Erdoğan tüm "oyun" kartlarını Şam'dan yana kullanıyor

İstanbul siyaset sahnesini okumaya, ilişkilerini ve dostluklarını çıkarlarına uygun bir şekilde ilerletmeye istekli görünüyor

Şam ile diplomatik bağı koparmayarak açık kapı bırakıyor ve Suriyeli mevkidaşı Beşar Esad ile yakın bir görüşme olasılığı var / Fotoğraf: Independent Arabia (Arşiv)

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1990'larda profesyonel bir futbolcu olarak futbolu bırakmış ve siyaset ve ekonomi dünyasına girerek Türkiye Cumhurbaşkanı olmuş olsa da futboldaki becerilerini siyasete de taşıdı.

Erdoğan'ın, futboldaki gibi siyasette de hücum oyuncusu olmayı sevdiği ve her turda gol atma arzusu ile rakiplerini sağa ve sola yönlendirdiği ve topu ittiği biliniyor.

Bölgenin kilit oyuncularından biri, seçimleri üçüncü kez kazanmasının ardından ilk Körfez turuna çıkmadan önce Türk sahasından Şam'a bir top attı.

Top, "Türk ordusu Suriye'den çekilmeyecek, terörle mücadele ediyor" mesajını taşıyordu. Bu mesaj, Suriye'nin kuzeydoğusunda bulunan Kürt güçlerine yönelikti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yeni bir maç

Türkiye'nin dış politikası, seçimlerin ardından öncekinden farklı. Özellikle komşu ülkelerle ilişkileri ve özellikle Suriye ile olan ilişkileri konusunda daha iddialı bir tutum sergiliyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz 17 Temmuz'da yaptığı açıklamada, Suriye'den çekilmeyeceğini ve 'terörle mücadele' edeceğini söyledi.

Bu açıklama, Suriye'deki siyasi çevreler tarafından şaşırtıcı olmadı, ancak aynı zamanda uzun süredir devam eden müzakere sürecini de sona erdirdi.

Müzakereler, Türkiye ve Suriye arasında güvenlik, askeri ve diplomatik görüşmeleri içeriyordu. Erdoğan'ın açıklaması, Şam'ın "Suriye'den çekilin, sonra barış müzakerelerine başlayalım" talebine bir yanıttı.

Ancak Erdoğan, Suriye ile diplomatik bağları koparmadığına ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile yakın zamanda bir araya gelme olasılığının hala olduğuna işaret etti.


Yeni dalgalanmalar ve politikalar

İstanbul, siyasi sahneyi dikkatlice takip ediyor ve ilişkilerini ve arkadaşlıklarını çıkarlarına uygun bir şekilde harekete geçiriyor.

Ayrıca, Türk sokağının baskısı üzerine Suriyeli mülteci sorunlarını çözmeye ve onları ülkelerine geri göndermeye çalışıyor.

Bu çabalar, Rusya gibi büyük ülkelerle yakın ittifakları dahil olmak üzere çeşitli düzeylerde gerçekleşiyor.

Türkiye ile ABD arasındaki ilişki, ABD'nin Kürtleri desteklemesi nedeniyle gerginleşmişti.

Ancak Ankara, NATO'ya katılmak için başvuran İsveç'e onay vererek ABD ile yeniden yakınlaşmak için bir adım attı. Bu, Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşmasının aksine bir hareket.

Türkiye, 2016'dan 2019'a kadar Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı adı altında askeri operasyonlar yürüterek Suriye'nin kuzeyinde topraklarını kontrol altına aldı.

Bu operasyonlar sırasında, Türkiye, Suriye'nin kültürel ve etnik kimliğini değiştirmeye yönelik bir politika izledi.

Bu politika, Türkçenin eğitim ve yönetimde kullanılması, Türk kültürünün tanıtılması ve Suriyeli mültecilerin Türkiye'ye yerleştirilmesi gibi çeşitli yollarla uygulandı.

Yıllar geçtikçe, Suriye'nin kuzeyinde Türkçeyi iyi konuşan yeni bir nesil doğdu. Hatta bazıları kendi dillerini bilmiyor.

Bu, Suriye'nin 'Türkçe konuşan bir toprak' haline gelmesine yol açtı. Sanki Türkiye, 100 yıl önce İskenderun'da yaptığı gibi, bu bölgeleri ilhak etmek için bir Birleşmiş Milletler referandumu düzenlemeye hazırlanıyor.


Tur ve koşullar

Dış politikada yaşanan bu gelişmelerin ardından Erdoğan, Körfez ülkelerine (Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri) ilk ziyaretini gerçekleştirerek yeni bir adım atıyor.

Bu ziyaret, Türkiye'nin Rusya ve Çin ile ilişkilerini güçlendirmeye ve bölgedeki ABD etkisine karşı koymaya çalıştığı bir dönemde gerçekleşiyor.

İlk tahminler, Türkiye ve Suriye arasındaki müzakerelerin, Körfez ülkeleri aracılığıyla bir tür uzlaşma yoluyla devam edeceğini gösteriyor.

Türkiye, son beş ay içinde enflasyon oranının yüzde 40'a yükselmesi nedeniyle ekonomik durumunu iyileştirmeye giderek daha fazla ihtiyaç duyuyor.

Türkiye'nin, Türk insansız hava araçlarının üretimi ve diğer ticari anlaşmalar yoluyla bir dizi askeri anlaşmaya varması, Türkiye'nin ekonomik durumunu ve Suriye üzerinden Körfez ülkelerine kara sınırına olan ihtiyacını güçlendirecek.

Ayrıca, Suriye tarafıyla gizli ve aleni görüşmelerin babası olan eski Türk istihbarat şefi Hakan Fidan'ın Dışişleri Bakanlığı portföyünü devralmasına rağmen Türklerin Kuzey Suriye'den çekilmeme konusundaki tutumlarını sürdürmeleri muhtemel.

Bu nedenle, tüm bu müzakerelerin çöpe atılması, müzakerelerin sıfırdan başlaması ve müzakere kartlarının değiştirilmesi mümkündür.

Bu kartlar arasında mülteciler veya sınır bölgelerindeki kısmi geri çekilme yer alabilir. Türkler ayrıca müzakereleri kendileri için daha elverişli hale getirmek için bir zaman çizelgesi de belirleyebilir.

Her halükârda, bu durum Suriye muhalefetini rahatsız edecektir. Suriye muhalefeti, Türkiye'nin Suriye ile yakınlaşmasının, kendileri için destek olan bir ülke tarafından kullanıldığını düşünüyor.

Özellikle 3,5 milyon Suriyelinin Türkiye'ye göç etmesi, milyonlarca Suriyelinin farklı şehirlerden İdlib ve Halep'e taşınması ve Türkiye tarafından desteklenen muhalif Milli Ordu'nun kurulmasından sonra bu durum daha da kötüleşti.

Milli Suriye Ordusu, Kürt güçleri ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile sürekli çatışma halinde.

Ayrıca, Milli Suriye Ordusu, sınır hatlarında konuşlanmış rejim güçleriyle de çatışma halinde.
 


Ya Rusya ya da Batı

Son gelişmeler ışığında, Moskova'nın, Suriye ve Türkiye arasında normalleşme sürecini desteklemesine rağmen, bu yönde ilerleme kaydetmediği açık.

Rusya'nın Ortadoğu Özel Temsilcisi Mikhail Bogdanov, Rusya'nın bu seçeneği desteklemeye devam edeceğini belirtmiş olsa da bugün Rus politikacıları en çok ilgilendiren soru, 'Türkiye ne istiyor?' sorusudur.

Askeri senaryo, son çare. Moskova'nın, Suriye'nin kuzeydeki topraklarını geri almak için tüm gücüyle desteklemesi bekleniyor.

Ancak, Rus liderliğinin Ukrayna'daki savaş ve Suriye hava sahasında ABD'lilerle çatışmayla meşgul olması nedeniyle bu seçenek dışlanabilir.

Ayrıca ABD güçleri, SDG ve Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Tanf bölgesi veya 55 kilometrelik bölge olarak bilinen bölgede ortak tatbikatlar ve eğitimler yürütüyor.

Bu tatbikatlar ve eğitimler, Suriye'nin doğusundan Irak'a giden yolu kapatmayı ve Suriye'nin kontrolünde olan bölgelere ulaşmayı amaçlıyor.

Ancak Kremlin, Erdoğan'ın Kiev'e dönüşü, Türkiye'nin NATO'ya katılımını desteklemesi, İsveç'in katılımına onay vermesi ve Stockholm'ün Kürtleri desteklemeyi bırakması karşılığında Ankara'ya F-16 uçağı verilmesi gibi gelişmeleri izliyor.

Türkiye'nin Batı'ya dönüşü hâlâ belirsizliğini koruyor. Türkiye'nin Rusya ile dengeli bir ilişki sürdürmesi, 'Bizimle olmayan karşımızdadır' sloganı altında hızla değişen uluslararası koşullarda daha da zor.

 

 

Independent Arabia

DAHA FAZLA HABER OKU