Hepimiz aynı gemideyiz.
Hepimiz aynı gemide miyiz, bilinmez; fakat son yıllarda bu söze oldukça aşinayız. Gerek Türkiye gerekse dünya gündeminde ne zaman bir felaket ya da kriz yaşansa, insanları ortak noktada toparlamak amacıyla bu söz söylenir.
"Hepimiz aynı gemideyiz; biriz" vurgusu, elbette bu günlere has bir söylem değil. İnsanlığın aynı gemide olduğu söylemiyle atıf yapılan esasında "Nuh'un Gemisi".
Yeryüzünde meydana gelen en büyük felaketlerden kabul edilen Nuh Tufanı'ndan, Nuh peygamber ile ona inananların "Nuh'un Gemisi" aracılığıyla kurtulduğu inancı binlerce yıldır varlığını sürdürüyor.
Yahudilik, Hıristiyanlık, İslamiyet başta olmak üzere, birçok inanışta anlatılagelen Nuh Tufanı, 4 bin yıldan daha uzun bir süre önce, yaratıcının Nuh peygamberin kavmini ya da tüm insanlığı cezalandırıldığı için meydana geldiğine inanılan ve her şeyi su altında bırakan büyük bir felaketti.
Nuh'un Gemisi; kutsal metinlerde anlatılanlara göre, Hz. Nuh'un Allah'ın emriyle yaptığı ve büyük tufanda, ona inanlar ile beraberinde farklı türlerdeki hayvanları kurtaran, devasa ahşap bir gemiydi.
Nuh Tufanı'nın küresel mi yoksa bölgesel mi gerçekleştiğine dair farklı inançlara göre ayrı görüşler söz konusu.
Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat'ın bugünkü haliyle elimizdeki anlatısına göre tufan, bütün yeryüzünü kaplayan, Nuh ve ailesi dışında tüm insanlığı yok eden bir büyük felaketti.
Tevrat'ta "tufanın bütün yeryüzünü kaplayınca dağların sular altında kaldığı ve suların en yüksek dağları on beş arşın aştığı" nakledilir. Yahudiler, "yeryüzünde insanın kötülüğü çoğalınca Tanrı'nın insanları yok etmeye karar verdiğine" inanır.
Hristiyanlar da Nuh Tufanı hakkında Tevrat'ta nakledilenleri kabul ederler. Zira Yeni Ahit'te/İnciller'de Tevrat'ta anlatılanlara atıf yapılır.
Kur'an-ı Kerim'e göre ise yalnızca Nuh peygamberin kavminden olup, ona inanmayan ve Allah'ın elçisini kabul etmeyenler Nuh Tufanı ile cezalandırılmıştır.
Nuh'un Gemisi'nin izleri peşinde…
Üç semavi dinin kutsal kitapları Tevrat, İncil ve Kur'an-ı Kerim'in yanı sıra, Sümer, Akad, Babil, Asur tabletlerinde Tufan anlatılarına rastlamak mümkün.
Birçok kültür ve inanışta kutsal kabul edilen Nuh Tufanı'na duyulan ilgi ve merak, araştırmacıları tufanın izlerini aramaya sevk etti.
Geçmişten günümüze dek yapılan araştırmaların çoğunluğu, Nuh Tufanı'nın gerçekleştiği ve geminin indiği yer konusuna odaklanıyor.
Büyük tufanın gerçekleştiği ve tufan dindikten sonra Nuh'un Gemisi'nin indiği yer konusundaki yaygın kanı, Mezopotamya ve çevresi.
Geminin tam olarak nerede durduğuna ilişkin ise farklı kabuller söz konusu.
Kur'an-ı Kerim'de, "Ey arz, suyunu yut ve ey gök -suyunu- tut! denildi. Su azaldı, iş bitirildi. Gemi Cudi üzerine oturdu" (Hûd 11/44) ayetleriyle, Nuh'un Gemisi'nin büyük tufandan sonra Cudi'de durduğu belirtiliyor.
Kur'an'da geminin oturduğu yer olarak bildirilen "Cudi"nin anlamı konusunda İslam alimleri arasında görüş farklılığı bulunuyor.
Çoğunluktaki görüşlere göre, Nuh'un Gemisi'nin, bugün Türkiye'nin Şırnak İli'nin Silopi İlçesi'nde yar alan, Cudi Dağı'na indiğini kabul edilse de, ayette kastedilenin Cudi Dağı olmadığı yorumları da dile getiriliyor.
"Cudi"nin bir dağın özel adı olmayıp "bereketli topraklar" anlamına geldiğini savunan alimler, "Nuh'un Gemisi'nin bereketli topraklara indirildiği" yorumunda bulunuyor.
Nuh Tufanı, Kur'an-ı Kerim, Tevrat ve İncil'de birbirine benzer şekilde anlatılsa da, en detaylı anlatım Tevrat'ta yer alıyor.
Geminin ölçüleri, yapımı, tufan ve sonrasının ayrıntıları ile aktarıldığı Tevrat'ın Tekvin (Yaratılış) bölümünde, Nuh'un Gemisi'nin, "Ararat Dağları"nın üzerinde durduğu anlatılıyor. "Ararat"ın ise Ağrı Dağı olduğuna inanılıyor.
Günümüzde Hristiyanlar, Yahudilerin kutsal kitap külliyatına da Eski Ahit şeklinde isimlendirip inandıklarından dolayı, Yahudiler ve Hristiyanlar arasında Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'nda durduğu inancı kabul ediliyor.
Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'nda bulunduğu inancı, geçmişten günümüze pek çok kişiyi bu dağa çekti ve hatta dağın zirvesine tırmanmaya sevk etti.
1272 yılında Venedikli kâşif ve tüccar Marco Polo'nun, "Hiçbir zaman tırmanılamaz" dediği Ağrı Dağı'na, ilk kez 1829 yılında Friedrich Parrot tırmandı.
"Ağrı Dağı'nın zirvesine tırmanan ilk kişi" olarak tarihe adını yazdıran Alman doğa bilimci ve gezgin F. Parrot, "Ararat'a Yolculuk" isimli kitabında, Ağrı Dağı'nda Nuh'un Gemisi'nin bulunması muhtemel 200 adım çapında bir alandan bahsetmişti.
Ve böylece Ağrı Dağı, yıllar içerisinde giderek artan araştırma ve incelemelere ev sahipliği yaptı.
Ayrıca, Hristiyanlıkta Ağrı Dağı'na atfedilen kutsallık hasebiyle, misyonerlik faaliyetleri araştırmaların yıllar içerisinde hızlanmasında etkili rol oynadı.
Doğubayazıt'ta "Nuh'un Gemisi'nin izleri" keşfedildi
Ağrı'nın Doğubayazıt İlçesi'nde 63 yıl önce gemi şeklinde bir oluşum keşfedildi.
"Nuh'un Gemisi'nin izleri" olduğuna inanılan bu oluşumu, Haritacı Yüzbaşı İlhan Durupınar, 1959 yılında, Harita Genel Komutanlığı'nda bölge haritalarını oluşturmak için hava fotoğrafları üzerinde çalışma yaparken keşfetti.
Bu keşif, Nuh'un Gemisi'nin izlerinin bulunduğu inancını pekiştirdi ve bölgede yıllar boyunca devam edecek olan araştırma ve incelemeler başladı.
Ara Güler: Eğer bu, Nuh'un Gemisi'nin izi ise, bu, aşağıda Allah'ı görmek gibi bir şeydir!
"Nuh'un Gemisi"nin izleri olduğuna inanılan oluşumun fotoğrafını ilk çeken kişi, 2018 yılında hayatını kaybeden, dünyaca ünlü fotoğrafçı Ara Güler'di.
Ara Güler, Erzurum'daki 3. Ordu Komutanlığı'ndan kendisine tahsis edilen askeri uçak ile gökyüzünden "Nuh'un Gemisi"nin fotoğrafını çekti ve dünya kamuoyuna duyurdu.
Güler'in çektiği fotoğrafları yayımlamasının ardından ise adeta kıyamet koptu. Zira fotoğrafta görülen "Nuh'un Gemisi'nin izleri", Ağrı Dağı'nın üstünde değil, tam karşısında bulunuyordu.
Ara Güler, bu konuda şunları söylemişti:
Fotoğrafları çektik, bütün dünya ayağa kalktı. Ben fotoğrafı çektim, gerisine bilim adamları karışır… Üstelik İncil'deki geminin ölçüleriyle, fotoğraftaki çukurun ölçüleri bire bir tutuyor. Eğer bu iz Nuh'un Gemisi'nin izi ise bu aşağıda Allah'ı görmek gibi bir şeydir. Şunu rahatça söyleyebilirim; bu izi dünyada ilk defa gören ve fotoğrafını çeken benim.
Ara Güler'in de ifade ettiği gibi, bu izlerin gerçekliğini araştırmak ve kanıtlamak bilim insanlarının işiydi. Yıllar içerisinde "Nuh'un Gemisi'nin izleri" olduğuna inanılan alanda çok defa araştırmalar yapıldı.
Son olarak Aralık 2021'de Ağrı Valiliği'nin girişimiyle, söz konusu alanda jeofizik araştırması yapıldı. Böylece, ilk defa bölgede Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin eliyle bir çalışma yapılmış oldu.
Ayrıca, geminin izi olarak kabul edilen alanın heyelanlar nedeniyle kaybolma tehlikesine karşı, Valilik tarafından bölgenin koruma altına alınacağı belirtildi.
Nuh Tufanı'nın Ağrı Dağı'ndaki arkeolojik izleri
Nuh Tufanı ve Nuh'un Gemisi, kimilerine göre bir efsaneden ibaret olsa da, kimilerine göre kutsallık atfedilen ve gerçekliği kanıtlanmayı beklenen bir olgu.
Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'na inip inmediği, bilim insanlarının çalışmalarıyla kanıtlanmayı beklese de, bu inanç, yerli ve yabancı turistler için bölgenin bir uğrak yeri haline gelmesini sağlıyor.
Yalnızca turistler için değil, bu alanda çalışma yapan bilim insanları için de Ağrı Dağı, büyük bir ilginin merkezi haline geliyor.
Doğubayazıt İnanç Turizmini Araştırma ve Geliştirme Derneği, Nuh'un Gemisi'nin izleri hakkında çalışma yapan bilim insanları ve bölgeye ilgi duyan yerli ve yabancı turistler için çeşitli etkinlikler düzenliyor.
Derneğin, 5-7 Mayıs 2022 tarihlerinde Doğubayazıt'ta düzenlediği "Uluslararası Nuh Tufanı'nın Ağrı Dağı'ndaki Arkeolojik İzleri Sempozyumu" da bu etkinliklerden biriydi.
Sempozyum, bu alanda çalışma yapan bilim insanları için büyük bir inceleme imkanı sağladığı gibi, bölge turizmi açısından da ufuk açıcı bir etkinlikti.
Üç gün süren sempozyumda katılımcılar sunumlarında, "Nuh'un Gemisi"nin yalnızca bir mitolojik anlatı olmadığını; bunun gerçekliği kanıtlamayı bekleyen bir olgu olduğunu anlattılar.
Sunumlarda ağırlıklı olarak eski tabletler ile kutsal metinler kaynak gösterildi ve şimdiye kadar yapılmış çalışmalardan bahsedildi.
Ayrıca sempozyumda, Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'na inişinin kanıtlaması için bilim dünyasının üzerine düşen sorumluluklardan söz edildi.
"Hepimiz Nuh'un Gemisi'ndeydik; tüm insanlık aynı gemideyiz"
Sempozyumdaki konuşmacılardan biri Polonyalı rahip ve arkeolog Prof. Dr. Roman Piwowarczyk idi.
Piwowarczyk, Ağrı Dağı'nda bulunan, çok eski dönemlerden kalma ahşap eşyaların araştırılmasıyla Nuh'un Gemisi'nin bu dağa oturduğunun kanıtlanacağını söyledi.
Ağrı Dağı'nda yüzden fazla kil ve ahşaptan yapılmış çanak, çömlek ve eserler bulunduğunu belirten Piwowarczyk, "Medya bu keşif hakkında neden sessiz? Bulunan eşyalar hangi yıllara ait? Bu, Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'nda bulunduğunun kanıtıdır" dedi.
Roman Piwowarczyk, Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'nda bulunduğu inancını koruduklarını belirttiği konuşmasını, "Hepimiz Nuh'un Gemisi'ndeydik. Hepimiz biriz; tüm insanlık aynı gemideyiz" sözleriyle tamamladı.
"İnsanlık olarak mükemmelliği bulmak zorundayız"
Konuşmacılardan gazeteci Coşkun Aral da, Nuh Tufanı anlatısından yola çıkarak, dünyanın karşı karşıya olduğu tehlikelere dikkati çekti.
Dünyanın başına gelen ve gelecek felaketlere vurgu yapan Coşkun Aral, "Dünya bize sinyalini pandemide verdi, aynı şekilde küresel ısınma ile de veriyor. Biz insanlık olarak mükemmelliği bulmak zorundayız" dedi.
Ağrı'nın Doğubayazıt İlçesi'nin bereketli topraklarına vurgu yaptığı konuşmasında Coşkun Aral, "Burası dünyanın en güzel otellerini, dünyanın en zengin mutfağını kapsayacak derecede bereketli topraklar. Nuh'un Gemisi buraya oturduğunda, o geminin içerisindeki meyve ve sebzelerin tohumları, bugün Doğubayazıtlı kardeşlerimizin bahçesinde yeşermeyi bekliyor" diye konuştu.
"Uluslararası Nuh Tufanı'nın Ağrı Dağı'ndaki Arkeolojik İzleri" sempozyumunun mimarı, Doğubayazıt İnanç Turizmini Araştırma ve Geliştirme Derneği Başkanı ve "Paraşüt Ahmet" lakabıyla ünlü dağcı Ahmet Ertuğrul ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Müşaviri Asım Keser idi.
Ahmet Ertuğrul, sempozyumda yaptığı değerlendirme konuşmasında, Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'nda olduğuna inandıklarını belirterek, "Bize diyorlar ki 'Ağrı'da deniz mi var?' Şunu söyleyebilirim ki, Ağrı Dağı'na defalarca tırmanışımızda çeşitli deniz fosilleri bulduk. İnanıyoruz ki Nuh'un Gemisi Ağrı Dağı'na inmiştir. (Sempozyumun katılımcısı bilim insanlarını kastederek) sizlerin katkıları ile bu gerçek en kısa zamanda kanıtlanacaktır. Buna inancımız tamdır" diye konuştu.
"Uluslararası Nuh Tufanı'nın Ağrı Dağı'ndaki Arkeolojik İzleri" sempozyumu sadece sunumlardan ibaret değildi.
Üç gün süren etkinlik kapsamında her akşam dengbej dinletisi ile yerli ve yabancı misafirlerin hoş vakit geçirmesi sağlandı.
Dengbejin okuduğu Kürtçe stranlara ek olarak, misafirler de kendi kültürlerinden şarkılarla "dengbej gecesi"ne katkıda bulundular
Ayrıca, organizasyon dahilinde, "Nuh'un Gemisi'nin izleri" olduğuna inanılan alan başta olmak üzere, Doğubayazıt ve çevresinde geziler düzenlendi.
Gezi rotalarından biri de Doğubayazıt'ın gözdesi İshak Paşa Sarayı'ydı.
Doğubayazıt'ın 5 kilometre güneydoğusunda, Iğdır Ovası'na hakim yüksek bir tepenin üzerine kurulmuş İshak Paşa Sarayı, canlı bir tarih olarak 238 yıldır tüm heybetiyle ziyaretçilerini büyülüyor.
Nuh'un Gemisi'nin Ağrı Dağı'na indiği inancı, bilim dünyasının çalışmalarıyla kanıtlanacak olsa da, bu arayış ve etkinlikler, bölgenin kalkınması için önemli bir etken olarak öne çıkıyor.
Kuzeyinde tüm heybetiyle Büyük Ağrı ile Küçük Ağrı Dağları ve Iğdır Ovası; güneyinde Tendürek Dağları yer alan Ağrı'nın en eski, en tarihi ilçesi Doğubayazıt, tarihi ve doğal güzellikleriyle yerli ve yabancı misafirlerini büyülemeye devam ediyor.
© The Independentturkish