Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Türkiye'de basının ve iktidarın medyaya baskısının incelendiği kapsamlı bir dosya yayımladı. Bugün geçilen özel haber, "İçeriden ifşa edenler, Erdoğan'ın Türkiye'deki haber merkezlerini nasıl etkilediğini ortaya çıkardı" başlığını taşıyor.
Jonathan Spicer imzalı dosyada gazetecilerin ve İletişim Başkanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Basın İlan Kurumu (BİK) gibi kurumlardan kişilerin görüşlerine yer verildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yazının başında, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı ve eski Hazine Bakanı Berat Albayrak'ın, Kasım 2020'deki istifasının ardından iktidara yakın medyanın 24 saati aşkın bir süre bu gelişmeyi duyurmaması anlatılıyor.
AK Parti'ye yakın basın kuruluşlarında çalışan ve adları açıklanmayan 4 kişi, istifanın hükümet tarafından açıklanana kadar haberi duyurmama talimatı geldiğini söyledi. Bir TRT çalışanı da aynı görüşü paylaştı.
Reuters "Bu durum Türk ana akım medyasının durumunu açıkça ortaya koyuyor. Bu durum bir dönem fikirlerin hararetle tartışıldığı Türk ana akım medyasında artık hükümet onaylı başlıklar, 1. sayfalar ve televizyon tartışmaları olduğunu gösteriyor" ifadesini kullandı.
"Tebrik olmasaydı, o haberi yapamazdık"
TRT'de çalışan bir editör de Orhan Pamuk'un 2016'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmasından sonra benzer bir süreç yaşandığını belirtti. Adı açıklanmayan yetkili, TRT'de haberin, dönemin başbakanı Erdoğan'ın tebrikinden sonra geçildiğine dikkat çekti:
O gün büyük bir rahatlama oldu. Çünkü eğer tebrik olmasaydı, o haberi yapamazdık.
2019'daki yerel seçimler sonrasında gazetelerin, İletişim Başkanlığı'ndan açıklama bekledikleri de iddia edildi. Bir televizyon kanalında çalışan editör, yöneticilerin "bir sorun veya sıra dışı bir durum yokmuş gibi davranma" talimatı verdiğini savundu.
4 farklı anaakım medya kuruluşunun çalışanları, seçim gecesi her iki tarafın da zafer ilan etmesinin ardından müdürlerin, İletişim Başkanlığı'ndan veya diğer yetkililerden talimat beklemesi nedeniyle kafa karışıklığı yaşandığını açıkladı. Bir gazeteci, çalıştığı gazetede yazı işleri editörlerinin toplantı masasında seçim haberini hükümeti rahatsız etmeyecek şekilde hangi başlıklarla vereceklerinin konuşulduğunu ifade etti. Kıdemli bir muhabir olduğu belirtilen gazeteci, "Başlık bulmaya çalışırken resmen acı çekiyorlardı" dedi.
Altun'un düzenli mesaj gönderdiği öne sürüldü
Dosyada, 1500 kişinin çalıştığı belirtilen İletişim Başkanlığı'nın medya kuruluşlarına "talimat" verdiği de yazıldı. İncelenen ekran görüntülerinde, İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un, anaakım medyaya düzenli şekilde WhatsApp mesajları göndererek kabine ya da parti üyelerinin belirli yorumlarını öne çıkarmaları veya bunlardan kaçınmaları için yol gösterdiğinin görüldüğü yazıldı.
Bazı muhabirlere göre de AK Partili bazı milletvekilleri, bazı konuşmalarına yer verilmesi için haber kuruluşlarını arıyor.
Raporda "Reuters'ın gördüğü mesajlarda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un çalışanları telefonda arayarak ya da WhatsApp mesajlarıyla yazı işleri müdürleriyle iletişime geçiyor" denildi.
İletişim Başkanlığı'nda görev yapan bir kaynak, büyük bir yapı olmalarına rağmen kararların Altun ve yardımcıları tarafından alındığını söyledi. Altun ve ekibinin, iktidarı rahatsız eden haberler konusunda üst düzey muhabir ve editörlerle de sürekli iletişim halinde olduğunu öne sürdü.
Ajansa konuşan resmi yetkililerse başkanlığın konumu gereği medya kuruluşu ve mensuplarına bazı durumlarda brifing verildiğini belirtse de basına müdahale edildiğini iddiasını reddetti.
BİK ve RTÜK iddiaları reddetti
Yazıda iktidarın, kendisine yakın kişi ve şirketlerin özellikle 2008'den itibaren medya kuruluşlarını satın almaya başlamasıyla bu alanda baskın konuma geldiği yazıldı. Sürecin, hükümeti destekleyen Turkuvaz Medya Grubu'nun Sabah'ı ve ATV'yi satın almasıyla başladığı kaydedildi.
Medyadaki son büyük satışın ise Demirören'in, 2018'de Hürriyet dahil Doğan Haber Ajansı'nı satın alması olduğu yazıldı. Reuters, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ'ye ait veya yakın olduğu iddia edilen 150'nin üzerindeki kuruluşun kapatılmasıyla iktidarın, medyada hakimiyet sağladığını öne sürdü.
Analizde, BİK'in muhalif basını reklam vermeme ve cezalandırma yollarıyla engellemeye çalıştığı belirtildi. Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, BİK'in, "AK Parti döneminde haberleri hükümeti rahatsız eden gazeteciler için tamamen sansür mekanizmasına dönüştüğünü" söyledi.
RTÜK'ün de bağımsız kanallara cezalandırdığı hatırlatıldı. RTÜK üyesi İlhan Taşçı, 2021'in ilk 6 ayında bağımsız kanallara 5 milyon lira değerinde ceza verildiğini, aynı dönemde hükümete yakın hiçbir kanala ceza verilmediğini ifade etti.
Öte yandan BİK ve RTÜK, hükümet hakkındaki olumsuz haberleri cezalandıran bir sansür aracı haline geldiği yönündeki eleştirileri reddetti. BİK, medya kuruluşlarının "görüşleri veya ideolojileriyle" ilgilenmediklerini savundu. RTÜK ise sansür uyguladığı ve Erdoğan'dan talimat aldığı iddialarını kabul etmedi.
Medya ombudsmanı Faruk Bildirici ise şöyle konuştu:
Türkiye'de ana akım medya, haber yapmaktan çok gerçekleri gizleme işlevi görüyor. Gazetecilik kaygılarının yerini iktidar partisiyle iyi geçinme ve isteklerini gerçekleştirme çabalarına bıraktı. Parti, gündemin belirlenmesi için talimat veriyor.
Akademisyen Osman Vedüd Eşidir, ayakta kalan ve hükümeti eleştirmeyi sürdüren basın kuruluşlarının, BİK'in "sopasıyla" karşılaştığını söyledi.
Independent Türkçe, Reuters, Sözcü, Diken