Beyazın üstünlüğü bir zehirdir. Gözlerimizin önünde irin toplayıp büyümesine izin verildi.
ABD Başkanı Joe Biden birkaç gün önce, on Afro-Amerikalının ırkçı beyaz terörizmin kurbanı olduğu Buffalo kentine yaptığı ziyaretinde bu sözleri sarf etti.
Başkan Biden, "fanatik ideolojinin Amerikan toplumunu rahatsız ettiğini ama kötülüğün galip gelmeyeceğini ifade ederek, nefretin kazanamayacağını ve beyaz üstünlüğün son sözü söylemeyeceğini" ilan etti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Buffalo şehrinde yaşananlar gerçekten çok ürkütücü ve kan ve dehşet sahnelerinin çok ötesini yansıtan derin bir analizi gerektiriyor. Buffalo'ya yaklaşık 320 kilometre uzaklıktaki Conklin şehrinden gelen beyaz, ırkçı bir katilin önündeyiz.
Elinde yüksek hızlı ateşli bir silah, üzerinde kurşun geçirmez yelek ve masum insanları infaz ettiği sahneleri canlı yayınlamak için başının üzerinde bir kamera var. Tıpkı Yeni Zelandalı suçlunun birkaç yıl önce camide ibadet edenlere yönelik gerçekleştirdiği saldırı gibi.
Buffalo olayı, birçok ABD'linin mücadele ettiği ülkedeki silah taşıma kültürünün bir sonucu muydu? Nitekim Amerikan ruhuna açıkça çelişki teşkil eden ikinci anayasa değişikliğiyle bu garanti altına alınmıştı.
Bu seferki suçun, silah taşıma sorununun ötesinde, kendi ırkından olmayana büyük zarar verme amacıyla sistematik ve ideolojik bir tasarım dahilinde işlendiği açıktır.
Öyle ki Payton Gendron, cumartesi günü öğleden sonra Afro-Amerikalıların uğrak yeri olan ve ziyaretçilerle dolup taşan bir yerde çok sayıda kişiyi öldürmek amacıyla böyle bir plan yaptı.
Her olay failini gösterir ki, Gendron üzerindeki askeri üniforma ile alabildiğine yüksek bir şekilde ırkçı sözler sarf etti.
Bu sahnede Amerikan devletinin geleceğini gerçekten korkutan bir şey var mı?
Cevap, Gendron'un bu iğrenç nefret suçunu işlemeden önce yayınladığı belgede bulunabilir. Yaklaşık 180 sayfalık metin içerisindeki her kelime beyaz üstünlüğü savunuculuğuna işaret ediyor.
Haber ajanslarının elinde bulunanlar ise Gendron'un -kendisinin de tarif ettiği üzere- bir faşist, bir ırkçı, bir Yahudi aleyhtarı olduğunu gösteriyor.
Bu sahne aslında yalnızca ABD'yi değil, Avrupa'yı da korkutuyor ve bizi kafa karıştıran şu tür sorulara götürüyor:
Bugün ırkçılığı kim ihraç ediyor?
Avrupalılar bunu yapar mı?
Bu soruların arkasındaki neden, Gendron'un bu belgede, "Büyük Yer Değiştirme (The Great Replacement)" teorisine olan inancını dile getirmesidir.
Bu, Avrupa'da doğan ve dünya çapında kötülüğe dair en tehlikeli okumalardan biridir. İşte Amerikan içlerine kadar ulaşan ve kanatsız uçan fikirler…
Buradaki hikâye kısaca, Fransız ırkçı yazar ve siyasi aktivist Renaud Camus ve onun "Büyük Yer Değiştirme" olarak bilinen teorisiyle ilgilidir.
Bu teoriye göre, Fransız nüfusu içinde yirmi ya da otuz yıl içinde Afrikalıların, Arapların ve belki de Asyalıların beyaz nüfusun yerini alması ile beyaz Fransızların nüfusu tükenecek.
Fukayama'nın Amerika'nın iç kesimlerinde kimliklerin değişimi ve dönüşümüne ilişkin son kitabında dikkat çektiği büyük korkular bir sır değil.
2040 yılına kadar beyazların ABD'nin iç kesimlerinde azınlık olacağını gösteren rakamlar nedeniyle beyaz adamın kalbinde bu tür endişeler yer alıyor.
O halde kimlik temelli bir Amerikan iç savaşı mı ufukta görünüyor?
Özellikle Amerikan ırkçı sağ gruplarının beyaz olmayanları ülkeyi terk etmeye zorlamak amaçlı çalışmalarının ardından gerçekten böyle bir durumla karşılaşılabilir.
Yaşanan olaylar dizisinden farklı ırklar arasında krizlerin yaşanabileceği görülüyor. Geçen yıl, FBI Direktörü Christopher Wray, terör tehdidinin yayıldığını ve etnik grupları hedef aldığını söyledi. 2018'de Pittsburgh'da bir sinagoga ateş açıldı.
2019'da Teksas'ta Latin Amerikalıları hedef alan Walmart saldırısında 22 kişi öldürüldü.
Hikâyenin kökleri derinlere uzanıyor. Geçtiğimiz yıl yayınlanan bir ABD istihbarat raporunda, Amerikalılar kendilerini, siyasi sorunlar ve ırkçı nefret duygularıyla hareket eden şiddet yanlısı radikallerin ülke için büyük bir tehdit haline geldiği yönündeki uyarıyla karşı karşıya buldular.
Muhtemelen bu nedenle Beyaz Saray, geçen mart ayında FBI bütçesini 33 milyon dolar artırdı. 11 Eylül'den bu yana Amerikan güvenlik ve istihbarat servisleri, en büyük tehlike olarak çeşitli köktendinci grupları izledi.
Bu, ABD'yi kalbinden vuracak yerel terörizmin büyümesi için bir fırsat sağlamış olabilir mi?
Sahneye bu açıdan bakılabilir. Nitekim "hızlanma" olarak bilinen anlayışı takip eden grupların yanı sıra bu grupların beyaz üstünlükçü topluluklardan neo-Nazilerden destekçileri bulunuyor.
Her iki grup da şiddeti teşvik ediyor, Amerikan toplumundaki ırk savaşını körüklüyor ve hatta hükümetin devrilmesi yönünde bir propaganda yapıyor.
Ekonomik ve siyasi krizlere bu tehlike de eklenirse, ülkenin kalbinde büyük bir kriz yaşanacak ve -Allah korusun- tek senaryo, kartopu senaryosu olacak.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz