Deprem ve selin ardından İzmir'deki rezidans yangınının gösterdikleri: "Liyakat ve yaptırım sistemine dönmek şart"

Narlıdere'de dün akşam yaşananlar sadece deprem ve sele değil, yangın gibi diğer afetlere de hazırlıklı olunmadığını gözler önüne serdi. Şenol Gökner ve Kubilay Kaptan ile yaşananları konuştuk

Türkiye'de deprem, sel ve yangın gibi afetlerdeki kayıplar, beklenenin katbekat üstünde.

Önlem alınması gereken durumlarda yetersiz kalındığından felaket tabloları kaçınılmaz oluyor.

Tedbirsizlik örneklerinin sonuncusu, dün akşam 22.00 sularında İzmir Narlıdere'deki Folkart Sitesi'nde meydana gelen yangınla gözler önüne serildi.

Mimar Emre Arolat imzası taşıyan, müteaahhitliğini Folkart'ın üstlendiği yüzlerce milyon dolarlık sitede bir kule kül oldu.

Çıkan yangında 7 kişi yaralanırken, can kaybı yaşanması gönüllere su serpti.

Uzmanlar: İvedilikle liyakat sistemi ve yaptırıma dönüş şart 

Independent Türkçe'ye değerlendirmede bulunan mimar Şenol Gökner ve inşaat mühendisi- akademisyen Dr. Kubilay Kaptan, afetlere hazırlıklı olunamadığının bir kez daha görüldüğünü belirterek, her alanda ivedilikle liyakate dayalı sisteme dönüş çağrısı yaptı.

Tedbirsizliğe vurgu yapan isimler, yaptırımların uygulanmasının şart olduğunu savundu. 

 

Narlıdere Folkart AA.jpg

"Akıllı bina" olarak pazarlanan ve 2009 senesinde oturuma başlanan site, Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak tarafından "Sadece Türkiye'nin değil, Avrupa’nın en özel sitelerinden biri" olarak nitelenmişti / Fotoğraf: AA

 

"Daire içindeki gibi dışarıda da yangını durdurucu duvarların olması gerekli"

Folkart yangınında malzemeyi yanlış kullanma ve yanlış malzeme kullanma durumlarının söz konusu olduğunu belirten mimar Gökner'e göre cephede bu kadar yoğun ahşap kullanımını hatalı bir yaklaşım. Ancak bunda ısrar ediliyorsa, yangın yönetmeliğine göre mimari açıdan önlem almak şart.

Bu önlemlerin aktif ve pasif olmak üzere ikiye ayrıldığını aktaran Gökner, "Pasif olan önlem, mimari aşamada alınır. Daire içindeki gibi dışarıda da yangını durdurucu duvarların olması gerekli. Bir balkondan diğerine geçerken yangını engelleyici bariyerlerimizin, duvarlarımızın olması lazım. Ancak görseli bozmamak için koymadıkları çok açık!" yorumunu yaptı.

"Yangın çıkabilir, önemli olan bunu sınırlandırmak"

Yangının çıkabileceğini, aslolanın bunu sınırlandırmak olduğunu belirten Şenol Gökner, bütün meselenin bu kadar büyük yangın çıkarmamak olduğunu dile getirdi.

Malzemenin ona göre ayarlanmasının şart olduğunu vurgulayan Gökner, bu şekilde yapılsa kısıtlı yerde yangın söndürme yolu izleneceğine ve dolayısıyla alevleri kontrol altına almanın kolaylaşacağına değindi.

"Yangının yataydaki ilerleyişini engelleyecek ürün kullanımı eksik"

Yüksek yapılarda "hiç yanmaz" olan A sınıfı, bu örnekteki gibi 51,5 metreye kadar olan binalarda ise B sınıfı malzeme kullanılması gerektiğini söyleyen Gökner; dikeyde zaten katlar böldüğünden beton döşemelerin yangının ilerlemesini bir yere kadar engelleyeceğini, yataydaki ilerleyişi engelleyecek ürün kullanımının ise eksik olduğuna dikkati çekti.

"Dairelerin arasındaki duvarlar yangın dayanımlı duvarlardır ama balkondan balkona bunun sürdürülmeyişi, mimarın hatasıdır" diyen Gökner, apartmandaki yangın söndürme sistemine ek olarak -yönetmelik zorlamasa bile- daire içlerinde sulu yangın söndürme sistemi olması tavsiyesinde de bulundu.

 

Mimar Şenol Gökner Twitter.jpg
Mimar Şenol Gökner / Fotoğraf: Twitter

 

"Mimar ve mühendis dışındakiler müteahhit olamamalı"

Mimar Gökner'e göre inşaat sektöründeki en büyük sorunlardan biri, Türkiye'de önüne gelenin müteahhitlik yapıyor olabilmesi.

Mimar ve mühendis dışındakilerin müteahhit olamaması gerektiğini savunan Gökner, "Bu teknik bir alan. Risk analizini yapıp, bunu (risk) yönetip projelendirecek insanlar yapmalı. Yapı yapmak karmaşıktır. Deprem bölgesinde de risk var. Sadece ticaret için yapanlar, bu alanda olamamalı. Ünlü mimar olunca sesiniz yüksek çıkabiliyor, bu da büyük sorun. Müteahhidin işten anlamaması da problem. Mühendis sorunu anlayıp söylese de çoğu zaman dinleyen yok. Müteahhitlerin eğitimsizliği sorun" değerlendirmesinde bulundu.

"Bir mühendis ya da mimar, büyük sermaye sahibiyle, siyasetçi akrabası ya da yakınıyla nasıl baş edebilir?"

Şenol Gökner'e göre Türkiye'de inşaat sektörüne ilişkin bir diğer sorun da müteahhitlerin "birilerini" arkalarına alıp güç dengesizliğine neden olması.

Yaptırım eksikliğine de vurgu yapan Gökner, şöyle konuştu:

"Mimarın karşısında müteahhit var, mafya var. Meslekten atılma korkuları yok bu insanların ve arkalarında da çoğu zaman sınırsız güç var. Bir mühendis ya da mimar, büyük sermaye sahibiyle, siyasetçi akrabası ya da yakınıyla nasıl baş edebilir? Bir mühendis ya da mimar, meslek etiği ya da teknik konu üzerinden meslektaşıyla tartışabilir. Aynı zeminde tartışma ve yaptırım uygulama şansınız olur. Yaptırım olursa, insanlar meslekten menedilme korkusu yaşarlarsa doğruyu yaparlar."

"Olumsuz rapor verirseniz görevden alınıyorsunuz"

Gökner, denetimler olması gerektiği şekilde yapılmadığı sürece benzer yangınlarla daha sık karşılaşılma ihtimalinin yükseleceğini söyledi.

Denetimlerin neden kuralına uygun şekilde yapılmadığına ilişkin olarak ise Gökner, şu yanıtı verdi:

Asıl sorun, denetimi yapanın elinde güç barındırmaması. Denetleyenin elinde güç yoksa denetimin anlamını da yok. Olumsuz rapor verirseniz görevden alınıyorsunuz. Teknik insanların sözü dinlenmiyor, şantiyelerde tehdit olayları yaşanıyor. Bir projeden mimar da müteahhit de denetleyenler de sorumludur. Ama Türkiye’de kimin gücü yeter ünlü mimara, müteahhide? Denetleyen sürülüyor. Raportör istenilmeyen rapor düzenlerse, kişi başka bölüme veriliyor, pasifize ediliyor!"

 

İzmir Narlıdere Folkart Twitter.png
8. saatte kontrol altına alınabilen ve 40 dairenin etkilendiği yangının çıkış nedeni henüz belirlenemedi / Fotoğraf: Twitter

 

"Liyakat ve yaptırımlara dönmek şart"

Minho Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Dr. Kubilay Kaptan da liyakat ve yaptırımlara dönmenin şart olduğunu ifade etti.

Türkiye'de gerekli şartnamelerin bulunduğunu ancak uygulama ve denetim ayağında eksikliklerin yaşandığını dile getiren Kaptan, Folkart özelinde ise malzeme kullanımındaki hataların yanı sıra yangın söndürme uyarı sisteminin eksikliğine değindi.

Söz konusu yapıda, yangına dayanıklı malzemelerin kullanılmadığını, bilakis afetin etkilerini artıracak ürünlere yer verildiğini dile aktaran Kaptan, şu yorumu yaptı:

Ülkemizin mevcut yapı stokunda en ucuzundan en pahalı olana legal olarak tüm şartnameleri sağlayan bina az bulunur. Şartname ve mühendisler yeterli ancak uygulama sırasında bu projelerin dikkate alınmaması ve inşaat sırasında ve sonrasında denetlenmemesi sorun. Bina özelinde konuşursak, binanın albenisini ve metrekare fiyatını artırmak için dış cephe kaplamalı yoğun ahşap kullanılıyor. Alüminyum, kobal, çelik, ahşap kullanılması sorun değil ancak bunların yangına dayanıklı hale getirilmeleri için üzerlerine gereken ilave malzemelerden kaçınılması sorun. Yangına dayanıklı hale getirilebilecekken bunun yapılmaması asıl problem."

 

Kubilay Kaptan Twitter.jpg
Kubilay Kaptan / Fotoğraf: Twitter

 

Kaptan, bir afet sırasında kullanılacak uyarı, merkezi söndürme ya da köpük gibi sistemlerin eksikliğine ve kaçış yollarının (tahliye planlarının) kağıtta kalmasına da değindi.

Erken uyarı ve merkezi söndürme sistemi, daire için söndürme sistemi gibi uygulamaların şart olduğunu vurgulayan Kaptan, mevcut yönetmelikler belli kat altına yangın söndürme cihazını zorunlu tutmasa bile yoğun, toplu yaşam alanlarında her türlü önlemin alınması gerektiğini söyledi.

Kaptan, nadiren de olsa yangın söndürme sistemi bulunsa bile, hane halkının hatalı kullanıp buna zarar verdiğini ve sistemin devre dışı kalabildiğini de sözlerine ekledi.

"Denetim mekanizması adamını bulma felsefesine göre işliyor"

Afetlere yönelik en tartışmalı konuların başında denetim geliyor.

Denetim mekanizmasının "adamını bulma felsefesine göre" işlediğini, aslında denetimin yapılmadığını ama yapılmış gibi gösterildiğini öne süren Kaptan, "Sistem kokuşmuş vaziyette. Liyakatsizlik, denetimsizlik, olayın müteahhit insafına bırakılması, cezasızlık ve yaptırımsızlık, yaşananları getiriyor. Siz suça bulaşmış bir toplum yaratmış oluyorsunuz" dedi.

Üniversite görevi sebebiyle iki aydır Portekiz'de bulunduğunu ve üç kere yetkililerin kendisini kontrole geldiğini aktaran Kaptan, "Deprem önlemleri, yangın önemleri yeterli mi test etmeye de geldiler, dairede ben mi kalıyorum diye kontrol etmeye de. Türkiye'de ise doğru düzgün denetim yapılmıyor" şeklinde konuştu.

"Yangın ve deprem güvenliğini sağlamak devletin görevi"

Anayasaya da vurgu yapan Kaptan; yangın, deprem gibi afetlerden vatandaşı korumanın "sosyal devlet olmanın zorunluluğu" olduğuna da değindi. 

Akademisyen- yazar Kaptan, "İster en ucuz ister en pahalı evi alın. Her iki durumda da ev, deprem, yangın ve diğer afetlere karşı güvenli olmalıdır, bu tartışılamaz. Bizde ise insanlar pahalıya aldıkları evin afetlere daha iyi dayanacağını düşünüyor. Büyük bir yanılgı. Yangın ve deprem güvenliğini devlet zaten sağlamak zorunda, bu anayasanın emri. Sosyal devlet gereği devletin can güvenliğini sağlaması şart." yorumunu yaptı.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU