Biden'ın ziyareti ve ABD-Suudi Arabistan organik ortaklığı

Buradan ve yukarıda anlatılanlardan Başkan Biden'ın Suudi Arabistan ziyaretinin, Riyad ve Washington arasındaki ilişkilerde ileriye dönük yeni bir tarihsel aşamayı bir kez daha teyit ettiği kesin olarak söylenebilir

Fotoğraf: AP

Haziran başında Beyaz Saray Sözcüsü Karen Jean-Pierre, Suudi Arabistan'ı 80 yıllık stratejik ortak olarak nitelendirdi ve ABD Başkanı Joe Biden'ın Riyad'ı bölgesel ve küresel stratejilerde önemli bir ortak olarak gördüğünü kaydetti.

Beyaz Saray Sözcüsünün sözleri ABD-Suudi Arabistan ortaklığının derinliğini yeniden tekit etti.

Eşsiz konumu ve coğrafi yeri, demografik önemi ve en önemlisi dünya çapındaki edebi ve ahlaki ağırlığına ek olarak Suudi Arabistan'ı bugüne kadar küresel ekonominin temel taşı yapan doğal kaynakları nedeniyle tüm Amerikan başkanlarının nasıl kendisini stratejik vizyonlarının derinliğine yerleştirdiklerini tasdik etti.

Tüm bu nedenlerle her Amerikan başkanı, kuruluşundan bu yana her zaman Suudi Arabistan krallarıyla buluşup görüşmek istedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

ABD-Suudi Arabistan ilişkileri, farklı ülkelerin tabi olduğu ilişki ölçütlerine tabi görünmüyor.

Özellikle de Washington'ın, Suudi Arabistan'ın dostluğunun dünyadaki 300 milyon Müslümanın (1945'te Müslümanların sayısı bu kadardı, şimdi yaklaşık 2 milyar) dostluğu anlamına geldiğini en başından bildiği göz önüne alınırsa.

İkinci Dünya Savaşı'ndan galip çıkan ABD, ileriye dönük ve sağgörülü bir bakışla Suudi Arabistan'ın büyük önemini fark etti.

Washington'ın Cidde büyükelçisi ve ABD'deki prestijli Princeton Üniversitesi'nden mezun olan oryantalist William Eddy'nin, Kral Abdulaziz ile ABD Başkanı Roosevelt arasında bir görüşme ayarlamak için çalışmasının nedeni buydu.

Kadere bakın ki bu görüşme, Mısır'ın Süveyş Kanalı'ndaki Acı Göl bölgesinde Amerikan kruvazörü Quincy'de gerçekleştirildi.


Washington, Suudi Arabistan'ın Ortadoğu'daki en değerli mücevheri temsil ettiğini gördü. Özellikle de medeniyetin akaryakıtı, Nazizm'e karşı kazanılan zaferden sonra Batı'da ekonomik hayatın bel kemiği olan petrolün değerini ve önemini herkes öğrendikten sonra.

Dev petrol stoğu ile Suudi Arabistan, Soğuk Savaş sırasında ABD'ye Varşova Paktı'na karşı zafer faktörlerini sağlayan siyasi, ekonomik ve hatta askeri bir payanda oldu.

Ancak bu okumada sorulması gereken dikkat çekici soru şu:

"Washington ve Riyad arasındaki ilişki petrolle mi sınırlı?"


ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin objektif ve rasyonel bir analizi, petrol ilişkisinin dışında Riyad'ı bölgesel ve küresel coğrafi çevresinde güçlü edebi ve ahlaki varlığa sahip bir güç haline getiren boyutların da olduğunu ortaya koyuyor.

Amerikan liderlerinin Suudi Arabistanlı liderlerle rasyonel ve duygusal iletişim kurma konusundaki istekliliğine ve bunun bugün ve gelecekte Amerikan halkının lehine ve çıkarlarına nasıl olumlu bir şekilde yansıdığına ilişkin Beyaz Saray'ın son açıklamaları buradan yola çıkıldığında anlaşılabilir.

ABD'nin Suudi Arabistan ile ilişkisini aslında tek başına petrol açıklamaz. Çünkü Washington, Venezuela, Rusya, İran ve diğerleri gibi dünyanın önde gelen petrol ülkeleriyle de tarihsel ilişkilere sahip, ancak hiçbiri Riyad ile ilişkilerinin köklülüğüne ve özüne ulaşamadı.

Bu noktada Suudi Arabistan'ın ahlaki ve manevi gücünün sırrı ortaya çıkıyor gibi. Zira Suudi Arabistan 40 yıl boyunca komünizmin gelişmesine karşı büyük bir baraj ve Arap Körfez bölgesinde ve genel olarak Ortadoğu'daki yayılması önünde aşılmaz bir engeli teşkil etti.

Ahlaki payanda, Riyad ve Washington arasındaki yaratıcı ekonomik iş birliğinin yolunu döşedi. Riyad, Sovyetlere karşı mücadelesinde Washington'a büyük petrol desteği sağladı.

Suudi Arabistan petrolünün ABD'ye makul ve kabul edilebilir fiyatlarla akışının sağlanması, özellikle dünyanın 6 kıtasında kendisine karşı açık ideolojik düşmanlık besleyenlerle uğraşırken, Washington'ın askeri ve ekonomik dikkat dengesini ayarlamasına yardımcı oldu.


Beyaz Saray Sözcüsü'nün açıklamalarıyla eş zamanlı olarak ABD Başkanı Joseph Biden, dünyanın karşısına çıkarak, Suudi Arabistan'ın bölgede istikrarın sağlanmasındaki rolünün önemini vurguladı.

Suudi Arabistan diplomasisinin Yemen'de bir ateşkes kristalize etme, ardından Yemen hükümeti ile İran destekli ve ona sadık Husi milisleri arasında iki ay ayakta kalan ateşkesi uzatma başarılarını övdü.

Riyad'ın bölgeyi yerleşik ve devam eden çatışmanın tahribatlarından koruyacak diplomatik çözümlere ulaşmaya çalışmaktaki rolüne övgüde bulundu.
 


Başkan Biden, Suudi Arabistan'ın, BM öncülüğündeki ateşkes şartlarını desteklemek ve uygulamak için erken inisiyatifler alarak cesur bir liderlik gösterdiğine inanıyor.

Biden'ın açıklamalarının ardından Beyaz Saray Sözcüsü, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Yemen'de ateşkesin uzatılmasındaki rolleri nedeniyle övgüyü hak ettiklerini yineledi.

Bu açıdan bakıldığında, bir buçuk yılı aşan Biden yönetimi süresince ilişkileri gölgeleyen yaz bulutunun dağılmasıyla birlikte Washington'ın, Suudi Arabistan'ın bölgedeki siyasi dengeleri nasıl bilgelikle ve tecrübeyle yönetebildiğinin yeniden farkına vardığı sonucuna ulaşılabilir.

Gerçekten küresel kaygıyı uyandıracak şekilde kümülatif ve iç içe geçmiş uluslararası krizler ortamında bu dengelerin kazanımları şüphesiz olumludur.


Buradan ve yukarıda anlatılanlardan Başkan Biden'ın Suudi Arabistan ziyaretinin, Riyad ve Washington arasındaki ilişkilerde ileriye dönük yeni bir tarihsel aşamayı bir kez daha teyit ettiği kesin olarak söylenebilir.

Bu, küresel ve bölgesel istikrarı artıran ve iki ülkenin halklarının yararına olan, gelişimsel bir yaşam yolu ve bir bütün olarak dünya çapında kalkınmayı amaçlayan bir aşamadır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU