Petro'nun yolu (2): Bolivar'ın Kılıcı

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Colprensa

Dün bir deneyim yaşadım ve size bunun planlarımın arasında olmadığını söyleyeceğim. Duque(görevi devredecek mevcut devlet başkanı) ile konuşmaya gittim ve yani bu bir protokol. İlk başta soğuktu ama sohbet ilerledikçe daha insani oldu ve sonunda protokolleri bile bozdu ve beni Saray'ın bir köşesine götürdü… Bana dedi ki: "Sana bir şey göstermek istiyorum." Ben de gittim. Kutusu içinde, bizim 'geri kazandığımız' Bolivar'ın kılıcı oradaydı. (aynı röportaj)


Gustavo Petro'nun "bizim" dediği şey bir zamanlar yöneticisi olduğu M19 örgütüydü.

M19 gerillası, 17 Ocak 1974'te Álvaro Fayad komutasında -o zamanlar pek iyi korunmayan- Simon Bolivar'ın müze olan çiftliğine yaptığı bir operasyonla, "Büyük Kurtarıcı" Simon Bolivar'ın kılıcını ele geçirmişti. 
 

Simón Bolívar kilic.jpg
Simón Bolívar'ın kılıcı

 

Kılıcın, M19 tarafından alınmasından 1991'de Kolombiya otoritelerine teslim edilişine kadar geçen filmlere konu olacak heyecanlı bir serüveni vardır.

Bu ayrı bir hikaye ama Petro her ne kadar olaydan 4 yıl sonra harekete katılmış olsa da eyleme sahip çıkıyor.

Gazeteci araya giriyor: "Geri kazanmak" çok yaratıcı bir fiil. "(Doğrusu) Onu çaldılar…"  

Petro ise ısrarlı ve kararlı:

Hayır. Onu geri kazandık. Kılıç kınında değildi. Ve bunun bir anlamı vardı. Bolívar, 'Kolombiya'da adalet sağlanana kadar kılıcımı asla kınına sokmayacağım' dedi. O adaletin kılıcıdır ve bu yüzden onu geri kazandık ve (sonra) teslim ettik. Onu bir mahzene koydular ve bir daha kılıçtan asla haber alamadık. Dün gördüm ve daha önce onu hiç görmemiştim… kılıcı gördüm. Ve o kılıcı şimdi tutma sırası bende.


Bolivar'ın kılıcı, daha doğrusu kılıçları, Latin Amerika'nın en önemli mitlerinden biridir. Her birini bir fetih sonrası o ülkenin yöneticisine hediye ettiği Bolivar'ın, bilinen 2'si kayıp 6 kılıcı vardır. Bunların ikisi Peru'da, diğerleri Kolombiya ve Venezuela'dadır. 

"Libertador"un İspanyol sömürgeciliğine karşı yönettiği bağımsızlık savaşlarında kullandığı bu kılıçlar sağ ya da sol gruplar için mücadele ve devrim sembolüdürler.

İki asırdır Latin Amerika'yı "büyük vatan" olarak birleştirme rüyasını canlı tutan bu nesne efsanevidir. Kılıcın sihri, onu elinde tutana verdiğine inanılan devrimci güç ve Bolivar'ın yaşadığı gibi zaferleri çağırdığına olan inançtan gelir.
 

 

Bolivar'ın kılıcının mistik gücünün önemine, ilk kez, 2010 yılının ocak ayında Karakas'ta yapılan bir törende yakından tanıklık etmiştim.

Orada "Comandante" Chávez, bir general olan yeni savunma bakanına, Simon Bolivar'ın kılıcı üzerine "Bolivarcı, anti emperyalist ve sosyalist" yemini ettirmişti. 

Fakat bu tip mistik nesneler herkese mezhebince yorumlama özgürlüğü verir. General Carlos Mata Figueroa'nın, kılıcı Chávez'in elinden devralırken şu "sosyalist" kısmını atlayarak yemin etmesi o zaman dikkatimi çekmişti.

Chávez, Bolivar'ın kılıcına olağanüstü bir önem verirdi. Hemen her törende, bazen televizyon programlarında bile bulduğu her fırsatta bu kılıcı, taşıttığı muhafaza kutusundan çıkarır, gösterir, öper, alnına koyar, yukarıya kaldırır Bolivarcı Devrimin kanıtı olarak sunardı. 

Bolivar'ın kılıcı Chávez'in en önemli alâmetifarikasıydı. Tarihte hiçbir Latin Amerikalı liderin yapamadığı kadar ustaca, onu kullandı. 

Zira "Comandante", kendi politik projesini salt toplumsal mücadele ile kalıcılaştıramayacağının farkındaydı.
 

Hugo Chavez kurtarıcı nın kılıcını tutuyor AFP.jpg
Hugo Chavez "kurtarıcı"nın kılıcını tutuyor / Fotoğraf: AFP

 

Bu yüzden onu, Bolivar'ın kılıcının etrafında şekillenen bir tarih, sayısız hikaye, başka mitler, farklı inançlar ve kolektif deneyimlerle, büyük bir ustalıkla ördü. 

Marks'ın yazılarında Bolivar'dan hiç iyi sözlerle bahsetmediği ortada olduğu halde, Chávez'in elinde Bolivar'ın kılıcı sadece ulusal bağımsızlığın değil aynı zamanda "21'inci yüzyıl Sosyalizmi"nin de en temel simgesi haline geldi.

Zira "21'inci yüzyıl Sosyalizmi", Bolivar'ın "Büyük Vatan" projesinin Chávez'in liderliğinde güncellenmiş haliydi. 

Petro'nun, Bolivar'ın kılıcını Chávez kadar etkin bir iktidar sembolü haline getirme ihtimali yok. Fakat kuşkusuz en az onun kadar önem veriyor. Sadece şu "geri kazanma" fiili bile tek başına birçok mesaj içeriyor.
 

 

Gerçekten de M19 ele geçirene kadar, ülkenin ve Güney Amerika'nın bağımsızlığının bu önemli sembolü, müzeye dönüştürülmüş küçük bir çiftlik evinde, paslanmaya terkedilmiş haldeydi.

M19'un operasyonu; Bolivar'ın kılıcının anlamı ve ulusal kimlik üzerine, Kolombiya siyasetinde uyandırıcı bir etki yarattı. 

Egemen iki blok Muhafazakarlar ve Liberaller, Bolivar'ı sahipsiz bırakmanın pek iyi bir fikir olmadığını anladılar.

(Fakat işin ilginci; M19, Kolombiya hükümeti ile anlaşıp kılıcı teslim ettikten sonra onu ne yapacaklarını bilemediler. Kılıç 31 yıldır Merkez Bankası kasasında gizleniyordu. Ancak Petro seçimi kazanınca kılıç birden başkanlık ofisinde ortaya çıkıverdi. Anlaşılan Petro'nun kılıcı yeniden saklandığı yerden bulup çıkarmasını istemediler. Bu defa kendi elleriyle ona teslim ettiler.) 
 

 

Egemen bloklara alternatif siyasal akımlar ise herhangi bir ulusal projenin, Bolivar olmaksızın hedefine ulaşamayacağını fark ettiler. 

Bolivar'ın kılıcı; bağımsızlık savaşlarının muzaffer günlerini olduğu kadar birleştirici gücünü de temsil ediyor.

Petro gibi daha koltuğa oturmadan meclisteki partileri "Büyük Ulusal Anlaşma"ya davet eden bir liderin, kılıcın bu gücünden faydalanmaması düşünülemez.

Petro kaçınılmaz biçimde kılıcı eline alacak. Üstüne basa basa "O kılıcı tutma sırası bende" demesi boşa değil. 

Diğer yandan, Petro ile Chávez arasındaki bu ortak kılıç sembolizminin benzer siyasal sonuçlar üretmesi beklenemez.

Zira Kolombiya'nın sömürge öncesi ve sonrası siyasal- idari tarihi Venezuela'dan oldukça farklı. 
 

 

Hatta tam tersine Petro'nun misyonunun, Chávez'i aşacak bir sentez üretmek olduğunu iddia edebilirim.

Bu bana ilginç bir tarihsel mecburiyet gibi görünüyor. 

Şöyle ki; bazı ülkeler ikizdirler. Yani tarihin rahminden birlikte doğarlar. Fakat sonra bir el onları birbirinden koparır.

Ayrı tarihsel mecralara sürükler. Ancak bu ülkeler farklı rejimler altında da aynı genlere sahip olmanın getirdiği kalıtsal rahatsızlıkları taşırlar.

Örneğin Küba ve Porto Riko böyledir. 

Ünlü bir şiir dizesinde söylendiği gibi; Küba ve Porto Riko "bir kuşun iki kanadı"dır.

Aynı anda İspanyol sömürgeciliğinden kurtulup ABD müdahalesine uğramış iki ülkedir bunlar. 

Küba halkı diktatörlüğe karşı savaşını hızlı biçimde devrime ve tam bağımsızlığa ulaştırırken, en az onun kadar radikal bir ulusal mücadele veren Porto Riko ise ABD sömürgesi olarak kalır. 

Ancak yarım asırdan uzun süredir yolları ayrılmış, biri bağımsız diğeri bağımlı, bu iki ulus bugün bile benzer ekonomik ve sosyal problemlerle uğraşmaktadır.

Aynı biçimde Venezuela ve Kolombiya, Bolivar'ın "Büyük Kolombiya" olarak kurduğu kompleks tek bir coğrafyadır. 

Bu ikizler 1830'da ayrıldıktan sonra kendilerini farklı uluslar olarak inşa ettiler. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Birbirinden yalıtılamaz sonsuz sınırlara sahip Venezuela ve Kolombiya; sonuçta siyasal alışkanlıkları, iç ve dış egemenlik ilişkileriyle farklı iki ulus haline geldi. 

Bununla beraber iki ulusun ilerlemesi, birinin başaramadığını ötekinin yapmasıyla mümkün. Örneğin Kolombiya'nın kuramadığı sosyal eşitlik ve bağımsızlık ilkesini Venezuela'nın ele alması gibi.

Aynı biçimde Venezuela'nın inşa edemediği kurumsal demokrasiyi ve kaynak yönetimini Kolombiya'nın önüne hedef olarak koyması gibi…

Dolayısıyla Petro sadece kendi ülkesinin değil bu karmaşık jeopolitik tarihsel sürecin de misyonunu taşıyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU