyor gibi görünüyor. Siz de bir başka mülakatınızda bu konuya değiniyorsunuz. Hatta bu ağı "İnanılmaz" olarak nitelendiriyorsuruz. İsrail istihbaratının Gazze'deki tünellerle ilgili elinde yeterince bilgi var mı?
Bu konuda İsrail'in ne tür bir istihbaratı olduğu veya olmadığı hakkında konuşmak benim için adil olmaz. Ancak birçok tünel ağı olduğunu biliyoruz. Eğer İsrail'in bu tünellerin ağını anlamak ve ortadan kaldırmak için hem istihbarat hem askeri açıdan yeteneği olduğunu soruyorsanız, cevabım "Evet" olur.
Bu kesinlikle hedeflerden biri. Ayrıca İsrail'in Gazze'ye giriş yaparken bu tünel ağına yönelik yöntemli bir şekilde başa çıkması gerektiği nedeniyle girmenin ertelenmesinin bir neden olabileceğini düşünüyorum. Gazze'deki tünel ağının ortadan kaldırılmasına yönelik kesin bir istihbarat ve askeri stratejileri olduğunu söyleyebilirim.
"Rehine krizi Gilad Şalit'teki gibi uzun sürmeyecek"
İsrail açısından öncelikli gündemlerden biri rehineler. Aslında herkesin gündemi ve herşeyle bağlantılı... Uzun vadeli bir anlaşmaya ulaşmak mümkün mü? Rehine krizinde hala umut var mı? İsrail hükümeti, Gazze'deki sivil rehineleri mümkün olan en kısa sürede almak için müzakere yapmalı mı? Daha fazlasını yapacaklar mı?
Evet, kesinlikle. Temel amaç, insan hayatını korumaktır. Ve İsrail'den çok üst düzeyde bir kişinin Katar'a gitmesini görmüş olabilirsiniz, rehine müzakeresi konusunda Katarlılarla görüşmek için. Biliyorum ki; Amerikalılar, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve hatta Başkan Biden kendileri de rehinelerin serbest bırakılması konusundaki müzakerelerde yer alıyorlar. Ve bu operasyon devam ettiği sürece, askeri operasyonun yanı sıra çözüm bulma çabaları da devam edecek. Ateşkes için herkes çağrı yapıyor. Ateşkes çok hızlı bir şekilde gerçekleşebilir. 240'dan fazla rehin serbest bırakılırsa gerçekleşir ve bu farklı bir sonuca olanak tanır. Ancak İsrail, askeri baskıyı sürdürmeli ve aynı zamanda diplomatik müzakereler de devam etmeli.
Sadece bir kişi, Gilad Şalit için 5 buçuk yıl beklenmişti. Bu kadar uzun mu sürecek?
Hayır, bu kadar uzun sürmeyeceğine inanıyorum. Rehin tutulan bebekler var. Siviller, bebekler, kadınlar ve yaşlılar var. Evet, bu 5 buçuk yıl süren bir müzakere olmayacak. Bu çok daha, çok daha kısa sürecek. İsrail, bu durumun bu kadar uzun sürmesine izin vermeyecektir.
Bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, tıbbi sorunları olan insanlar var. Ve 5 buçuk yıl boyunca esir tutulan Gilad Şalit bir askerdi, ama bunlar masum siviller. Bu yüzden İsrail, bu durumun bu kadar uzun sürmesine izin vermeyecektir.
Kara operasyonunun sürekli ertelenmesi ve askeri stratejilerdeki değişiklikler rehine güvenliği sorunuyla ilişkili mi?
Eh, sanırım İsrail'in Gazze'ye girdiğini göz önüne alarak, İsrail'in ilerlerken, her adımda hem Hamas'ın ortadan kaldırılması hem de rehinelerin serbest bırakılması konusunda paralel bir öncelik olduğunu hayal edebilirsiniz.
"7 Ekim önce politik liderliğin ve askerin başarısızlığıydı"
Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırısı oldukça beklenmedikti. İsrail istihbaratı bunu öngöremedi mi? Ve İsrail Başbakanı Netanyahu, 7 Ekim saldırılarını güvenlik ve istihbarat servisini suçlayarak yaptığı yorumları için özür diledi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Politik olarak, siyasal iletişim açısından?
Şimdi bu konunun ciddi bir incelemesinin yapılması gerekecek, hem istihbarat seviyesinde, hem politik seviyede, hem de askeri seviyede. Sanırım Başbakan'dan aşağı doğru herkesin birçok eksiklik olduğunu kabul ettiği açık. Neden bu eksiklikler meydana geldi, nasıl meydana geldi, ne zaman meydana geldi, bunlar ele alınacaktır. Ancak şu an bunun zamanı değil. Söylediğim gibi, bunun zamanı değil. Ve eminim ki bu konuda zaten inceleme yapan insanlar var ve neler olduğu konusunda cevapları olacak, ama evet, bir başarısızlıktı. Bir istihbarat başarısızlığıydı. Başlangıçta politik liderliğin ve askerin bir başarısızlığıydı. Ancak okuduğunuzda 7 Ekim'in başında İsrail ordusundan bireysel kahramanlık hikayeleri olduğunu görürsünüz ve bireysel askerler kahramanca ve cesurca savaştılar, ancak bir bütün olarak operasyon kesinlikle başarısızdı.
"Erdoğan tarihin yanlış tarafında kalacak"
İsrail-Türkiye ilişkileri... Bildiğiniz gibi, çatışmanın başlangıcında Ankara, her iki tarafa da itidal çağrısı yapan bir pozisyondaydı ve dengeli bir politika izliyordu. Ancak son zamanlarda, özellikle Gazze Şeridi'nde artan bombardıman ve sivil kayıpların artışı ile birlikte, Türkiye'nin algısı değişti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail hükümetini ve Başbakan Netanyahu'yu sert sözlerle eleştirerek Hamas'ın bir terör örgütü olmadığını söyledi. İsrail de diplomatlarını Türkiye'den çekti. Sizce Gazze Savaşı öncesi normalleşmeye başlayan iki ülke arasındaki ilişkiler, Mavi Marmara olayı veya Davos krizi atmosferine geri mi dönüyor?
Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yorumları tarihin yanlış tarafında kalacak. Hiç şüphe yok ki; bebekleri fırınlarda pişiren, kadınları ve çocukları kesen ve hamile kadınların karınlarını yarıp açan bir örgütün terör örgütü olmadığını savunanlar kesinlikle tarihin yanlış tarafında olacaklar. İsrail-Türkiye ilişkileri konusunda ise bu ilişkiler yıllar boyunca iniş çıkışlar yaşadı diyebilirim. 90'ların başında ilişkilerin ne kadar yakın olduğunu hatırlıyorum, hatta İsrail Uçak Sanayii ile Türk Hava Kuvvetleri arasında uçaklarının bakımına yardımcı olma konusunda işbirliği olduğu bir dönem kadar yakın ilişkiler vardı. Ve bu ilişki iniş çıkışlar yaşadı. Şu an için düşük bir noktada olduğunu düşünüyorum.
Ancak her zaman umutlu olurum, hem Türkiye hem de Türk halkı, hem de İsrail ve İsraillilerin güçlü bir ilişki istediklerini düşünüyorum. Ve bunun sona erdiğinde ve her şey sakinleştiğinde, işbirliği ve dostluk noktasına geri dönebileceğimizi düşünüyorum. Çünkü iki ülkenin de demokrasiyi temsil ettiğini düşünüyorum. İki ülke, bireylerin ve vatandaşlarının haklarını savunur. Ortadoğu'da, bu çok önemlidir. Ve Türkiye'nin NATO üyesi olması ve hem Avrupa'da hem de Asya'da bir ayağı olması, önümüzdeki 100 yıl boyunca Ortadoğu'nun hangi yöne gideceğinde önemli bir rol oynar. Bu bir düşük nokta, ancak geçmişte düşük noktalar yaşandı ve oralarda toparlandık ve kesinlikle bunun tekrar gerçekleşeceğine dair umutlu ve iyimserim.
"Her iki toplum da radikal unsurları ortadan kaldırmalı"
Son soru. Orta veya uzun vadede Yahudiler ve Müslümanlar barış içinde yan yana yaşayabilirler mi?
Kesinlikle. Tarih, Yahudilerin ve Müslümanların yüzyıllarca yan yana yaşadığını göstermektedir. Yani, tarih, Yahudilerin ve Müslümanların yüzyıllarca bir arada yaşadığını göstermiştir. Irak'ta, İran'da, Fas'ta veya Tunus'ta olsun, yüzyıllar boyunca Yahudiler ve Müslümanlar bir arada yaşamışlardır.
Peki bu bölgede?
Şunu söylemeye çalışıyorum. Yahudilerin ve Müslümanların yan yana yaşaması için tarihsel bir öncül vardır. Sonuçta, biz kuzeniz. Biz kardeşiz. Aynı şeyi paylaşıyoruz. Köken olarak aynıyız, inancımıza aynı başlıyoruz. Bu yüzden çok umutluyum ve iyimserim. Yan yana yaşıyoruz. Yapmamız gereken şey, daha önce söylediğim gibi, toplumlarımızdaki radikal unsurları ortadan kaldırmak. Çocukların bir tarafın diğer tarafı kötü ve düşman olarak beyin yıkama işini durdurmalıyız. Bunu durdurmalıyız. Ve bir arada yaşanabilirlik olacak ve dediğim gibi, yüzyıllardır barış içinde Müslüman kardeşlerimizle yan yana yaşıyoruz. Ve geleceğin aynı fırsatları sunacağına inanıyorum, ayrıca refah fırsatları da sunuyor. Bu yüzden umutluyum. Ki; İsrail'de 7 Ekim'de yaşanan bu korkunç olay, şu anda Gazze'de yaşanan korkunç olaylar, yeni bir dönemi başlatacak ve her iki tarafın da aynı şeyi istediğini kabul edebiliriz. Bizim istediğimiz şey, her iki tarafın da çocuklarımızın büyümesi. Çocuklarımızın okula gitmesini istiyoruz. Çocuklarımızın üniversiteye gitmesini istiyoruz. Çocuklarımızın iş sahibi olmasını istiyoruz. Çocuklarımızın evlenip kendi çocuklarını sahibi olmasını istiyoruz. Her iki taraf da bunu yapabilirse, o zaman barış içinde yan yana yaşayabiliriz. Geçmişte başardık ve gelecekte de başaracağımıza inanıyorum.
© The Independentturkish