Uyuşturucu kaçakçılığı yapmak ve imal etmek suçlamalarıyla hakkında 24 yıl kesinleşmiş hapis cezası bulunan ve kırmızı bültenle aranan Urfi Çetinkaya, önceki gün İstanbul Sarıyer'de polis operasyonuyla yakalandı.
Çetinkaya, yıllardan beri uyuşturucu ticaretiyle alakalı birçok olayda adı duyulmuş bir isim.
Aynı kişi daha önce yaptırdığı okullarla da gündeme geldi. Cumhuriyet gazetesinde dün çıkan habere göre Urfi Çetinkaya, bir trafik kazasında ölen oğlu Örfi Çetinkaya adına 1990'ların sonunda İstanbul Valiliği'yle okul yapımı için temsilcisi olduğu TEM Şirketler Grubu adına protokol imzaladı.
Bu protokole dayanarak İstanbul'da farklı semtlerde 2'si lise, 6'sı ilköğretim olmak üzere 8 okul ve bir sağlık ocağı yaptırdı.
Okulların isminin değiştirilmesini mahkeme kararıyla engelledi
Ancak 2000 yılında "Matador" adlı uyuşturucu operasyonunda yakalanarak yargılanmaya başlanması üzerine, okullardaki "Örfi" ismini kaldırılarak, sadece "Çetinkaya" bırakıldı.
Bunun üzerine Urfi Çetinkaya avukatı aracılığıyla tüm okul adlarının yeniden "Örfi Çetinkaya" olması istemiyle mahkemeye başvurdu.
Yapılan protokole dayanarak "adların hiçbir şartla değiştirilemeyeceği, aksi durumda tapuya şerh konulabileceği"ni anımsatan Çetinkaya'nın talebini mahkeme haklı buldu.
İstanbul Valiliği'nin Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı kurumlara ait "Açma, Kapama ve Ad Verme" yönetmeliğindeki, "Kamuoyunda olumsuz izlenimler bıraktığı anlaşılan kişilere ait okul, bina ve tesis adları iptal edilebilir" maddesini gerekçe göstererek karara itirazı da olumlu sonuç vermeyince okulların adı tekrardan Örfi Çetinkaya oldu.
Okulun tarihçesinde Urfi Çetinkaya’nın da adı geçiyor
Bu okullar halen faaliyet gösteriyor. Esenler'de bulunan Örfi Çetinkaya Ortaokulu'nun internet sitesinde yer alan tarihçede Urfi Çetinkaya'dan da bahsediliyor.
Okul tarihçesinde şu ifadeler yer alıyor:
"Okulumuz, 1 Ocak 2000 tarihinde 40 derslikli okul olarak, okul binasının bağışçısı Urfi Çetinkaya tarafından yaptırılmıştır. Okula, oğlunun ismi olan Örfi Çetinkaya konulmasını talep etmiştir. Bu talep üzerine, Milli Eğitim Bakanlığı da okulun adını Örfi Çetinkaya İlköğretim Okulu vererek eğitim öğretime açmıştır."
Uyuşturucudan hükümlü Galip Öztürk adına sevgi evi
Sadece Urfi Çetinkaya örneği yok. Türkiye'de adam öldürmeye azmettirme suçlamasıyla yargılandığı davadan müebbet hapis cezası almasının ardından Gürcistan'ın Batum şehrine kaçan Metro Turizm Şirketi'nin sahibi Galip Öztürk de 2022'de bu ülkede ofisine düzenlenen operasyonda 7,2 kilogram kokain bulunması üzerine tutuklandı.
Bu yıl içinde de uyuşturucu suçlamasıyla Gürcistan’da 8 yıl hapse mahkum oldu.
Farklı yerlerde yaptırdığı hayır kurumları olan Öztürk'ün adına da halen İstanbul'da "Galip Öztürk Sevgi Evi" yani çocuk bakımevi bulunuyor.
Kimlerin adlarının okullara verilemeyeceği 2017'de sıralandı
Bu örnekleri artırmak mümkün. Geçmişte de adı suç olaylarıyla anılan kişilerce yaptırılan birçok okul, hatta ibadethaneler oldu.
2009'da yapılan bir operasyonda uyuşturucu imalatı yapmakla suçlanan Habip Kanat'ın Ataşehir'de babasının adını taşıyan bir cami yaptırdığı anlaşılmış, o dönemde "Uyuşturucu parasıyla yapılan camide namaz kılınır mı?" polemiği gündeme gelmiş, tanınmış din bilginleri buna dair yorumlarda bulunmuştu.
Bu ve benzeri olaylar akıllara şu soruyu getiriyor: Bağışçının adı veya talebi üzerine bir yakınının adı verilen yerler sonradan bu kişinin ağır, yüz kızartıcı bir suça karışması halinde değiştirilebiliyor mu?
Soruya yanıt veren avukat Gökhan Ahi, öncelikle okullara ve eğitim kurumlarına nasıl ad verileceği ile ilgili bir düzenlemenin 2017'de yapıldığını kaydetti.
Tam adı "Milli Eği̇ti̇m Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeli̇ği̇" olan bu düzenlemeye göre, bina ve tesislerinin tamamını yaptıran, arsasını bağışlayan veya yapımına aynî veya nakdî olarak yapım maliyetinin en az yarısı kadar bağışta bulunan kişilerin adları il milli eğitim komisyonu kararıyla eğitim kurumuna veriliyor.
Aynı yönetmelikte kimlerin adının okullara ve eğitim kurumlarına verilemeyeceğinin de düzenlendiğini kaydeden Ahi, "Buna göre, devletin güvenliğine karşı suçlardan, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık ve uyuşturucu suçlarından mahkûm olanların adları verilemez" dedi.
"Okula adı verilen sonradan bizzat mahkum olursa isim iptal edilebilir"
"Eğer daha önce adları eğitim kurumlarına verilmiş olanlar daha sonra bu suçlardan mahkum olurlarsa ne olur" sorusuna Ahi, "Yine il eğitim komisyonu tarafından aynı usulle iptal edilir" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
Okul ve eğitim kuruluna adı verilip de geri alınan kişiler, belirli suçlardan mahkum olup hükmü kesinleştikten sonra, herhangi bir itirazda bulunamaz. Yargılamanın yenilenmesi ve mahkumiyetin ortadan kalkması halinde doğal olarak itiraz hakları saklıdır.
İbadethanelerde takdir bağlı olduğu vakıf ve derneklerde
Ahi, sadece okullara ve eğitim kurumlarına ad verme ve geri alma konusunda düzenleme yapıldığını da kaydederek, "Cami, cemevi, kilise ve sinagog gibi ibadet yerleri için bu şekilde bir düzenleme yapılmamış. Bu konudaki takdir, ibadet yerlerinin bağlı olduğu köy, vakıf veya dernek tüzel kişiliğine aittir, Diyanet'e bağlı camilerde ise il müftülüğünde kurulan bir komisyon isim koyabilir veya değiştirebilir" diye konuştu.
"Çocuğunun adının kaldırılması suçun şahsiliği ilkesinden dolayı zor"
Ahi'nin de anlatımlarında yer aldığı gibi sonrasında ağır bir suça karışan bağışçının bizzat kendi adının verildiği okulun ismini değiştirme noktasında pek bir sorun bulunmuyor.
Ancak Urfi Çetinkaya'nın okullara oğlu Örfi'nin adını verdirmesi gibi bağışçının kendi isminin değil de talep ettiği isimlerin verildiği yerlere gelince durum değişiyor.
Ahi, bu durumda fark oluşacağını söyleyerek, "Çünkü yönetmelikte geçen suçları işleyen kişi oğlu değil. Oğlu adına ismi geri alacak bir sebep kalmamış olur. Suçta ve cezada şahsilik ilkesi önemlidir" diyerek sözlerini tamamladı.
"Kanada'da bir kişi ölmeden ismi herhangi bir kuruma verilmiyor"
Eğitim Uzmanı Prof. Dr. Erhan Erkut ise benzer sorunların yaşanmamasının yolunun belli olduğunu kaydederek Kanada örneğini verdi.
"Kanada'da bir kişinin adı bir kuruma o insan ölmeden verilmiyor" diyen Erkut, "Şayet kötü bir olaya karışmamışsa öldükten sonra veriliyor. Karışmışsa ismi verilmiyor. Mesela Bilkent de öyle yaptı. İhsan Doğramacı'nın ismi İhsan Hoca öldükten sonra verildi. Zaten bir kişi ölmeden okullara isim verilmesi yanlıştır. Sonra garip garip durumlar ortaya çıkıyor" ifadelerini kullandı.
© The Independentturkish