"Türkiye'de artık yeşil sıkı yönetim ilan edilmeli, ormanlardaki elektrik hatları yer altına alınmalı"

Türkiye ve Akdeniz havzası orman yangınlarıyla boğuşuyor. Hatay, Muğla, Çanakkale, Mersin'deki yangınların ardından binlerce hektar alan kül oldu. Peki orman yangınlarının önüne geçmek için gerçekten ne gerek? Yangın uzmanı Dr. Saadet Alkış yanıtladı

Neden her yıl ormanlarımızı kaybediyoruz? Yangın uzmanı Dr. Saadet Alkış'a göre insanların payı var ama dikkat edilmesi gereken etmenlerden biri de yüksek gerilimli elektrik hatları / Fotoğraf: AA
 

Yangın riski yüksek illerde "Yeşil Sıkıyönetim" uygulanmalı. 

Ormanlara giriş-çıkışlar denetlenmeli. 

Orman köylüleri bilgilendirilmeli. 

Orman yangınları ile mücadele alt yapısı geliştirilip, enerji hatları düzenlenmeli, hatlar kapalı kablolar olarak toprak altına alınmalı, orman alt tabakası temizlenmeli, ağaçlandırmalarda biyoçeşitlilik arttırılmalı, ormanlar içindeki yerleşim alanlarının yangına dayanıklı malzemelerden inşası için yasal tedbirler alınmalı. 

Anız yakımının önlenmesi için caydırıcı önlemler alınmalı, yanan orman alanlarının ağaçlandırılmasında yerli veya bölge ile uyumlu tohumların kullanılmasına önem verilmeli. 

Çünkü yangın çıkmasını önlemek yangınla mücadele etmekten daha kolay ve ucuz. 

Bu tespitler Independent Türkçe'ye değil Akdeniz Üniversitesi'ne ait.

Üstelik 15 yıl öncesinden...

31 Temmuz-5 Ağustos 2008 arasında Serik-Manavgat'ın yukarı havzalarında çıkan orman yangının ardından altı uzman tarafından kaleme alınan beş sayfalık raporun bir özeti.

Bazı öneriler dikkate alındı bazıları hala hayata geçmiş değil.

Ve Türkiye yine yeniden orman yangınlarıyla mücadele halinde. 

Balıkesir, Adana, Çanakkale, Hatay, Mersin ve Muğla’daki yangınlar kontrol altına alındı. 

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, son bir hafta içinde yangınlarla ilgili olarak 7 kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Peki yangınları önlemek için başka neler yapmalı? 

Independent Türkçe, 2008'de o raporu hazırlayan ekibin içinde yer alan Dr. Saadet Alkış ile konuştu. 
 

204261-416906121.jpg
Dr. Saadet Alkış / Fotoğraf: Independent Türkçe


Alkış,  Akdeniz Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve yangın yeri araştırmacısı. 

Orman yangınları, yangın ekolojisi, yangın önleme ve söndürme konularında uzmanlaşmış bir isim.

Alkış'a göre "Yeşil Seferberlik" ilan edilmeli.

Son 15 yıldan beri söylediği gibi.

1988-2019 arası toplam 68 bin 579 yangın çıkan ve 239 bin 145 futbol sahası büyüklüğünde yeşilini kaybeden Türkiye ne önlemler alabilir?

Sorun nerede başlıyor? 

Merak edenler, söyleşiye buyursun...

"Küresel ısınma ortamında orman yangınları çok normal ama..."

Bu orman yangınları yine niye çıkıyor? 

Orman yangınları bu mevsimlerde çıkmasın son derece normal. Çünkü sıcaklıklar çok arttı. Zaten bir küresel ısınmadan söz ediyoruz. Artı orman yangınlarının ana çıkış nedenlerinden biri hepimizin bildiği gibi havadaki nem oranının düşmesi. Havada nem oranı düştükçe ormanlar yangın alarmı vermeye başlıyor. Durum böyle olunca güvenlik sağlanması gerekirken insanlar serin yer arama ihtiyacından dolayı ormanlık alanlara göç ediyor. Maalesef ve maalesef mangal alışkanlıkları orman yangınlarını tetikleyen unsurlardan biri. Ya da biri tarlasını temizlerken kontrolsüz şekilde çalı çırpıyı imha etmek için yakıyor. Havada rüzgâr var, tek bir kıvılcım bile yetiyor zaten. Yani dikkatsizlik maalesef ciğerlerimizi yakıyor. 

Yangınlar sadece Türkiye'yi değil Akdeniz havzasını da etkiliyor değil mi?

Evet. Ormanların havasındaki nem oranı yüzde 40’ın altına inmeye başladıkça ormanlar için tehlike çanları çalıyor. En ufak bir kıvılcım, unutulmuş bir cam parçasının bile yaratacağı bir mercek etkisi ormanı yakıyor. Geçen sene hava çok nemliydi. Orman yangınlarını daha az yaşadık. Ama bu yıl çöl sıcaklarını yaşıyoruz.

Anladığım kadarıyla iki sebep var. Biri insan, diğeri de doğa… İnsan kaynaklı yangınların en yaygın nedenleri ateş yakma cam kırıkları dediniz. Onun haricinde başka sebepler de var mı? Mesela yüksek gerilimli elektrik hatları da yangınlara davetiye çıkarıyor mu?

Kesinlikle. Birçok yüksek gerilim hatlarının alt kısımlarında aşırı miktarda yangın vakaları yaşıyoruz. Nasıl mı yaşıyoruz? Çünkü oradaki bitki dokusunun tamamen yanarak öldüğü tespiti yapabiliyoruz.  Yüksek gerilim hatları metalik yapıya sahiptir. Tellerde sıcaklığın etkisiyle esnemeler olur.  Yüksek gerilim hatlarında topa benzer bir şey görürüz. Rüzgârda birbirine çarpmasın diye konulur…
 

foto 1.jpg
Fotoğraf: AA​​​​​​​


Ama maalesef çarpabiliyor ve kıvılcım oluşturabiliyor. Sadece teller mi? Değil. Bağlantı bölgelerinde de aşırı miktarda sıkıntı oluşabiliyor. Bunların yaratabileceği kıvılcımlar aşağı düşebiliyor. Bu kıvılcımlar da kuru haldeki çalı çırpıyı çok rahatlıkla yakabiliyor. Bunlarla ilgili Akdeniz Üniversitesi olarak 2008’de bir rapor hazırlamıştık. Özellikle yüksek gerilim hatlarının yer altına alınmasıyla ilgili bilimsel önerimiz vardı.  Aradan kaç yıl geçti? Ama maalesef ormanlarımızın üstünde hala bir örümcek ağı gibi bu hatlar var. 

Neden dikkate alınmadı öneriniz? Çok mu maliyetli yüksek gerilim hatlarının yer altına alınması? 

2008’de Çandır bölgesinde beş gün süren bir yangın olmuştu. Bu bölgeden başlayıp neredeyse Manavgat'a kadar yayılan büyüklükteydi. Beş gün kesintisiz süren bir yangındı. Sonra dönemin Akdeniz Üniversitesi rektörü ve Orman Bölge Müdürlüğü'nün talepleri doğrultusunda bir çalışma yaptık. 18 maddeden oluşan bir raporu Orman Bakanlığı'na sunduk. Hatta dönemin Orman Bakanlığı yetkilileri bu raporu Antalya'da orman bölgelerinde yaşayan muhtarlar ve yöneticilerin katıldığı toplantıda da paylaştılar. Ama o maddeler hayata geçmedi.

En azından bahsetmiş olduğunuz bölge itibariyle -ki; Antalya Türkiye'de yangınlarla en sık karşı karşıya kalan bölgelerden biri- pilot bölge uygulamasına da gidilmedi mi?

Gidilmedi. İki yıl önceki yangınlarda da bu raporu hatırlattım. Çünkü bu rapor gerçekten çok titizlikle multi-disipliner bir biçimde hazırlanmıştı. Ziraatçisinden tutun çevre bölümü hocalarımız, yangın bilimi uzmanlarına kadar…  Bir kere bunun birinci maddesi “Yeşil sıkı yönetim ilan edilsin” maddesiydi. Yani haziran ayıyla eylül ayına kadar olan dönemlerde ormanlara giriş çıkışlarının yasaklanması veya yol kenarlarının güvenlikli hale getirilmesiydi...

Ormanlara girmeyin demek tek çözüm mü?

Genellikle ormanların belli tarihler arasında halka kapatılması bir önlem olarak zaten uygulanıyor. Ama alınabilecek önlem sadece belli riskli tarihler arasında “Ormanlara girmeyin kardeşim” mi demek?

Ben aynı zamanda yangın yeri araştırmacısıyım. Olay yeri incelemeleri yapan bir kişi olarak yerleşim birimleri arttıkça, ormanlık alanlarda yapılaşmaya gidildikçe orman yangınlarının arttığını görüyorum. Diyeceksiniz ki; ormanlarda köyler de var. Evet köyler var ormanlarda. Ama inanın o köylüler orman yangınlarıyla mücadelede ekiplerden çok daha bilinçli. Neden bilinçli?
 

foto 6.jpg
Fotoğraf: AA


Çünkü doğduklarından beri, atalarından gördüklerini uyguluyorlar. Tırmıkla, kürekle orman söndürmeyi biliyorlar. Ve yangın esnasında ormanda ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyorlar. İki yıl önceki yangınlarda özellikle Manavgat'ın dağ köylerinde çalışmalar yaptığımda bunu çok net gördüm. Mesela köyünü terk etmeyen köylüler kendileri mallarını kurtarabiliyor. Ormandaki yerleşim yerindeki yerel halka bir şey diyemem.  Ama sonradan yapılmış yerleşim birimlerindeki kişiler ne yapması gerektiğini bilmiyor. Hepimiz görüyoruz. Bir ormanlık alandaki yeni yapılaşmalarda yaşayanlar yangını görünce kaçıyor. Yangınla mücadeleyi belki oradaki nüfusun yarısı yapıyor. Ama çoğu canını kurtarmanın derdinde. Bu da  bilinçsizlikten kaynaklanıyor. Aslında bu insanların orada ev alırken biraz da çevreye dikkat etmesi lazım. Sadece Antalya’da değil, Ege’de doğanın yapısına aykırı bir şekilde elektrik hatları devreye giriyor. Birtakım tesisatlar giriyor. Birtakım kaynak işlemleri yapılabiliyor. Yani insanın girdiği her yerde tehlike var bilhassa ormanlar için. Özeti bu.

Bireysel önlem tamam peki ya kurumsal önlemler?

Bireysel önlemlerin ne kadar önemli olduğunu vurguluyorsunuz. Peki burada iş sadece halka mı düşüyor? Yerel ve merkezi otorite sizce orman yangınlarıyla mücadelede yeterli mi? Son dönemdeki yangınların bilhassa 2021’e kıyasla daha hızlı kontrol altına alındığı belirtiliyor. Ama iki yıl önce söndürme uçaklarının yetersiz olduğu yönünde eleştiriler vardı. Ve sanıyorum bunlar sadece eleştiriden de ibaret değildi...

Evet medyadan hepimiz duyduk. Bir akademisyen olarak kurum ve kuruluşların ne gibi önlemler aldığı hakkında çok fazla bilgiye sahip değilim. Ama son Bodrum, Marmaris, Hatay veya Mersin'de çıkan yangınlarda uçak sayısının arttığını gözlemliyoruz. O bölgede çalışan arkadaşlarım havadan uygulamaların başarılı olduğu konusunda görüşler veriyor.
 

foto 4.jpg
Fotoğraf: AA


İki yıl önceki yangında bir emekli askerimizin bir lafı hala kulaklarımda: ‘Savaşlar sadece karadan mücadeleyle değil, havadan mücadeleyle de olur’ demişti. Dikkat ederseniz havadan mücadele arttığı için kısa sürede kontrol altına alınabiliyor yangın. İki yerden alevlerin sıkıştırılması gerekiyor. Bu tüm dünyada böyle. Biliyorsunuz Avustralya'da, ABD’de de aylarca süren yangınlar yaşanıyor. 

Avustralya'da 2020’de yaklaşık 18 milyon hektarlık bir alan yanmıştı... 

Evet, bu kadar hasarlı yangınlarının ana sebeplerinden biri de yörenin topografik yapısı. Mesela Manavgat yangınında da topografik yapı çok kötüydü. Çeşitli kanyonlar, yamaçlar var. Buralarda hava akımları çok değişiyor. Bunlar hakkında bilgiye sahip olmadan, ‘Yetersiz kalınıyor’ denmesi de biraz havada kalıyor.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


​​​​​​​Yangınlarda küresel ısınmanın etkisi ne kadar önemli?

Sanıyorum bir yandan da bir kısır döngü var. Yani orman yangınlarıyla küresel ısınma arasında. Yangınları da küresel ısınmayı tetikliyor. Yangınlarla atmosfere karbondioksit gibi sera gazları salınıyor. Orman tahrip olunca da ekosistem işlevini yitiriyor. Bu tehdit unsurunun daha çok artmasına mı neden oluyor? 

Elbette. Neden? Çünkü ağaçlar azaldıkça atmosfere buhar salınımı azalıyor ve dolayısıyla hava kuruyor. Fakat Akdeniz Bölgesi’nde ormanlar çok çabuk kendini yenileyebiliyor. Bazen ağaçlandırmaya bile gidilmeye gerek kalmadan toprak kendini yenileyebiliyor. Kozalaklar 250 santigrat derece sıcaklıkta açılıyor. Açılınca tohumlar toprağa çok rahatlıkla düşüp orada kendini tazeliyor.
 

foto 2.jpg
Fotoğraf: AA


Ama Ege Bölgesi bu tür bir floraya sahip değil. Mutlaka oralarda yanan ağaçlar için yeni bir ağaçlandırılma yapılması gerektiği ormancılar tarafından da söylenmekte.  2021’de 12 gün süren yangınlar sonrasında altı bölgede inceleme yaptık. Bazı bölgelerde de maalesef bu yangınları fırsata çevirenlere dair izler gördük. 
 


​​​​​​​“Ormanlar yakılıp konutlar inşa ediliyor” mu diyorsunuz?

Kasıtlı yangın belirtileri de olabiliyor. Konut inşa edilmesi doğrultusunda da… Böyle iddialar var. Benzeri parametreler de olabilir. Düşmanca duygular da olabilir. Biz terörle yatıp kalkan bir ülkeyiz. Bu bölgelerde ormanlarımız terör tarafından çok tehdit edildi. 

Özellikle son dönemde terörist örgütlerin orman yangını çıkardığını hususunda doğrudan bir bağlantı kurulabildi mi?

Mesela bina yangınlarında kundaklamaya ait belirtileri çok net görürsünüz. Ama orman yangınlarında bu belirtileri yitirmemize neden olan en önemli şey rüzgardır. 

Orman yangınlarında kanıtlar ortadan kalkabiliyor dolayısıyla ispatlanması daha mı zordur diyorsunuz?

Evet, çok zor. Ancak görgü tanığıyla anlaşılabilir. 25 senedir bu işi yapıyorum. Net, kanıtlanmış, kasıtlı orman yangınına dair bilgiyi ancak görgü tanıklarının ifadeleri doğrultusunda elde edebiliriz.

Ormanlarda ağaç tercihi ne kadar önemli?

Ağaçlandırmadan bahsettiniz az önce. Peki kızılçam ağaçları da olağan şüpheliler arasında mı? 

Kızılçam ağaçları maalesef çok yanıcı bir ağaç. 2008’deki raporumuzda da ziraat fakültesinden çok değerli hocalarımızın da katkısıyla bunu belirtmiştik. Kızılçam ağaçların aralarına mutlaka geniş yapraklı ağaçların dikilmesi lazım, nem salınımı yapabilecek ağaçların olması lazım. Çünkü kızılçam ağaçları çok kolay tutuşabilen bir ağaç türü, reçineli. Zirai yönden neler yapılması gerektiğinde detaylı bir rapor verdik ama 2008’de bizi dinlemediler. 2021’de yeniden dile getirdim, yine dinletemedik.
 

foto 3.jpg
Fotoğraf: AA


Bugün o raporu hazırlayan hocalarımızın çoğu neredeyse emekli oldu. Umarım şimdi kulak verirler. Aslında bu bir savaş biliyor musunuz Dora Bey? 2021 yangınında yangın alanlarına gittiğinizde her 50-100 metrede bir farklı şehirlerden gelen desteği gördüm. Mardin İtfaiyesi, Tokat İtfaiyesi, Erzurum İtfaiyesi vardı. İnsan o kadar duygulanıyor ki... Ülkenin her tarafı bu varlıkların korunması için seferber olup gelmişti. 

O halde belki de topyekûn savaşa gerek bırakmayacak şekilde az önce söylediğiniz gibi yeşil bir sıkı yönetimin ilanı gerekiyor orman yangınlarını asgari seviyeye düşürmek için öyle değil mi? 

Kesinlikle.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU