Dedem Holokost'tan sağ kurtuldu: Dehşetin ötesinde, sağlam bir ders onunla kaldı

Dedem politikacılardan ya da kraliyet ailesinden çekinmezdi ve yaşadıklarına bakılırsa, neden çekinsin ki? Onunla tanışmak onlar için bir onurdu

Zigi Shipper (Darren Richman)

Dedem, Auschwitz-Birkenau ve Stutthof toplama kamplarında geçirdiği yılların ardından 1947'de İngiltere'ye vardığında, rıhtımda onu üvey babası karşılamış.

Kendisine sorulan ilk soru "Bavulların nerede?" olmuş ve dedem de gülerek "Sahip olduğum her şey üstümde" diye cevap vermiş.

Bu hayatta kalma içgüdüsü ve iyimser mizah anlayışı, bu hafta sona eren hayatının geri kalanında da Zigi Shipper'la beraberdi. 2020'de küresel pandemi zirvesindeyken onu yoklamak için aradığımda, "Genç bir adam olarak mı öleceğim?" diyerek lafı geçiştirmişti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

1981'de kalp krizi geçirdiğinde doktorlar anneanneme muhtemelen sona geldiğini söylemiş. Anneannem de sakince, Nazilerin 5 yıl boyunca eşini öldürmeye çalıştığını, bu yüzden bu durumun kendisini pek endişelendirmediğini belirtmiş.

Bu zorluktan sağ çıkacağı belli olduğunda 51 yaşındaki dedeme alkol, sigara ve Highbury'deki maçlara gitmek gibi stresli aktiviteleri bırakırsa 15-20 yıl daha yaşayabileceği söylenmiş. Bir yanım onun sonsuza kadar yaşayabileceğini düşünse de o, çarşamba günü, 93. doğum gününün sabahında vefat etti. Talmud öğretisinde doğum gününde ölmenin mükemmel olduğu düşünülür, dolayısıyla bu büyük adamın zamanlaması her zamanki gibi kusursuzdu.

Hayatta kalmasını hiçbir zaman "tamamen şanstan" başka bir şeye bağlamayan Zigi'nin büyüklüğü, önünde uzanan hayata karşı tutumunda yatıyordu. Hayatın yaşamak için olduğuna inanıyordu ve 93 yılın her gününün kıymetini bildi. Onu herkes tanır ve istisnasız herkes severdi.

Sırf başkalarıyla konuşmayı sevdiğinden, bir restorandaki kişilerle sanki oranın sahibiymiş gibi iletişime geçerdi ve olağanüstü üçüncü perdesini başlatan şey de bu özelliği oldu: Son 20-30 yılında Birleşik Krallık'ın dört bir yanındaki okullarda gençlerle tanıklığını paylaşmak. Kırtasiye işinde bir ömür geçirdikten sonra, bu ücretsiz iş haklı olarak gerçek çağrısı olarak gördüğü bir şeydi.

Bu büyüleyici ve karizmatik adam, insanlığın en kötü haline katlanma hikayesini en ufak bir burukluk göstermeden anlatırken, öğrenciler şaşkın ve etkilenmiş bir sessizlik içinde onu dinlerdi. Mizahla süslenen anlatısı, Zigi'nin modus operandisiyle (birinin çalışma yöntemini veya alışkanlığını tanımlamakta kullanılan Latince ifade -ed.n.) sona ererdi: "Nefret etmeyin".

Bu hafta (bazıları 1990'lar kadan eskilerden) onu dinleyenlerden gelen sevgi seli, bu konuşmaların gücünün kanıtı. Aslında son yıllarda Google'a Zigi Shipper yazıldığında otomatik tamamlamada "hâlâ hayatta" sözcükleri çıkıyordu. Tek bir görüşmeden sonra bile bu adamı unutmak imkansızdı ve dinleyicilerinin, hikayesini dinleme ayrıcalığına sahip olduktan çok sonra bile onun hâlâ orada olduğunu bilerek rahatladığı ortada.

Zihinleri şekillendirmek (gerçek anlamda) dünyayı değiştirmektir ve Zigi'nin içinde bulunduğu dünyanın daha iyi bir yer olduğundan hiç şüphem yok. Biz Yahudiler ölüme "Şükran duyulan bir hatırası olsun" sözleriyle karşılık veririz ve bu ifade nadiren bu durumdaki kadar kesin bir şekilde söylenebilir.

 

Bu konuşmaların gücü, üzerine giydiği kıyafetlerden başka hiçbir şeyi olmayan Polonyalı bir çocuğun nihayetinde en nadide mekanlara girmesini sağladı. Kendisini İngilizlerden daha İngiliz olarak görüyordu (Ekseriyetle "Burada yaşamayı ben seçtim" derdi) ve Westminster Abbey'de konuşma yapmaktan ve Euro 2012 için yola çıkmadan önce İngiltere takımına hitap etmekten inanılmaz derecede gurur duyuyordu.

Birçok başbakanla görüştü ve özellikle birini, haberlerde neden hâlâ açlıktan ölen çocukları gördüğü konusunda sorguya çekti ki onu en çok üzen şey buydu. "Elimizden geleni yapıyoruz" yanıtını alan Zigi, "Bu yeterli değil" diye karşılık vermişti.

Bugüne kadar hahambaşı, başbakan ve Galler Prensi ve Prensesi, Zigi'nin mirasını tanıdı. Galler Prensi ve Prensesi'ne 2017'de Stutthof'taki kamp gezdirildi ve Kate Middleton 2021'de Zigi'yle yeniden bir araya geldiğinde William'ın yokluğu için özür diledi. Müzmin bir çapkın olan dedem, geleceğin Kralı etrafta yokken bir boşluk hissedip "Eşine ihtiyacım yoktu, istediğim kişi sendin" demiş. Zigi ne politikacılardan ne de kraliyet ailesinden çekinirdi ve yaşadıklarını göz önüne alırsak, neden çekinsin ki? Onunla tanışmak onlar için bir onurdu.

Eşsiz cümle yapıları ("Yoksa futbol mu izliyoruz, yoksa yemek mi yiyoruz?"), o kesik kesik gülüşü ve belirli bir çikolatayı sevdiğinizden bahsettiğinizde sizi bir sonraki görüşünde kaçınılmaz olarak bir yıllık tedarik sağlamasıyla ilgili anılarda yaşayacak.

O, her kadeh viskide, her güzel yemekte, her futbol maçında ve hayatın katlanmak için değil, tadını çıkarmak için olduğunu gösteren her şeyde yaşamaya devam edecek. O, öğrencilerin ve yolu onunla kesişen herkesin kalbinde ve zihninde yaşayacak. Ama en önemlisi, ailesi aracılığıyla yaşayacak.

Zigi iki kızı, 6 torunu ve 6 torununun torunuyla son derece gurur duyuyordu. Bu aile onun intikamıydı. Oğlum büyük dedesini son gördüğünde (büyükteki vurgu çok fazla) 6 yaşında olsa bile bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetmiş olmalı. Isaac, Zigi'yle birlikte koltuğa oturdu ve tam 45 dakika süren ziyaret boyunca birbirlerine sarıldılar.

O hafta sonu dedemi yalnız görmeye gittim ve ona bu kucaklaşmayı ve aralarındaki kelimelerin ötesindeki bağı hatırlattım. Bana "İyi bir çocuğun var" demeyi başardı. Sonra, son konuşmamızda ona Isaac'in göbek adını hatırlayıp hatırlamadığını sordum. Auschwitz'de Nazilerin 84303 numaraya indirgediği, onlar için bu numaradan fazlası olmayan bu olağanüstü adam gülümseyerek "Zigi" diye cevap verdi. Haklıydı.

Başka bir konuda da haklıydı. Auschwitz'e ilk döndüğünde Zigi iki kızını kucağına aldı, gökyüzüne baktı ve "Hitler başaramadı" dedi.

Bu eserin ücreti Holocaust Educational Trust'a (Holokost Eğitim Vakfı) bağışlanıyor



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: İpek Uyar

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU