Krizin faturası yine üniversitelilere kesildi

10 kentte yıkıma neden olan depremler sonrası afetzedeler ciddi bir barınma sorunuyla karşı karşıya. 2 milyonu aşkın yatak kapasiteli misafirhaneler yerine çözüm yöntemi olarak KYK yurtlarının boşaltılması tartışmaya neden oldu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 Şubat’ta Diyarbakır’da yüksek öğretim kurumlarının eğitime bahar dönemi boyunca uzaktan devam edeceğini açıkladı.

Gerekçe merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan ve şu ana kadar yaklaşık 30 bin inasının yaşamını kaybettiği 7.7 büyüklüğündeki depremin beraberinde getirdiği barınma sorunu.

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerindeki 7.7 ve 7.6’lık sarsıntıların toplam on kentte yıkıma neden olması sonrası afetzedelerin barınma sorunu KYK yurtları üzerinden çözülmeye çalışılıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyarbakır’daki temasları sırasında "Üniversitelerimizin tamamının KYK'ye ait yurtlarını depremzedeler için kullanacağız, zira yaza kadar üniversitelerimizi tatil ediyoruz" dedikten sonra yurtlarda hareketlilik başladı, öğrencilere eşyalarını toplayıp bulundukları yurt odalarını terk etmeleri gerektiği iletildi.
 


Karara yönelik eleştirilerin temelinde yine yüksek öğretimin feda edildiği ve başta deprem mağduru öğrenciler olmak üzere farklı bir mağduriyet yaşatılması yatıyor.

Kimi akademisyenler bölgede depremden etkilenen üniversite öğrencileri için yatay geçiş hakkı veya misafir öğrenci olarak farklı bölgelerde eğitim öğretimlerine devam etmelerinin daha doğru bir yöntem olacağı hususunda birleşiyor.

“Mağduriyetler başka bir mağdur grubu yaratılarak giderilemez”

Çoğu akademisyenin mutabık kaldığı konulardan biri söz konusu kararın bilimsellikten uzak olduğu.

Sadece akademisyenler değil psikoloji alanında uzmanlığa sahip pek çok isim de böylesi bir felaketin ardından bireylerin rehabilite edilmesi için en uygun ortamın sosyal yaşantı olacağının altını çiziyor.

Deprem sonrası ortaya çıkan gerçeklik ve ilk yaraların sarılmasının ardından yaşamsal sorumlulukların ertelenmemesi ve kalınan yerden devam edilmesinin gerekliliğine vurgu yapılıyor.

Mevcut durumda ise binlerce depremzede öğrencinin yeniden sosyal ortamdan uzaklaştırılarak daha çok travmatize edileceği dile getiriliyor.

Independent Türkçe’ye konuşan İstanbul Üniversitesi’nden hukukçu Prof. Dr. Adem Sözüer, kararın yanlış olduğunun altını çiziyor.
 

adem sözüer.jpg
Prof. Dr. Adem Sözüer / Fotoğraf: İstanbul Üniversitesi


Depremzede öğrencilerin topluma karıştırılması gerektiğini aksi bir durumun yeni travmalar yaratacağını vurguluyor Sözüer:

Büyük mağduriyetler var ancak bu mağduriyetleri başka bir mağdur grubu yaratarak gideremeyiz. Türkiye'deki Tüm üniversiteleri çevrimiçi eğitime mecbur etmek pedagojik açıdan, bilimsel açıdan çok büyük bir yanlışlık. Bütün uzmanlar ‘Hemen normalleşmeye dönmek gerekli’ derken, biz bu normalleşmenin uzağına doğru götürüyoruz öğrencilerimizi. Ve yeni sorunlar doğuruyoruz. Öğrencilerimiz adeta ev hapsine mahkûm ediliyor. Bugün tam aksine özellikle yüz yüze eğitime ihtiyacımız var.”

"Merkezi bir kararla eğitim kolayca feda edilebiliyor"

Konu hakkında psikiyatri profesörü Raşit Tükel ise; öğrencilerin bir an önce deprem bölgelerinden çıkartılarak normal hayata döndürülmesi gerektiğini ancak bunun yolunun çevrimiçi eğitimden değil akranlarıyla birlikte kampüse dönmekten geçtiğine işaret ediyor:

Üniversitelerin sadece akademik bilgilerin sunulduğu yerler olmanın ötesinde, gençler için sosyal ilişkilerle kendilerini var ettikleri yaşam alanları olduğunu, deprem bölgesindeki üniversitelerde okuyan gençlerin büyükşehirler başta olmak üzere depremden etkilenmemiş şehirlerdeki üniversitelerde geçici olarak öğretime devam etmesinin koşullarının oluşturulması gerektiğini belirtiyor.
 

 

Görüntü 11.02.2023 23.11 (1).JPG
Fotoğraf: Burak Ütücü


Tükel, depremzede yurttaşların mağduriyetlerinin giderilmesi adına ilk gözden çıkartılanın üniversiteler ve eğitim sistemi olmasına dikkat çekiyor:

Çözümü ararken, evlerini kaybetmiş vatandaşlarımıza hayatlarını sürdürebilecekleri yerleri ararken ilk aklımıza gelenin üniversiteler olması bence dikkate alınması gereken bir nokta. Merkezi bir kararla tüm üniversitelerde eğitimin çevrimiçine geçildiğini yani öğrencilerin üniversitelerde olamayacaklarını ve derslere devam etmeyi yüz yüze olarak sürdüremeyeceklerini öğrenmiş olduk. Bu tam da bizim eğitime verdiğimiz önemi gösteren bir şey. Yani ilk gözden çıkartılanan eğitim olduğunu görüyoruz.”

Tükel aynı zamanda üniversitelerin özerk olması gerektiğini vurguluyor.
 

raşit tükel.jpg
Prof. Dr. Raşit Tükel / Fotoğraf: Independent Türkçe


Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından duyurulan söz konusu kararın merkezi bir noktadan alınarak değil her üniversitenin kendi bünyesinde alınması gerektiğini söylüyor.

Tükel’e göre daha sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için artılar ve eksilerin birlikte değerlendirilmesi elzem.

“Çok acele ve yanlış bir karar”

Konuyla ilgili Independent Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan bir başka isim ise CHP milletvekili ve partisinin Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık.
 

Lale Karabıyık.jpg
CHP Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık / Fotoğraf: CHP


Karabıyık kararın iktidarın eğitime verdiği önemi gösterdiğini ve bütünüyle yanlış olduğunu dile getiriyor:

Çok acele ve çok yanlış bir karar. Çözüm üretmek deyince akla hemen ‘Üniversiteleri kapatalım, yurtları kullanalım’ gelmemeli. Bu kadar çaresiz değil bu ülke! Başka olanaklar var, bunlar değerlendirilir. Sadece doğru bir planlama yapmak gerekir”

“Gerekli değil, ölçülü değil, hukuka da uygun değil”

Tükel, Sözüer ve Karabıyık’ın hemfikir olduğu nokta en sonda yapılması gerekenin en başta yapıldığı yönünde.

Üç isim de halihazırdaki tüm imkanların tamamının tüketilmeden en başta yüksek öğretimden feragat edilmesinin yanlışlığından dem vuruyor.

Özellikle otellerin, misafirhanelerin vb. kurum ve kuruluşların es geçilip direkt KYK yurtlarına ve üniversitelere sorumluluğun yıkılmasına tepki büyük.

Prof. Dr. Adem Sözüer, Türkiye'de oteller ve kamu misafirhaneleri olduğunu, bununla beraber binlerce boş ev bulunduğunu anımsatırken öğrencilerin yurtlardan atılması sonrası “Ölçülü değil, hukuka da uygun değil. Bütün Türkiye'de OHAL yok ki… Hangi yetkiye dayanarak öğretimi birden böyle çevrilebiliyor?” diye soruyor.

Prof. Dr. Raşit Tükel ise iktidarın bahsettiği çevrimiçi eğitim ile alakalı olarak deprem bölgesinde internet altyapısının çökmüş durumda olduğunu hatırlatıp telefon ile bile iletişim kurmanın zor olduğu ve mevcut sorunların kısa sürede giderilmesinin mümkün görünmediği bir durumda kararın doğası itibarıyla yanlış olduğuna dikkat çekiyor.

KYK yurtlarından ilk tahliyeler dün gece itibarıyla başladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bazı KYK yurtları öğrencilere eşyalarını alarak yurtları tahliye etmeleri için e-posta yoluyla çağrı yapmaya başladı.

Türkiye’de Gençlik ve Spor Bakanlığı’na ait KYK yurtlarının kapasitesi yaklaşık 850 bin kişilik.

Bugün İstanbul’da 60, Ankara’da ise 31 misafirhane bulunuyor.

8 Mart 2021’de açıklanan verilere göre Türkiye genelinde bu tiptek toplam tesis sayısı 13 bin 959, yatak sayısı ise 2 milyon 58 bin civarında görünüyor.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU