İstanbul, 39 ilçesi ve 16 milyonu aşkın nüfusuyla mega bir kent.
İlçelerin 24'ünü Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), 1'ini Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve 14'ünü ise Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetiyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) başkanlık koltuğunda ise bir CHP'li oturuyor.
Yerel yönetim seçimini ikinci kez AK Parti'li rakibi Binali Yıldırım'a 806 bin oy fark atarak kazanan Ekrem İmamoğlu, seçildiği günden bu yana tartışmaların odağında yer alıyor.
Başkan CHP'li olsa da İBB Meclisi'nde çoğunluk Türkiye'yi yöneten iktidar partisinde.
14 ve 28 Mayıs'ta gerçekleşen seçimlerde İstanbul haritasının rengi değişti.
İstanbul'da her iki turda da Kemal Kılıçdaroğlu birinci çıktı.
Ancak öteden beri ifade edilen "İstanbul'u alan Türkiye'yi de alır" durumu gerçekleşmedi.
İstanbul haritasının rengi kırmızı olsa da Türkiye'yi alan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Şimdi iktidar partisi tüm gücüyle 2024 Mart'ında gerçekleşecek belediye seçimlerine odaklanmış durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul'u istiyorum" talimatını zafer kutlaması yaptığı "Balkon Konuşması"nda verdi.
AK Parti'liler sadece İstanbul'u almak için değil, CHP'nin elindeki 11 büyükşehir belediyesini almak amacıyla kolları sıvamaya başladılar bile.
Bu durum İstanbul'da daha çok hissediliyor. Zira her AK Parti'li yetkili kent yönetiminin değişmesi gerektiğini vurguluyor.
Liderlerinden talimatı alan ilçe belediye başkanları da çalışmalarına hız verdiler.
Bunlardan biri de Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı.
Başkan Yazıcı'ya göre İstanbul hiç de hak etmediği bir durumla karşı karşıya. Kent bırakın yönetilmeyi idare bile edilmiyor. İBB Başkanı İmamoğlu kariyer planlama derdinde. Cumhurbaşkanı adayı olamayınca, yardımcısı olmaya çalıştı. Millet İttifakı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu yenilgiye uğrayınca cumhurbaşkanı yardımcılığı hayali de suya düştü. Durum böyle olunca bu sefer de CHP Genel Başkanlığı'na oynuyor. Fakat bu da güç.
Yazıcı'ya göre İmamoğlu'nun böyle davranmasının birçok sebebi var. Birincisi kazanamayacağını görüyor. İkincisi vadettiklerini yerine getiremiyor. Üçüncüsü ise sorunları çözemiyor.
Yazıcı'nın dediği gibi İmamoğlu çeşitli sebeplerle başka yere gitmenin yollarını arıyor olabilir. Fakat kırmızıya dönmüş İstanbul haritasının rengini tekrar turuncuya döndürmek de o kadar kolay olmayabilir.
Bu durumu ve daha birçok hususu Tuzla'yı 14 yıldır yöneten Başkan Dr. Şadi Yazıcı ile konuştuk.
"İstanbul'un en büyük sorunu İBB Başkanı İmamoğlu'dur"
Tuzla, İstanbul'un bir parçası. Kentteki her sorun ilçenizi de öyle veya böyle etkiliyor. İstanbul'da acil çözülmesi gereken sorun olarak neleri görüyorsunuz?
Napolyon'un, "Dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu" şeklinde bir sözü var. İstanbul, 365 günün yaşandığı şehir. Ayasofya'dan Sultanahmet'ten yükselen ezan sesleriyle boğazın iki kıtaya ayırdığı muhteşem coğrafyasıyla ve 8 bin yıllık tarihi geçmişiyle, bakıldığında İstanbul dünyanın gerçekten göz bebeği. Bu kentte her güne yenilikle başlanır. Dünyada 365 günü dolu dolu yaşayan 3-5 kent varsa bunlardan biri İstanbul'dur. Gecesi de gündüzü de ayrı güzeldir. Dolayısıyla ve bu cazibesi nedeniyle 16 milyon nüfusa ulaşmıştır. Böyle bir şehirde her gün yeni bir güne uyanırken yeni işler yapmak lazım. Rutini de geliştirerek devam ettirmek gerekiyor. Yani yaptığınız işler aynen kalıyorsa o bile bir problemdir, eksikliktir. Her gün, günlük yaşam ritmini arttırabilmek, geliştirebilmek zorundasınız. Yaptığınız her hizmeti her gün üstüne koyarak yapacaksınız. Ve yeni vizyon ortaya koyacaksınız. Büyüyen bir şehir olunca da dolayısıyla doğal sorunlar gelecektir. Bunları da yaşam ritmini bozmadan çözmek lazım. Bu açıdan bakıldığında 2019'dan sonra şu anda bence İstanbul'un en büyük sorunu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'dur.
"Metropolün ulaşımı çok büyük bir problem"
Bunun altını çok net bir şekilde çiziyorum. İstanbul'da saydığımız bütün problemler şehreminiye (başkana) emanet edilir. İstanbul'un ikinci sorunu ne derseniz o da günlük yaşamı bile götüremeyecek derecede artık bir kör düğüme çevirmiş olan, uyum sağlayamayan başkanla beraber görev yapan ama sorun çözemeyen İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimidir. Bu ikisi olmadığı zaman diğer bütün sorunlar tali kalıyor. Bunun dışında birçok sorun sayılabilir. Ama İstanbul gibi bir metropolün ulaşım sorunu çok büyük. Bunu siyaset olsun diye söylemiyorum. Seçilmeden önce kendisi ulaşımı, en büyük problem olarak ve 'vizyonum' diyerek çözüm önerileri ortaya koymuştu. Geldiğimiz noktada bunun için hangi adımlar atılmış? Ne yapılmıştır? Veya vaatlerinden hangisi yapılmıştır? Böyle bakan herkes çok rahatlıkla bu sorunu görebilir. İstanbul'un birinci sorunu olarak CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu gördüğümüz için Tuzla olarak kendilerine açık mektup yazdık. Web sitesi bile yaptık. Geçmişten kalan 8 proje var. Tuzla'dan Silivri'ye kadar birçok ilçede geçmişten devam eden, önceki yönetimden kalmış, yüzde 50 – 60 veya 80 oranında tamamlanmış, bitirilmesi gereken projeler dahi tamamlanmadı.
Yapmak mı istemiyor yoksa yapamıyor mu?
Yapamıyor. Acı tarafı bu. Sorun burada. Belediye başkanı 'istemiyorum' derse doğru değildir. Ben onun için 'istemiyor' dersem yalan olur. Yapmak ayrı, yapamıyor ayrıdır.
İBB Meclisi'nde çoğunluk AK Parti'de. Bu tür hadiseler mensubu olduğunuzu parti tarafından meclise getirilmiyor ve sorgulanmıyor mu?
Bunlar hep sorgulanıyor. Fakat bu saydığım icraatlar için meclis kararına ihtiyaç yok. Belediyede; meclis, encümen ve başkan gibi kuvvetler ayrımı vardır. Meclis onayı gerektiren konular değil bu konuştuklarım. Büyükşehir belediyesine gelmiş bırakın megayı, mini bir projenin bile meclisten geçmemesi diye bir şey yok. Siz projenizi ortaya koyarsınız ve geçmesini talep edersiniz. Kaynak konusunda bazı bahaneler ileri sürülebilir. Fakat kaynak konusunda da, bugüne kadar meclise getirdiği borçlanma konusunda da bir sorun yaşamış değil. Hatta ilk zamanda özellikle de maaşların ödenmesi ve borçlanmalar için hepsi onaylandı. Gelip de 'otobüs alacağım. Bunun için cumhurbaşkanlığından onay bekliyorum' gibi ifadeler duyuyorum. Bunlar tamamen topu taca atmaktır. Otobüs almak için cumhurbaşkanlığından kredi onayı beklemek demek 'ben bu işi bilmiyorum' demektir.
AK Parti'li belediyelerde akamete uğrayan projeler olabilir. Peki CHP'li belediyelerin elindeki ilçelerde de böyle bir durum var mı?
Her ilçenin kendi dinamikleri içerisinde devam eden sorunları var. Tuzla'yla ilgili sorunlara hakim olduğum için söyleyeyim. Diğer ilçelerde de belediyecilik hizmetlerindeki sorunlar, söylediğim şekilde çok böyle katbekat artmış. CHP'li ilçelerde bütün problemler halledilmiş… Öyle bir durum da söz konusu değil. Yani onlarda da aynı şey devam ediyor.
Acil çözüm bekleyen diğer sorunlar neler?
Ulaşım çok önemli bir problem. Meseleyi kendisi dile getirdiği için söylüyorum. Bir diğer önemli sorun ise İstanbul'un tabii ki yapı stoku ve depreme dayanıklık. Bunun için de "kentsel dönüşüm" diyoruz. Fakat kentsel dönüşüm lafını ağzımıza alamaz duruma geldik. Yapmış olduğumuz tüm kentsel dönüşüm projelerine itirazlar oldu, davalar açıldı. Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm denilerek yaftalandı. Başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere ekibi ve ilgili siyasi uzantıları elimizi korkak alıştırdı. Kendileri de artık kentsel dönüşüm değil de binaları yenilemek gibi yeni cümleler, kelimeler kullanmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi buna da el atmadı. Bence en önemli problemlerimiz deprem, depreme dirençli evlerin yapılması lazım. İnsanların deprem riskinden korkmadan hayatlarını idame ettirebilmeleri için de hiçbir adım atmadı. Tuzla'da 8 bin 500'e yakın bağımsız bölümü itiraz, dava, dezenformasyon amaçlı propagandalara rağmen yaptık. Hala da davalıklarımız var. Davalık olmayanlar var. Çok ciddi derecede bu kadar oranda da şu anda devam ediyor. 40'a yakın sitemizin yenileme kararını da aldık. Biz bunları yaparken İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir yap-sat firması gibi Kiptaş ile Tuzla'da boş bir araziye 149 konut yaptı. Onun da bir sürü problemi var. Bir yerde de bir vatandaştan arsa satın alıp 300 konut yaptı. Onun açılışını 12 büyükşehir belediye başkanıyla yaptılar ama maalesef daha kimse orada oturmadı.
"İBB Başkanı hizipçilik yapıyor"
Ekrem İmamoğlu'nun vadettiklerini yerine getirmediğini mi düşünüyorsunuz?
Kesinlikle… "mega projem" diye söylemiş olduğu süt projesi, inkıtaya uğradı, yok. Şikayetler bir tarafa kim süt alacak o da ayrı bir muamma. Her yere kreş yapacaktı. Tuzla'da hala kreş yok. Dördüncü yıl oldu yani, yok. Bunun yanında metrodan bahsediyordu. Tuzla metrosu hala yok. İstanbul'da devam eden, bakanlığın yaptığı metroları bile sayarak en çok metro yapılan şehir diyor. Kendilerinin yeni planladığı bir metro olmadığı gibi mevcutları bile doğru dürüst devam ettiremiyor. Çok az oranda ilerleyen bir metro çalışması var. Tuzla metrosu zaten yılan hikayesi… CHP'li İBB Başkanı'nın yapmış olduğu bir tane şey sayamıyorum. Çünkü böyle bir derdi de yok. İBB Başkanı söylediklerini unutuyor, doğru söylemiyor. Söyledikleri karşısındakine ulaşmadan maalesef kendisi unutuyor. Hizipçilik, kayırmacılık yapıyor. İstihdamı 3 parti arasında bölüşmek ve içerideki yönetim organizasyonundaki karışıklıklarla beraber İBB'nin insicamını, geçmişten gelen kurumsal yapısını altüst etti. Hizmetler yapılamaz duruma geldi. Dolayısıyla bütün bunlar bozulduğu zaman bu sorunlar üzerine de gidemiyorlar, gitmeleri de mümkün değil. Ulaşım, kentsel dönüşüm, deprem güvenliğinin sağlanması veya çevre konusunda yapılması gerekenler var. Dört yıl geride kaldı. Bu süre içinde İBB Başkanı'nın kentlilere bıraktığı 5 sorunu hemen sayabilirim ama maalesef kendisi 5 tane projesini sayamaz.
"İstanbul'un kadim tarihi mekanlarını koruyamıyor"
Çevre konusu da başka bir sorundur. Atık suyun arıtılmasına yönelik çalışmayı bile tamamlayamadılar. Gençlere ve kadınlara yönelik sosyal ve kültürel hizmetleri yapamadılar. 16 milyon insanın sosyal, kültürel hayatının yanı sıra sağlık ve eğitimde çözmeleri gereken konular var. Bilimde, sanatta, sporda yeni vizyon ortaya koyabilmeleri lazımdı. Maalesef bunları da göremedik. Bunun ötesinde İstanbul'un kadim bir geçmişi var. Tarihi kültürel mekanlar korunmadığı gibi yeni destinasyon noktaları da oluşturulamadı. Kültür ve Turizm Bakanlığı olmasa tarihi ve kültürel mekanlar konusunda yaptığı yatırımları saymaya bir elin parmakları fazla gelir. Bilim ve teknoloji konusunda bir şey geliştirmedi. Bu konuda da çağa ayak uyduramadı. Bilimsellikten sadece tırnak içinde "bilimsel çalışmalıyız" cümlesini anlıyor. Bilim ve teknolojiye önem vermeyen bir yönetim anlayışıyla çalışıyorlar. 16 milyonu idare etmenin en önemli yöntem ve metotlarından birisi bilimsel yöntem metotlarla kaos ve karmaşayı çözerek, problemleri daha büyük hale gelmeden çözebilecek noktaya getirmektir. Bu konuda da hiçbir adım atılmadığını bizzat bu konuya meraklı birisi olarak gördüm.
"Millet yeri geldiğinde mührü çok adaletli ve net şekilde vuruyor"
Ekrem İmamoğlu görevde dördüncü yılını geride bıraktı. Belki 2024 Mart'ında yeniden aday olarak İstanbulluların karşısına çıkacak. Malumunuz olduğu üzere cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri nedeniyle İstanbul iki seçim yaptı. İstanbul'un haritası da renk değiştirdi. İkinci turda da haritanın rengi kırmızı oldu. Tekrar İstanbulluların karşısına çıkarsa kazanamaz mı?
Vatandaşımızın göz ve gönül terazisi çok hassastır. Yapılamayan, yapılamadığı gibi İstanbul'u ilk geldiği günden itibaren hizmet ve söz verdikleri bir tarafa, devam eden hizmetleri bile sürdürmeyen, sözlerini unutan ve sadece kariyer planı peşinden koşan birisi var. 5 yıl bu şehri emanet aldı. Bunun hem dünyevi hem de uhrevi büyük bir mesuliyeti ve ciddi bir vebali bulunuyor. Bunları düşünmek yerine hemen cumhurbaşkanlığına göz dikti ve İstanbul'u terk etti, gitti. Anadolu'yu gezdi. İstanbul'un hakkına girdi. İstanbul'da siyasi çalışma yapabilirsiniz. Şehrimizi gezerken, her yerde engelliye, yetime, yaşlıya dokunabilirsiniz. Onlarla siyaset yaparken hizmeti de ulaştırırsınız. Aksaklıkları görürsünüz. Zaman zaman Anadolu'nun ücra bir şehrinde mitingler yaparak, gezi ve ziyaretlerde bulunarak, programlar düzenleyerek gidip gelebilirsiniz de. Ama bunu işiniz tamamen bu olursa, sadece kariyer planı olarak yaparsanız, bu şehre harcamanız gereken zamanı başka yerlerde çok harcıyorsanız bu şehrin hakkını yiyorsunuz demektir. Bu hakkı yenilen vatandaş 2024'te hakkını yiyene hesabını sorar. Vatandaşımızın adaletli ve yüksek bir şehircilik hizmeti sunan anlayışı hak ettiğini düşünüyorum. Dolayısıyla İstanbul'u 2024'te hak ettiği şekilde tekrar geri alarak geçmişte olduğu gibi yine AK Parti'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koymuş olduğu hizmet ve eser siyasetiyle beraber vatandaşına hizmetkar olma düsturunda bir belediye başkanı seçeceğine yürekten inanıyorum. Vatandaşımızı tanıyorum. Yeri geldiğinde mührü en adaletli şekilde çok net vuruyor.
İstanbul şu anda yönetilmiyor da idare mi ediliyor?
İşin ilginç tarafı idare de edilmiyor. Bu rahmetli Demirel'in bir sözüydü. Şu anda bu tamamıyla ortadan kalkmıştır. Türkiye yönetiliyor. Dolayısıyla vatandaş İstanbul'un yönetilmesini istiyor. İdare eden, günü kurtaran, söz verip unutan ve mış gibi yapan değil, gözlerinin içine baka baka yalan söyleyen değil, yalan söylemeyen ve hizmet eden başkan istiyor. Bu bizim medeniyetimizde de böyledir. Vatandaş, yöneten başkan arzu ediyor.
İstanbul'u yönetemeyen biri var ve yakında gidecek diye seviniyor musunuz yoksa İstanbul'a gerektiği gibi hizmet edilmediği için üzülüyor musunuz?
İstanbul 5 yıl kaybetmiştir. Çok mustarip ve üzgünüm.
"Türkiye'nin ilk 25'ine giren Tuzla cazibesini koruyor"
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve kentin sorunlarını çok konuştuk. Peki Tuzla'da işler nasıl?
İstanbul gibi büyük bir şehrin bir parçası olan Tuzla'da 14 yıldır belediye başkanıyım. 2009'dan itibaren iki vizyonla başlamıştık. Eğitim ve deniz deyince akla Tuzla gelecek demiştik. Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalarla bunları da gerçekleştirdiğimize inanıyorum. 2018 yılı itibarıyla "İnsani Gelişim Endeksi" açısından bakıldığında yerel yönetimler anlayışı ve şehrin ihtiyaçları açısından Türkiye'nin ilk 25'ine girmeyi başarmış periferide bulunan bir ilçe olmaktan mutluyuz, gururluyuz. Tuzla ciddi göç aldı, çok ciddi göç alıyor. Cazibesini koruyor, artırıyor. Tuzla, İstanbul'da hem nüfus oranı açısından hem de yaşam standartları yüksekliği nedeniyle şehrin doğusundan yükselen bir yıldızdır. Kendine yeten bir ilçe diye çıkmıştık yola. Ve her konuda artık kendine yeten bir ilçe. Eğitim, sağlık, ulaşım gibi modern ihtiyaçların tamamını en iyi, üst düzeyde karşılayan ve Türkiye'de ilk 25 belediye arasına girerek kendisini göstermiş bir ilçe. Yeni yeni projelerle Tuzlayı daha da cazip hale getirmeye çalışıyoruz. "Global düşünülüp yerel uygulama" diye hedef koyduğumuz çalışmalarımızla dünya vatandaşı olma konusunda vaadimizi gerçekleştirmek üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
"Samimiyet Tuzla'nın çatısıdır"
Bu ilçede en çok neyi seviyorsunuz?
En çok samimiyetini seviyorum. Her unsuruyla beraber Türkiye'yi Tuzla'da bulabilirsiniz. Türk'ü, Kürt'ü, Alevi'si, Sünni'si Manav'ı, Rumelilisi mübadeleyle gelmiş olanı - iki tane deniz piyade okulu var- orada yaşamları sürdüren askeriyle, baktığımızda o kadar değişik unsurlara sahibiz ki mezhebi, meşrebi, kökeni ve bütün anlayışlarıyla beraber herkes çok farklı ama herkes birbiriyle müthiş bir uyum ve etkileşim içinde. Belediye olarak da her zaman bir çimento, bir temel oluşturma gayretiyle çok sayıda sivil platform oluşturmuş durumdayız. Hemşire dernekleri platformu, kadın ve kent gönüllüleri platformu gibi. Kadın ve kent gönüllülerimizdeki insan sayısı 5 bin kişiyi buldu. STK'larda bütün çalışmalarımızda bu samimiyeti görüyoruz. Herkes samimi bir şekilde birbiriyle diyalog içerisinde. Burası mavisi ve yeşili olan bir şehirdir. Bu yönüyle çok caziptir. Denizi, yeşili ve ormanı da var. Ama bu samimiyet hepsinin üstünde bir çatıdır.
© The Independentturkish