Ermeni tehcirinin 107. yıldönümü... Doç. Palabıyık: Soykırım hukuki bir suçtur, tanımlama siyasetçi ve tarihçilerin işi değil

Türkiye'nin geçen seneye oranla hem Ermenistan hem de ABD ile daha yumuşak ilişkileri olduğunu ifade eden Palabıyık, "Ermenistan eskisi kadar soykırım iddiasını kuvvetli bir şekilde dile getirilmeyebilir" dedi

Doç. Dr. Mustafa Serdar Palabıyık, sorularımızı yanıtladı / Fotoğraf: Independent Türkçe 

Geçen sene 24 Nisan'da "Ermeni tehcirinin" 106. yıldönümünde 1915 olayları için ABD Başkanı Joe Biden "soykırım" ifadesini kullanmıştı. 

Diğer ABD başkanlarının aksine "büyük felaket" yerine "soykırım" tanımlamasını tercih eden Biden'a Türkiye büyük tepki göstermişti. 

Türk Dışişleri Bakanlığı, bunun iki ülke arasındaki ilişkilerde "derin bir yara açacağını" duyurmuştu. 

Türkiye-ABD ilişkilerinde birkaç yıldır ciddi gerginlikler yaşandığı için Biden'ın "soykırım" ifadesi ekstra yaraların açılmasına neden olmadı. 

Bir 24 Nisan yani 1915 olayların yıldönümü daha geldi. Bu defa da dikkatler Batı dünyası liderlerine çevrilmiş durumda. 

Bugüne kadar 30'u aşkın devletin "soykırım" olarak tanıdığı "Ermeni tehciri"nin 107. yıldönümü dolayısıyla muhtemelen yine Türkiye'yi kızdıracak mesajlar yayımlanacak.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ancak Rusya-Ukrayna savaşının yaşandığı bu dönemde özellikle Buça'da gerçekleştirilen "katliam"a değinen bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerin başkanları bir hadisenin "soykırım" olup olmasının siyasilerin ve tarihçilerin değil "hukukçuların" işi olduğu ifade edildi. 

Bunu söyleyen ise Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron oldu. Macron, Rusya'nın Ukrayna'da soykırım yaptığına dair iddialara şu yanıtı verdi: "Soykırım kelimesi siyasetçiler tarafından değil, hukukçular tarafından tanımlanmalıdır."

Aslında Türkiye de yıllardır soykırım iddialarının siyasetçiler tarafından tanımlanmaması gerektiğini savunuyor. 107 yıl önce nelerin yaşandığının ortaya çıkması için devlet arşivlerini tüm tarihçilere açtığını duyuran Türkiye, bu konuda siyasetçilerin değil tarihçilerin söz söylemesi gerektiğini ifade etti. 

Ancak gelinen noktada hep siyasetçiler değerlendirme, yorum ve tanımlamada bulundu. 

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (ETÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Serdar Palabıyık da "soykırım" ifadesinin siyasiler ve tarihçiler tarafından tanımlanmaması gerektiği görüşünde. 

"1915 Olaylarını Anlamak: Türkler ve Ermeniler" kitabının yazarı Palabıyık, Batı dünyasındaki siyasilerin açıklamalarında yine "soykırım" ifadesini kullanabileceklerini söyledi. 

Hem Türkiye-Ermenistan hem de ABD-Türkiye ilişkilerinde olumlu işaretler olmasına rağmen ABD Başkanı Biden'ın yine de 1915 olayları için "soykırım" diyebileceğini vurgulayan Palabıyık, Independent Türkçe'nin sorularını cevapladı.

 

646671-1766531662.jpeg
Doç. Dr. Mustafa Serdar Palabıyık / Fotoğraf: Independent Türkçe



"Soykırım tanımlarının hukuki bir geçerliliği yoktur" 

Bu yıl geçen yıllara göre Türkiye'nin hem ABD hem de Ermenistan ile daha olumlu diplomatik ilişkileri var. Buna rağmen bu yıl batıdan Ermeni tehciri için nasıl mesajlar gelebilir?

Bu yıl gelecek mesajlar geçen yıllardan farklı olmayacaktır; bilhassa daha önce 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan ülkelerin siyasi liderleri veya parlamentolarından benzer açıklamalar duymak mümkündür. Ancak bu açıklama veya parlamento kararlarının hukuki bir geçerliliği yoktur. 2003 yılında Avrupa Adalet Divanı İlk Derece Mahkemesi'nin 2003 yılında Grégoire Krikorian and Others v European Parliament and Others davasında verdiği kararda 1987 yılında Avrupa Parlamentosu'nda kabul edilen ve 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan kararın siyasi bir karar olduğu ve hukuken bir sonuç doğuramayacağı açıkça belirtilmiştir. Bu mahkeme kararı tüm parlamento kararları için de emsal niteliğindedir.

ABD Başkan Joe Biden yine "soykırım" ifadesini kullanır mı?

Türk-Amerikan ilişkilerindeki gerilim göz önüne alındığında Biden'ın aynı ifadeyi kullanması kuvvetle muhtemeldir; aksi ABD'deki Ermeni diasporası tarafından bir geri adım olarak nitelendirilecektir. Dahası bu yılın kasım ayında ABD'de ara seçimler yapılacaktır. Biden, Ermeni lobisinin desteğini sona erdirecek bir adım atmayacaktır. O nedenle bu yıl da 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendirmesi şaşırtıcı olmaz.

 Daha önce bu ifade kullanıldığı halde Türkiye'ye yönelik ciddi bir adım atılmadı, bu yıl farklı adımların atılmasını öngörüyor musunuz?

Türkiye-ABD ilişkilerinde halihazırda en büyük gerilim başta S-400 olmak üzere güncel siyasi meseleler nedeniyle yaşanmaktadır. ABD, Türkiye için zaten yaptırım denebilecek bazı düzenlemeler kabul etmiş ve ilişkiler uzun zamandır görülmediği kadar gerilmişti. 1915 olayları Türkiye-ABD ilişkilerinde bu genel gerilimin tali bir unsuru olarak yer aldı. 2019'da Kongre'nin geçen yıl da Biden'ın tanımasıyla bu mesele Türkiye-ABD ilişkileri açısından gerilim üretme potansiyeli noktasında önemini yitirdi. Bugüne kadar İsveç istisna tutulursa- bu ülkede parlamentonun aldığı tanıma kararı hükümet tarafından askıya alındı- parlamento kararı almış bir ülkenin geri adım attığı görülmedi; Biden tanıma kararını resmen geri çekmediği sürece de bu yıl "soykırım" kelimesini kullanmasa da tanıma kararı geçerli olacaktır. Dolayısıyla bu yıl bu konuyla ilgili farklı bir gelişme beklediğimi söyleyemem.

Daha önce Türkiye-Ermeni ilişkilerinde gerginlik yaşanıyordu ama şimdilerde pozitif bir atmosfer olduğu belirtiliyor. Bu olumlu atmosfer söylemlere nasıl yansır?

Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesinin "soykırım" meselesine büyük bir etkisi olmayacağı kanaatindeyim. Ne Türkiye 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendirir ne de Ermenistan soykırım olarak nitelemekten vazgeçer. Dolayısıyla bu mesele çözülebilecek bir mesele değildir. Ancak iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi konuyu gündemin alt sıralarına itebilir. Diğer bir deyişle konu Ermenistan tarafından eskisi kadar kuvvetli bir şekilde dile getirilmeyebilir. Bu, elbette, Ermenistan'ın 1915 olaylarını soykırım olarak tanımaktan vazgeçtiği anlamına gelmez; ancak meselenin gündemin üst sıralarından düşebilmesi mümkündür. 

 

646731-429696962.jpeg
Palabıyık'ın kaleme aldığı kitap / Fotoğraf: Independent Türkçe 



"Hem Ermenistan hem de Türkiye ilişkileri geliştirmek için isteklidir"

Türk-Ermeni ilişkilerindeki olumlu gidişat devam eder mi?

Ermenistan'ın Karabağ savaşını kaybetmesi Türkiye ve Ermenistan arasındaki en önemli meselelerden biri olan kapalı sınırlar meselesinin çözümünde etkili olabilir. Türkiye sınırı Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi üzerine kapatmıştır. Bu işgal bugün sona ermiş olduğundan sınırın kapalı olma gerekçesi de ortadan kalkmıştır. Türkiye -Ermenistan ve Azerbaycan arasında kalıcı barış antlaşması için uzlaşıldığında bu sınırı açabilir ve Ermenistan ile diplomatik ilişki de kurabilir. Görüldüğü kadarıyla hem Ermenistan hem de Türkiye ilişkileri geliştirmek için isteklidir; dolayısıyla önümüzdeki günlerde hem Ermenistan ile diplomatik ilişki kurulması hem de sınırın açılması mümkündür.

"Soykırım aslen hukuki bir suçtur" 

Türkiye öteden beri tarihi meselelerin tarihçiler tarafından yorumlanması gerektiği tezini savunuyordu. Batı dünyası ise daha çok siyasi söylemli yorumlar yapıyordu. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Marcon, ilk defa "hukukçu" vurgusu yaptı. Ne değişti de hukukçular akla geldi?

Aslında Macron'un "tarihçi" vurgusundan daha önemlisi "hukukçu" vurgusu. Soykırım siyasetçilerin değil tarihçi ve hukukçuların tanımlayabileceği bir kavramdır diyor. Soykırım aslen hukuki bir suçtur ve uluslararası ceza hukukunun konusudur. Zira bir olay ancak ve ancak 1948 Soykırım Sözleşmesi'ndeki soykırım tanımına uyarsa ve bu durum yetkili ulusal veya uluslararası mahkeme kararı ile tescillenirse soykırım olarak nitelendirilebilir. 1948 Sözleşmesi'nden sonra dünya tarihinde görülen onlarca katliamdan sadece birkaç tanesi yargı kararıyla hukuken soykırım olarak nitelendirilmiştir. Bu hukuki tanım dışında yapılacak her türlü tanımlamanın hukuki hiçbir geçerliliği yoktur. Macron'un ifadeleri "bozuk saatin günde iki defa doğruyu göstermesi" gibidir ve doğrudur. Bir olayın soykırım olduğuna ne siyasetçiler ve aslında ne de tarihçiler karar verebilir. Soykırım faillerinin cezalandırılması gereken bir suç olduğundan bu suç ancak yetkili bir mahkeme kararı ile sabit hale gelebilir. 

 

thumbs_b_c_e01691178e3cb353b4257c142dcd5ba0.jpeg
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ermenistanlı mevkidaşı Ararat Mirzoyan ile bir araya gelmişti / Fotoğraf: AA



"Gerilimlerin sona ermesinden her iki komşu devlet de faydalanır"

Geçmişte yaşanan acılara rağmen sizce Türkiye ve Ermenistan diyalog kurmalı, sınır kapılarını açmalı mıdır?

Türkiye ve Ermenistan geçmişte yaşanan acılara rağmen diyalog kurabilir ve sınır kapılarını açabilir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Fransa-Almanya barışması buna örnektir. Burada önemli olan tarihi meseleleri akademik camianın tartışmasına bırakmak ve bu meseleleri siyaset sahnesinin dışına itebilmektir. Geçmişe değil geleceğe bakan bir vizyon çerçevesinde Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkiler geliştirilebilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus ikili ilişkileri geliştirirken Gürcistan, İran, Rusya ve bilhassa Azerbaycan gibi bölge ülkelerini denklemin dışında tutmamaktır. Türkiye daha önce 2009 Protokolleri yapılırken Azerbaycan'ı dışlayan bir tutum izlemiş ve Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgali sona ermeden sınırları açacağı sinyalini vermiştir. Bu da Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini ciddi biçimde zedelemiştir. O nedenle Türkiye özellikle Azerbaycan ile temas halinde Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmelidir. Elbette komşu devletler arasındaki gerilimlerin sona ermesinden her iki komşu devlet de faydalanır. Bu bakımdan ilişkilerin geliştirilmesi - bölge ülkelerinin politikaları dışlanmadığı sürece - bir kazan-kazan durumu yaratacaktır.

"Ermeni siyasetçiler de diasporadan rahatsızlar"

İki ülke dışındaki devletlerin telkin ve tahriklerinden kurtulmak için Türkiye ve Ermenistan'ın neler yapması gerekiyor?

Öncelikle Türkiye'nin Ermenistan ile Ermeni diasporası arasındaki ayrımın farkında olması gerekiyor. Ermeni diasporasından aslında Ermenistan da fazla hazzetmiyor. Diasporayı fakir ülkenin kalkınması için para vermeyen ancak sürekli ülkenin iç işlerine burnunu sokan bir yapı olarak tanımlıyor. Aslında diasporanın ülke üzerindeki nüfuzundan Ermeni siyasetçiler rahatsızlar. O nedenle Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi diasporanın Ermenistan üzerindeki etkinliğinin azaltılması için oldukça elverişli olacaktır. Tabii bu nedenle de diaspora Ermenistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine mesafeli duruyor. Türkiye'nin diaspora politikası ile Ermenistan politikasını ayrıştırması, ilki ile 1915 olaylarının soykırım olarak tanıtılması noktasındaki mücadelesine devam etmesi, ikincisi ile ise ilişkilerini normalleştirmesi Türkiye açısından da olumlu sonuçlar doğuracaktır.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU