ABD tarafından desteklenen ve SDG ile Suriye’nin doğusundaki Deyrizor’un yerel Arap güçleri arasında geçtiğimiz hafta yoğun çatışmalar yaşandı. Bunun üzerine Fransız Haber Ajansı (AFP) ‘Suriye’nin Irak'la olan sınır bölgesinde neler oluyor? Suriye'nin doğusundaki bu bölgede hangi güçler konuşlu?’ sorularını gündeme getirdi.
Suriye’nin Irak sınırında yer alan ve Fırat Nehri kıyısında bulunan Deyrizor ilinin nüfusunun çoğunluğunu Araplar oluşturuyor ve onlarca Arap aşireti burada yaşıyor. Öte yandan Suriye’nin en önemli petrol sahaları da burada bulunuyor. Kürtlerin oluşturduğu YPG liderliğindeki Kürt ve Arap grupların oluşan SDG, IŞİD’le 2019 yılında ‘hilafetin’ kaldırıldığının duyurulmasıyla sona eren şiddetli çatışmaların ardından ele geçirdiği Fırat'ın doğu yakasını kontrol ediyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon güçlerinin bölgede, özellikle el-Ömer petrol sahası ve Koniko doğalgaz sahasında askeri üsleri bulunuyor. İran’ın ve onun Irak, Afganistan ve Pakistan gibi çeşitli ülkelerden gelen milislerinin Suriye'deki kalesi olan Fırat Nehri'nin batı yakası ise Suriye rejimi güçleri tarafından kontrol ediliyor. Deyrizor’da IŞİD’in uyuyan hücreleri de zaman zaman özellikle rejim güçlerini ve SDG unsurlarını hedef alan saldırılar gerçekleştiriyorlar.
Ne olmuştu?
SDG, 27 Ağustos’ta Deyrizor Askeri Konseyi komutanı Ahmed el-Habil Ebu Havle’yi önce tutukladı, ardından ‘uyuşturucu kaçakçılığına ve bazı suçlara karışmakla, güvenliği kötü yönetmekle, Suriye rejimiyle iletişim kurmakla’ suçlayarak görevden aldığını duyurdu. Ebu Havle’nin tutuklanması, Deyrizor’un yerel Arap güçleri arasında büyük bir öfke uyandırdı. Söz konusu Arap güçler, bundan kısa bir süre önce SDG unsurlarına karşı bazı saldırılar düzenlemiş, bu saldırılar daha sonra birkaç köyde iki taraf arasında çatışmalara dönüşmüştü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre bir haftadır süren çatışmalar sonucunda dokuzu sivil olmak üzere 71 kişi öldü.
SOHR’a göre rejime bağlı ve rejimi destekleyen güçlerin Fırat Nehri'ni geçerek çatışma bölgelerine doğru ilerlemesinin ardından tansiyon daha da yükseldi. Bölgede 2 Eylül'de başlayan ve 48 saat süren sokağa çıkma yasağı ilan eden SDG, tutuklanan Deyrizor Askeri Konseyi üyelerini ve rejimle bağlantılı paralı milislerden ‘yararlanan’ unsurları, rejimle bölgedeki Arap aşiretleri arasında bir ‘kaos’ yaratmaya çalışmakla suçladı.
İsveç Savunma Araştırma Ajansı'nda (FOI) Century International ve Ortadoğu analisti olarak görev yapan Aron Lund, Fırat Nehri’nin doğusunda olan bitenlerle ilgili ‘çok fazla gürültü ve kara propaganda yapıldığına ve olayların abartıldığına’ inandığını belirterek “Şu ana kadar gerçek bir değişiklik olduğunu düşünmüyorum. Tansiyonun yükselmesinin nedeni çoğunlukla yerel ve belirsiz meseleler gibi görünüyor” değerlendirmesinde bulundu.
Bu arada Washington da bölgede istikrar çağrısında bulundu. ABD’nin Şam Büyükelçiliği tarafından pazar günü yapılan açıklamaya göre ABD’li yetkililer, SDG liderleri ve Deyrizor'daki aşiretlerin ileri gelenleri arasında bir toplantı yapıldı. Toplantıda şiddetin mümkün olan en kısa sürede sona erdirilmesi gerektiğinde uzlaşıldı ve Deyrizor’daki tarafların olaylara dahil olmasının yol açabileceği tehlikeler konusunda uyarıda bulunuldu.
Arap aşiretlerle bir çatışma mı yaşanıyor?
Öte yandan Suriye’nin kuzeyinde, Arap aşiretlerine mensup olduklarını söyleyen Ankara’ya yakın muhalifler, Deyrizor’daki yerel Arap unsurları desteklemek amacıyla SDG’nin kontrolündeki bölgelere saldırılar düzenlediler. Diğer taraftan Suriye’nin resmi haber ajansları, SDG ile Arap aşiretlerin silahlı unsurları arasındaki çatışmaları haberleştirdi. Suriye hükümetine yakınlığıyla bilinen El-Vatan gazetesi ‘Arap aşiretlerin silahlı güçlerinden’ bahsetti.
‘Deyrezor24’ adlı yerel medya platformunun yöneticisi Ömer Ebu Leyla, AFP’ye yaptığı açıklamada, Arap aşiretlerin silahlı gücü diye bir şeyin olmadığını söyleyerek, çatışan tüm tarafların ‘dengeyi değiştirebildikleri için her zaman bölgedeki aşiretlerin ileri gelenlerini etkilemeye çalıştıklarına’ dikkati çekti.
Çatışmaların Ebu Havle’ye yakın olan ve özellikle de kaçakçılık faaliyetlerinden yararlananlar tarafından başlatıldığını söyleyen Ebu Leyla, “Bugün yaşananlar, çatışan tüm tarafların bir arada olduğu bir coğrafyada, iç ve dış birçok tarafın körüklediği bir kaostan başka bir şey değildir” şeklinde konuştu.
Öte yandan Arap aşiretleriyle arasındaki hiçbir anlaşmazlığın olmadığını açıklayan SDG, Arap aşiretleriyle ‘sürekli temas halinde’ olduklarını vurgulayarak, bölge halkına ‘kışkırtılmaya çalışılan böyle bir çatışmaya sürüklenmemeleri’ çağrısında bulundu.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.