Döviz ve altının yükselişi durdurulamıyor. "Kur korumalı TL vadeli mevduat" ile dövizin kontrol altında tutulacağı iddiası ancak birkaç ay sürdü.
Aradan geçen 6 aylık süre içinde döviz kurlarında başa dönüldü.
Türkiye halkı akaryakıt zamlarıyla uyuyor, farklı ürünlerdeki fiyat artışlarıyla gözlerini açıyor.
Enflasyon ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ekim 2021'deki "nas" vurgusuyla indirdiği faiz nedeniyle enflasyon düşmüyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) tartışmalı rakamlarına göre bile enflasyon yüzde 73,5.
Artık neye göre hesap yapıldığı ve sepetteki ürünlerin fiyatları açıklanmıyor.
Asgari ücretliler başta olmak üzere memur, SGK ve BAĞ-KUR emeklileri kan ağlıyor.
"Dar gelirliler hariç" itirafı
"Açım", "geçinemiyorum" diyenler ise bizatihi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından "Vicdansızlık yapmayın! Aç olan falan yok" denilerek azarlanıyor.
Ancak yaşanan ekonomik krizde kimlerin ezildiği zaman zaman itiraf ediliyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, AK Parti'nin kampında "Dar gelirliler hariç, firma ve şirketlerin kazandığını, çarkların döndüğünü" söylemişti.
Bu durum "fakirden alınıp zengine veriliyor", "fakir daha fakir yapılırken zengin daha zenginleşiyor" eleştirilerin konusu oldu.
Bunun üzerine Bakan Nebati, sözlerinin ne anlama geldiğini izah etmeye çalışırken Cumhurbaşkanı Erdoğan her şeyin bilinçli yapıldığını ifade etti.
Erdoğan "Biz ne yaptığımızı biliyoruz, niçin yaptığımızı biliyoruz, nasıl yaptığımızı biliyoruz" diyerek yürürlükteki uygulamaları savundu.
"Bilerek, isteyerek, planlı bir fiyat, kira ve faiz oyunu oynanıyor"
Peki gerçekten her şey bilinerek mi yapıyor. Yani döviz kurları bilinçli mi yükseltiliyor? Altın fiyatları planlı şekilde mi artırılıyor? En önemlisi de zamlar isteyerek mi gerçekleştiriliyor?
Bu konuda yaptıkları araştırmalarla Türkiye'deki enflasyonun yüzde 160'ı bulduğunu ortaya koyan ENAG'ın kurucularından Prof. Dr. Veysel Ulusoy'un cevabı açık ve net.
Ulusoy yaşananları tek cümleyle özetledi: "Bilerek, isteyerek, planlı bir fiyat, kira ve faiz oyunu oynanıyor. Planlı... İhracatçı kazanıyor ve aynı zamanda ücretler reel olarak eriyorsa, bu bilinçli ve hükumet eliyle yapılıyordur."
Eğer olup bitenler planlı ve bilinçli yapılıyorsa halk kendisine yüklenen bu ağır maliyetin bedelini ödetecek mi? Ya da bilerek, isteyerek ve bilinçli bir şekilde neden olunan bu tahribatı hesabı sorulacak mı?
"Söylem, beklenti ve iddiaları gerçeklikten kopmuş vaziyette"
Ekonomist Prof. Dr. Seyfettin Gürsel'e göre Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ne yaptığımızı biliyoruz" açıklaması gerçeği yansıtmıyor.
Olup bitenlerin ve yaşanan gelişmelerin bunu göstermediğini vurgulayan Gürsel, "Herhalde önümüzdeki aylarda ekonominin iyileşeceğini düşünüyorlar. İktidarın ekonomik söylem, beklenti ve iddiaları gerçeklikten kopmuş vaziyette" dedi.
"Sürekli bir bahane kılıf ve gerekçe bulmaya çalışıyorlar"
Eski Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakçı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın her defasında bu cümleleri tekrar etmesinin ortada bir politika, program ve stratejinin olmadığını bir göstergesi olduğunu belirtti.
Erdoğan'ın her şeyin yolunda gittiği iddiasına dair bir algı oluşturmaya çalıştığını bunu yerleştirmek için de bu tür ifadelere başvurduğunu dile getiren Çanakçı, "Hükümet tutarlı, akla, bilime ve veriye dayanan bir çözüm çerçevesini ortaya koyamadı. Eylül başından beri bir maceradan diğer maceraya sürükleniyor. Tabiri caizse önce gidiyor kafayı duvara vuruyor sonra da ona bir kılıf, gerekçe ve açıklama bulmaya çalışıyor. Hükümetin yaptığı şey budur" ifadelerini kullandı.
"'Faiz sebep, enflasyon sonuçtur' söyleminin işe yaramadığının açık ve net bir şekilde görüldüğünün altını çizen Çanakçı, "Bu olmayınca bu defa da ‘paramızı pul ederiz, cari fazla verir, enflasyonu bu şekilde kontrol ederiz' dediler yine olmadı. Tarihin en yüksek dış ticaret açıkları verildi. Kur korumalı TL vadeli mevduat uygulamasını devreye soktular ama dolarizasyon oranı yüzde 72'ye çıktı. Hazineye çok ağır maliyet getiren bu uygulamanın da çalışmadığı anlaşıldı" diye konuştu.
"Ortada bir plan, program ve çözüm yok"
İktidarın hesapları tutmayınca ‘büyüyoruz ama enflasyon bunun doğal sonucu' gibi bir söyleme başvurulduğuna dikkati çeken İbrahim Halil Çanakçı, sözlerini şöyle tamamladı:
Bunun da doğru olmadığını görüyoruz. Büyüme de etkileniyor bu gelişmelerden. Böyle olunca sürekli bir açıklama, bahane ve gerekçe bulma gayreti içerisindeler. Son olarak meseleyi getirip Ukrayna-Rusya savaşına bağladılar ama Türkiye'deki ekonomik bozulma ondan çok önce başlamıştı. Dolayısıyla bununla da alakası yok. Hükümetin ne yaptığını bildiğini söylemek mümkün değil. Kafayı duvara vurunca, işler tıkanınca kendince onlara uydurma gerekçeler sunuyor. Maalesef ortada bir plan, program ve çözüm çerçevesi yok.
"Bir süre sonra tıpkı FETÖ olayında olduğu gibi 'kandırıldık', 'yanıltıldık' diyebilir"
Eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı ekonomist Prof. Dr. İbrahim Turhan ise iktidar temsilcilerinin ekonomi konusunda ne yaptıklarını bildikleri görüşünde.
Erdoğan'ın açıklamaları değerlendirildiğine yaşananların bilinçli politik tercih olarak anlaşıldığına işaret eden Turhan, "Kasım ayından beri uygulanan programın genel çerçevesi, ‘faizleri düşük tutacağız, kur artacak' şeklindeydi. Bunun özeti şudur: Kurda ani artışlar olmasından rahatsızız ama kurun belli bir şekilde düzenli olarak artmasını olumlu bir şey olarak görüyoruz. Ayrıca kendisinin başbakan olduğu döneme bir eleştiri yaptı. İzlenen ekonomi politikalarının yanlış olduğunu, kendilerinin "kandırıldığını, yanıltıldığını" söyledi" değerlendirmesinde bulundu.
"Yanlışı bilinçli olarak sürdürüyor"
Erdoğan, ‘Fiyatların yüksek olduğunu, hayat pahalılığının insanları zora soktuğunun farkındayız, bunu çözmek için de doğrudan gelir desteklerini kullanacağız' sözlerini hatırlatan Turhan, şunları kaydetti:
Özetle kasım ayından beri zaman zaman Çin modeli, zaman zaman Türkiye modeli olarak ifade edilen faizleri düşük tutarak, parasal genişlemeyi sürdürerek belli sektörleri teşvik etmeye devam ederek, bu yolla dış ticaret fazlası verme şeklindeki politika süreceğine vurgu yaptı. Bunun da bilinçli bir tercih ve karar olduğunun altını çizdi. Aslında hükümet ne yaptığını biliyor. Bunun yanlış olması ayrı bir şey. Tabii ki bunun hiçbir geçerliliği olmayan, mantık kurgusu sorunu, iktisat biliminin kanıtlanmış, defalarca gözlemlenerek doğruluğu kabul edilmiş temel önermeleriyle çelişen ve hiçbir şekilde netice vermeyecek bir politika ama hükümetin bunu bilerek tercih ettiği anlaşılıyor.
© The Independentturkish