Türbedarlık geleneği unutulmaya yüz tuttu... Türbe emekçileri zamana direniyor

Gün akşama dönüp el-ayak çekilince türbelerde yalnız kalan emekçiler onlar. Yüzlerce yıllık bir geleneğin temsilcileri. Sayıları oldukça azalsa da hâlâ varlar. Türbelerin kapısını çaldık, geleneğin son temsilcileriyle konuştuk

51 yaşındaki Ercan Dikmen, türbedarlık geleneğinin yaşayan temsilcileri arasında. Yarın asrı aşan ömrünün 21 yılını türbedar olarak geçirdi.

İstanbul'daki birçok farklı türbenin türbedarlığını yapan Güven, son yıllarda Fatih'teki Zembilli Ali Efendi türbesinde görev yapıyor.

Türbelerin Anadolu'daki ilk örneklerine Selçuklular döneminde rastlanıyor. Bu yapılar, Osmanlı döneminde hem mimari açıdan geliştirildi. Türbedarlık müessesi de Osmanlı döneminde kurumsallaştı.

İstanbul'da Fatih Sultan Mehmet döneminde Eyüpsultan türbesinin yapılması sonrası atanan ilk türbedar Şeyh Yusuf Baba olmuştu. Bu dönemden sonra İstanbul'da birçok türbe yapılarak türbedarlar atandı.

Türbedarlar sadece peygamber, evliya, şeyhülislam ve din büyüklerinin mezarlarında değil, padişahlar, hanedan üyeleri, paşalar ve sadrazamların mezarlarında da görevlendirilirdi.

Dünyada belki de on binlercesine rastlanan türbeler günümüzde de işlevini sürdürüyor.

 

Türbe ve türbedarlar (1).jpeg
Eyüpsultan'daki Eyyub El Ensari Türbesi her gün binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Türbeler hala her gün binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. İnsanlar dileklerini ve şikayetlerini buralarda dile getiriyor.

Tabii, bu durumun dinde ne kadar yerinin olduğu onlarca yıldır hala tartışılıyor.

Bu türbelerin bekçileri türbedarlar ise, Selçuklu ve Osmanlı'nın o ihtişamlı günlerinden çok uzakta.

Cumhuriyetin kurulmasının ardından tekke ve zaviyelerin kapatılması sonrası türbedarlık geleneği unutulmaya yüz tuttu.

1950 yılında kanunen türbelerin yeniden açılmasıyla türbedarlık müessesi tekrar kıpırdadı.

 

Türbe ve türbedarlar (6).jpeg
Ercan Dikmen / Fotoğraf: Independent Türkçe - Sedat Elbasan

 

"Türbedar oldum mu bilemiyorum ama türbedarlık yapmaya çalışıyorum"

21 yıllık türbe emekçisi Ercan Dikmen, emekliliğini türbelerden kazandı.

Ancak mafya ya da istihbaratçılık mesleğinde olduğu gibi bu işin de gerçek bir emekliliği yok.

Elden ayaktan düşünceye kadar türbeye ve aslında orada yatan zata hizmet ediliyor.

Dikmen de 3 Osmanlı padişahına şeyhülislamlık yapmış Zembilli Ali Cemali Efendi'ye hizmet etmeye devam ediyor.

Şimdiye kadar 30'a yakın türbe gezdiğini söyleyen Dikmen, "Türbedar oldum mu bilemiyorum ama türbedarlık yapmaya çalışıyorum" dedi.

"Sultan Ahmet Han Hazretleri Türbesi'nde kapım açıldı"

Dikmen, türbedar olmaya nasıl karar verdiğini şöyle anlattı:

11-12 yaşlarımda tekke dergahlarına gitmeye başlamıştım. Dayımız ehl-i tarikti. Bizi zikir ve sohbetlere götürürdü. Camiler, türbeler böyle böyle aşılandı bize. Oranın mayasını bize çaldılar. O mayayla devam ettik. 16-17 yaşlarında bende bir hâl başladı. Hep türbeleri gezmeye başladım. Türbe aşığı oldum. Ondan sonra rüyalarımda görmeye başladım. 22 sene önce de çalışmış olduğum bir matbaada sakalımı kesmedim diye işten attılar. Ben de 'Rızkı veren Allah'tır' dedim. Her gittiğim türbeye bir niyazda bulunuyordum. Hani derler ya bir 'naz makamı, niyaz makamı' vardır. Derdim 'Ya babacığım. Gösterin babalığınızı'. Ve hülasayı kelam Sultan Ahmet Han Hazretleri Türbesi'nde kapım açıldı.

 

Türbe ve türbedarlar (1).jpg
Türbedarlık geleneği Osmanlı döneminde kurumsallaştı

 

"Türbedarın birçok vazifesi vardır, manevi bir doktor"

Dikmen'e göre türbedarın tek görevi sabah türbelerin kapısını açmak değil.

Bu işin Osmanlı'da nasılsa öyle devam etmesi gerektiğini söyleyen Dikmen, şunları kaydetti:

Nesilden nesile geçmesi ve türbedarın hal ehli olması lazım. Hal ehli olan bir türbedar, türbeye gelip dua eden kişinin sıkıntısını çeker alır. Türbedar sabah gelir 'Bismillah' der, kapısını açar. Temizliğini yapar. Ondan sonra hazretin başına geçer. Cüzünü, Yasin-i Şerif'ini okur. Zikir ve tespihatlar yapar. Vazifesi bittikten sonra ziyarete gelen kişilerle hemdem olur, hasbihal eder. Türbedar manevi bir doktordur. Manevi hastalar türbelere düzelmeye gelir.

"Koskoca evliya, 'Hurafe ve bidatlarla dolu. Beni yoldan çıkartacaklar' diyerek bıraktı"

Kendisine Fatih Sultan Mehmet'in de türbedarlığını yapan Ahmet Amiş Efendi ile Eyüpsultan türbesinin eski türbedarı Mehmet Emin Tokadi'yi örnek aldığını belirten Dikmen, "Ahmet Amiş Efendi hazretlerinin resmini göremedim ama aşığım ona. Fatih Sultan Mehmet Han hazretlerinin de türbedarıdır. Ona ayrı bir muhabbetim var. Mehmet Emin Tokadi hazretlerini çok merak ediyorum. Hemen hemen her gün gider, 'Bir göster kendini' derim. Ebu Eyyub El Ensari hazretlerinin türbedarlığını yapmış. Ama koskoca evliya, hurafe ve bidatlar yüzünden sadece iki ay dayanabilmiş ve 'Beni yoldan çıkartacaklar' diyerek bırakmış. Düşünün yani. E biz kimiz?" diye konuştu. 

 

Türbe ve türbedarlar (5).jpeg
Erman Güven / Fotoğraf: Independent Türkçe - Sedat Elbasan

 

"Camilerin banileri türbedarlık müessesesini kurdu"

Erman Güven ise 35 yıl boyunca İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğü'nde çalışan biri. Bu sürenin 15 yılında kuruma müdürlük yaptı.

Geçmişte din büyükleri vefat ettikten sonra kabirlerinin üzerlerine çadır kurulduğunu ve buralarda aylarca Kur'an okunduğunu hatırlatan Güven, şu ifadeleri kullandı:

 Gelen ziyaretçilerin yağmurdan, güneşten korunması için çadır yerine taş ve tuğladan kubbeli yapılar yapılmaya başlandı. Böylelikle türbe mimarisi oluştu. İslam tarihi boyunca mezarların üzerine kümbet veya kubbe yapılması geleneğini en çok Türkler uyguladı. Yeni Müslüman olan Harzemşahlar ya da Karahanlılar zamanında bile büyük türbeler yapıldı.

Türbelerde yatan kişiler kadar orayı bekleyen türbedarların da olduğuna vurgu yapan Güven, "Vakıf gereği bütün vakfiyelerde camilerin banileri türbedarlık müessesesini de kurmuşlardır. Bunlar için vakıf parası ayırmışlardır. Mesela Kanuni Sultan Süleyman türbesinde 100'e yakın personel vardı. Bunların 2'si baş türbedar, 90'ı cüzhan, 50'si hafız ve temizlikçi, sucu, buhurcu diye çeşitli görevliler vardır" diye konuştu.

"Türbedarlar hafızlardan seçilirdi, aralarında şeyh olanlar bile var"

 

Türbedarlığın Osmanlılar döneminde oldukça önemli bir konum olduğunu söyleyen Güven, şu bilgileri verdi: 

Arapça bilen Osmanlı dönemi türbedarları hafız kişiler arasından seçilirdi. Hatta aralarında şeyh olanlar bile vardı. Fatih Sultan Mehmet Han'ın türbedarı Ahmet Amiş Efendi 'Kutb-ül Arif-in Gavs-'ul Vasılin evliyaullahtan' büyük bir zat idi. Ve bu türbedarlar aynı zamanda vefat ettikleri zaman o türbenin bahçesindeki mezarlığa da gömülürlerdi. Buradan ne kadar önemli bir mevki olduğunu anlayabiliriz. 

Türbedarların maaşları vakıftan ödeniyordu. Alacağı ücret, ne zaman, nerede ne okuyacakları, ne görev yapacakları vakfiye gereği tespit edilmişti. Türbedarlar, Osmanlı döneminde yine vakıflar tarafından yapılan 'Türbe bekçisi evlerinde' kalıyorlardı. Eskiden türbelerde çok kıymetli Kâbe örtüleri, sorguçlar, ahşap sedeften cüz muhafazaları, gümüş ve bronz şamdanlar bulunuyordu. Türbedarlar, bunları korumak için 24 saat görevlerini ifa ettikleri türbeden ayrılamazlardı. Herhangi bir eser varsa bunları meşhin kaplarına koyup, geceleri evlerinde veya kasalarda muhafaza ederlerdi. Bu nedenle türbedarlık çok güvenilir, değerli, her bakımdan ahlaklı insanlara emanet edilmiş bir müessesedir"

Türbedar yerini güvenlikçiye bıraktı

Türbedarlık geleneği ağırlıklı olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Türbeler Müze Müdürlüğü'nün resmi personeli olan bekçiler tarafından sürdürülüyor. Yani bilindik türbedar profili yerini üniformalı özel güvenlik görevlilerine bırakmış durumda.

Ayrıca Türbeler ve Çeşmeler Derneği de türbedar istihdam eden ve kamu kuruluşlarından destek alan bir yapı. Bu dernek türbedar olarak genellikle hafızları çalıştırıyor. Ama geçmişe göre türbedar sayısında çok azalma olduğu bilinen bir gerçek. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU