Doğal afetler toplumların ve kişilerin siyasi tercihlerinde değişime yol açar mı?

Depremden etkilenen 11 kentin 9'unda Erdoğan'ın birinci çıkmasının ardından sosyal medyada tartışma yaşandı. Uzmanlar doğal afetlerin toplumların siyasi tercihlerinde bir değişine yol açıp açmadığını cevapladı

Depremden etkilenen 11 ilden dokuzunda Erdoğan, ikisinde Kılıçdaroğlu seçimi önde bitirdi / Fotoğraf: AA

14 Mayıs seçiminin kamuoyunda tartışma yaratan sonuçlarından biri de Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta yaşanan depremlerin etkilediği bölgede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Hatay ve Diyarbakır dışında 9 şehirde birinci çıkması oldu.

Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Erdoğan, Hatay'da 48,1 oy alan Kılıçdaroğlu'nun ardından az bir farkla ikinci olurken Elazığ, Malatya, Kahramanmaraş, Osmaniye, Kilis, Gaziantep ve Şanlıurfa'da yüzde 60'lara ulaşan hatta kimi yerlerde aşan oy oranlarına ulaştı.

Kamuoyunun bir kesiminde deprem sonrasında yaşanan aksaklıklardan dolayı iktidara yönelik tepki oluşacağı ve bunun oylara yansıyacağı yönünde iddialar vardı.

Ancak çıkan tabloya bakılınca deprem sonrası yaşanan aksiliklerin oylarda bir tepkiye dönüşmediği görülüyor.

Bundan dolayı sosyal medyada kendilerini muhalif olarak tanımlayan kimi kişilerin depremzedelere yönelik hakarete varan yorumları oldu.

Peki doğal afetlerin insanların ve toplumların dünya görüşleriyle siyasi tercihlerinde etkisi var mı?

Bir yerde afet olması oradaki siyasi tercihleri değiştirir mi?

 

mehmetalikulat.jpg
Mehmet Ali Kulat / Fotoğraf: Independent Türkçe 

 

"Afetlerin olduğu dönemlerde seçmende büyük değişiklikler gözlemleniyor"

MAK Araştırma Firması Kurucusu Mehmet Ali Kulat'a göre dünyanın her yerinde büyük afetlerin siyasette kırılmaya yol açan konularından biri. 

Kulat, normal şartlarda büyük afetlerin olduğu dönemlerde seçmende büyük değişiklik olduğunun gözlemlendiğini iddia etti.

Kahramanmaraş Elbistanlı olduğunu hatırlatan Kulat, depremin ilk 15 gününde aksaklıklardan dolayı insanların hükümete çok tepkili belirterek, "Ancak sonrasındaki günlerde gelecek kaygısının ağır basmaya başladı. Bununla birlikte bu sefer ihtiyaç duyulan hususlar ön plana çıkıyor. Akıllara 'kim evimi tekrar yapar' soruları gelmeye başlıyor" dedi.

"Erdoğan'ın 'evleriniz yapılacak' sözü güven uyandırmış olabilir"

Kulat, bu noktada Erdoğan'ın vatandaşın nezdindeki yüksek bir kredibilitesinin olduğunu, evlerin bir yıl içerisinde yapılacağına dair vaatlerin depremzedelerde bir güven yaratmış olabileceğini sözlerine ekledi. 

 

bilalsambur.png
Bilal Sambur / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Afetler sorgulayan aktif toplumlarda büyük değişimlere neden oluyor"

Siyaset bilimci Prof. Dr. Bilal Sambur ise 1755 yılında meydana gelen "Büyük Lizbon Depremi"nden sonra Avrupa'da ciddi sosyal ve siyasal değişimlerin yaşandığını dile getirdi. Sambur, "Büyük felaketler düşünen, sorgulayan, eleştiren, değişime açık aktif toplumlarda büyük dönüm noktalarının başlangıcı oluşuyor" ifadelerini kullandı.

Öte yandan Türkiye gibi ülkeleri "pasif toplumlar" olarak niteleyen Sambur, "Bazı toplumlarda statükonun korunması yüce değerdir" yorumunu yaptı.

"Statükonun korunması için gelenek, kimlik ve kültür kutsallaştırılır" diyen Sambur, "Pasif toplumlarda gelenek, kültür ve kimlikten meşruiyetini alan siyasal otorite sorgulanmaz kabul edilir. Onlar hata bile yapsa bir şekilde 'mutlaka bir bildikleri vardır' gibi rıza gösterici, meşrulaştırıcı tutumlarla karşılanır" şeklinde konuştu.

"Yardımları elde ettikleri anda otoriteye büyük bir sevgi beslerler"

Bu tür toplumların büyük felaketlerle karşılaştıklarında anda büyük bir travma geçirdiklerini ancak o olayı atlattıktan çok kısa bir süre unuttuklarını savunan Sambur, "Daha önceki değerlerini sorgulama gereği duymazlar. 'Otorite neden bunu ihmal etti?" şeklinde bir tartışma olmaz. 'Kaybettiklerimizi, kaçınılmaz bir şekilde kaybettik' der bundan sonra otoritenin lütfuyla, işte birtakım yardımlar elde etmeye çalışırlar. O yardımları da elde ettikleri anda otoriteye büyük bir sevgi beslerler. Otoriteye olan bağımlılıkları daha fazla artar" değerlendirmesinde bulundu.

 

 

ferhatkentel.jpeg
Ferhat Kentel / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Parti-devlete hesaplı oy vermek gayet mantıklı görünüyor"

Sosyolog Prof. Dr. Ferhat Kentel'e göre ise depremde yapayalnız kalmış insanların en çok ihtiyaç duydukları şey bir güç odağıydı.

Her ne kadar devlet bu konuda güçlü davranmamış olsa da deprem felaketini yaşayan insan için devletten başka bir aktör olmadığı anlayışının baskın geldiğine işaret eden Kentel, "Evsiz ve işsiz insanlara hayatı yeniden kuracak aktör tabii ki en başta devlet olacak. Bu devletin mesafe almasına sebep olmadan, karşısında bir tür 'müşteri' olarak konumlanarak, parti veya devlete 'hesaplı' oy vermek gayet mantıklı görünüyor. Dolayısıyla verilecek oyun pragmatik olması çok şaşırtıcı olmasa gerek" diye konuştu.

 

oy1.jpg
Yaşanan depremin vatandaşların siyasi tercihlerinde pek de değişiklik yaratmadığı gözlemlendi / Fotoğraf: AA

 

"İnşa edilen düşmanlar kolaylıkla günah keçisi haline gelebiliyor"

Bu pragmatik motivasyonun yanı sıra, toplumun farklı kesimlerinin yüzlerce yıldır yaşadığı korku, güvensizlik ve cemaatleşmelerin, sadece daha organize bir cemiyet anlamı taşıyan milliyetçiliğin partilerine yönelmesinin de rasyonel olmasa da anlaşılabilecek bir duygu hali olduğunu söyleyen Kentel, sözlerini şöyle tamamladı:

Bütün dünyada küresel kapitalizm, neoliberal ideolojiler, güçlünün hegemonyası da bir çaresizlik duygusunu yaratıyor. Bu çaresizlik de yabancı karşısında duyulan korkulara, dış ve iç düşmanlara karşı bilenmeye sebep olabiliyor. İnşa edilen düşmanlar kolayca 'günah keçisi' haline gelebiliyor. Karmaşık bir dünyada hissedilen ama analiz etmesi çok zor olan güvensizliği, 'irrasyonel' de olsa en kolay yoldan formüle eden aktörler daha çok etkili olabiliyor."

 

ayhanakcan.jpg
Ayhan Akcan / Fotoğraf: Umut Vakfı

 

"Kaderci anlayıştan dolayı sorunlar varsa bile buna tepkisel yaklaşmıyorlar"

Psikiyatr Dr. Ayhan Akcan da normal şartlarda doğal afetlerin kişi ve toplumların düşünce yapılarını etkileyebildiğini belirtti.

Kaderci yaklaşımın hakim olduğu inanç sistemine sahip toplumlarda bu etkinin daha az olduğunu dile getiren Akcan, şunları kaydetti: 

Her şeyi Allah'a havale ediyorlar. Çok fazla sorgulayıcı olmuyorlar. Kaderci, muhafazakâr ve geleneksel yaklaşım öne çıkıyor. Bu sayede hayata tutunabiliyorlar. Kaderci anlayışından dolayı deprem sonrasında devletten kaynaklanan sorunlar varsa bile buna çok böyle tepkisel yaklaşmıyorlar. Yine devletten çözüm bekliyorlar. Mevcut durum korunuyor. Bir yenilik denemiyor ve risk almıyor."

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU