Rusya-Ukrayna savaşı gidişatında iki belirleyici ay

Yeni yıla sayılı günler kala bir umut ışığı var mı? Bu savaşın bitmesi mümkün mü? Barış geri gelecek mi?

Görsel: Financial Times

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali onuncu ayına yaklaşırken herkes şunları merak ediyor;

Bu savaş bizi nereye götürüyor? Savaşın girdiği ve artık tüm dünyayı etkisi altına alan bu karanlık tünelin bir sonu var mı?

Bir de şunu soranlar var; Tarih tekerrür mü ediyor?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Geçen yüzyılın 50'li yıllarında ABD'ye komşu bir ada olan Küba'da Fulgencio Batista yönetimine karşı bir devrim gerçekleşti ve bunun sonucunda Fidel Castro ve onunla birlikte Che Guevara önderliğinde komünist bir yönetim kuruldu.

O tarihi dönemin olayları doğrultusunda Castro'nun başını çektiği Küba, o dönemde komünizmin simgesi olan Sovyetler Birliği ile bir iş birliği anlaşması imzaladı.

1962'de John Kennedy başkanlığındaki ABD, sınırlarına bitişik Küba topraklarındaki Sovyet nükleer füzelerinin varlığını keşfettiğinde şaşkınlığa uğradı ve bunu ulusal güvenliğine doğrudan bir tehdit olarak gördü.

Yabancı bir ülkenin nükleer füzelerinin bitişik veya yakın topraklarda konuşlandırılması, ulusal güvenlik kavramlarına ve askeri bilimin kurallarına göre komşu ülkelerin güvenliği için bir tehdit olarak kabul edilir.

Bu açık tehdit karşısında Kennedy, Küba'yı Amerikan nükleer füzeleriyle vurup tamamen yok etmeye hazırlanma emri verdi.

Bu kriz 14 gün sürdü ve Sovyetler Birliği'nin nükleer füzelerini Küba'dan çekmesiyle, ABD'nin de sınır bölgelerinden nükleer füze bataryalarını çekmesiyle sona erdi.

Bu kriz 'Küba Füze Krizi' olarak adlandırıldı ve dünyadaki tüm stratejik bilimler ve ulusal güvenlik enstitü ve akademilerinde temel konu haline gelen kriz yönetimi bilimini ortaya çıkardı.  

Bugün, 60 yıl sonra, Avrupa arenasında roller değişmiş bir şekilde aynı sahne tekrarlanıyor; 1991'de dağılan Sovyetler Birliği'nin kalıntılarının sembolü Rusya, bir zamanlar birliğinin bir parçası olan bağımsız bir komşu ülke olan Ukrayna'nın NATO'ya katılmak istediğini keşfediyor ki bu da kendi topraklarında Amerikan, İngiliz veya Fransız kuvvetlerinin konuşlanmasına olanak tanıyacak.

60 yıl önce yaşanan sahne tekrarlanıyor ama bu sefer komşu bir ülkenin topraklarında yabancı güçlerin varlığını reddeden Rusya'ydı.

Ayrıca ABD ve NATO ülkelerinden Ukrayna'yı ittifaka dahil etmeyeceklerini yazılı olarak taahhüt etmelerini de talep etti.


ABD ve NATO ülkelerinin taleplerini reddetmesi karşısında Rusya, askeri güçlerini Ukrayna sınırına sevk edip konuşlandırmaya başladı.

Bu birlikler, büyüklükleri, nitelikleri ve konumlandırılma yöntemleri incelendiğinde, bunların Ukrayna'ya girerek saldırı operasyonları gerçekleştirmeyi amaçlayan bir muharebe grubu oldukları ortaya çıkıyordu.

Elbette ABD ve NATO ülkeleri, Rusya'nın gerçekleştirmesi durumunda askeri operasyonlara müdahale etmeyeceklerini açıkladılar, ancak Ukrayna'yı işgal etmesi halinde Rusya'yı caydırıcı ekonomik yaptırımlar uygulamakla tehdit ettiler.


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, durumu tüm yönleriyle incelemek için kuşkusuz Moskova'da savunma konseyiyle bir araya geldi.

Görünüşe göre ekonomi danışmanları, Rusya ekonomisinin ABD ve Avrupa ülkelerinin uygulaması beklenen yaptırımlara dayanabileceği konusunda ona güvence verdiler.

Askeri danışmanları ise Rusya'nın askeri gücüne ve Ukrayna'ya saldırıp onu mağlup etme kudretinde olduğuna dikkati çektiler.

Bu noktada Putin, Ukrayna'ya saldırma ve iradesini Ukrayna'ya dayatma kararını verdi.

Buna göre ya mevcut Ukrayna hükümeti NATO'ya katılmama ve topraklarında hiçbir yabancı askeri gücün bulunmasına izin vermeme konusunda bir taahhüt imzalamaya zorlanacaktı ya da mevcut Ukrayna yönetimini değiştirilecek ve yerine tıpkı 2019'daki son Ukrayna seçimlerinden önce olduğu gibi Rusya'ya bağlı bir hükümet getirilecekti.


Bu alternatiflerden birini gerçekleştirme hedefinden hareketle Rusya, askeri bilim kavramları arasında 'sınırlı konvansiyonel savaş' olarak bilinen operasyonlarla Ukrayna'ya yönelik saldırısını başlattı.

'Konvansiyonel' olarak tanımlanması, Ukrayna'nın nükleer silahlara sahip olmadığı göz önüne alındığında, nükleer bir savaş olmamasından kaynaklanıyor.

'Sınırlı' tabiri ise ABD ve NATO'nun bu savaşa katılmayacağını açıklamasının ardından sadece iki ülke, Rusya ve Ukrayna arasında olmasından kaynaklanıyor.

Askeri operasyonlar, Rusya'nın Ukrayna askeri altyapısına siber saldırı ile birlikte yüksek hassasiyetli balistik füzeler ve seyir füzeleriyle bir füze saldırısı gerçekleştirmesiyle başladı.


Füze saldırısı, daha önce çeşitli konvansiyonel savaşlarda başlangıçta yapılan hava saldırısına bir alternatifti.

Hava saldırılarının yüksek maliyeti göz önüne alındığında, bu yeni Rus düşüncesinin gelecekteki savaşlarda bir yöntem olarak benimseneceğini düşünüyorum.

Zira F-16 ve Suhoy gibi modern uçakların fiyatı, 100 milyon doları bulurken füzelerin fiyatı bundan çok daha düşük ve aynı görevi görüyorlar.


Siber saldırı ile birlikte füze saldırısı Ukrayna'nın füze üsleri, radarları, komuta ve kontrol merkezleri, füze depoları, askeri fabrikaları, muharip grupları, hava üsleri ve askeri havaalanlarına yönelik olarak başlatıldı.

Bu güçlü Rus saldırıları, 5 saat içinde Ukrayna askeri altyapısının yaklaşık yüzde 70'ini yok etmeyi başardı.

Bugün, bu savaştan 10 ay sonra herkes şunları soruyor;

Yeni yıla sayılı günler kala bir umut ışığı var mı?

Bu savaşın bitmesi mümkün mü? Barış geri gelecek mi?


Aslında tüm analizler, bu kış sonunda bu savaşın çözümünün işaretlerinin görülmesinin beklendiğini gösteriyor.

Zira o zaman Rusya'nın sonbaharın sonlarından bu yana Ukrayna ve Avrupa Birliği ülkelerine karşı yürüttüğü doğal gaz savaşının sonuçları görünecek.

Bunun sert kışı zor geçirecek, bazılarının fiyatların yükselmesi, enflasyon ve işsizlikle birlikte yeterince ısınamayacaklarına (bunların hepsi bu savaştan kaynaklanıyor) ve hükümetlerini Ukrayna'ya desteklemekten vazgeçmeye zorlayacaklarına Rusya'nın bahse girdiği Avrupa vatandaşları üzerindeki etkileri ortaya çıkacak.
 


Buna ek olarak, özellikle Cumhuriyetçilerin Kongre'de çoğunluğu kazanmasından sonra, Amerikan desteğinin devam edip etmeyeceği konusunda da çok sayıda soru işaretleri var.

Zira Başkan Joe Biden'ın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye sağladığı askeri ve maddi desteğin azalması muhtemel.

Ukrayna Devlet Başkanı, barışçıl bir siyasi çözüme ulaşmak için Rusya Devlet Başkanı Putin ile müzakere masasına oturmayı kabul edecek mi?

Başkan Putin'in Luhansk, Donetsk, Herson ve Zaporijya'nın ilhakını duyurmasıyla işler karmaşık bir hal aldıktan sonra siyasi bir anlaşmaya varmak için önerilen çözüm nedir?

Rusya, savaşın başlangıcından beri Ukrayna'dan Rusya Federasyonu'nun bir parçası olduğunu tanımasını talep ettiği Kırım Yarımadası'nın yanı sıra bu bölgelere herhangi bir şekilde değinilmesini reddedecektir.

Bütün bunlar, elbette, barış müzakerelerine girişi zorlaştıracak.


Genel olarak Ukrayna, temelde NATO'ya katılmamayı kabul etmeye ve gelecekte nükleer silah elde etmeme taahhüdünde bulunmaya hiçbir itirazı olmadığını en başından itibaren deklare etti.

Ancak, 4 bölge ve Kırım, gelecekteki herhangi bir siyasi çözümün önünde engel olmaya devam edecek.

Ayrıca, gelecekte ABD'nin Ukrayna'ya verdiği desteğin azalması ve Avrupa halklarından gelecek baskı olasılığının, Ukrayna Devlet Başkanı'nı barışçıl müzakerelere girmeyi kabul etmeye sevk edebileceğine inanıyorum.

Özellikle de şu anda elektriksiz yaşayan 10 milyon Ukraynalı ailenin bulunduğu göz önüne alınırsa.

Her halükarda, önümüzdeki 2 ay içinde yaşanacakların sonucunun, bu savaşta yakın bir barışçıl çözüme ulaşma şansı üzerinde belirleyici neticeleri olacak.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat 

DAHA FAZLA HABER OKU