Kusur kültürü

Kusur kültürü basitçe kusurları ve hataları örtbas etmek anlamına gelir. Ancak bu örtbas, kusur ve hataların derinleşmesine ve genişlemesine yol açar ve zamanında tedavi edilmesini engeller

Fotoğraf: Daniel Curran/Unsplash

Geçen hafta, "Müslümanların diğer milletlerle ilişkileri, günümüzde Müslüman aklın en önemli meşguliyetlerinden biri. Bu, sıradan Müslümanlar ve seçkinleri tarafından paylaşılan bir meşguliyet" demiştik.

Birkaç gün önce Profesör Muhammed el-Mahmud'un aynı konuyla ilgili tweetlerini gördüm. Cümleleri kısa ama -Mahmud'un diğer tüm yazıları gibi- derin ve dolaysızdı. Doğrudan ve nezakete kaçmadan yaraya parmak basıyordu.

Mahmud, özeleştirinin Batı kültüründe köklü bir gelenek olduğuna ve gelişmenin bir koşulu olarak sınıflandırıldığına dikkat çekiyordu.

Özeleştiri, kusurları ve sorunları araştırmaya teşvik etmek, onları halka ifşa etmek, ardından tartışma ve tedavi etme arzusu uyandırmak ve son olarak tedavisini bulmak demektir.

Batı medeniyetinde ilerleme, şeffaflığı hayatının mihenk taşı haline getirdiği, hatadan utanma kompleksinden kurtulduğu için hızlandı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Geçen hafta İngiliz basınında yer alan bir haber dikkatimi çekti. Haber özetle, birisinin 17'nci yüzyılda sarayın köle ticaretiyle ilişkisini ortaya çıkarmasından sonra Buckingham Sarayı'nın gizli arşivlerini Manchester Üniversitesi'nden araştırmacılara açtığını söylüyordu.

Kral Charles geçen yıl, atalarının köle ticaretindeki rolünden derin üzüntü duyduğunu ve bunun Britanya tarihinin kara bir sayfası olduğunu, ancak bu yaranın tedavisinin, konu ile ilgili tüm verilerin objektif bilimsel araştırma çerçevesinde açıklanmasıyla başlayacağına inandığını kaydetmişti.

Özellikle hatanın ve taraflarının tarihe karışmasının ardından siyasi camianın yaptığı hataları kabul etmek, Batı kültüründe kabul gören bir gelenektir.

İşleri normal akışına döndürmenin, geçmiş düşmanlıkların yeni düşmanlıkların itici gücüne dönüşmesini önlemenin ya da en azından mağdur tarafın itibarını geri kazandığını ve yanlış yapanın sorumluluğunu kabul ettiğini hissetmesinin bir yoludur. Böylece gelecekte kimse, mağdurun da hataya ortak olduğunu söyleyemez.

Aklıma Ekim 1973’teki Arap-İsrail savaşından sonra bir grup İsrailli gazetecinin yayımladığı "İhmalkarlık" kitabı geliyor.

Kitap, İsrail'in savaşta yenilgiye uğramasına yol açan zayıflıkları keşfetmeye odaklanmıştı. İsraillilerin ve Arapların bu kitaba karşı tutumu, geçmişin hatalarıyla başa çıkma konusundaki büyük farklılığın örneğidir.

Askeri sansürün, kitabın yazarlarının yayımlamak istedikleri bilgilerin çoğuna izin vermediğini biliyoruz. Buna rağmen kitap İsraillileri şoke etti ve iddiaların incelenmesi, sorumluların belirlenmesine yönelik güçlü taleplerde bulunuldu.

Buna karşılık, ertesi yıl (1974) kitabı okuyan Araplar, bunu bizim "tamamen mükemmel" olduğumuzun ve İsraillilerin de "tıpkı daha önce bahsettiğimiz gibi" olduklarının kanıtı olarak değerlendirdiler.
 


Gerçek şu ki, ramazan ayında gerçekleşen Ekim 1973 savaşında alınan parlak zafer, o savaşta neler olup bittiğine ve özellikle de siyasi, askeri ve sosyal performansın güçlü ve zayıf yönlerini teşhis etmeye dair analitik bir incelemenin önemini gözden kaçırmamıza neden oldu.

Bildiğim kadarıyla, Arap taraflardan hiçbiri ne bu savaş ne de Arapların taraf olduğu diğer savaşlar hakkında ciddi bir bilimsel incelemede bulunmadı.

Ayrıca zaman zaman büyük krizlerden geçiyoruz ama kimse durup neler olduğunu, krizin neden ortaya çıktığını veya nasıl önlenebileceğini araştırmıyor.

Batı tarafından ilerici bir pratik olarak uygulanan eleştiriyi, bazılarımız "aklı başında kişinin hatalı olduğunu itiraf etmesi" bağlamında böbürlenmek için kullanıyor.

Yani, madem Batılılar hata yaptıklarını söylüyorlar, bu bizim onlardan daha iyi olduğumuzun delilidir. Kanıtı da önümüzde; onların itirafı.

Bu yaklaşım bence "kusur" kültürünü pekiştiriyor, yani kusurları eksik olarak konuşmayı sosyal ve kültürel yapıyı yıkma sebebi olarak görüyor ve genellikle eleştirmenin karalanmasına neden oluyor.

Kusur kültürü basitçe kusurları ve hataları örtbas etmek anlamına gelir. Ancak bu örtbas, kusur ve hataların derinleşmesine ve genişlemesine yol açar ve zamanında tedavi edilmesini engeller.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU