Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesine yönelik Cumhurbaşkanı Kararı'nın iptali için açılan ikinci davanın duruşması Danıştay'da bugün yapılıyor. Duruşmayı, davacılar arasında yer alan kadın örgütleri de izliyor. EŞİK Platformu ve kızları öldürülen anneler, duruşma öncesi Danıştay önünde basın açıklaması yaptı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Birlikte savunacağız"
Platformu adına konuşan Selin Nakıpoğlu, "Bir kişinin verdiği ‘İstanbul Sözleşmesi'nden imzayı çekiyorum, çektim' kararının iptali için sivil toplum kuruluşları, barolar, muhalefet partileri ve yüzlerce kadın, süreci yargıya taşıdı. 650 kişilik konferans salonunda sayımız bini aştı. Kadın örgütleri, kadınlar, LBGTİ artılar ve avukatlar salonu doldurduk, sözleşmeyi savunduk. Bugün yine burada, ülkenin dört bir yanından yüzlerce kadın birlikte, hukuksuz fesih bildiriminin yargılanmasına tanıklık edecek, İstanbul Sözleşmesi'ni birlikte savunacağız" dedi.
"Bu kavga karanlıkla aydınlığın kavgası"
"Bir tarafta tek kişilik kararlar varsa diğer tarafta biz milyonlarız" diyen Nakıpoğlu, "Neden bu kadar emek? Neden bu kadar mücadele? Çünkü bu kavga, karanlıkla aydınlığın kavgası. Hukukun gücüne, adalete, toplumsal cinsiyet eşitliğine inananların mücadelesi. Bu değerlere inanan herkesin bu mücadelede olması gerekir" diye konuştu.
"İktidarın şiddet dili erkeklerin cesaretlenmesine yol açıyor"
Kadına yönelik erkek şiddetinin en yaygını, en çok yaşanılanın küfre, hakarete maruz kalmak ve aşağılanmak olduğunu belirten Selin Nakıpoğlu, "Örneğin birkaç gün önce Cumhurbaşkanı'nın Gezi'ye katılan vatandaşlar için sarf ettiği sözü duyunca şaşırmadık. Evet, duyduklarımızın en kötüsüydü ama ülkenin yarısına yöneltilen ilk hakaret değildi. Yıllardır dediğimiz gibi, siyasal iktidarın şiddet içeren, bağırıp çağıran dili erkeklerin cesaretlenmesine yol açıyor. AKP iktidarında kadına yönelik şiddetin bu kadar artmasının en önemli nedenlerinden biridir bu" dedi.
"İktidar eril şiddeti teşvik ediyor"
Geçen hafta, 1 Haziran günü kadın cinayetlerini durdurmak amacıyla kurulmuş olan bir derneğin, hiçbir somut olguya dayanmayan kapatma davasının ilk duruşması yapıldı. Siyasi iktidar, muhalif kesimlere ve özelde kadın siyasetçilere, kadın ve LGBTİ hakları savunucularına, kadın sanatçılara sistematik olarak taciz ve baskı uyguluyor; kadına karşı eril şiddeti teşvik de ediyor.
"Cesaretimize, mücadele azmimize ve dayanışmamıza güveniyoruz"
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili kararlarında Cumhurbaşkanlığı aleyhine tavır koyduğunu ve son yargı paketi ile yürütmenin, kendi lehine karar alabilecek üye sayısı ve yapısında değişiklik olmamasını sağlamaya çalıştığını ifade eden EŞİK Platformu Sözcüsü Nakıpoğlu, "Bizler, nasıl bir eşitlik karşıtı iklim içinde olduğumuzun çok farkındayız. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi'nin feshi gibi hiçbir şeyin güncel siyasi oyunlar uğruna yapılmadığını biliyoruz. Hiçbir şeyi hafife almıyoruz, ama umutluyuz. Cesaretimize, mücadele azmimize ve dayanışmamıza güveniyoruz. Çünkü biz çok haklıyız. Sözleşmeden çıkma kararı hukuksuzdur. İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz" dedi.
"İstanbul Sözleşmesi olmasa daha çok kadın öldürülecek"
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey Erden ise şöyle konuştu:
İstanbul Sözleşmemiz vardı ama bu kadınlar korunmadı. Çünkü İstanbul Sözleşmesi uygulanmadı. Ama şöyle bir gerçek var; İstanbul Sözleşmesi olmasa daha çok kadın öldürülecek, daha çok şiddet olacak. Şu an burada bulunan ailelerimizin kızlarını öldüren asıl katil kocaları, babaları, eşleri veya kardeşleri değil, asıl katilleri koruyan devlettir. Biz, bunu söyler, bunu biliriz
"Kızım koruması olduğu halde öldürüldü"
Öldürülen Gizem Filiz'in annesi Bahriye Filiz, "Benim bir yavrum öldürüldü, iki tane yavrusu vardı. İstiyorum ki katiller dışarıda gezmesin. Benim kızımın koruması vardı, koruması olduğu halde öldürüldü" dedi.
Ebru Gürcan'ın annesi ise sadece "Benim kızımı altı yerinde bıçakladı, iki çocuğunu bıraktı. Ben şimdi onunla uğraşıyorum" dedi ve gözyaşlarını tutamadı.
"Savunduğumuz yaşam hakkıdır"
Avukat Şenal Sarıhan da şunları söyledi:
28 Nisan'dan sonra burada tekrar çığlığımızı duyurmaya çalışıyoruz. Öyle umut ediyoruz ki süregelen davaların hemen ardından İstanbul Sözleşmesi ile ilgili hukuka uygun bir karar verilecek. Savunduğumuz yaşama hakkıdır
ANKA, Independent Türkçe