Türkiye uzun bir süredir ekonomik kriz ile boğuşuyor.
Cari açık sürekli büyüyor. İhracat artıyor ancak ithalat neredeyse her ay rekor tazeliyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Alım gücü düştü, enflasyon ise Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) tartışmalı verilerine göre bile yüzde 43'ün üzerinde.
Ülkenin dış borcu 460 milyar dolara dayanmış durumda.
En büyük problemlerin başında ise döviz talebi geliyor. Talep yükseldikçe kur da artıyor.
Yüksek döviz kurunun önüne geçmek için Aralık 2021'de çıkartılan kur korumalı TL vadeli mevduat (KKM) hesabı da derde derman olmadı.
Hatta bankalar, Merkez Bankası'nın (MB) direktifiyle dövize olan talebi kırmak için alım-satım arasındaki farkı olabildiğince açtı.
Ancak denenen her uygulama soruna çare olmadığı gibi talep daha da arttı.
Nakit avans kısıldı, mevduat faizi yüzde 40'a dayandı
Seçimden önce 500 puanın altına gerileyen Türkiye'nin kredi risk primi (CDS) seçimden sonra 700'e yaklaştı.
Bankalar kredi kartı nakit avansı kıstı, nakdi kredileri daralttı. Mevduat faizi yüzde 40'a kadar çıktı.
Avansın kısması ve kredilerin yükseltilmesi gibi uygulamalara başvurulması tartışmaları da beraberinde getirdi.
Söz konusu durum sosyal medyanın da ilk gündem maddeleri arasında yer aldı.
Peki piyasada neler oluyor, bu daha ne kadar devam eder?
Ekonomistler, konuyu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
"Faizler yukarı doğru ayarlanınca kaynak toplama maliyeti arttı"
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hurşit Güneş, bankaların döviz kuru baskısı ve likiditesinin yetersizliği nedeniyle birtakım mali tablolarda sıkıntılar çektiğini söyledi.
Bankaların sıkıntıları aşmak için birtakım önlemlere başvurduğunu kaydeden Güneş, "Bir ay kadar önce iktidar KKM'de bankaların faizlerini serbest bıraktı, yani bir anlamda istediğiniz faizi uygulayabilirsiniz dedi.
Mevduatta bir faiz serbestisi oldu ve faiz bankalarda yukarı doğru gitti. Bankalar faizleri yukarı doğru ayarlayınca pasiflerinde kaynak toplama maliyeti arttı. Bu durumda daha önce verdikleri kredileri iyiden iyiye kısıp yeni kredilerde daha yüksek faizlerle vermeleri gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Faizler yükseldikçe bankalar sıkıntı çekiyor"
Söz konusu durum nedeniyle bankaların bilanço oluşumları nedeniyle yeniden düzenlemeye gitmek zorunda kaldıklarını aktaran Güneş, "2023'te dalgalanmanın boyutu büyürse ki büyüyeceğini tahmin ediyorum, döviz kurundaki baskı daha da artacaktır ve bu durumda bankalar ciddi zararlarla karşı karşıya kalacaklar" diye konuştu.
Hazinenin 2022 yılında bankalara düşük faizli bono verdiğini hatırlatan Prof. Dr. Güneş, "Bankaların aktiflerindeki verim çok düşük. Faizler birdenbire artarsa bankalar ciddi zarar yazacaklar" dedi ve ekledi:
Şu anda piyasada faizler yükseliyor ve faizler yükseldikçe de bankalar sıkıntı çekiyor. Hükümet seçime kadar döviz kurunu baskılamaya çalışıyor, bu da mali piyasalarda büyük sıkıntılar yaratıyor. Seçimden sonra MB ya parasal disiplin uygulayacak ve döviz kurunu o yolla frenlemeye çalışacak ya da bunu yapmazsa ki yapmayacağını düşünüyorum o zaman kurdaki baskı ne yazık ki artık çare olmayacak, netice vermeyecektir."
"Yüzde 30'lardan mevduat topluyor, 15'lerden kullandırıyor"
Eski Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu da Merkez Bankası'nın kredi faizlerinin kullanılmaması için bankalara baskı yaptığını söyledi.
Bankaların kredi kartı nakit çekimlerinde aylık 1,36 faiz uyguladığını hatırlatan Babuşcu, "Aylık 1,36'lık oran yıllık 15 civarına tekabül ediyor. Faizler yükselince bankalar kredi kartlarında nakit çekmeyi kullandırmak istemiyor" ifadelerini kullandı.
"Türkiye'yi sıkıntılı bir süreç bekliyor"
Dün faizlerin yüzde 39'lara kadar çıktığını anımsatan Prof. Dr. Babuşcu, "Bankalar yüzde 30'lardan mevduat topluyor, yüzde 15'lerden de kredi kullandırıyor. Bu da bankaların zarar etmesine yol açıyor. Ayrıca 10 yıllık devlet tahvili almak zorundalar" dedi.
Uygulamanın seçimlerle ilgili bir durum olmadığına dikkati çeken Babuşcu, "Eğer AKP iktidarı devam ederse seçimden sonra da bu stratejiyi sürdürecektir. Türkiye'yi sıkıntılı bir ekonomik süreç bekliyor. Bu politikanın devam etmesi demek sıkıntıların da devam etmesi anlamına geliyor" yorumunda bulundu.
"Ülkede talebi karşılayacak döviz yok"
Ekonomist Mustafa Sönmez ise dövizin artacağını umarak beklenti içerisinde olanların bankalardan olabildiğince kredi kartı veya tüketici kredileriyle Türk lirası çekip onunla altın ve döviz alarak para kazanmak istediklerini söyledi.
Söz konusu durumun altın ve dövize olan talebi artırdığını dile getiren Sönmez, "Talep olmasın diye bu önlenmek isteniyor, çünkü Türkiye'de talebi karşılayacak döviz yok ve bunun artması beraberinde birçok problem yaratıyor" ifadelerini kullandı.
"Döviz motivasyonu canlı kaldığı sürece bu devam eder"
Krediler konusunda hükümetin sürekli bankalara baskı yaptığını ifade eden Sönmez, sözlerini şöyle tamamladı:
Hükümet bankalara ‘kredileri kıs, tüketici kredisi alınmasın. Ellerine Türk lirası geçmesin ki döviz ve altın almasınlar.' Yani dövize olan talebi frenlemeye çalışan bir tasarruf bu. Ancak İnsanların dövize yönelişi, ona olan motivasyonu canlı kaldığı sürece bu devam eder. Seçim sonrasında da bu olabilir. Dolayısıyla hükümetin burada esas yapmak istediği dövize yönelişin önünü kesmek. Bunu da kredileri kısrak yapmaya çalışıyor."
© The Independentturkish