Bilim dünyasında büyük projelere imza atan bilim insanları, hobi olarak başladıkları sanatsal çalışmalarını profesyonelliğe taşıdı.
Bilim insanlarının çalışmaları arasında, fotoğrafçılıktan resme, dans gösterisinden film müziklerine hatta film yapımcılığına uzanan farklı alanlar bulunuyor.
Almanya Helmholtz Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Ali Ertürk, ABD Northwestern Üniversitesi ALS Araştırma Merkezi'nin yöneticisi Doç. Dr. Hande Özdinler, Intel'den Dr. İlke Demir ve Virolog Dr. Semih Tareen hobilerinin hayatlarını nasıl değiştirdiğini Independent Türkçe'ye anlattı.
Mikroskoplardan dünyaya uzanan fotoğrafçılık
Sinir bilim alanında yaptığı çalışmalarla dünya çapında ses getiren şeffaflaştırma teknolojisinden yeni mikroskop geliştirmeye kadar uzanan farklı keşiflere imza atan Almanya Helmholtz Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Ali Ertürk, yapay zeka teknolojilerini de işin içerisine katarak bilime yeni bir soluk kazandırıyor.
Manzara fotoğraflarıyla tanınan Ertürk'ün eserleri National Geographic ve Alman Fotographie Dergileri olmak üzere birçok yerde yayımlanıyor.
2003 yılında doktoraya başladığında mikroskoplarla sinir hücrelerini inceleyen Ertürk, "Mikroskobik çekim yaparken detaylarını anlamaya çalışırken, kamerayla ilgili detayları öğrenmeye başladım ve hemen bunu fotoğrafçılığa geçirmek istedim. Bir kamera alıp kendimi test ettim. Mikroskopta sinir hücresini incelerken, dışarıda ağaca, denize bakarken ikisi birlikte gelişti" ifadelerini kullandı.
Fotoğrafçılığı geliştikçe değişik açılar yakalayıp farklı yerlere gittiğini söyleyen Ertürk, "Özellikle bilim insanı olunca geziyorsunuz. Benim tarzım daha çok geniş açılarla, doğayı, gece görüntülerini veya şehirlerin, gökdelenlerin manzaralarını çekmek. Belli bir koleksiyonum olunca bir sergiyle başlamak istedim. İlk sergimi 2008 yılında Münih'te yaptım. Ondan sonra 2012 yılında San Francisco'ya doktora sonrası çalışmalar için gittiğimde bir sergim oldu. 2015'te grup lideri olarak Münih'e tekrar döndüğümde, en önemli sergimi yaptım. 14 yıllık birikimin sonucu olarak böyle bir paylaşım yapmak istedim" dedi.
Fotoğrafçılık farklı bakış açıları yakalamayı sağlıyor
Fotoğrafçılık konusunda insanların kendilerini geliştirmelerinin zor olmadığına değinen Ertürk, şu önerilerde bulundu:
İnternette teknik anlamda bu konuda birçok bilgi var. 500px veya deviantart gibi sitelere bakıp örnek alıp, yapılabilir. Fotoğrafçılık sadece illa güzel çekim yapayım, sergi yapayım ve satayım diye değil. Belki en önemli özelliklerinden biri, o anı yaşamak. Doğaya gidiyorsunuz, yürüyüş yapıyorsunuz ve o heyecanı yaşıyorsunuz. Hayatı renklendirmek açısından güzel oluyor. Farklı bakış açıları yakalamak, anlamında da insana katkı sağlıyor.
Değişik yerlere gittiğiniz zaman, 'Acaba farklı görüntüler nasıl yakalarım?' diye düşünüyorsunuz. Bu biraz da bilimle alakalı, orada da aynı düşünceye sahibiz. Hem bakış açımızı genişletmek için güzel hem de gerçekten bir hobi olarak rahatlatmak açısından faydalı oluyor. Bunları illa ciddiye almamak lazım. Yani bunu bir sanat, bir hobi olarak görmek gerekiyor.
Hobiyle başlayan resim sevgisi, yeni resim tekniklerine dönüştü
Amyotrofik lateral skleroz (ALS), konusunda araştırmalar yapan ABD Northwestern Üniversitesi ALS Araştırma Merkezi'nin yöneticisi Doç. Dr. Hande Özdinler, hobi olarak başladığı resim alanında yeni teknikler geliştiriyor.
Sanatın beyni güçlendirdiğini söyleyen Özdinleri, "Sürekli okumanın dışında müzik dinlemek, resim yapmak, şarkı söylemek beyini güçlendiriyor. Sanat bilimle aslında iç içe yani sanatla ilgilenen beyindeki o bağlantılar güçleniyor. Mesela müzik yapan müzisyenlerin beyin bağlantılarıyla ilgili bir Journal of Neuroscience Dergisi'nde yayınlanan makale var. Müzisyenlerin, ressamların beyinleri farklı çalışıyor. Çünkü, görme ve üç boyutlandırma çok büyük bir beyin kapasitesi gerektiriyor. Yani sanatçıların beyinleri hızlı ve güzel bir şekilde entegre oluyorlar. Dolayısıyla sanatı hayatımıza katmak yaratıcılığı arttırıyor. Çünkü buluş yapmak için yaratıcı olmanız, kutunun dışında düşünmeniz ve herkesin görmediğini görmeniz gerekiyor" diye konuştu.
"3 boyutlu olan ve renkleri birleştiren ama karışmayan bir yöntem geliştirdim"
Marka tescilinin yapıldığı yeni bir teknik geliştiren Özdinler, bu yönteme OzdinART adını verdi.
3 boyutlu resim yapma imkanı sunan yöntemin detaylarını Özdinler, şu sözlerle anlattı:
Deney yapma merakım hiç bitmediği için ebru yapmak istedim. Ebru sanatında, suyun üstünde yağ gibi farklı bir fazda boyaları karıştırıyorlar ve ondan sonra onu da kağıda geçiriyorlar. Sonuçta kâğıda geçtiği zaman o 2 boyutlu oluyor ve böyle çok güzel desenler çıkarabiliyorsunuz. Onu iğnelerle yapıyorlar.
Bunu 2 boyuttan 3 boyuta geçirmek için 6 ay çalıştım. Sonunda akrilik boyaların içinde çözünen ve kuruyan yöntem buldum. Boyalar kuruduktan sonrada kendi renklerini koruyor ve yanındaki boyalarla karışmıyor. Benim yaptığım yöntem de bir mikrometre çözünürlük yakalayabiliyorum ve her boya kendi rengini koruyor. Mesela, sarı ya da mavi varsa bunlar karışıp yeşil olmuyor, yine sarı oluyor, yine mavi oluyor. Kuruduktan sonra 3 boyutlu olan ve renkleri birleştiren ama karışmayan bir yöntem geliştirdim.
Eşiyle Art Loves Science Derneği kuran Özdinler, derneği kurma amaçlarının da hem sanatla hem de bilimle ilgilenen genç bilim insanlarının gelişimlerini desteklemek olduğunu söyledi.
Özdinler, "Hayatımızda ne kadar çok sanat ve bilim varsa hayatta o kadar anlamlanıyor. En son sergimi Chicago'da Chicatolia'da yaptım. Daha önce Avustralya'da Perth şehrinde, Harvard Üniversitesi'nde sergilerim oldu" dedi.
Üniversitede başlayan dans tutkusu Amerika'da ders vermeye uzandı
Son dönemlerin en çok merak edilen ve ilgi gösterilen alanlarından biri olan Metaverse dünyalarını inşa eden Intel'den Dr. İlke Demir, üniversitede hobi olarak başladığı salsa ve bachata danslarının şimdi derslerini veriyor.
Dans etmeye 15 yıl önce ODTÜ'de eşli danslar topluluğunun derslerini alarak başlayan Demir, "Üniversite zamanında salsa dersleri almaya başladım ve çok sevdim. Amerika'ya geldikten sonra bunu devam ettirmeye çalıştım. Biz bilim insanları veya mühendisler olarak bilgisayara bağlı olarak sürekli çalışıyoruz. Sürekli yerimizden kıpırdamıyoruz, dans bunun tamamen zıttı, sürekli ayaktasın, sürekli insanlarla birliktesin. Sürekli bir şeyler yapıyorsunuz, sürekli aktif olmanız gerekiyor ve bu denge çok güzel geldi. Hayatıma bu çok güzel bir renk kattı. Dans ederken, daha çok dans etmeye başladım ve ders vermeye başladım. Hem salsa dersleri hem bachata dersleri verirken, takımımla gösteriler de yaptık" diye anlattı.
"Dans hayatınıza çok güzel bir renk getirecek"
Her hafta cumartesi günü okyanus manzarasında dans dersleri verdiğini söyleyen Demir, "Dans etmek aslında yürümek gibi eğer, adım atıyorsanız dans edebilirsiniz. Özellikle salsa biraz daha komplike olabilir ama bachata için yürüyebiliyorsanız bachata yapabilirsiniz. En yakınınızdaki dans stüdyosuna gidip öğrenebilirsiniz. Videolardan öğrenebilirsiniz. Bunların sadece sizi eğlendiren, kanınızı kaynatan hangi dans ise, onu bulun. Dansın pratikten başka bir yolu yok yani evde istediğiniz kadar kendi başınıza dans etseniz de eşli danslar da mutlaka dans gecelerine gidin. Siz de eğlenmeye başlayacaksınız, karşınızdaki de eğlenmeye başlayacak ve bu hayatınıza çok güzel bir renk getirecek" diye öneride bulundu.
Korku film sevgisi yapımcılığa dönüştü
Pandemi döneminde Kovid-19 ile tanıştığımız süreçlerde bilimsel bilgileri halkın anlayacağı şekilde sadelikle anlatan Virolog Dr. Semih Tareen'in hobi olarak başlayan film yapımcılığı ve film müzikleri ile ilgili çalışmaları birçok ülkede gösterime girip, yayımlanıyor.
Çocukluk döneminde çizgi filmlerin özellikle fantastik dünyasının ve müziklerinin kendisini çok etkilediğini söyleyen Tareen, "En sevdiğim çizgi filmlerin bestecilerinin kim olduklarını öğrenip o bestecilerin çalışmalarını takip ettim. Nedendir bilmiyorum ama özellikle korku sinemasına büyük bir merak saldım ama bu merak, hayranlık duyduğum bir sevgiye dönüştü ve o yüzden hayatımın çok büyük bir parçası sinema ve müzikle geçiyor ama bu hobi olmanın ötesine geçti" şeklinde konuştu.
"Yapımcılık ve yönetmenlik arkasından da film müzikleri okuluna gittim"
Doktora çalışmalarını moleküler biyoloji ve viroloji üzerine yapan Tareen, eğitim sürecini ise şöyle anlattı:
Sinema ve film müzikleri için de ayrıca okula gittim. Lisans diplomamı üniversiteden mikrobiyoloji üzerine aldım. Sonra doktora yapmadan önce 8 sene laboratuvarlarda çalıştım ve o laboratuvarda çalıştığım sürece sinema okudum. Yapımcılık ve yönetmenlik bölümünü bitirdim.
Arkasından da film müzikleri okuluna gittim. Orada da film müziği beste ve orkestrasyon bölümünü bitirdim. Sonra da viroloji doktorasına döndüm ama bu esnada tabi çalışmaya başladım. Önce film müzikleriyle Amerika'da daha çok filmlerin müziklerini yapıyordum. Kısa filmlerle başladı, sonra uzun metraj filmlere geçtim. Amerika dışında İngiltere ve Türkiye sinemasından da yönetmenlerle beraber çalıştım, 22 sene oldu ve hâlâ her sene en az bir filmin müziklerini yapıyorum.
Film yapımcılığını müzik kadar sık yapmadığını anlatan Tareen, "Mesela seneler önce yaptığım bir kısa film festivallerde gösterildi, ödüller kazandı. Arkasından da bir uzun metrajlı filmin yapımcılığını yaptım. Son filmim Amerika'da sinemalarda gösterildi. Şimdi bir sonraki filmimiz için yatırımcılarla anlaşmaya çalışıyoruz" dedi.
"Son müziklerini yaptığım filmin de CD'si çıktı" diyen Tareen, son olarak, "Müzik albümlerim Spotify ve benzeri yerlerde var. Hatta müzik çalışmalarım Türkiye'nin iyi plak şirketlerinden bir tanesi olan Kalan müzik tarafından korku filmleri müziklerimden oluşan Karanlık Senfoniler isimli bir albümü çıkardılar. Bu albümde zaten hem CD olarak hem de Spotify gibi yerlerden dinleyebilirler. Müziklerini yaptığım ve yapımcılığını yaptığım Holiday Hell, Dead West ve Ghostlight isimli korku filmlerimi söyleyebilirim" ifadelerini kullandı.
© The Independentturkish