Avokado, kahve ve turunçgillerin tarımı küresel kıtlık tehdidi oluşturuyor

Monokültür (tek türlü tarımı yapılan) ekinler her zamankinden çok daha fazla alan kaplıyor ve polen taşıyıcı canlılar için daha az besin sağlıyor

Monokültür bitkilere daha çok toprak ayrıldıkça, yetiştirilen ekinlerin küresel çeşitliliği azalıyor (Pixabay)

Kırk yıllık veriyi inceleyen bir araştırmaya göre Batı'nın avokado, kahve ve turunçgiller gibi gıdalara olan iştahı küresel gıda güvencesini tehdit ediyor.

Aralarında soya, kanola ve palmiyenin bulunduğu monokültür ekinler gittikçe daha fazla toprak kaplıyor ve küresel canlı çeşitliliğini azaltıyor.

Bu ekinler polen taşıyan canlılar için sadece çiçek açtıkları çok kısa zaman dilimlerinde besin sağlıyor. Böylece bu bitkiler, dünyadaki sayıları zaten hızla azalmakta olan böcekler için istikrarsız bir besin kaynağı haline geliyor. Gübrelerin aşırı kullanımı da bu gidişatı hızlandırıyor.

Araştırma makalesinin ortak yazarlarından, Maryland Üniversitesi’nden David Inouye konuyu şöyle açıklıyor:

Çiftçiler meyve, kabuklu yemiş ve yağ elde edilen tohumlar gibi tozlaşmaya ihtiyaç duyan ekinleri daha çok yetiştiriyor çünkü bunlar için artan bir talep var ve piyasa değerleri daha yüksek. (...) Bu çalışma bahsedilen mevcut (tarımsal) yönelimlerin polen taşıyan canlılar açısından iyi olmadığına ve tarım ürünlerini çeşitlendiren ülkelerin sınırlı sayıda ekinle tarımı artıranlara göre daha avantajlı olduklarına işaret ediyor.

Araştırmacılar Birleşmiş Milletler’e bağlı Gıda ve Tarım Örgütü’nün 1961-2016 yıllarında tarla ekinlerinin yetiştirilmesine ilişkin verilerini analiz etti. Analiz sonucunda, polen taşıyan canlıların azalmasının çok daha az mahsul alınmasıyla ve hatta hasatların tamamıyla sekteye uğramasıyla sonuçlanabileceği keşfedildi.

Tarımın en istikrarsız olduğu yerlerin başında, ormanları yok ederek genişleyen soya tarlalarının bulunduğu Brezilya, Arjantin, Paraguay ve Bolivya geliyor. Soya genellikle Avrupa ülkeleri tarafından büyükbaş hayvan yemi olarak ithal ediliyor.

Araştırmanın başını çeken, Arjantin’deki Ulusal Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu’ndan Profesör Marcelo Aizen konuyla ilgili şunları söylüyor: 

Küresel soya üretimi her 10 yılda yaklaşık yüzde 30 artıyor. (...) Bu bir sorunsal çünkü aralarında çayırların, tropik ve savan ormanlarının bulunduğu sayısız doğal ve yarı-doğal yaşam ortamı soya tarlası açmak için yok ediliyor.

Akademik bilim dergisi Global Change Biology’de yayımlanan makaleye göre, Malezya ve Endonezya’da yapılan palmiye tarımı da aynı etkiye sahip.

Her ne kadar monokültür ekinlerin, ormanların yerini aldığı ülkeler en savunmasız konumda olsa da diğer ülkelerdeki tarım da daha çok polen yapıcı canlılara dayalı hale geliyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Örneğin Avrupa’da genişleyen şehirler tarım yapılan toprakların yerini alıyor ve tarım arazileri küçülüyor. Polen taşıyıcılara ihtiyaç duymayan ekinlerin yerini pirinç ve buğday gibi polen taşıyıcılara bağımlı ekinler alıyor. 

Bu İngiltere, Almanya, Fransa, Avusturya, Danimarka ve Finlandiya gibi ülkeler için sorun teşkil ediyor.

Genellikle fakir bölgeler daha büyük tehlike altında olmakla birlikte mahsul kıtlığının sonuçları tüm dünyada hissedilebilir.

Profesör Inouye şunları söylüyor:

Bu çalışma kanun yapıcılar açısından bir uyarı niteliğinde olmalı. Polen yapıcı popülasyonları nasıl koruyacakları ve büyütecekleri üzerine düşünmeleri gerekiyor. Bu, tozlaşmaya ihtiyaç duyan ekinlere sağladıkları hizmete karşı artan ihtiyacın karşılanmasına destek olabilir. (...) İşin özeti şu ki eğer polen taşıyıcılara ihtiyaç duyan ekinleri artırıyorsanız, aynı zamanda ekinleri çeşitlendirmeli ve polenleyici dostu bir yönetim uygulamalısınız.

Araştırmacılar bu çalışmanın kanun yapıcıları tarım ilacı kullanımını azaltmaya ve polen taşıyıcı canlılara yuvayla besin sağlaması için tarlaların etrafına çiçek ve başka ekinler ekmeye yöneltmesini umduklarını söylüyor.

Tüketiciler de belirli standartları talep etmeli ve aldıkları ürünlerde aramalılar. Örneğin, gölgede yetişmiş kahve, ağaç örtüsünün altında yetiştiriliyor ve biyoçeşitliliğe çok büyük katkı sunuyor.

 

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/environment

Independent Türkçe için çeviren: Umut Can Yıldız

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU