Bağımsız Yeşil: Türkiye'de sokak köpekleri tartışması ve "köpeklerin sorunu"

"Bağımsız Yeşil"in ikinci bölümünde Osman Keçeli, Türkiye'de yaşanan sokak köpekleri tartışmasını ele aldı.

Türkiye'de sokak köpekleri hakkında tartışmalar hep sancılı seyretti. İnsan-hayvan çatışması sonucunda yerel yönetimler çoğunlukla öteki olarak gördüğü hayvanı yok etme yolunu seçiyor. Hatta günümüzde dahi hayvanları ortadan kaldırmak üzerine düşüncelerin tartışıldığına tanıklık ediyoruz. 
 


Türkiye'de "köpeklerin sorunu"

Yaygın kullanımın aksine "köpek sorunu" demeyi tercih etmiyorum. Bana kalırsa Türkiye'de "köpeklerin sorunu" var.

Yakın tarihimizde köpeklerin sorunlarından ve yaşadıkları tarihsel süreçten bahsedeyim.

Türkiye sokak köpekleri tartışmasına yabancı değil. Köpeklerin yaşam alanlarından uzaklaştırılması hakkında Osmanlı'dan günümüze uzanan tartışmalar var.

Elbette tartışmalardan bahsederken Hayırsızada'yı anlatmak zorundayım. Belki de bu topraklarda yaşanan en korkunç hayvan katliamı 1910 Hayırsızada Sürgünü'ydü.
 

2.jpg
Fotoğraf: HAYTAP

 

1919 Hayırsızada Sürgünü

1910'da gerçekleşen elim hadise, Türkiye tarihinin ilk büyük itlaf politikası olarak kayda geçiyor.

Batılı bir kentleşme arzusunun sonucu olarak, İstanbul sokak köpeklerinden arındırılmak isteniyordu.

"Çağdaş" bir kent, köpekleri barındıracak kadar cömert olmamalıydı. Yeni tip kent sokaklarında yalnız insanların olmasına tahammül vardı. 

İttihat ve Terakki Partisi, yaklaşık 80 bin köpeğin toplatılıp İstanbul'un en ücra köşesine, Sivriada'ya gönderilmesine karar verdi. 

Sonraları Hayırsızada olarak anılacak Sivriada kayalıklardan oluşuyordu. Burada herhangi bir canlının yaşamasına imkân yoktu. 

Dolayısıyla 80 bin köpek, peyderpey ölüme terk edildi. Şimdilerde Hayırsızada'da 1910'da sürgün edilen köpekler için bir anıt bulunuyor.


Hayırsızada'dan beri neler değişti?

Türkiye, Hayırsızada sürgününden beri sokak köpekleri bağlamında pek yol kat etmiş görünmüyor. 

Bugün, 2022 senesinde köpeklerin barınaklara kapatılması/toplatılması ya da uyutulmasıyla ilgili tartışmalar bu durumu açıklamaya yeter. 

Hayırsızada'dan bu yana hayvanların yaşam şartlarının iyileştirilmemiş olması, insanların hayvanlara olan tutumlarıyla paralellik gösteriyor.

Hayırsızada sürgününden beri yaklaşık 110 sene geçti. Bugün hâlâ televizyon kanallarında veya sosyal mecralarda köpeklerin akıbeti tartışılıyor.

Canlıların yaşam haklarını tartışmaya açamayız. Nasıl ki bir grup insanın toplatılması ve uyutulması (öldürülmesi) hakkında bir sempozyum düzenleyemiyorsak, hayvanların yaşam hakları üzerine de düzenleyemeyiz.

Televizyon kanalında bunlardan bahis açamayız veya bu konuyu siyaset malzemesi hâline getiremeyiz. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil, barınaklardır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığına gerekli talimatları verdim. Bakanlarım çalışıyor. Bu işi boş bırakmamalıyız. Konuyla ilgili atılacak adımlar neyse, ne tedbir gerekiyorsa yerine getirilecek" açıklamasında bulundu. 

Sokak köpekleri hakkında Erdoğan'la hemfikir yurttaşlar var. Onlara göre sokak köpekleri öldürmeden de şehirlerden uzaklaştırabiliriz. 
 

3.jpg
Ankara'da bir barınak / Fotoğraf: Twitter

 

Barınaklar 5 yıldızlı oteller değil

Sokak köpekleri tartışmasında, hayvanların barınaklara kaldırılmaları gerektiğini düşünenlerin gözardı ettiği ya da görmek istemediği bir gerçek var.

Barınaklar yaşam alanı değil, geçici tedavi ve bakım merkezleridir.

Köpeklerin yaşam alanı, binlerce senedir olduğu gibi insanların yanıdır. 

Kaldı ki, yalnızca bakımevi işleviyle bile Türkiye'de barınakların birçoğu son derece güvensiz durumda.

Burada yaşayan canlılar ilgisizlik ve kaynaksızlık sebebiyle sağlıksız ortamlarda yaşam mücadelesi veriyorlar.

Bir noktadan daha bahsetmek gerekir ki, Türkiye'deki bütün sokak köpeklerini toplatıp barınaklara kapatmak, onların dolaylı yoldan ölmelerine sebep olacak.

Tıpkı tarihteki birçok sürgünün bir anlamıyla da katliam olduğu gibi, olası bir hayvanların sürgün de katliama sebep olacaktır. 


Hayvan özgürleşmesi Descartes'tan öteye gidemedi

Descartes'a göre hayvanın ruhu yoktur, düşünemez. Hayvan, insanın aksine mekaniktir.

Bu düşüncenin bir devamı olarak doğa ve hayvan, insan etrafında ve insana göre şekillenmelidir.

Bugün kurduğumuz şehirler, inşa edilen binalar, kısacası yarattığımız her şey insan merkezli ve insan için oluşturuldu. 

"Öteki" olarak görünen hayvanlar yüce insanın ihtiyaçlarına uygun şekilde konumlandırıldı.

Şirin ve tüylü olanlar evlere, biraz daha iri olanlar barınaklara, güdülebilir ve yenilebilir olanlar çiftliklere yerleştirildi. 

Descartes'tan beri geçen yüzyıllar boyunca hayvanların yaşam şartları iyileştirilmedi. Hayvanların da hissedebilen varlıklar olduğunu düşünen dünyadan çok uzaktayız.
 

4.jpg
Fotoğraf: Pexels

 

Köpeklerin sorunu nasıl çözülür?

Eğer sokak köpeklerini toplatıp ormanlara/barınaklara bırakmak ya da uyutmak köpeklerin çoğalmasının ve şehirlerde yaşamasının önüne geçseydi, bugün hâlâ sokaklarda köpekler olmazdı.

Türkiye'deki köpek nüfusunun bu kadar fazla olması, köpekler için de sorun teşkil ediyor. 

Şehirler, insanlarla bir arada yaşayan hayvanlar için güvenli yerleşkeler değil. 

Tarihsel sürece bakınca, köpeklerin insanların yanında yaşamak yönünde evrimleştiğini görüyoruz.

Fakat özellikle metropollerdeki nüfus krizi, buradaki yaşamı zorlaştırıyor. Kendi halkını besleyemeyen kent yönetimleri, sokak köpekleri için kaynak ve enerji ayırma fikrine sıcak bakmıyor.

Hâlbuki, binyıllardır bizimle yaşayan köpeklere karşı tarihsel sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. 

Kentsel biyom, sokak hayvanları için son derece tehlikeli. Bununla birlikte sokaklarımız köpeklerle dolu.

Onlar, özellikle son 50 senedir arabaların altında eziliyor, yetersiz beslenmeden dolayı türlü hastalıklara savaşıyor ya da gruplaşıp birbirlerinin hayatını tehlikeye atabiliyorlar.

Bunların en kötüsü, art niyetli insanlar tarafından bilinçli olarak zehirlenip saldırıya uğruyorlar. 


Kısırlaştırmanın önemi

Sokak köpeklerinin yaşadığı sorunları azaltmanın ya da bitirmenin en efektif yolu onları kısırlaştırmak.

İnsan eliyle yaratılan yapay kentlerde, bizden başka canlıların da yaşamlarını tehlikeye atma hakkımız yok.

Bununla birlikte, köpekleri bir "sorun" olarak gören kişiler için de köpeklerin kısırlaştırılması ve nüfuslarının azaltılması en etkili yol.

Aşırı köpek popülasyonunun durdurulması yaşam savunucularını ve köpekleri tehdit olarak görenleri, en çok da köpekleri memnun edecek.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU