Batı, Rus düşmanını nasıl inşa etti?

Batı, bir heykeltıraş olan Pygmalion'un rolüne büründü. Ancak Putin, Batı'nın inşa etmeyi arzu ettiği Galatea'ya değil, Dr. Frankenstein'ın yaptığı "yaratığa" dönüştü

Fotoğraf: AFP

Başkan Vladimir Putin'in, "tarihi olayı" haber yapan gazetecilere sağlanan tesisleri ziyaretinden sonra Temmuz 2006'da Saint Petersburg'daki G8 Zirvesi hakkında bir meslektaşım, "Bir adam Çar'ın geri döndüğünü düşünebilir" yorumunu yaptı.

Burada "tarihi" nitelendirmesi, Rusya'nın 1997 yılında "büyük güçler" kulübüne tam üye olarak kabul edilmesinden sonra ilk kez zirveye ev sahipliği yapmasından kaynaklanıyor.

Putin'in, Monte Carlo'daki bir bankayı soymayı başarmış biri gibi gülümsemesi, etrafındakileri hor gördüğünü gösteriyordu.

Putin, Rusya'nın geri döndüğünü herkese göstermek adına zirveye ev sahipliği yapması için Konstantinovsky Sarayı'nı seçti.

Bu zarif saray, Fransa'daki Versay'a karşılık olarak Büyük Petro'nun emriyle 1714'te inşa edildi.

Ardından Çar Petro'nun diğer pek çok tutkulu planında olduğu gibi terk edildi ve onlarca yıl sonra Duke Constantin'in ikametgahı olarak tamamlandı.

Putin döneminde, artık metruk bir hale dönüşen yapı yeniden canlandırıldı ve Rusya'nın büyük bir güç olarak statüsünü yansıtan bir mimari mücevher haline geldi.

Yerin şimdi Putin'in Sarayı olarak adlandırılmasına şaşmamalı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Zirve sırasında olayı izleyen gazeteciler, Putin'in mekan seçiminin "Boris Yeltsin'in, Rusya'yı modern kapitalist devletlerin 'Batılı' ailesinin tam üyesi yapmak yönündeki emellerini yerine getirme arzusunu gösterdiğini" düşündüler.

Sovyet "kabusu" sona erdiğinde, Fransız ve İtalyan mimarların Konstantinovsky Sarayı'nın ardışık kopyalarının yapılmasına yardım etmesi misali, Putin de Batı'yı istediği yeni Rusya'nın inşasına yardım etmeye çağırıyor gibiydi.

Yıllarca Batılı liderler, Putin'in Yeltsin'in hayalini kurmuş olabileceği şeyi gerçekleştirmesine yardım etmeye fazlasıyla istekli görünüyorlardı.

Örneğin ABD Başkanı George W. Bush, Putin'e özel bir konuk olarak davrandı ve Rus lidere "güvenilebileceğini" vurguladı.

Birleşik Krallık Başbakanı Tony Blair, yetkililere, Putin'le bağlantılı olan "oligarklar" adına Londra bankalarına Rus parasının akışına göz yummalarını emretti.

Almanya Başbakanı Angela Merkel ise Rusya'yı federal cumhuriyetin en büyük enerji ihracatçısı yapmak adına uzun vadeli bir planın son dokunuşlarını yaptı.

Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Putin'in Paris'te dev bir Rus Ortodoks kilisesi inşa etme talebini kabul etti.

Fransa'nın doğalgaz ihtiyacının yüzde 20'sini Rusya'ya bağımlı kılmak için Cezayir ile yaptığı eski bir anlaşmayı da iptal etti.


Batılı güçler Putin'e vize muafiyeti, Rusya'da yatırım kısıtlamalarının kaldırılması ve teknoloji transferi için özel düzenlemeler dahil olmak üzere başka dostluk jestleri sundular.

Batı medyası Putin'in sergilediği "güçlü liderlik" ve "vizyon"a hayranlığını dile getirdi.

Putin, Batılı liderlerin düşündüğü bir lider olmayabileceğine dair erken belirtilere rağmen 2022'de Ukrayna'yı işgaline kadar potansiyel bir düşman olarak görülmedi.


Burada, St. Petersburg'daki sevgi gösterilerinden birkaç ay sonra Putin'in ajanlarının, Londra'da eski bir KGB ajanı ve sığınmacı olan Alexander Litvinenko'yu öldürmek için radyoaktif izotoplar kullandığını da zikretmek gerekir.

Putin daha geniş planda, NATO'nun Orta Asya ve Transkafkasya'da arlık kazanma planlarını engellemeye çalıştı.

Moskova, Kırgızistan'daki Batı yanlısı rejimin devrilmesine yardım etti, Ermenistan ve Tacikistan'da askeri üsler edindi ve Irak'a silah tedarik etmek için 4 milyar dolarlık bir anlaşma yaptı.

Ayrıca Putin Moldova ve Doğu Ukrayna'daki ayrılıkçıları silahlandırdı, Ağustos 2008'de Abhazya ve Güney Osetya'yı ilhak etmek için Gürcistan'ı işgal etti.

ABD, Karadeniz'e kısa bir tur için bir savaş gemisi göndererek buna karşılık verdi.


Bugün geriye dönüp bakıldığında Putin, birbiri ardına krizler üretirken Batılı güçlerin hoşgörü sınırlarını test etmek için ince bir plan tasarlamış gibi görünüyor.

Ayrıca Putin, istisnai olarak, Yeltsin'in ehlileştiremediği bir isyanı bastırmak için Çeçenistan'a savaş açtı.

Batılılar buna bir tepki göstermedi. 2010'da Putin'in ajanları, onun doğum gününe denk gelen 7 Ekim'de en önde gelen eleştirmeni Anna Politkovskaya'ya suikast düzenledi.

2012'de Tahran destekli Esed'in yanında Suriye iç savaşına katıldı. Burada koşulları test ettikten bir süre sonra, olur da bölünürse bir parça elde etmek için kendisini Libya'da önemli bir oyuncu olarak takdim etti.

2015 yılında, Batılı güçlerin Putin'e potansiyel rakip olarak gördükleri Boris Nemtsov'un Kremlin'in önünde suikasta uğrama sırası gelmişti.

2018'de Rus ajanları, İngiltere'nin Salisbury kentinde eski ajan Sergey Skripal ve kızı Yulia'yı sinir gazıyla zehirleyerek öldürdüler.


Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Putin'i Versay Sarayı'nda cömert ve gösterişli bir ziyafetle ağırladı ve iki ülke arasındaki "tarihi dostluğu" övdü.

Putin her yaramazlık yaptığında, Batılı güçler tatlı sözlerle tepki gösterdiler, birkaç diplomatı sınır dışı ettiler ve Çar Vladimir'in en güçlü eleştirmenlerinden biri olan Aleksey Navalni'ye sempatilerini dile getirdiler.

Bu arada Putin, soldan ve sağdan bir dizi partiyi finanse ederek Batı'da bir siyasi destek tabanı inşa etti.

Ukrayna'nın Donetsk ve Luhansk bölgelerinin bazı kısımlarını ele geçirdi ve kimsenin yoluna çıkmayacağına inandıktan sonra 2014 yılında Kırım yarımadasının tamamını ilhak etti.

Ayrıca Suriye'de bir üs edinerek Sovyetlerin çöküşünden bu yana ilk kez Rusya'nın Akdeniz'deki askeri varlığını tesis etti.

Putin'in bir sonraki adımı, Hazar Denizi'ni yabancıların, yani Batılı güçlerin girmesinin yasak olduğu bir Rus gölüne dönüştürmekti.
 


Genel olarak Putin'in aklından geçenleri tahmin etmek zor.

Ancak en sevdiği filozof Aleksandr Dugin, Batı demokrasilerinin liderlerini yalnızca para ve gösterişle ilgilenen bir avuç lale olarak görüp onları reddetmektedir.

Rusya'nın önde gelen Batılı siyasileri sahte işlerde yüksek maaşlar ile çalıştırmayı başarmasıyla Dugin'in görüşü kısmen doğrulandı.

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Fransa Başbakanı François Fillon ve Avusturya, Finlandiya ve İtalya'dan bir düzine başbakan ve bakan, bu para konvoyuna ilk katılanlar arasındaydılar.

İçlerinden biri (ismini dile getirmeyelim) Putin ile çalışmaktan pişmanlık duymadığını söyledi.

Alaylı bir tonla, "Voltaire, İmparatoriçe Büyük Katerina için çalışmadı mı?" dedi.


Batı'nın parası, teknolojisi ve hepsinden önemlisi de açgözlülük, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in ifadesiyle, Putin'i dünya barışı için bir tehdit haline getirmeye yardımcı oldu.

Batılı güçler yirmi yıl boyunca Rusya'nın can çekişen ekonomisini canlandırmak için milyarlar akıttı, onu dünyanın ikinci büyük petrol üreticisi yaptı ve geçen şubat ayındaki "özel operasyonlarına" başlamadan önce 600 milyar dolarlık bir savaş hazinesi inşa etmesine yardım etti.

Kısacası Batı, bir heykeltıraş olan Pygmalion'un rolüne büründü. Ancak Putin, Batı'nın inşa etmeyi arzu ettiği Galatea'ya değil, Dr. Frankenstein'ın yaptığı "yaratığa" dönüştü.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU