Sudan krizine harici bir çözüm yanılsaması

Çözüm dışarıdan gelmeyecek ve uluslararası güçler veya kararlar tarafından dayatılması halinde de örümcek ağından daha zayıf olacak

Fotoğraf: AFP

Sudan'daki savaşı durdurmak için oradan buradan uluslararası müdahale çağrılarının yapıldığı bir dönemde, Sudanlı siyasi figürlerden oluşan bir heyet bu hafta bölgedeki bazı ülkelere yapacağı ziyaret turuna başladı.

Uganda'dan başlayan heyet, burada krize bakışını sundu ve bazılarının Afrika güçlerinin gönderilmesi anlamına geldiğine inandığı Afrika'nın krizin çözümdeki rolüne vurgu yaptı.

Gerçek şu ki, savaşları durdurmak ve barışı dayatmak için uluslararası müdahalelerde bulunulması karmaşık bir konu ve sonuçları çoğu durumda başarısızlık olmuştur.

1993'te ABD'nin Somali'ye müdahalesinden son zamanlarda Libya ve Yemen'e yapılan müdahaleler bunun örneği.

Bununla birlikte, böyle bir müdahale için çağrıda bulunanları, kendisine umut bağlayanları ya da yanılsamalara kapılanları görüyoruz.

Uluslararası müdahalelerin yarardan çok zarar getirebileceğini, bazen, sayısız örnekler arasındaki Irak ve Afganistan'da olduğu gibi, çatışmaların uzamasına ve istikrarsızlaşmaya yol açtığını gösteren benzer deneyimler olmasına rağmen, bu çağrılar, umutlar ve yanılsamalar devam ediyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Dış müdahale çağrılarının yaratacağı etkiyi azaltmak için, kastedilenin uluslararası müdahale değil, 'Afrika sorunlarına Afrika çözümleri' sloganı çerçevesinde bir Afrika müdahalesi olduğu savunuluyor.

Her halükarda, dünyanın ve özellikle Batı'nın Ukrayna savaşıyla meşgul olmasının gölgesinde, herhangi bir uluslararası askeri müdahale söz konusu değil.

Bu nedenle, tartışmalar zorunlu olarak, 2007'de Somali, 2008'de Darfur ya da 2013'te Güney Sudan'da olduğu gibi, savaşı durdurmak ve barışı dayatmak için yapılan düzenlemelerin bir parçası olarak Sudan'a gönderilecek Afrika kuvvetlerinin seçimine odaklanıyor.

Tüm bu örneklerde müdahalenin çatışmaları sona erdirmediği ve istikrarı sağlamadığı akılda tutulmalı.

Burada soru şu: Sudan'ın karmaşık durumunda, bazılarının savaşı durdurmak için çağrıda bulunduğunu duyduğumuz dış müdahalenin amacı, her şeyi savaş patlak vermeden önceki haline döndürmek ve bir kez daha 'çerçeve anlaşma' durağında durmak mı?

Eğer öyleyse, bu bizi mevcut korkunç duruma getiren aynı krizin bir çözümü mü yoksa yeniden üretimi mi olacak?

Savaş yeni bir gerçeklik dayattı ve siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal birçok denklemi değiştirdi.

Herhangi bir çözüm, yeniden inşanın gerekliliklerini karşılamak, ülkeyi uzun süredir içinde bulunduğu en kötü felaketten kurtarmak için gerekli istikrarı sağlamak amacıyla yeni çözümler ve uzlaşılmış bir vizyon gerektirecek.

Savaşın yarattığı yeni gerçekliğin üzerinden atlamaya çalışmak, Sudan'ı yeni bir istikrarsızlık ve savaşlar döngüsüne sürükleyecek.

Keza onu toprakları ve kaynaklarında gözü olanların, planlarını gerçekleştirmek için onu bölmeye çalışanların oyunlarına karşı savunmasız hale getiriyor.

Zira askeri ve siyasi çözümler dayatmak için uluslararası veya Afrika Birliği müdahalesi çağrılarına ilişkin siyasi güçler arasındaki bölünmenin Sudan sokağında da var olduğu kimse için sır değil.

Daha da tehlikelisi, uluslararası veya Afrika güçlerini çağırmanın sadece çatışma ve istikrarsızlığın devamı anlamına gelmeyip, terörün Sudan'a sızma ihtimaline de kapıyı aralaması ihtimalidir.

Irak'tan Suriye, Afganistan, Somali ve Yemen'e kadar bunun pek çok örneği var.

'Savaşa hayır' sloganını benimseyenlerin bugün Sudan'a dış müdahale çağrısı yapmakta yarışıyor olması dikkat çekici.

Bana göre bu, seçkinlerin sorunlarını çözme, anlaşmazlıklarını bir kenara koyma, kamu çıkarlarını hizipçi çıkarların önünde tutma, siyasi ve ideolojik bölünmeyi aşan çözümler sunmaktaki başarısızlığının kabulüdür.

Bu ise bugün tekrarlanan bu başarısızlıklar nedeniyle en yüksek bedeli ödeyen ülkenin krizlerini büyütüyor.

Çözüm dışarıdan gelmeyecek ve uluslararası güçler veya kararlar tarafından dayatılması halinde de örümcek ağından daha zayıf olacak.

Kriz bir Sudan krizi ve çözümü de Sudanlıdır ya da öyle olmalı.

Sahnede duranlar bir çözüm bulamıyorsa, dış müdahalenin sırtında sahneye 'geri dönmeye' çalışmak yerine kenara çekilip sahneyi başkalarına bırakmaları daha iyi olur.

Siyasi güçler, İslamcıların bu savaşı ordunun sırtında yeniden iktidara dönmek için kullandıklarını söylüyorlar.

Ne var ki, dış müdahale çağrıları da, onları savaşı ve akan kanı durdurma bahanesiyle dış güçleri kendi ajandalarını gerçekleştirmek için kullanmak istedikleri suçlamasıyla karşı karşıya bırakıyor.
 


Çözümü yurt dışında aramak, uluslararası vesayeti ve Afrika güçlerini ülkeye sokmak yerine, ne kadar azim göstermeyi, ülkenin iyiliği için kişisel çıkarlardan ve siyasi hırslardan vazgeçmeyi gerektirse de siyasi güçlerin içeride çözüm araması daha faydalıdır.

Bu güçler, çözüm projeleri için sokağın desteğini kazanmaya çalışmalı veya sokağın nabzını tutmalı ve pozisyonlarını buna göre ayarlamalılar.

Bu güçler, son dört yılda atılan yanlış adımlar, yanlış uygulamalar ve mevcut savaşın gölgesinde pozisyonlarının çelişmesi nedeniyle halk nezdindeki itibarlarının çoğunu kaybettiler.

Sudan'ın bu savaştan sonra siyasi güçlerin iktidar mücadelelerinden ve koltuk yarışlarından uzaklaşacağı, tamamen bağımsız yetkilere sahip bir hükümetin önünü açacağı bir geçiş süreci için uzlaşıya dayalı bir projeye ve net bir yol haritasına ihtiyacı var.

Hükümet de yönetim, kalkınma, demokrasi meselelerini çözmek için kapsamlı bir proje geliştirmeye kendini adamalı.

Proje, Silahlı Kuvvetlerde gerekli reform, bu savaşın ortaya çıkardığı açıklarını kapatma, vücudunu kemiren, zayıflatan, halkın çoğunluğu ile arasına mesafe sokan siyasetten uzak profesyonel bir milli ordu kurma konusunda askeri bileşenle anlaşmayı da içermeli.

Bu reform ne dışarıdan bir iradeyle gerçekleştirilecek ne de siviller tarafından dayatılacak.

Aksine askeri ve sivil bileşenler arasında bununla ilgili tasavvurların ve geniş hatların belirlenmesi konusunda uzlaşı ile iş birliğini, teknik yönlerin ise hizmette olan veya liyakat sahibi askeri uzmanlara bırakılmasını gerektiriyor.

Bundan sonra geriye, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin geleceği ve tüm olanlardan sonra, Silahlı Kuvvetlere entegre edilmesi olanağı sorunu kalıyor.

Hâlâ bu entegrasyondan savaşı durdurmanın, Silahlı Kuvvetleri yeniden yapılandırmanın ve siyasetten uzak profesyonel bir milli ordu kurmanın reçetesi olarak bahsedenler var.

Benim tahminime göre, bu tür konuşmalar aşırı iyimser ve bu savaşın ürettiği gerçeklere ve acılara eşlik etmiyor.

Savaş, Darfur'da ve ardından Hartum'da şahit oldukları uygulamalarıyla, dış planlarla bağlantısıyla, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin, ordu ile entegrasyon için uygun olmadığını, aksi takdirde onu bozacağını, düzenliliğini ve profesyonelliğini yok edeceğini, birçok kişiye ispatladı.

Ayrıca bu uygulamalar ister sivil ister askeri olsun çok daha fazla kişiyi ondan uzaklaştırdı ve dağıtılması argümanını güçlendirdi.

Bu nedenle, mevcut krizin çözümünü Hızlı Destek Kuvvetleri'nin entegrasyonuna bağlamak, istikrarı sağlayacak, bölünme ve savaş hayaletini uzaklaştıracak herhangi bir çözüm çabalarını baltalamak demek olduğu için, bir barut fıçısının yanına bir saatli bomba yerleştirmekle eşdeğer olabilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU