Arap-Çin ilişkileri: Ortaklığın güçlendirilmesi

Şimdi Çin zamanı mı?

Fotoğraf: SPA

Arap-Çin ilişkileri bahsi bugünün konusu değil, köken olarak da yeni değil, tarih boyunca iki büyük medeniyeti birbirine bağlayan bağlardan, tarihin yollarında karşılıklı yaratıcı çıkarlardan, eski tarihçilerin kitaplarında bahsettikleri görüşlerden bahsediyoruz.

Örneğin, İbn Sâid olarak bilinen Endülüslü astronom ve tarihçi Ebul Kasım Hamid el-Endelüsi, ünlü 'Tabakatü'l-Ümem' kitabında Çin'den şöyle bahseder:

Çin, en kalabalık ulusa, en görkemli krallığa, en geniş topraklara sahip ülkedir. Çin ulusunun diğer ulusların önüne geçtiği bilgi ve marifetler, pratik zanaatlarda ustalık, görsel sanatlarda mükemmelliktir. Onlar yenilikleri takip etmek ve sanatlarını geliştirmek konusunda en sabırlı insanlardır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Eski İpek Yolu üzerinden Arabistan ve Çin arasında kervanlar gidip geldi ve işte o günler, tarihin tekerrür etmesi için değil, insan iletişimi ve bilgi alışverişinde yeni bir sayfa açmak için geri dönüyor.

Geçen yılın aralık ayının başında Suudi Arabistan Krallığı'nın ev sahipliğinde düzenlenen üç Çin-Arap zirvesi, her iki taraf için de daha canlı ve faydalı yeni bir tarih yazdı.

Zirvelerin sponsorluğunu yapan Veliaht Prens Muhammed bin Selman zirveler hakkında şöyle demişti:

Bu zirveler Çin ile iş birliği ve kalkınma için yeni bir tarihi aşamanın, bölgesel ve uluslararası konularda görüşleri eşgüdümlü hale getirme amacıyla her alanda ilişkileri derinleştirmeyi hedefleyen bir sürecin temelini atıyor.


Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da gerçekleştirilen 3 zirve, uluslararası kutuplar semasında emin ve güçlü adımlarla ilerleyen Çin'e yönelik konumu ve pozisyonu açısından ileriye dönük bir adım gibi göründü.

Bu nedenle Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ve Ortadoğu'daki ülkelerin çoğu, pragmatik ve geçici bir hedefle değil, aksine, kaygılar ve çalkantılar yolunu düzleştirmek amacıyla ve güçlü, iki yönlü ilişkiler kurma arzusuyla Pekin ile köprüler kurmaya büyük ilgi göstermeye başladı.

Özellikle de dünya jeostratejik bir akışkanlık durumundan mustarip ve küresel askeri çatışmalar beklentilerinin yanı sıra, ekonomik çöküş korkusuyla yaşarken.

Analistler ve araştırmacılar, gıda güvenliği, enerji güvenliği, ileri teknoloji dünyası ve silah kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi küresel zorluklar ve krizleri de ihmal etmiyorlar.


Prens Muhammed bin Selman ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasındaki son temas, Suudi Arabistan Krallığı ile Çin arasındaki stratejik ilişkilerin önemini teyit etti ve Pekin'in Riyad ile Tahran arasında iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmedeki rolünü takdir etti.

Suudi Arabistan'ın iletişim konusuna verdiği bu önem, etkili, yaklaşmakta olan bir küresel kutup ve güç olarak Çin ile çalışma ve alışverişte bulunmaya yönelik gerçek bir Arap arzusunu yansıtıyor.

Çin Devlet Başkanı'nın söylediği gibi, yeni dönemde Çin ve Arap ülkeleri arasında ortak bir geleceğe sahip bir toplum inşa etmeye, Ortadoğu'da barışa, istikrara ve kalkınmaya daha fazla katkıda bulunmaya yönelik topyekun bir çabayla Suudi Arabistan ile çalışmaya hazır gerçek bir arzunun işaretlerini taşıyor.

Hadimul Haremeyn Şerifeyn Kral Selman bin Abdulaziz liderliğinde Suudi Arabistan diplomasisi, öngörülü bir gözle Çin'in bölgesel ve uluslararası ilişkilerde nasıl giderek daha önemli ve yapıcı bir rol oynadığını gördü.

Bu durum, Pekin ve siyasi liderliğinin bugün ve gelecekte Suudi Arabistan tarafı nezdinde büyük takdir görmesini sağladı.


Ayrıca Çin diplomasisi, bölge ülkeleri arasında son zamanlarda açıkça artan yumuşama ivmesini destekledi ve bu destek tam bir Konfüçyüs medeniyeti zaferini ortaya çıkardı.

Bu medeniyet her zaman çelişkilerin ve anlaşmazlıkların diyalog ve istişare yoluyla çözülmesinin halkların beklentileri ve çağın yönelimlerinin yanı sıra tüm ülkelerin çıkarlarıyla uyumlu olduğu konusunda ısrar etti.

Çin'in eski tarihi hakkında bilgi sahibi olanlar, daha önce birkaç kez bahsettiğimiz zıtların birbirini ortadan kaldırmadığı, aksine, ontolojik bütün içinde bir arada var oldukları ve birbirleriyle etkileşime girdikleri fikrine ilişkin inancını bilirler.

Amerikan ve Avrupa modelinin, yani anlaşmazlık veya ihtilaf yaşandığında çatışmaya yönelen Aristoteles modelinin aksine, Çin, iyi bildiği kapsama felsefesinin parlak bir örneğini veriyor.

Örneğin, Çin'in 1400 yıl önce bazı bölgelerinde İslam medeniyetini özümsemesini ve ondan önce de Hristiyanlık dahil olmak üzere diğer bazı medeni grupları toplumuna kabul etmesini ele alalım; hepsi yüzlerce yıl benzersiz bir yaratıcı uyum gücüyle birlikte yaşadılar.

Onlarca yıllık Marksizm hakimiyetine rağmen, o tabakalar gizli kaldılar ve Çin'in yeniden dünyaya açılmasıyla bir kez daha ortaya çıktılar.

Bu nedenle, Arap-Çin ilişkilerinin güçlendirilmesinin, bazılarının sandığı gibi, kur yapmak veya diğer uluslararası güçlerin çelişkilerine oynamak meselesi olmadığı kesin olarak söylenebilir.

Aksine bu, aktif, değişen, gerek yumuşak gerekse sert güçlerin kapasiteleri açısından yeni bir denge biçimi arayan bir dünya haritasında, önceki ittifaklarının önemini takdir etmeyen diğer güçler tarafından boşaltılan veya ihmal edilen nüfuz alanlarını ve ortaklıkları doldurma meselesidir.
 


Güçlü bir şekilde yükselen Çin ekseni ile Arap uluslararası ilişkiler eksenlerini pekiştirmenin, dünya çapında Arap diplomasisinin daha geniş çaplı bir şekilde güçlendirilmesi yoluyla olumlu bir etki yaratacağı bir sır değil.

Böylece Arap davalarına özellikle de hayati öneme sahip davalara etkili destekleyici katkılar elde edilebilir.

Çin'in Rusya-Ukrayna savaşını durdurma girişiminin maddelerini okuyanlar, buradaki iki maddeye dikkat çekiyorlar;

Bir, Çin'in, BM Antlaşması dahil olmak üzere evrensel olarak tanınan uluslararası hukuka sıkı sıkıya uyma, ülkelerin egemenliğini ve bağımsızlığını, tüm ülkelerin toprak bütünlüğünü aktif olarak destekleme çağrısı.

Bu, günümüz Çin'inin, çağdaş dünyamızı, geçmişte kalmış kahramanlıklarla şişinmeden Vestfalya devlet sistemi düşüncesi çemberine geri döndürdüğü anlamına geliyor.

İkincisi; Soğuk Savaş zihniyetinden vazgeçmek. Bu da, yalnızca aydınlanmamış bir narsist vizyonla çalışan askeri blokları genişletme fikrini reddetmek anlamına geliyor.

Bu bağlamda, Arap-Çin ilişkileri, belirli bir tarafla kendini sınırlamadan ve ona bağımlı olmadan, yeni küresel kutuplarla iş birlikçi ve stratejik ortaklıklar oluşturmak için okyanustan Körfez'e Arap güçlerine geniş alanlar açıyor.

Bu da Arapların güvenliğini ve istikrarını takviye edecek, bir yandan Kovid-19 pandemisi diğer yandan Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle zorluklar yaşayan birçok Arap ülkesinin ekonomisinin kalkınmasını ve gelişmesini sağlayacak.

Şimdi Çin zamanı mı?

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, Başkan Cinping'i Ukrayna'yı ziyaret etmeye davet etti.

Pekin barışı gerçekleştirip, bu büyük başarıyla küresel kutup konumuna mı yerleşecek?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU