ABD Başkanı Joe Biden, İsrail'e gerçekleştirdiği ziyaret sonrası ulusa seslendi.
"İsrail'e yapılan saldırılar Ukrayna'daki vahşetin yankısı" diyerek daha önce görülmemiş bir destek paketini kongreye sunacağını açıkladı.
İsrail hükümetini öfkeden kör olmaması konusunda uyardığını söyledi.
Sonuçta herkesin aklında kalan Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Biden ile İsrail Başbakanı Netanyahu'nun kucaklaşması ve Washington'un zaten belli olan tarafını güçlü bir şekilde dünyaya ilan etmesi oldu.
İsrail ile Hamas çatışırken tüm dünyanın gözü İsrail hükümetinden gelen açıklamalar ve kara harekatının ne zaman başlayacağında.
Tabi bir yandan da Gazze'deki sivil halkın karşı karşıya kaldığı çaresizlik.
Independent Türkçe, Obama döneminin Dışişleri Bakan Yardımcısı Matthew Bryza ile hem son durumu hem ABD'nin pozisyonunu hem de Washington'dan Ankara'nın süreçteki tavrınını nasıl algılandığını konuştu.
Ve belki de yanıtı zaten bilinen ama nedense hala merak edilen soruyu: "İsrail'in güvenliği ABD ile, ABD'nin de İsrail'le mi bağlı?"
"Hamas'ı fiziksel olarak yok etmekten fazlası gerekiyor"
7 Ekim'deki Hamas saldırısının ardından İsrail kontra saldırı başlattı ve zaten abluka altında olan Gazze, su ve elektrik kesintileri ve ciddi bir gıda kriziyle artık daha da kuşatılmış durumda. Refah Sınır Kapısı açılsa da yardımların sınırlı olduğu tartışılıyor, Gazze'de 19 sağlık tesisi hedef alındı, 14'ü kullanılamaz durumda, bölgedeki sağlık sistemi çökmüş, ilaç stokları tükenmiş durumda. Bu durumla ilgili olarak hem ABD Dışişleri Bakanlığı'ndaki geçmiş rollerinizi hem de diplomatik kimliğiniz haricinde bir dünya vatandaşı olarak düşünceleriniz neler?
Başkan Biden, İsrail'e yaptığı 7 saatlik çok kısa ziyaret sırasında Netanyahu ile, içeri girmeyi bekleyen 100 civarında kamyondan 20'sinin girmesine izin verilmesi konusunda bir anlaşma müzakere etti. Ancak bu yeterli değil. BM'nin bir raporuna göre Gazze'ye normal bir günde 500'e kadar kamyon gelir. Yani bir dünya vatandaşı olarak benim endişem iki yönlü. Birincisi; Hamas'ın yok edilmesi gerekiyor. Yaptığı barbarcadır. Bu korkunç bir insanlığa karşı suçtur. Ancak onu yok etmek fiziksel olandan daha fazlasını gerektirir. Fikirler alemine girmeyi gerektirir. Ve tabii ki şu "kendini savunma hakkı" klişesini hepimiz biliyoruz. Elbette öyle. Ama iki yanlış bir doğru etmez. Öyle değil mi? Zaten Gazze'de yaşanan ve şimdi daha da kötü olan insani felakete yönelik o kadar çok eleştiri var ki! Dediğiniz gibi temiz su yok. Gerçekten Gazze'de hiçbir zaman elektrik yok. Elektrik yoksa bu, suyun da olmadığı anlamına gelir, çünkü pompalar yoktur. Elektrik olmazsa aydınlatma da olmaz. Yani temiz su yoksa, aydınlatma yoksa hastanelerde hiçbir şey yapma imkanı yok. Peki sağlık hizmeti yok mu? Yiyecek ve barınma hakkında konuşmaya bile başlamayayım. Peki İsrail'in kuzey Gazze'deki insanlara hareket etmesini şiddetle tavsiye ettiği Gazze'nin güney kısmına 1.000.000'den fazla insanı nasıl sıkıştıracaksınız? Ayrıca son birkaç gündür güvenli bölge olduğu varsayılan Gazze'nin güneyinde bombalamalar ve saldırılar olduğu yönünde haberler geliyor. Yani mutlak bir insani felakete doğru sürüklendiğimizi düşünüyorum. Jeopolitik açıdan da eminim ki şimdi daha fazla soruyla bu konuya gireceğiz. Ama biliyorsunuz, Amerika Birleşik Devletleri sadece İsrail'e değil, İran'a da bu işe karışmama konusunda son derece açık bir tavır sergiledi. Yani Biden açıkça iki uçak gemisi savaş grubunu bölgeye kaydırdığını söyledi. Bu muazzam miktarda ateş gücü demektir. İran'ın az ya da çok dizginlendiğini düşünüyorum. Hizbullah da öyle. Biliyorsunuz onlar ve Husiler de bir nevi ateş açıyorlar, bilmiyorum.
"Biden'ın İsrail'in kara harekatını engellemeye çalıştığını düşünmüyorum"
Kısıtlamalardan bahsettiniz. Özellikle Times of Israel ve New York Times'ta yer alan bazı yorumlarda, Biden'ın İsrail ziyaretinin çok önemli olduğu ve askeri yardım sağlanmasına ilişkin tartışmalar da dahil olmak üzere İsrail'e desteğin çok önemli olduğu yazıyordu. Şimdi Kongre'yle konuşulacak. Ama bu gazeteler aynı zamanda İsrail'in olası bir kara operasyonunu da engellemeyi amaçladığını da yazıyor. Bu bakış açısını nasıl yorumlarsınız?
Hayır, sanmıyorum. Başkan Biden'ın İsrail'in kara operasyonunu engellemeye çalıştığını düşünmüyorum. Hayır, İsrail'in kara operasyonu başlatmak üzere olduğu çok açık. Demek ki hazırlar. Biliyorsunuz, onlar şunu söylüyorlar: Tamam, IDF, İsrail Savunma Kuvvetleri tamamen hazır. Bütün güçler bu zemine karşı hazır. Başkan Biden İsrail'e 14 milyar dolarlık bir yardım, askeri yardım daha yapacağını duyurdu. Yani hayır, Biden'ın en azından İsrail'i kara operasyonu başlatmaktan caydırmaya çalıştığını düşünmüyorum. Ancak İsrail'i insani yardıma izin vermesi konusunda ikna etmeye ve elbette Gazze'deki Filistinlilerin yaşadığı insani felaketi azaltmaya çalışıyor.
"Kimse Ortadoğu'da ABD kadar etkili olamaz"
Biden'ın İsrail ziyaretinin ardından ABD medyasındaki bazı manşetler dikkat çekici. Örneğin CNN International'da ABD'nin Ortadoğu'daki etkisini sınırlı şekilde gösterdiği ifade edildi. Bloomberg'in yorumu, Biden'ın ani ziyaretinin çatışmaların yayılmasına ilişkin korkuları ortadan kaldırmadığı yönündeydi. Bu bana Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan'ın Hamas'ın saldırısından kısa bir süre önce yaptığı Ortadoğu'daki durumun sakin olduğuna dair yaptığı açıklamayı hatırlattı. Sizce ABD ve Batı bölgede bazı gelişmeleri yanlış mı okudu?
Jake Sullivan, aynı zamanda birçok Filistinliye de hakaret eden ve tamamen beklenmedik alçakça Hamas saldırılarından önce haklıydı. Yani, görüyorsunuz ya, Abbas bile saldırıları kınadı. Yani kimse bunu beklemiyordu. Ve Sullivan Ortadoğu'da genel olarak olayların sakinleştiği konusunda haklıydı. Biden yönetiminin İbrahim Anlaşmaları'nı takip etme politikası buydu. İsrail ve Suudi Arabistan'ın ilişkilerini normalleştirmesine yardımcı olunması... Ve eğer hem İran hem İsrail ile ilişkilerini normalleştiren bir Suudi Arabistan varsa, Suudi Arabistan birdenbire şaşırtıcı derecede önemli bir konuma gelirdi. Ortadoğu'daki gerilimi daha da azaltmak için. Yani Sullivan haklıydı. Herkes Hamas saldırısını kaçırdı. Kesinlikle. Her şeyden önce İsrailliler kaçırdı. Ve bence bu, Netanyahu'nun iç siyasi krizden, hukuki krizden ve Batı Şeria'dan dolayı dikkatinin dağıldığının kanıtıydı. Ama aynı zamanda muhteşem bir operasyonel güvenlik sergilediği için Hamas'a da bir övgü... ABD açısından Ortadoğu'daki nüfuzu azaldı mı? Bence tam tersi. Bu çok açık. Sanki bütün dünya ABD'nin ne yapacağını görmeyi bekliyor. Hiç kimse ABD kadar etkili olamaz. ABD olmasaydı, biliyorsunuz Hizbullah'ın olacağı kesindir. İsrail'e saldırmada çok daha aktif olunması ve İran'ın daha fazla müdahil olması gerekir, ancak herkes ABD'nin yapabileceklerinden korkuyor. ABD, getireceği ateş gücüyle Güney Lübnan'daki Hizbullah'ı tasfiye edebilir. Doğu Akdeniz’deki askeri mevzileri kastediyorum. Dolayısıyla hiçbir ülke Amerika Birleşik Devletleri kadar sonuç verici olamaz. Rusya'nın cevabına baktığınızda, bunun bir nevi "Biz insani tarafı destekliyoruz" şeklinde olduğunu görürsünüz. Herkes İsrail'in kendisini koruma hakkına sahip olduğunu söylüyor. Yani artık tüm dünyada İran dışında herkes ABD'nin liderliğini takip ediyor. Ancak herkes İsrail'in ne yapacağını ve ABD'nin nasıl tepki vereceğini görmeyi bekliyor.
"Şu an Türkiye'ye ve arabuluculuğuna ihtiyaç yok çünkü İsrail işgal etmek üzere"
Peki ya ABD Başkanı Biden'ın bu süreçte Türkiye ile temas kurmaması ve Dışişleri Bakanı Blinken'in Türkiye'yi ziyaret etmemesi... Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Arabuluculuk çabalarında adı geçen ülkelerden biri olan Türkiye, Washington'ın gözünde ABD ile doğrudan iletişimi hak etmiyor mu şu süreçte?
Bu hak etme meselesi değil, yanlış. Türkiye bir şekilde zarar görmüş ya da hakarete uğramış hissetmemeli. Bu, Ortadoğu'da uzun zamandır yaşanan en acil krizdir. Çok fazla zaman yok. Blinken'in doğrudan ilgili ve doğrudan ilgili ülkelerle ilgilenmesi gerekiyor. Türkiye doğrudan alakalı değil, öyle değil mi? Yani elbette Ürdün direkt ilgili. Tam İsrail sınırında. Her zaman öyleydi. Elbette Mısır doğrudan işin içindeydi, değil mi? BAE'nin kendi nüfuz sahibi olma yolları var. Ancak ben kişisel olarak Türkiye'yi devreye sokmanın akıllıca olacağına inanıyorum. Ama lütfen Türkiye kendisini yaralı hissetmesin. Türkiye'nin, Bakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arabuluculuk teklifinde bulunmaya çalıştığı, şu anda yapmaya çalıştığı şeyi yapması önemli. Ancak şu anda bu role ihtiyaç yok. Yani arabuluculuk yapmak için oraya giren taraf Türkiye olmayacak çünkü artık arabuluculuk olmayacak. Çünkü İsrail işgal etmek üzere. Yani kimsenin arabuluculuk rolü yok gibi. Yani şu anda olan şu ki; Blinken'in sadece Türkiye ile daha doğrudan ilişkisi olan tüm ülkelerden tavsiye almaya çalıştığını düşünüyorum. Ancak Türkiye'nin, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşında yapmakta olduğu şeyi yapmaya çalıştığını görmekten mutluyum. Bu, adaleti desteklemek, doğru olanı yani Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklemek, yani Rusya'nın Kırım'ı işgalini kınamaktır. İsrail'in hakkı olduğu gibi, Ukrayna'nın kendisini savunmasına izin vermek için askeri yardım sağlayın. Ancak aynı zamanda iletişim kanallarını açık tutun ve başka bir yardımcı ses olmak için arabuluculuğun gerekli olduğu bir an olursa hazırlıklı olun. Türkiye, Ukrayna'da ya da Rusya'nın Ukrayna işgalinde vazgeçilmez olmuştur, İsrail ve Gazze'de arabuluculuk zamanı geldiğinde de benzer, benzer bir rol oynayabilir. Ama henüz orada değiliz. Ve Türkiye'nin yaptığı şey herkese, lütfen ateşkesi bozmayı bırakın çağrısında bulunmak. Bakın, eğer PKK isyanı, Türkiye'nin güneyinde terör saldırılarına, bebeklerin ve ailelerin katledilmesine yol açtıysa ve birileri Ankara'ya gelip, ateş etmeyin, tepki vermeyin, ateşkes yapmamız gerekiyor derse haklı olarak Türk hükümeti çıldırır ve işimizden uzak durun der. Yapmamız gerekeni yapacağız, dolayısıyla İsrail'in de aynı tepkiyi verebilmesi için alana ihtiyacı var. Artık ateşkes zamanının geldiğini söylemek saflıktır.
Peki dengeli bir politika mı yürütüyor Türkiye?
Ocak 2009'daki Davos'a döndüğünüzde, "One minute" krizi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve sonrasında 2010 Mavi Marmara olayını bilirsiniz. O günden bu yana Ankara, en azından İsrail ile olan çatışmada tamamen Filistinlilerin yanında yer aldı. Ve haklısın, bu sefer sana tamamen katılıyorum. Ankara'nın açıklamaları her iki tarafta da dengeli ve adil oldu. Tekrar ediyorum, ikimiz de şu konuda hemfikiriz: arabuluculuk sürecinin zamanı değil ama yakın zamanda gelmesi için dua edelim.
"İsrail'in de bir planı olduğunu sanmıyorum"
İsrail Dışişleri Bakanı Cohen, Hamas'ın çıkacağını ve Gazze'nin küçüleceğini söyledi. Size göre İsrail'in Gazze'ye yönelik nihai planı nedir?
İsrail'in de gerçekten bildiğini sanmıyorum. Biliyorsunuz, İsrail'in duygusal tepki verdiğini düşünüyorum ve şu ana kadar hem askeri hem de terörist bir güç olarak ve siyasi bir güç olarak Hamas'ı yok edeceğini söyledi. Biliyorsunuz, İsraillilerin bunu askeri açıdan nasıl yapacaklarına dair en ince ayrıntısına kadar düşünmüş oldukları bir planı olabilir. Ancak uluslararası ilişkilerdeki en eski klişelerden biri, her askeri planın, düşmanla ilk temas anında tamamen veya alakasız hale gelmesi ve dolayısıyla askeri operasyon başladığında ne olacağını tahmin edememenizdir. O zaman sonucun ne olacağını tahmin edemezsiniz. Ama başta da söylediğim gibi İsrail başarılı olsa bile Hamas'ı fiziksel olarak yok etmek, her ne anlama geliyorsa, Filistin halkı arasında ve dolayısıyla onların dünyadaki tüm dostları arasında çok daha fazla düşman yaratacak, çünkü insani felaket daha da derinleşecek. Ve motive eden ya da Hamas'ı ilgilendiren fikirler hâlâ orada olacak. İnsanları öldürebilirsiniz ama bu sadece fikirleri ortadan kaldırmaz. Ama muhtemelen fikirleri güçlendirebilir. Dolayısıyla İsrail'in ertesi gün için bir planı olmadığından eminim. İdeolojiyle nasıl başa çıkıyorsunuz? Tıpkı ABD'nin Afganistan'ı işgal ettikten sonra ve Irak'ı işgal ettikten sonra felaketle sonuçlanmaması gibi.
Belki büyük ve çok şiddetli bir operasyonunun ardından daha fazla radikalleşmeyi beraberinde getirir?
Bilmiyoruz. Ama ben de bundan endişeleniyorum. Ve buna ek olarak evet, kesinlikle katılıyorum. Peki ya Gazze'nin ekonomik olarak yeniden inşası, bunu kim yapacak? Plan nedir? Filistinlileri işgal edip çoğunu öldürürken onların haklarını ve fiziksel refahını koruyan güvenlik hizmetlerini nasıl yaratabilirsiniz? Tekrar söylüyorum, Irak'taki deneyimlerimize bakarsanız bu bir felaketti. Hiçbir planımız yoktu. Saddam Hüseyin'in ordusunu yok etme gibi nispeten basit bir görevden sonra ne olacağına dair uygulanabilir bir plan var mı yok mu? Ve ben o sırada Beyaz Saray'da çalışıyordum. Planın ne olduğunu biliyorum. Ve yoktu. İyi bir plan yoktu. Türk genelkurmayı da bizi uyardı. ABD'yi uyardılar. Bize sanırım 230 soruluk bir anket gönderdiler. Her şey Irak'taki savaşın askeri aşamasından sonra ne yapacağınızla ilgiliydi. Ve inanılmaz cevaplarımız yoktu. Aynı şeyin şu anda İsrail için de geçerli olduğunu düşünüyorum.
"Ulusal düzeydeki ABD'li politikacıların neredeyse hepsinin İsrail'i desteklemek zorunda olduğu doğru"
ABD Dışişleri Bakanlığı'nda üst düzey görevlerde bulundunuz. Ülkenin tarihine baktığınızda ABD'nin güvenliğinin İsrail'in güvenliğiyle özünde bağlantılı olduğunu ve bunun bir gerçeklik olduğunu söylemek mümkün müdür?
Böyle bir soruda çok dikkatli olmalısınız çünkü durum gerçekten çok incelikli. Dolayısıyla ulusal düzeydeki herhangi bir ABD politikacısının, neredeyse herkesin, İsrail'i desteklemek zorunda olduğu doğrudur. Bunun istisnası, bazı özelliklere sahip bölgelerden gelen Demokrat Parti'nin küçük bir avuç üyesinin bulunmasıdır. Büyük nüfusların çoğunluğu Filistinli göçmenlerden veya Somalili göçmenlerden oluşuyor. Ve bu topluluklarda çoğu zaman aşırı siyasal İslamcılığın güçlü bir varlığı vardır. Ve bunlar küçük bir grup, belki de dört veya beş üye. Yani yüzde 1'den azı İsrail'i destekleme taraftarı değil. Herkes İsrail'i destekliyor ve bu iç politika nedeniyle. Elbette Amerikan Yahudi cemaati son derece etkilidir. İkinci ahlak nedeniyle. Çünkü Amerikalı politikacılar Holokost'a bakıyorlar ve bugün İsrail'de kendi bakış açılarından şunu görüyorlar: "Düşman kuvvetleri tarafından kuşatılmıştır" Türkiye'de duyduğunuz gibi hikayenin diğer tarafını anlatan çok fazla Amerikalı siyasetçi yok. Peki neden İsrail düşmanlığı var? Filistinlilere yapılan muameleye bakın. Bu, Amerikan siyasetinde pek gündeme gelmiyor, ancak ABD üniversitelerinde büyük bir yorum dizisi haline geliyor. Dolayısıyla ABD siyasetinde hayatta kalmak ve gelişmek için İsrail'i desteklemek zorundasınız. Yani bu anlamda bir politikacının siyasi güvenliği İsrail'e bağlıdır. AB'nin ulusal güvenliği açısından yine aynı nedenler biliyorsunuz ABD'yi harekete geçiriyor. İsrail'i destekleme politikası Holokost'un mirası ve Hamas, Hizbullah ve İran'ın yapmak istedikleri... İsrail'in yıllar içinde silinmesini istememek. Saf reelpolitik perspektiften bakıldığında bu, pandora'nın devasa kutusunu açacak ve potansiyel olarak milyonlarca İsrailli ve Arap'ın da ölümüne yol açacaktır. Çünkü bu, biliyorsunuz, yıkıcı bir savaş, belki Üçüncü Dünya Savaşı olabilir, çünkü İsrail nükleer bir güç, tıpkı İran'ın da yakında öyle olacağı gibi. Yani İsrail'in gelişmesi durumunda ABD'nin durumu çok daha iyi. İsrail ya da ABD, güvenliğini İsrail'in dünyada yaptığı hiçbir şeyden almıyor. Eğer İsrail tehdit altındaysa bu ABD için pek çok sorun yaratır. İsrail ciddi şekilde zarar görürse.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"İsrail'in Türkiye'deki diplomatlarını geri çağırması alışılmadık bir anlaşılabilirlik"
İsrail, Türkiye'deki diplomatları geri çağırdı. Buna nasıl yorumlamak gerek?
İsrail'in İstanbul Başkonsolosluğu ve Ankara büyükelçiliği önünde büyük protestolar olduğunu eminim siz de görmüşsünüzdür. Ankara'da bazı protestocuların büyükelçiliğe girmeye çalıştığı yönünde haberler vardı. Diplomatlarınızı bu kadar düşmanlığın olduğu bir ortamda kesinlikle bırakmak istemezsiniz. Türk hükümetinin Türk veya İsrailli diplomatlara koruma sağlama yeteneği ve isteğinden şüphe etmek için hiçbir neden yok. Ama yine de bu ihtiyatlı bir önlem. 1979'da ABD'nin başına ne geldiğini bilisiniz. Bu alışılmadık bir durum. Alışılmadık bir durum ama anlaşılabilir bir durum. Sonra, biliyorsunuz, her gün gördüğümüz gibi, neredeyse Türk güvenlik güçleri ve polisi haklılar. PKK'dan olsun, sözde İslam Devleti'nden olsun, başka gruplardan olsun teröristleri bulup yakalıyorlar. Belki Türk vatandaşı olmayan ancak Türkiye'de bulunan ve İsrailli diplomatlara ciddi zarar vermek isteyen potansiyel olarak şiddet uygulayacak birçok insan var. Yani bu önemli bir adım, önemli bir adım ama anlaşılabilir.
"Gazze'nin işgali olmasın diye dua ediyorum"
İsrail'in savaş yasalarını ihlal etmekle suçlandığı, sadece Müslüman dünyasından değil, bazı Batılı ülkelerden de eleştirilerin geldiği bir süreçten geçiyor dünya. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi'ndeki Yahudi grupların da İsrail'in politikalarını protesto ettiğini gördük. İsrail'in savaş yasalarını ihlal ettiğini düşünüyor musunuz? Özellikle Batılı ülkelerde ve Amerika Birleşik Devletleri'nde bu tür protestoları nasıl yorumlayabilirsiniz?
Çok sayıda İsrail vatandaşı da hükümetlerinin Gazze'deki eylemlerini protesto ediyor. Ve Hamas tarafından rehin alınan veya öldürülenlerin çok sayıda aile üyesi var. İsrail, Gazze vatandaşlarına toplu ceza uygulayarak yanlış bir şey yapıyor. Yani toplu cezalandırma bir savaş suçudur. Demek istediğim bu sadece bir gerçek. O halde soru şu: İsrail toplu cezalandırma mı yapıyor? Ve bu hukuçular için hukuki bir sorudur. Hamas'ın gerçekten de sivil apartman binaları ve ofis binalarının içinde komuta merkezleri var. Ve Filistinli kardeşlerini gerçekten canlı kalkan olarak kullanıyor ve onların refahını gerçekten umursamıyorlar. 2007'den bu yana Gazze'de iktidarda kaldığı süre boyunca da kanıtlandığı gibi. Ama en başta söylediğim gibi 2 yanlış bir doğruyu götürmez. Başkan Biden'ın önerdiği ve Bakan Lincoln'ün söylediği gibi, savaş yasalarına göre hareket etmek İsrail ordusunun görevidir. Yani bu benim yorumum. Yani savaş yasalarını ihlal ettiklerini söylesem kimin umurunda? Bu yasal bir tespit, ancak toplu cezalandırma açıkça savaş yasalarının ihlalidir. Ve bir dünya vatandaşı olarak ilk sorunuza dönecek olursak, Gazze'nin işgali olmasın ve insanların çektiği acılarda bu kadar inanılmaz bir artış olmasın diye dua ediyorum.
© The Independentturkish