Türkiye'de gazetecilik zor bir dönemden geçiyor. Siyasi baskılarla, sansürle, işsizlikle karşı karşıya kalan gazeteciler, basın kartına ulaşmakta da zorluk yaşıyor. Gazetecilerin talebi, basın kartının meslek kuruluşları tarafından verilmesi.
Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü bünyesindeki Basın Kartları Komisyonu'nun Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'na bağlanmasının ardından turkuaz basın kartına (eski adıyla sarı basın kartı) ulaşmakta zorlanan gazeteciler bulunuyor.
Bunlardan biri Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer. 2016 yılından beri Evrensel gazetesinde çalışan Nazlıer, meslekte 6'ncı yılını geride bırakmak üzere.
2017'de basın kartına başvuran, gazetecilik mezunu olduğu halde yaklaşık 5 yıldır kart beklediğini belirten Nazlıer, şimdiye kadar başvurusuna yanıt alamadığını söyledi.
İlk zamanlarda İletişim Başkanlığı'nı arayan ancak sorularına yanıt alamadığını dile getiren gazeteci, "Çünkü iktidar kendine itaat eden, kendi gazetecisini yaratmak istiyor. Muhalif gördükleri mecralarda çalışan gazetecilere basın kartı vermeyerek cezalandırmak istiyor. İktidar 'Ben istediğime kart veririm' diyor. Basın kartının iktidar tarafından ve onun belirlediği kriterlerde olan kişilere verilmesi sorunlu bir yaklaşım" şeklinde konuştu.
"Polisle karşı karşıya kalıyoruz"
Sahada ve adliyede sorun yaşadıklarını, polisle karşı karşıya kaldıklarını anlatan Nazlıer, "Bazen kurum kartı yeterli olmuyor. Özellikle önemli davalarda devletin verdiği kartı sana şart koşuyor. Kurum kartını tanımıyor" dedi.
Gazeteci olmasına rağmen kart sahibi olmadığı için işinin engellendiğini belirten Nazlıer, Gezi'nin yıl dönümünde gazetecilerin polis tarafından engellendiği örneğini verdi.
Görüntü almalarına izin verilmediğini, alandan çıkarıldıklarını ve şiddetle karşılaştıklarını dile getiren Nazlıer, "Ben gazetecilik mezunuyum, bu işi yapıyorum ve bu kart benim hakkım, tamamen ideolojik nedenlerle verilmiyor olması kadar absürt bir şey olamaz. İktidarın gazetecisi olmayacağız, nerede bir hak ihlali varsa orada, onların yanında olmaya devam edeceğiz. Gazetecinin görevi de bence budur, güçlüden değil haklıdan yana olmak" diyerek yaşadığı süreci özetledi.
Türkiye'de ekonomik krizin arttığını, milyonlarca insanın açlık sınırı altında yaşadığını dile getiren gazeteci, "İktidar tabii ki bunların duyulmasını istemeyecek. Ve bunları yazan gazetecileri de cezalandıracak. Bizlere de basın kartı vermeyerek cezalandırmak istiyor; hakkım olanı gasp ederek. Ama ne olursa olsun iktidarın verdiği basın kartı olmasa bile elimizde o haberi yapmaya devam ederiz. Temennim artık bu kartı iktidarın değil de basın meslek kuruluşlarının vermesi..." şeklinde konuştu.
"Dava yoluyla basın kartı alınıyor"
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün dağıtıldıktan sonra İletişim Başkanlığı kurulduğunu ve yeni basın kartları yönetmeliği yayımlandığını hatırlattı.
TGC Başkanı Olcayto, "Bu yönetmeliğe göre dokuz kişilik bir basın kartları komisyonu kuruldu. Bu komisyonda hiçbir meslek örgütü temsil edilmedi. İletişim Başkanlığı doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı olduğu için tüm basın kartları Cumhurbaşkanı'nın onayından geçiyor. Örneğin basın kartı verilmeyen birçok arkadaşımız dava yoluyla basın kartlarına sahip oldu. Ama arada geçen süreçte İletişim Başkanlığı o denli sık kart değişimine gitti ki bir süre sonra dava yoluyla da olsa kartlarına kavuşan gazeteciler yeniden kartlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar" şeklinde konuştu.
Basın kartlarının İletişim Başkanlığı'nın keyfi kararlarıyla dağıtıldığını söyleyen Olcayto, 2015 yılına kadar Basın Kartları Komisyonu'nda başkanlık görevini yürüttüğünü; 2015'de Basın Kartları Yönetmeliği'nde basın örgütlerinin temsili konusu ortadan kaldırılmaya çalışılınca dönemin TGS Genel Başkanı Uğur Güç ve TGC Başkanı olarak Basın Kartları Komisyonu'ndan istifa ettiğini söyledi.
"Bu tutumumuzdaki gerekçe de komisyonun iki üyesi hariç tamamen iktidara yakın isimlerden oluşmasıydı" diyen Olcayto, gelişmiş ve çağdaş ülkelerde basın kartlarının sendikaların verdiğini ifade etti.
"Kapalı kapılar ardında işler yürütülüyor"
Basın kartı dağıtımının devletin işi olmadığını vurgulayan Olcayto, şöyle konuştu:
Son yıllarda iktidar komisyonları kendilerine bağlamak konusunda birbiri peşi sıra gazeteciliğe kendi damgalarını vuran kararlar çıkardı. Bu kararlar sonunda gazetecilere ayrımcılık yapıldı. Ve pek çok gazeteci bu yüzden de hak ettiği ilk karta veya sürekli karta sahip olamadı.
Örneğin Avrupa'da Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) sendikalı basın emekçilerine ulaşıyor ve onların pek çok ülkede akredite olmalarını sağlıyor. Türkiye'de basın kuruluşlarının vermesi yolunda bir istek var.
Komisyonda her şeyin kapalı kapılar ardında gizli olarak yürütüldüğünü vurgulayan TGC Başkanı Olcayto, "2015'te yapılan değişiklik sonrası uygulamaya dava açtık. Esasa dokunmayan bir karar verildi. Dolayısıyla bir şey değişmedi. Türkiye'de basın sektöründe işsiz sayısı 12 bini buluyor. Basın kartının kıymeti kalmadı. Ayrıca Sarı Basın Kartı turkuaz rengine büründükten sonra da eski değerinden çok şey kaybetti. Basın kartı alamayanlar IFJ kartına başvuruyor. Dünyanın her yerinde geçiyor; ama Türkiye'de geçmiyor. Çözüm Türkiye'de iktidarların haberin serbest dolaşımını engelleyici tavırlardan uzak durmaları ve gazeteciliğin suç olmadığını anlamalarında yatıyor" dedi.
"Eleştirel bakana kart verilmiyor"
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Can Güleryüzlü, Türkiye'de basın kartı alamayan gazeteci sayına yönelik net bilgi verilmediğini, basın kartlarının 2019 yılında sarı renkten turkuaza çevrilmesi sırasında bin 200 civarında gazetecinin başvurusuna olumlu yanıt verilmediğinin kamuoyuna yansıdığını anlattı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu sayının zaman içerisinde 600 civarına düştüğünün ifade edildiğini hatırlatan Güleryüzlü, "Basın kartı yenilemesi başvurusu sonrası 'beklemede' tutulan gazetecilerin yanı sıra 2018 yılının sonundan itibaren yüzlerce gazetecinin basın kartının iptal edildiğini de biliyoruz" şeklinde konuştu.
Derneğe üye çok sayıda gazetecinin basın kartı alamadığını belirten Güleryüzlü, "Hem bireysel hem de örgütsel düzeyde 'kartların neden verilmediği' yönündeki girişim ve sorulara ya yanıt verilmiyor ya da 'incelemede' şeklinde içeriği boş karşılıklar aktarılıyor" diyerek; iktidarın uygulamalarına eleştirel bakan bir gazetecinin kartının verilmediğini dile getirdi.
Güleryüzlü, basın kartı taşımayan gazetecilerin özellikle toplumsal olayları takip ederken polis kuvvetleri tarafından engellendiğini vurguladı. Belli kurumların akreditasyon uygulaması nedeniyle gazetecilerin sorun yaşadığını, belli programları takip edemediklerini ifade etti.
Kart için dava açıldı
ÇGD Başkanı Güleryüzlü, basın kartı için hukuki süreç başlattıklarını anlatarak şunlarıu söyledi:
ÇGD olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile basın kartları nedeniyle davalıyız. 2019 yılında açtığımız davada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu lehimizde karar vererek, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın basın kartlarına ilişkin uygulamalarının dayanağı olan yönetmeliğin birçok maddesinin hukuka uyarlı olmadığı tespitini yaptı. Ancak Cumhurbaşkanlığı İletiş Başkanı Fahrettin Altun, Danıştay'ın kararına aykırı davranarak, yürütmesi durdurulan maddelerin yerine, basın özgürlüğünü daha fazla sınırlayan yenilerini yayımladı. Böylelikle davayı konusuz bırakmak istedi. Son yayınlanan yönetmeliği de dava ettik.
Bu konuda beklentilerini dile getiren Güleryüzlü, son yasal düzenleme ile düşünce ve ifade özgürlüğü temelinde bir toplumun istenmediğini vurgulayarak, "Ancak bu o kadar kolay değil; Türkiye'nin sürekli kesintiye uğrasa da demokrasi tecrübesi, gazetecilerin biriktirdiği mücadele ve mesleki ilkeleri buna müsaade etmeyecek" ifadesini kullandı.
"Keyfi uygulamalar sürüyor"
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş da basın kartları komisyonunun en son 2021 Kasım ayında toplandığını ve bu süreçte kimsenin kart almadığını anlatarak,İletişim Başkanlığı'nın yönetmelik değişiklikleri ile yetkileri elinde topladığını, açılan davları kazanmalarına rağmen keyfi uygulamaların sürdüğünü ve sürekli basın kartı alamayan gazetecilerin olduğunu dile getirdi.
Durmuş, birçok kez İletişim Başkanı Fahrettin Altun'dan randevu talep ettiklerini ancak yanıt almadıklarını ifade etti.
Meclis gündemine getirilen kamuoyunda "sosyal medya yasası" olarak bilinen kanun teklifinin 'sansür yasası' olduğunu söyleyen Durmuş, komisyondan çıkacak kararların keyfi olacağını belirtti ve beklentilerini şu sözlerle ifade etti:
İnternet medyasını basın kanunu içerisine alıyoruz basın kartı ve resmi ilanda alabilecekler diyerek süslenen teklifte Basın İlan Kurumu'na internet medyası için sınırsız bir yetki veriliyor. Basın kartlarını iptal etme hakkı da dahil olmak üzere bir çok yetki ile donatılacaklar. TGS de TBMM'de diğer meslek örgütleri ile birlikte bu teklifin geri çekilmesi ve taraflarca müzakere edilerek hazırlanması konusunda girişimlerde bulundu. Teklifin ilk olarak geldiği Dijital Mecralar Komisyonu'nda söz alarak fikirlerimizi ve çekincelerimizi ortaya koyduk. İktidarın yapması gereken bu tasarıyı geri çekerek konunun tarafları ile bir araya gelip düzgün bir kanun hazırlaması.
© The Independentturkish